Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/839 E. 2022/309 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/839
KARAR NO: 2022/309
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/03/2018
NUMARASI: 2015/1814 E. – 2018/302 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava dışı …ve oğlu … ile birlikte iş arkadaşı …’ı ziyaret etmek için hususi araçla seyahat ederken bir kahvede mola verdiklerini, müvekkili yanındakilerle birlikte kahveden ayrıldıktan sonra ise davalı ile kardeşi …’ın müvekkilinin de içinde bulunduğu aracın önünü keserek aracı durdurduklarını, davalı ile kardeşinin müvekkilini araçtan indirerek bir binaya götürdüklerini, buarada …ve …’in müvekkilini takip ettiklerini ve gelişen olaylara tanıklık ettiklerini, davalı ile kardeşinin müvekkiline hitaben ‘Damadın …’ın borcu var, işte faturası, bunu bugün ödeyeceksin yoksa seni bırakmayız, buradan seni sağ çıkarmayız vs’ diyerek tehditle, zor kullanarak ve cebir ile müvekkiline senetler imzalattıklarını, müvekkilinin bu olay nedeniyle büyük bir korku yaşadığını ve 2013 yılı Haziran ayında kısmi felç olduğunu, akabinde 12/10/2013 tarihinde davalı ile kardeşinin müvekkilinin evine önüne gelerek yanında eşi de var iken senetleri ödemesi yönünde tehdit ettiklerini, müvekkilinin iddia edildiği gibi bir borç var ise damadının sorumlu olduğunu belirterek ödemeyi reddettiğini, rahatsızlanması üzerine eşinin müvekkilini evlerine götürdüğünü, ancak davalı ve kardeşinin onları takip ettiğini ve müvekkilinin eşinin bir olay yaşanmaması için davalı ile kardeşini evlerine almak zorunda kaldığını, evde davalı ile kardeşinin borcun …’a ait olduğunu, ancak onu bulamadıkları için müvekkiline zorla senetleri imzalattıklarını müvekkilinin eşi ve dava dışı …’ın huzurunda kabul ettiklerini, davalının kötüniyetli olarak bu senetleri icra takibine konu ettiğini, ancak müvekkilinin bu senetler nedeniyle davalıya borcunun olmadığını, davalı ve kardeşinin bu eylemleri nedeniyle suç duyurusunda da bulunulduğunu, ancak gerekli ve yeterli soruşturma yapımadan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, karara itiraz edildiğini, tanıklar …ve … soruşturma sırasında alınan beyanlarında olay hakkında bilgi ve görgüleri olmadığını beyan etmiş iseler de daha sonra müvekkili tarafından kendilerine neden böyle beyanda bulundukları sorulduğunda davalının kendilerine de zarar vereceği korkusuyla bu şekilde beyanda bulunduklarını kabul ettiklerini, ayrıca soruşturma makamınca karara esas alınan tanık ve şüpheli ifadelerinin çelişkili olduğunu, kaldı ki senetlerde malen veya nakden kaydı olmasa da davalı ve kardeşinin senetlerin konusunun …-… firmasına yaptıkları işten dolayı düzenlenen fatura olduğunu kabul ettiklerini, davalı tarafın bu beyanının vasıflı ikrar mahiyetinde olduğunu, dolayısıyla ispat yükünün davalıda olduğunu, müvekkilinin damadına ait olan bir firmanın borcu nedeniyle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek müvekkilinin takibe konu senetler nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, senetlerin ve takibin iptaline, senetlerin müvekkiline iadesine, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının tehdit ve cebir iddialarının gerçek olmadığını, davacının damadına ait