Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/838 E. 2022/168 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/838 Esas
KARAR NO: 2022/168
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 19/12/2017
NUMARASI: 2015/231 E. – 2017/1130 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılardan … tarafından müvekkili aleyhine 04/11/2014 tanzim tarihli, hamili … Tic. Ltd. Şti. Olan 04/12/2014 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli bonoya ilişkin İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile 50.000,00 TL ana para 2.133,56 TL faizden oluşan 52.133,56 TL takip tutarı alacak için, 20/12/2014 (20/12/2015) tanzim tarihli, hamili … Tic. Ltd. Şti. Olan 20/12/2014 (20/12/2015) vade tarihli 50.000,00 TL bedelli bonoya ilişkin İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile 50.000,00 TL ana para 1.660,27 TL faizden oluşan 51.660,27 TL takip tutarı alacak için iki ayrı dosya ile icra takibi başlatıldığını, İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … e sayılı dosyasından gönderilen ödeme emrinin müvekkiline usulsüz olarak tebliğ edildiğini, müvekkilinin takipten itiraz süresi geçtikten sonra haberdar olduğunu, takibe konu bononun bono vasfı taşımadığına dair şikayet ve itirazlarının İstanbul Anadolu 16. İcra hukuk mahkemesi’nin 2015/108 E ve 2015/479 k sayılı kararı ile usulsüz tebligata ilişkin itirazlarının kabul edilmediğinden reddedildiğini, diğer takibe konu bono ve bono vasfını kabul etmediklerini bono hakkında müvekkilinin elinden zorla alındıklarına ve teminat senede olduklarına dair itirazlarının reddolduğunu, müvekkilinin 21/10/2014 tarihinde Kartal … Noterliği’nin … yevmiye nolu Limited Şirket Pay Devri sözleşmesi ile %25 hisseyi davalı … …’a diğer %25 hisseyi de …’a devrettiğini, hisse devri ve müdürlük yetkisinin devri ticaret siciline tescil edilir edilmez, davalı … ve dava dışı …’un müvekkiline cebir ve şiddetle iki adet boş senet imzalattığını, bu nedenle bonoların hükümsüz olduğunu ayrıca İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … e sayılı icra takibine konu senette iki vade tarihi olması nedeniyle; İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … e sayılı icra dosyasına konu edilen senette vade tarihinin senet metninde yazılmaması nedeni ile bono vasfına haiz olmadığını, müvekkilinin 17/08/2012-08/10/2014 tarihleri arasında kendi hesaplarından davalı şirket hesaplarına “borç verme” açıklaması ile gönderilen ödemelerin yanı sıra maaş ödemeleri, taşeron ödemeleri gibi ödemeler toplamının kesin olmamak üzere 171.185,00 TL olduğu, kredi kartı ile de şirketin iştigal konusu için harcamalar yaptığını beyan ederek, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … e ve … e sayılı dosyalarına konu edilen kambiyo senetlerinin öncelikle kambiyo senedi vasfına haiz olmamaları ve maddi cebir ile müvekkilinden alınmış olmaları nedeni ile hükümsüzlüğüne, aksi kanaatte olunması halinde müvekkilinin iş bu kambiyo taahhüdü ile davalılara borcu olmamasından dolayı bonoların bedelsizliğine karar verilerek bonoların iptaline, müvekkilinin takiplerdeki ana para ve faizden oluşan 103.193,83 TL takip tutarı ve borca ilişkin talep edilen masraf ve icra vekalet ücreti borcu olmadığının tespitine, %20 den az olmamak kaydı ile davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının müvekkili şirkette eski müdür yani çalışan olmasından kaynaklı müvekkili şirketle aralarında iş hukuku ilişkisi bulunduğunu, SGK kayıtlarında bu durumun açıkça görüldüğünü, bu nedenle davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davacı tarafın iki adet bononun cebir ve tehdit kullanılarak zorla imzalatıldığını belirterek suç duyurusunda bulunduğunu, mahkemece soruşturma dosyasının beklenmesi gerektiğini, davacının bonoların zorla imzalatıldığını kanıtlamak durumunda olduğunu, bonoların tehdit, cebir ve şiddetle alındığını ve teminat senedi niteliğinde olduklarını beyan etmesinin doğru olmamakla birlikte birbiriyle çelişik olduğunu, bir tane bono üzerinde bulunan “idodaki hak edişin tamamı geldiğinde ödenecektir” şeklindeki ifadenin senedin teminat amacıyla verildiğini ispatlayacak bir yönü olmadığını olsa olsa şarta bağlı senet düzenlendiğinin düşünülebileceğini, bonolar üzerinde teminat amaçlı verildiğine dair herhangi birim kayıt bulunmadığını, senetlerin gerçek bir borç ilişkisine dayanmadığını bu nedenle de bedelsiz olduklarına yönelik iddialarının, kambiyo senetlerinin illetten mücerret olması nedeni ile senedin borç ilişkisininden bağımsız olduğunu beyan ederek, davacı tarafın %20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatı ile mahkumiyetine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince;”… Davalı takip alacaklısı … tarafından davacı takip borçlusu … hakkında İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün… e ve … e sayılı dosyaları ile davaya konu bonolara dayalı olarak ayrı ayrı başlatılan takiplerin itirazsız olarak kesinleştiği, takiplere konu bonoların malen veya nakden kaydı içermediği, ayrıca bonolarda teminata ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığı, ayrıca İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … e sayılı dosyasındaki takibe konu bono yönünden senette iki ayrı vade yazıldığı iddia edilmiş ise de rakamla yazılı olan 20/12/2015 tarihinin geçerli olmayıp senet metninde yazılı olan 20/12/2014 tarihinin vade tarihi olarak geçerli olduğu, bu şekilde senedin kıymetli evrak vasfında olduğu, bunun yanısıra bahsi geçen senet üzerinde yazılı olan “İdodan hak edişin tamamı gelince ödenecek” şeklindeki kaydın imza ihtiva etmediği ve kimin tarafından yazıldığı belli olmadığı, bu hali ile bu kaydın geçersiz olduğu, davalı takip alacaklısı …’ın soruşturma dosyasında alınan 27/08/2015 tarihli ifadesinde “benim …’na ortaklıktan önce vermiş olduğumuz 130.000,00 TL tutarındaki borcuna istinaden güvence olarak 50.000,00 TL tutarında toplam 100.000,00 TL olan iki adet senet verdi”, “… borcuna karşılık olarak şirketin 15/01/2015 tarihinde Üsküdar … Noterliğinde bana devretmiştir” şeklinde beyanda bulunduğu, şirket eski ortaklarından …’un soruşturma dosyasında alınan 26/07/2015 tarihli ifadesinde “… şirketin borcundan dolayı zarara girmemiz sebebi ile …’a kendi rızası ile iki adet senedi gözümün önünde verdi” şeklinde beyanda bulunduğu, bu beyanlara karşın davalılar vekilinin 01/12/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde davacının davalı şirkette eski müdür yani olmasından kaynaklı şirketlerinde aralarında iş hukuku ilişkisi bulunduğunu beyan ettiği, her ne kadar kambiyo senetlerine dayalı icra takiplerine karşı açılan menfi tespit davalarında ispat yükü senet borçlusu olan davacıya ait ise de davalı şirket ile davacı şirket arasındaki ilişkinin iş hukukundan kaynaklandığı iddia edildiğinden, bu iddiayı ispat yükünün davalı şirkete ait olduğu, davalı şirketin bu iddiasını ve temel ilişkiden kaynaklı bir alacağı olduğunu ispatlayamadığı, bunun yanı sıra keşide tarihi itibari ile şirket yetkilisi olan …’ın senetleri şirket alacağı için değil kendisinin hisse devrinden önce davacıdan olan alacağı için ifa uğruna alındığını beyan ettiği ancak davacı tarafın davalı …’a böyle bir borcu olduğunun da ispatlanamadığı, davalı …’ın eldeki dava dosyasında bu yönde bir savunması olmasa da 6100 sayılı HMK’nın 199. Maddesine göre soruşturma dosyasındaki bu beyanın belge niteliğinde olduğu ve aksinin beyan sahibi … tarafından ispatlanması gerektiği, senetlerin keşide tarihleri itibari ile şirket yetkilisinin … olduğu, senetlerin şirket yetkilisi olarak yine … tarafından cirolandığı, davalıların davacıdan iddia olunan hukuki ilişki nedeni ile alacaklı olduklarını ispatlayamadıkları, bunun yanı sıra hisse devir sözleşmelerinde hisse devir bedellerinin tamamının ödendiğinin ve payın bütün aktif ve pasifleri ile devralındığının yazılı olduğu, ciro esnasında davalı …’ın diğer davalı şirketin yetkilisi olması ve bu nedenle temel ilişkiden kaynaklı hususlarda davacının davalı şirkete borcunun olup olmadığını, davalı …’ın bilebilecek nitelikte olması nedeni ile temel ilişkiden kaynaklı def’ilerin davalı …’a karşı da ileri sürülebileceği, davacı taraf her ne kadar 04/11/2014 tarihli işten ayrılma istifa dilekçesi hisse devir sözleşmesine dayanmış ise de bu belgede geçen SSK ve vergi borçları ve devlete olan bütün borçlar ve …bank kredisi borcu 23.000,00 TL ‘nin ödenmesini temin amacıyla senet verildiğinin yazılı olduğu ancak verilen senetlerin takibe konu bonolar olup olmadığının