firmayı kendi şirketi gibi göstermek suretiyle müvekkiline çelik kontrüksiyon işleri yaptırdığını, karşılığında 54.144,30 TL tutarlı bir fatura düzenlendiğini, ancak davacı fatura bedelini ödeyemeyince bono düzenlemek suretiyle ödemeyi teklif ettiğini, müvekkilinin de teklifi kabul ettiğini, ancak bonoların bedelleri ödenmeyince icra takibine konu edildiğini, kaldı ki borcun 3.bir kişi tarafından da ödenmesinin mümkün olduğunu, davacının iddiasını senetle ispat etmesi gerektiğini savunarak davanın reddini ve davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Dava, tehdit, şantaj ve cebir kullanılarak imzalatıldığı ve bedelsiz olduğu ileri sürülen icra takibine konu senetler nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup davanın sübuta ermediği, bunun yanında Mahkememizce 11/11/2015 tarihinde icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmiş ise de karar infaz edilmemiş olduğundan İİK 72/4 maddesi uyarınca davacı aleyhine tazminat koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla davanın reddine, davacı aleyhine tazminat takdirine yer olmadığına,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Yargılama aşamasında; 06/07/2017 tarihli duruşmada tanık …, 30/11/2017 tarihli duruşmada tanık …, 06/04/2017 tarihli duruşmada tanık … ve tanık …’ın beyanlarına göre, işbu menfi tespit davasına konu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E., sayılı icra takibine konu senetleri davacı …’a tehtid, şantaj korkutma ile cebir kullanarak imzalattıkları ile yine daha sonra davacı …’ın söz konusu korkular vs nedenlerden dolayı sağlığı bozulduktan sonra, 12.10.2013 tarihinde davacı … ve eşi tanık …’ın evlerinin yakınındaki parka hava almak için gittikleri, o esnada davalı … ve kardeşi …’ın, davacı …’ın yanına gelerek senetleri ödemesi için onu yine tehdit ettikleri, davalı … ve kardeşi …’ın, davacı … ve eşi tanık …’ı evlerine kadar takip ettikleri, davacı …’ın eşi olan tanık …’ın da bir hadise çıkmaması sebebiyle davalı … ve kardeşi …’ı eve almak zorunda kalmış olduğunu, evde de davalı … ve kardeşi …’ın, söz konusu senet borçlarının davacı …’ın eski damadı …’a ait olduğunu kabul ettikleri, ancak onu bulamadıkları için davacı …’a zorla senet imzalattıklarını tanıklar davacı …’ın eşi … ve diğer tanık …’ın huzurunda ikrar ettikleri iddialarımızı doğrular şekilde beyanlarda bulundukları, sonuç olarak yukarıda açıklanan ve izah edilen ile Sayın Dairenizce re’sen gözetilecek nedenlerle davalının ve davalının adı geçen kardeşinin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E., sayılı icra takibine konu senetleri davacı …’a tehtid, şantaj korkutma ile cebir kullanarak imzalattıkları iddialarının, tanık beyanları ve davalının tevilli ikrarları ile ispatlandığı, 2-Yerel Mahkemenin ise hukuk kitapları ve içtihat okumaya oldukça meraklı ve okuyan bir hukukçu olarak dahi hukuk hayatlarında ilk defa karşılaştıkları ve hukuk mantığını zorlar şekilde; inanılması güç bir gerekçe ile yukarıdaki tanıkların kendi önünde yeminli beyanlarını yeterli görmediği, bir de inanılması yine güç şekilde, tanık beyanları ile dava dilekçesindeki geçen iddiaları arasında küçük çelişkiler olduğunu öne sürdüğü ( dava dilekçesini yazarken her halde tanıkları arayıp tam ne söyleyeceksiniz, ona göre dava dilekçesi yazalım, sonra çelişki olmasın, diyecek halimiz olmayıp, dava dilekçesi oldukça yaşlı müvekkilin tarafımıza anlattığı kadarıyla yazılmıştır!!!), örneğin tanıkların kollukta yeminsiz ifade vermelerini, korkmaları vs nedenlerle kolluktaki ifadelerinin sağlıklı olmayacağını her nedense düşünmediği, 3-Yine dava dilekçesinde de belirttikleri ve aşağıda da açıkladıkları gibi her ne nedense sadece kollukta yeminsiz ifade veren ve yerel mahkemede dinlenilmemiş, ifadeleri arasında çok büyük çelişkiler olan ve gerçek dışı beyanlarından davalının samimi arkadaşı oldukları anlaşılan, Mahkeme önünde tanıklık yapmadıkları için tanıklık yaparken samimi ve doğru söylediklerini hakimlik tecrübesi ile bir anlamda ön göremediği … ve …’ın ifadelerine değer verdiğini, doğrusu bunun da bir hukukçu olarak anlaşılamadığı, 4-Örneğin Yerel Mahkeme madem olayı bizzat gördüğünü iddia ettikleri tanıklar … ve …’in beyanlarını samimi bulmadı ise ve adı geçen tanıklar soruşturma evrakında geçen kişilerin tümünü tanımam dedikleri halde, neden acaba, “her ikisi ile de davacı-müşteki ve eşi ifadeden önce bir çok kez yüz yüze ve telefon ile gürüşmüşlerdir. telefon ile görüştükleri ilgili gsm kayıtları ile de sabittir” iddia ve adı geçen tanıklar ile davacı müvekkili ve eşinin GSM kayatlarının istenmesi talebimize rağmen, ilgili GSM kayıtlarını getirtmeye gerek duymadığı?, 5-Şüpheliler/davalı … ve …’ın ifadelerinde geçen ve daha sonra savcılıkta tanık olarak ifadeleri alınan üç tanığın ifadelerinin bir biri ile çok büyük çelişkili oldukları ve gerçek dışı beyanda bulundukları açıkça ortaya çıkmış iken, Yerel Mahkeme’nin bu çelişkileri görememesi ve çok ilginç şekilde dava dilekçesi ile olayı bizzat gören tanık beyanları arasında kısmi çelişkinin olduğu gerekçesi ile davayı red etmesini gerçekten bir hukukçu olarak hala anlayamadıkları, 6-Öte yandan davalı … ( dava dilekçesindeki Ek-12 ) ve kardeşi … ( dava dilekçesindeki Ek-13 ) soruşturma dosyasında icra takibine konu senetlerin konusunun dava dışı … firmasına olan yaptıkları işten dolayı ve soruşturma ve dava dosyasına sundukları 867675 sıra nolu ve 54.144,3 TL bedelli faturaya ( dava dilekçesindeki Ek-14 ) ilişkin olduğunu açıkça ikrar etmiş olup, soruşturma dosyasına verdikleri ifadelerden ve davaya cevap dilekçesindeki beyanlarından da …-… firmasının borçlarına istinaden davacı …’tan dava konusu senedi zorla aldıklarının açıkça ortaya çıktığı 7-Zaten davalı tarafın da davaya cevap dilekçesinde; “…5-Davacı, damadına ait …-… isimli şirketi kendi şirketi gibi göstermek suretiyle müvekkile çelik konstirüksiyon işlerini yaptırmış, bunun karşılığında bu şirkete KDV dahil 54 144,30TL’lik fatura kesilmiştir. Bu fatura ödenmediği için davacı bu faturaya karşılık, 54 000,00 TL tutarında sıralı ve vadeli 5 adet bono vererek ödeme talebinde bulunmuş, müvekkilim de çaresiz bunu ifa yerine kabul etmiştir…” şeklindeki açık beyanı ile kendilerinin yukarıda geçen tüm iddialarını kesin bir şeklide ikrar ettiği, 8-Diğer taraftan, kesinlikle aleyhe değerlendirilmemek ve kabul anlamına gelmemek üzere, davalının iddia ettiği şekilde dava dışı … Tic. Ltd. Şti ile dava dışı … Ltd. Şti arasında “çelik konstirüksiyon işi”, “Eser Sözleşmesi”nin