belirsiz olduğu, bu belgede buna ilişkin herhangi bir açıklama bulunmadığı, kaldı ki davalı tarafın senetlerin belgede bahsi geçen borçlara istinaden alındığına ilişkin herhangi bir iddialarının olmadığı, aksine takibe konu bonoların teminat senedi olmadığının savunulduğu, bunun yanı sıra şirketin ödenmemiş kredi borcunun, SSK prim borcu ile vergi borcunun bulunduğunun da davalı tarafça iddia edilmediği, bu nedenle 04/11/2014 tarihli işten ayrılma istifa dilekçesi hisse devir sözleşmesi başlıklı belge nedeni ile de davacı tarafın, davalı şirkete borçlu olduğunun ispatlanamadığı, bu nedenle davacının davaya konu bonolar nedeni ile davalılara borçlu olmadığı, takip haksız olmakla birlikte davalı/alacaklının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından kötü niyet tazminatı talebinin yerinde olmadığı(İİK m. 72/5), sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak davanın kabulüne, karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” şeklinde gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu bonoların bedelsiz olduğunu, Kambiyo borcunun ihdasına neden olan temel alacağın müvekkili ile davalı şirket arasında hiçbir zaman doğmadığını, davalı şirketin ticari defterleri Mahkemeye sunmadığını, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/95426 E. Sayılı soruşturma dosyasındaki ifadelerde, davalı …’ın dava konusu bonoları, müvekkiline verdiğini iddia ettiği 130.000,00-TL’ ye güvence olsun diye aldığını ikrar ettiğini, bu beyan karşısında ispat yükünün davalı …’a geçtiğini, Aynı şekilde şirketin diğer ortağının da savcılık ifadelerinde ” … şirketin borcundan dolayı zarara girmemiz sebebiyle …’a kendi rızası ile iki adet senedi gözümün önünde verdi” şeklinde beyanda bulunduğunu, bu şartlar altında davalıların alacaklı olduğunu ispat etmesi gerekirken, istinaf dilekçesinde, gerekçeli kararı bir bütün olarak değerlendirmek yerine, parça parça ve bütünün anlamını bozarak, ele aldıklarını, mahkeme kararının özetinde, davalıların iş bu davada alacaklarını ispat edemediklerinden dolayı davanın kabul edildiğin açık ve net belirtildiğini, Mahkemece İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün …E. Sayılı dosyasına sunulan 04.11.2014 tarihli belge “İŞTEN AYRILMA-İSTİFA-HİSSE DEVRİ SÖZLEŞMESİ” metninin kararına dayanak yapılmadığını, Müvekkilinden gerçek bir borç ilişkisine dayanmayan, kayıtsız şartsız bir borç ikrarı olmayan sözde kendilerinin şirkete ortak olurken uğradıkları daha doğrusu uğrayacakları muhtelemel zararların tazmini amacını taşıyan bonoların tartışma anında imzalatıldığı gerçeğinin tüm ifadelerin lafzında ve ruhunda bulunduğunu, Dava konusu bonoların müvekkilinden rızası dışında davalı şirket ve onun hakim ortağı …’a güvence olsun diye alındığını, Dava konusu bonoların düzenlendiği tarihte müvekkilinin davalı firmanın %50 hissedarı olduğunu, bu şartlar altında davalı şirket ile müvekkili arasında baskın ilişkinin işçi- işveren ilişkisi olmadığını, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı dosyasına dayanak bononun, bono vasfına haiz olmadığını, bono da iki ayrı ödeme tarihi olduğunu, bu nedenle söz konusu bononun bono vasfına haiz olmadığı yönünde karar oluşturulması gerektiğini beyan ederek Mahkemece verilen kararın bu yönden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece görev itirazının hiçbir suretle dikkat ve değerlendirmeye alınmadığını, ihtilafın iş hukukundan kaynaklandığını, Davacının, davaya konu senetlerin kambiyo vasfında olmamaları ve maddi cebir ile alınmış olmalarına yönelik iddiasının yerel mahkemece reddedildiğini, senetlerin bedelsizliğine yönelik iddianın ise karmaşık ve anlamsız gerekçelerle kabulüne karar verildiğini, Mahkemece ispat yükünün tersine çevrildiğini, ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, Davacı vekilinin dava dilekçesinde ve delillerinde olmamasına rağmen, 07.04.2016 tarihli dilekçesinde 04.11.2016 tarihli İŞTEN AYRILMA-İSTİFA-HİSSE DEVRİ SÖZLEŞMESİ isimli belgeyi sunduğunu, mahkemenin de bu belgeye atıf yaparak belgeyi gerekçeli kararında kullandığını ve 04.11.2016 tarihli belge nedeni ile de davacı tarafın, davalı şirkete borçlu olduğunun ispatlanamadığını belirttiğini, davacının bononun teminat amaçlı verildiğini ispat