kurulduğuna ve ilgili işin, eserin teslim edildiğine dair davalı tarafından dosyaya yazılı delil de sunulamadığı, davalı tarafın davaya cevap dilekçesindeki; “…Davacı, damadına ait … isimli şirketi kendi şirketi gibi göstermek suretiyle müvekkile çelik konstirüksiyon işlerini yaptırmış, bunun karşılığında bu şirkete KDV dahil 54 144,30TL’lik fatura kesilmiştir. Bu fatura ödenmediği için davacı bu faturaya karşılık, 54 000,00 TL tutarında sıralı ve vadeli 5 adet bono vererek ödeme talebinde bulunmuş, müvekkilim de çaresiz bunu ifa yerine kabul etmiştir…” şeklindeki senet metnini talil eden açık beyanı ve ikrarı karşısında (yerel mahkemenin karar gerekçesinde emsal olarak gösterdiği ilgili Yargıtay kararı senet menini talil eden bir beyan olmadığı ile ilgili olup, ilgili içtihadın bu davada uygulanırlığı bulunmamaktadır),Yüksek Yargı İçtihatlarına göre “Çelik Konstirüksiyon İşi”, hukuksal olarak sözleşme türlerinden “Eser Sözleşmesi” olarak değerlendirilmekte olduğu ve davalının iddia ettiği işi ve işin teslimini yazılı delil ile ispatlaması gerektiği için ve davalı tarafın bu yönde de dava aşamasında yazılı delil sunamadığı için de işbu davalarının her halde kabul edilmesi gerektiği, 9- Ayrıca her ne kadar davalının sahibi ve yetkilisi olduğu dava dışı … Ltd. Şti’ye ait dosyada bulunan Kocaeli Vergi Dairesi Başkanlığı Uluçınar Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 28/03/2016 Tarih ve … Sayılı yazısı ile gönderdiği 2012 dönemine ait BA-BS formlarında dava dışı … Ltd. Şti ile ilgili 45.885,00 TL tutarında Mal ve Hizmet Bedeli görülse de, dava dışı … Ltd. Şti’ye ait dosyada bulunan İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Kozyatağı Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 26/07/2016 Tarih ve 23465 Sayılı yazısı ile gönderdiği 2012 dönemine ait BA-BS formlarında dava dışı … Ltd. Şti ile ilgili her hangi bir mal ve hizmet bedeli görünmediği, 10- Sonuç olarak, dava dilekçesi içeriği ile tanığın beyanındaki kısmi çelişkinin davanın reddi karar gerekçesi olarak gösterilmesini ilk defa gördükleri gibi, hukuk mahkemesinin tanık beyanları arasındaki varsa çelişkiyi gidermek yerine, bunu yapmaması ve adeta ceza mahkemesi gibi davranarak “şüphe sanık lehine uygulanır” ceza hukuku ilkesi gibi hukuk davalarında yeni bir ilke yaratarak ve “şüphe menfi tespit davasında davalı lehine uygulanır” ilkesini bir anlamda getirerek davayı red etmesi durumu ile ilk defa karşılaştıklarını belirterek, yine yerel mahkemenin senet metninin talil edilmesi iddialarını ısrarla davanın ilk başından bu yana anlamayarak ve hukuk aklına, mantığına ve hukuka uymayan bir gerekçe ile red etmesi fahiş şekilde hatalı olduğu gibi, davalı tarafın bu hususta fatura da sunarak bu borcun davacı müvekkilin damadının şirketinin borcu olduğunu açık ikrar etmekte ve bu nedenle müvekkilinden senet alındığı iddia edilmiş iken, yerel mahkemenin karar gerekçesinde böyle bir iddianın olmadığını dahi yazması nedenleriyle (Yerel Mahkemenin dosyada Bilirkişi Raporu alınmadığı halde alınmış gibi gerekçeye yazması, yine HMK’da olmamasına rağmen re’sen yemin teklifini hatırlatması vs gibi hukuk dışılıklar da dahil) açıklanan ve re’sen gözetilecek nedenlerle Yerel Mahkemenin kararı ve karar gerekçesi usul, yasa, tüm dosya kapsamı ve Yüksek Yargı İçtihatlarına tümden aykırı, fahiş hatalar içermekte olduğundan, ilgili kararın istinaf nedenleri ve Dairenizce kamu düzenine ilişkin re’sen gözetilecek nedenlerle davacı müvekkil … lehine tümden kaldırılmasını, öncelikle; haksız, hukuka aykırı ve kötü niyetli icra takibinin devam etmesi sonucu davacı müvekkil …’ın, telafisi imkansız uğraması muhtemel zararlarını önlemek açısından, söz konusu tehdit, şantaj, korkutma ile cebir kullanılarak davacı …’a zorla imzalatılan bonolar sonucu davalı … tarafından takibe geçilen İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E., sayılı icra takibinin HMK madde 209 ve diğer ilgili yasalar uyarınca teminatsız olarak durdurulmasına, 11-Davalı …’ın tehdit, şantaj, korkutma ile aynı zamanda cebir kullanarak davacı …’a zorla imzalattığı ve davacı …’ın kendisini borç altına sokan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlü’ğünün … E., sayılı icra takibine konu bonolar sebebiyle, haksız, hukuka aykırı ve kötü niyetli bir şekilde davacı … aleyhine davalı … tarafından takibe geçilen, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E., sayılı icra takibine konu olan; 23/09/2012 Düzenleme-Tanzim Tarihli, 23/11/2012 Vade-Ödeme Tarihli, 10.000,00 TL bedelli, 23/09/2012 Düzenleme-Tanzim Tarihli, 23/01/2013 Vade-Ödeme Tarihli, 10.000,00 TL bedelli, 23/09/2012 Düzenleme-Tanzim Tarihli, 23/03/2013 Vade-Ödeme Tarihli, 10.000,00 TL bedelli, 23/09/2012 Düzenleme-Tanzim Tarihli, 23/05/2013 Vade-Ödeme Tarihli, 10.000,00 TL bedelli, 23/09/2012 Düzenleme-Tanzim Tarihli, 23/07/2013 Vade-Ödeme Tarihli, 14.000,00 TL bedelli bonolardan dolayı, davacı …’ın, davalı …’a borçlu olmadığının tespiti ile adı geçen icra takibinin ve bonoların iptali ile söz konusu bonoların davacı …’a iadesine, haksız, hukuka aykırı ve kötü niyetli icra takibi yapan davalı …’ın % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı … üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, tehdit, şantaj ve cebir kullanılarak imzalatıldığı ve bedelsiz olduğu ileri sürülen icra takibine konu senetler nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı tarafça, davalı tarafından aleyhinde 14/02/2014 tarihinde davacı hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlü’ğünün … E., sayılı icra dosyasında başlatılan icra takibine dayanak senetlerin davalı ve kardeşi tarafından tehdit, baskı ve şantaj zoruyla imzalatıldığı ileri sürülerek senetlerin iadesini, takibin iptalini ve bu senetlerden borçlu olmadığının tespitini talep etmiş, davalı taarf senetlerin davacı tarafından rızasıyla imzalandığı, baskı ve tehdididin gerçek olmadığı savunularak davanın reddi talep edilmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, iş bu karar davacı vekilince yukarıdaki sebeplerle istinaf edilmiştir. Davalının davacı aleyhine, 14/02/2014 tarihinde davacı hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlü’ğünün … E., sayılı icra dosyasında; 23/09/2012 Düzenleme-Tanzim Tarihli, 23/11/2012 Vade-Ödeme Tarihli, 10.000,00 TL bedelli, 23/09/2012 Düzenleme-Tanzim Tarihli, 23/01/2013 Vade-Ödeme Tarihli, 10.000,00 TL bedelli, 23/09/2012 Düzenleme-Tanzim Tarihli, 23/03/2013 Vade-Ödeme Tarihli, 10.000,00 TL bedelli, 23/09/2012 