için delil olarak dosyaya sunduğu ve mahkemenin kararına dayanak yaptığı 04.11.2016 tarihli bu belgenin imzasının, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 2015/95426 Soruşturma numaralı 06.07.2015 tarihli şikayet dilekçesinde bizzat davacı … tarafından inkar edildiğini, ancak mahkemece, davacının imzasını ve içeriğini kabul etmediği bu açık beyana rağmen sözkonusu belge geçerli kabul edilip hükme dayanak yapıldığını, Diğer yandan yine gerekçeli kararda; noterde yapılan “hisse devir sözleşmelerinde hisse devir bedellerinin tamamının ödendiğinin ve payın bütün aktif ve pasifleri ile devralındığının yazılı olduğu,” değerlendirilmiş olmasına rağmen davacının az önce zikredilen savcılık şikayet dilekçesinin 2.sayfasında 2 nolu paragrafında, hisse devir sözleşmesindeki bedeli tahsil etmediğini açıkça belirttiğini, aksi yöndeki kabulün yerinde olmadığını, Menfi tespit davasında kural olarak davalı alacaklının alacaklı olduğunu kanıtlaması gerekmekteyken alacağın senede dayanması halinde borçlu olmadığını ispat yükünün davacıda olduğunu, davacının aynı nitelikte bir delil ile borçlu olmadığını kanıtlamak zorunda olduğunu, Mahkemenin, davacı borçlu tarafça senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak aynı nitelikte herhangi bir yasal delil gösterilememişken ispat yükünün genel kuralın aksine ters çevrilerek davalı alacaklı olarak kendilerine yükletilmesi ve temel ilişkiden kaynaklı bir alacağı olduğunu ispatlayamadığımız gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermesinin Yargıtay kararlarına ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, ispat yükü kendilerinde dahi olsa ispat imkanı tanınmadığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, iki ayrı icra takibine konu iki ayrı bono nedeniyle açılan menfi tespit davasıdır. Davacının, senetlerin düzenlendiği tarihe şirket ortağı olduğunu iddia etmiş olmasına, davalının ise, açık olmamakla birlikte senetlerin iş hukukundan kaynaklandığı yönünde savunmada bulunmuş olmasına, senetlerin düzenlenmesine kaynaklık eden ilişkinin işçi-işveren ilişkisi olduğuna dair dosyaya yansıyan bir delil bulunmamasına göre, davalı tarafın görev itirazının yerinde olmadığı, davaya Ticaret Mahkemesince bakılmasında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla aksi yöndeki davalı istinaf sebepleri yerinde görülmeyerek esasa yönelik aşağıdaki şekilde değerlendirmeye geçilmiştir. Davacı; bonoların cebir ve tehditle alındığını, bono vasfında olmadıklarını, davalı tarafa bir borcunun bulunmaması ve aralarında temel ilişki olmaması nedeniyle senetlerin bedelsiz olduğunu iddia etmiş, davalı; senedin illeten mücerret olduğunu, davacı beyanlarının asılsız olduğunu savunmuş, Mahkemece; senetlerin bono vasfında olduğu, ispat yükünün davalı üzerinde olduğu, senetlerin düzenlenmesindeki temel ilişkinin davalı tarafça ispatlanamadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, karar her iki taraf vekilince de istinaf edilmiştir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına konu bono incelendiğinde; keşidecisinin davacı, lehdarının davalı şirket olduğu, davalı …’ın ise son ciranta olarak senedin hamili olduğu, senedin diğer unsurları tam olmakla birlikte vade tarihi kısmında rakamla 20.12.2015 yazdığı, ayrıca senet metninde ödeme tarihi olarak yazıyla ”20 Aralık 2014” ibaresinin yer aldığı, bonoda yazıyla belirtilen vade tarihi ile rakamla belirtilen vade tarihlerinin farklı tarihler olduğu, bu haliyle bononun çift vade içerdiği, TTK’ nın 778 maddesi atfıyla aynı Kanunun 703. maddesi uyarınca bononun kambiyo senedi vasfını kaybettiği, adi yazılı belge olarak yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu, alacağın varlığının davalı yanca tanık dahil her türlü delille kanıtlanması gerektiği, ancak davacı senetlerin cebir ve tehditle alındığını iddia ettiğine göre, ispat yükünün davacıda olduğu anlaşılmıştır. Davacı dava dilekçesinde; senetlerin cebir ve tehditle alındığını, bono vasfında olmadıklarını, Mahkeme aksi kanaatte ise temel borç ilişkisi bulunmaması nedeniyle davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, aşamalardaki beyanlarında, bedelsizlik iddiasına dayanak olarak senetlerin teminat amaçlı düzenlendiğine yönelik iddialarda bulunmuş ise de; dava konusu senetlerin cebir ve tehditle alındığı iddiası karşısında, teminat senedi olduğu iddiasının dinlenemeyeceği, söz konusu taleplerin terditli olarak da ileri sürülemeyeceği, davacının gerek soruşturma dosyasına ve gerekse eldeki dava dosyasına sunduğu beyan ve dilekçeleri dikkate alındığında, senetlerin bono vasfında olup olmadığı ve cebir, tehditle alınıp alınmadığı iddialarının değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Cebir ve tehditle senet imzalatıldığına yönelik ispat yükünün davacı tarafta olmasına rağmen, Mahkemece yalnızca temel borç ilişkisinin bulunmadığı şeklindeki bedelsizlik iddiası dikkate alınarak ispat yükü ters çevrilmek suretiyle davalının davayı ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi hatalı görülmüştür. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/95426 soruşturma sayılı dosyasında, cebir ve tehditle senet imzalatıldığına ilişkin yapılan soruşturmada, yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği görülmüştür. Cebir ve tehditle senet imzalatıldığına yönelik başkaca dosyaya yansıyan bir delil bulunmadığı, yukarıda açıklandığı üzere, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına konu bononun yazılı delil başlangıcı niteliğinde olması nedeniyle alacağın varlığının her türlü delille ispatlanacağı, ancak cebir ve tehdit iddiası nedeniyle ispat yükü üzerinde olan davacının bu hususta yemin deliline de dayanmadığı, açıklanan nedenlerle davanın İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına konu senet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken hatalı gerekçelerle kabulüne karar verilemesinde isabet görülmemiştir. Diğer yandan, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına konu bono incelendiğinde, keşidecisinin davacı, lehdarının davalı şirket olduğu, vadesinin 04.12.2014 tarihi olduğu, 50.000,00 TL bedelli tanzim edildiği, senetteki son cirantanın ve hamilin davalı … olduğu, senedin unsurlarının tam olduğu, kambiyo senetlerinin illeten mücerret olduğu, senedi elinde bulunduran davalı hamilin ayrıca senedin düzenlenmesine temel teşkil eden ilişkiyi ispatla yükümlü olmadığı, aksine yukarıda açıklandığı üzere, cebir ve tehditle senet imzalatıldığına yönelik iddianın davacı yanca ispatlanması gerektiği, ancak bu iddiayı ispata yarar dosyaya yansıyan bir delilin bulunmadığı, aksi yöndeki davacı iddia ve taleplerinin yerinde olmadığı, açıklanan nedenlerle bu senet yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davacının kötüniyetli hareket ettiği ispatlanamadığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan sebeplerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesine göre esastan reddine, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın reddine dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesine göre esastan reddine, 2- Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 3- İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/12/2017 tarih, 2015/231 E., 2017/1130 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, Bu kapsamda; 4- DAVANIN REDDİNE, 5- Kötüniyetin varlığı ispatlanamadığından tazminat talebinin reddine, 6- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 6/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcının peşin alınan 1.772,54 TL’den mahsubuyla fazla yatırılan 1.691,84 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine, 6/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6/c- Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, 13.810,41 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine, 7- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 7/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalılar tarafından yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 7/b- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 7/c- İstinaf yargılaması için davalılar tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 36,10 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 134,20 TL yargılama giderinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine, 7/d- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 7/e- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 8- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 10/02/2022