Düzenleme-Tanzim Tarihli, 23/05/2013 Vade-Ödeme Tarihli, 10.000,00 TL bedelli, 23/09/2012 Düzenleme-Tanzim Tarihli, 23/07/2013 Vade-Ödeme Tarihli, 14.000,00 TL bedelli bonolardan dolayı, 54.000,00 TL asıl alacak ve 6.385,97 TL işlemiş faiz üzerinden kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlattığı, takibin kesinleştiği görülmüştür. Davacının 28/02/2014 tarihli şikayeti üzerine, 2013 yılındaki yağma ve tehdit suçlaması ile Gebze Cumh. Başsavcılığı’nın 2014/5225 Sor. Sayılı dosyasında başlatılan ceza soruşturması sonunda, davalı ile kardeşi hakkında delil yetersizliği ve tanıklar …, … ve …’ın beyanları doğrultusunda 01/06/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, itiraz üzerine verilen 07/01/2016 tarihli mahkeme kararı ile kararın kesinleştiği görülmüştür. Davacı tanıkları, …ve …’in kollukta alınan beyanlarında evrakta ismi geçen şahısları tanımadıklarını, olay hakkında bilgilerinin olmadığını beyan ettikleri görülmüş, Mahkemede alınan ifadelerinde ise Davacı tanığı …özetle,yaklaşık 4-5 yıl önce tam olarak hatırlamadığı bir tarihte daha önceden tanıdığı ve birlikte iş yapmış olduğu davacı ve kendisinin oğlu … ile birlikte Dilovası’na arkadaş ziyareti için gittiklerini, orada bir kahvehaneye girdiklerini, ancak oğlu …’in dışarıda yaklaşık 150-200 metre uzaklıkta otoparkta beklediğini, orada kendilerini tanımadığı 3 kişinin geldiğini, bunlardan bir tanesinin davacının üzerine saldırdığını, orada bulunan şahısların saldırıyı engellediklerini, kendileri araca doğru giderken yine bu şahısların davacıyı alarak kendi araçlarına götürdüklerini, kendisinin ve oğlunun bu aracı takip ettiklerini, araç durunca davacıyı içeri soktularını, kendisinin de peşlerinden gittiğini, ofiste davacıyı dövdüklerini, davacıya borcu olduğunu söylediklerini, davacının ise borcun damadına ait olduğunu söylediğini, sonra bir senet çıkardıklarını, davacının imzalamak istemediğini ancak zorla imzalattıklarını beyan etmiş, davalı vekilinin tanığın kolluktaki 22/12/2014 tarihli beyanı ile şuan vermiş olduğu beyanı arasındaki çelişkinin giderilmesini talep etmesi üzerine tanıktan sorulmuş, bunun üzerine tanık kollukta alınan beyanı sırasında şuan sorulan soruların sorulmadığını, sadece taraflar arasındaki borç-alacak ilişkisi hususundaki bilgisinin sorulduğunu,kendisinin de bu konuda bilgisi olmadığını söylediğini, aradan uzun zaman geçtiği için ne şekilde beyanda bulunduğunu, kendisine neler sorulduğunu da tam olarak hatırlamadığını, kendisine davacıyı tanıyıp tanımadığının sorulmadığını, kendisinin ismini bilmediği diğer şahısları tanımadığını söylediğini, davacı tanığı … Mahkemede özetle, yaklaşık 4-5 yıl önce kendisi, babası ve davacının Dilovası’na bir iş görüşmesine gittiklerini, kendisi kahvehane ortamını sevmediği için kahvehaneye yaklaşık 100-150 metre uzaklıktaki aracın içinde beklediğini, daha sonra 3 adamın davacıyı tartaklayarak arabaya bindirdiklerini gördüğünü, aracı takip ettiklerini, araç durunca babasının araçta beklemesini söylediğini ve öndeki araçtan inenlerin girdiği işyerine girdiğini, daha sonra babası ve davacının araca geldiklerini, davacının üstü dağınık vaziyette olduğunu ve yüzünün kıpkırmızı olduğunu, babasının alacak-verecek meselesi olduğunu davacıya zorla senet imzalatıldığını söylediğini, davacının konuşacak durumda olmadığını beyan etmiş, davalı vekilinin tanığın kolluk beyanı ile şu an ki beyanı arasında çelişki bulunduğunu belirtmesi üzerine tanıktan sorulmuş, tanık kollukta kendisine sadece şüpheli şahısları tanıyıp tanımadığının sorulduğunu, olay hakkındaki bilgisinin sorulmadığını beyan ettikleri, tanık beyanlarındaki çelişkinin giderilemediği görülmüştür. Öte yandan cevaba cevap dilekçesinde tanık …ile davacı …’ın da ziyaretine gittiği ve …’in arkadaşı olarak bahsedilen …, 10.04.2013 tarihli Dilovası Polis Merkezinde vermiş olduğu ifadesinde özetle, “…’ın borçlu olduğunu ikrar ettiğini, peşin ödeme yapamayacağını, taksitli ödeme yapabileceğini beyan ettiğini, bunun üzerine de davaya konu senetleri imzalayıp alacaklıya verdiğini, herhangi bir baskıya maruz kalmadığı” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Davacının diğer tanıklarının ise senedin düzenlenmesi olayında tanıklıklarının bulunmadığı, daha sonra gerçekleştiği belirtilen bazı olaylara ilişkin tanıklıklarının bulunduğu, fakat beyanlarının dava konusu senetlerin cebir ve tehditle düzenlettirildiğini kanıtlamaya yetmediği görülmüştür. Bu durumda, çelişkili tanık beyanları, Gebze Cumh. Başsavcılığı’nın 2014/5225 Sor. Sayılı dosyasında verilen 01/06/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, bu karara itiraz üzerine mahkemece verilen 07/01/2016 tarihli itirazın reddi kararı, senet düzenleme tarihi ile savcılığa yapılan şikayet tarihleri arasındaki süre birlikte değerlendirildiğinde senetlerin tehdit ve baskıyla düzenlendiği, davacının iradesinin fesada uğratıldığı iddiasının kanıtlanamadığına dair mahkeme tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu anlaşıldığından bu yöndeki davacı istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu sebeple bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu savlayan tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda kanıt yükümlülüğü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun sebebi “mal” yada “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) sebebine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir. Somut olayda, senetler üzerinde bir borcun sebebine ilişkin bir kayıt bulunmamaktadır. Davacı taraf senetlerin bedelsiz olduklarını ileri sürmektedir. Her ne kadar davalının, savcılık ifadesinde ve vekilinin cevap dilekçesinde senetlerin davacının yaptırdığı işe karşılık olarak düzenlendiğine dair beyanlarının senedin talili anlamına geldiğini ileri sürmekteyse de, senet üzerinde herhangi bir bedel kaydının bulunmadığı, bedel kaydı bulunmadığından senedin talilininde söz konusu olamayacağı, bu sebeple ispat yükün yer değiştirmediği ve halen senedin bedelsiz olduğunu iddia eden davacıya ait olduğu, bedelsizlik iddiası yönünden ispat yükü kendisinde olan davacının iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiği, dosyadaki verilere göre davacının dava konusu senetlerin bedelsiz olduklarını ispat edemediği anlaşılmıştır. Sonuç olarak, bu doğrultuda ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 8.asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/03/2018 tarih ve 2015/1814 E., 2018/302 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/02/2022