Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/835 E. 2021/1535 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/835
KARAR NO: 2021/1535
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/01/2018
NUMARASI: 2013/240 E. – 2018/53 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin ünvanının … Ltd.Şti. ve sahibinin … olduğunu, şirketin Eski unvanı olan … Ltd.Şti. unvanı 22.02.2011 tarihli Ticaret Sicili Gazetesindeki tescille değiştirildiğini, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü … E, Sayılı dosyaya konu senedin düzenlenme tarihinin 30.10.2009 olduğunu, bu tarihte şirket ortaklarının … ve … olduğunu, bahsi geçen kişilerin devir tarihi itibariyle şirketle ilişkilerinin olmadığını, bu şahısların şirkete ortak oldukları dönemi baz alarak haksız kazanç elde etmek amacıyla bono düzenlediklerini, dava konusu bononun, şirketin 2009 yılı kayıtları incelendiğinde kayıtlarda bulunmadığının görüleceğini, dava konusu bononun lehine düzenlendiği …’in şirket kayıtlarında ticari ilişki belirten bir kaydın bulunmadığını, dava konusu bononun şirketlerini zarara sokacak ve haksız kazanç elde edecek biçimde şirketin eski ortakları tarafından tanzim edildiğini ve itirazı önlemek için de üçüncü şahıs olan … ve …a ciro ettiklerini, hesapların incelenmesi halinde bu şahısların bu şirketle hiçbir zaman 150.000,00TL ye varan ticari ilişkilerinin mevcut olmadığının görüleceğini, davalının elinde bulundurduğu senetle ilgili takip ödeme emrini cirantası …’in adresini bilmeden müvekkili şirkete gönderdiğini, … ve …, …, … ve … hakkında Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulmuş olduğunu, müvekkilinin bir kısım kurumlara iş yaptığını ve davalının icra takibi ile hak ediş alacaklarına haciz konulduğunu durumun müvekkilini zor durumda bıraktığını, teminat karşılığında icra takip dosyasına ödenecek paraların karşı tarafa ödenmemesi konusunda tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, bu doğrultuda; müvekkilin mağduriyetinin önlenmesi için İİK 72/3 hükmü uyarınca teminat karşılığı tedbir kararı verilmesini, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyaya konu senet sebebiyle borçlu olmadıklarının tespiti ile senedin iptalini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava konusu icra takibine dayanak senedin şirketin eski ortakları tarafından düzenlendiği, ancak şirket defter kayıtlarında gözükmediğini iddia ettiğini, bunun kabul etmelerinin mümkün olmadığını, müvekkili …’un davacı şirketle ticari ilişkisinin bulunmadığını, senet cirantası … tarafından müvekkiline borcu karşılığında verildiğini, senedin vadesinde ödenmemesi üzerine borçlu davacı şirket aleyhine İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosya ile ihtiyati haciz kararı aldıklarını ve şirketin …’tan alacaklarının haciz edildiğini, davacının iddiasıyla dava konusu senedin şirket kayıtlarında olmadığı iddiası da şirketin kendi iç işleri olduğunu, müvekkilini bağlamayacağını, takibe konu ve davaya konu senedin dava dışı ciranta tarafından kendilerine verilmiş bir ödeme aracı olduğunu, bononun şekil şartları artırılmış ödeme taahhüdü olduğunu, dava konusu senedin TTK uyarınca bulunması gereken zorunlu unsurları ihtiva ettiğini ve geçerli bir kambiyo senedi olduğunu, ispat yükü davacı borçluda olduğunu, senet borçlusu ve cirantalarının hepsinin müvekkiline karşı borçlu olduklarını, müvekkilinin senet üzerinde imzası bulunan borçlulardan herhangi birisinden tahsil talebinde bulunması hakkına sahip olduğunu, kaldı ki senedin asıl borçlusunun davacı borçlu şirket olduğunu müvekkilin diğer borçlulara karşı işlem yapmamış olmasına karşı davacının yapmış olduğu itirazın dayanağının bulunmadığını, ödeme emrinin …’na tebliğ edildiğini, …’nun şirketin gayri resmi ortağı olduğunu, bunun da bir soruşturma sebebiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/13263 soruşturma numaralı dosyada verilen ifade ve tutanaklarda şirketin resmiyetteki sahibinin … görünse de borçlu şirket yetkilisinin … olduğunun açıkça beyan edildiğini, davacının, icra takip dosyasını açan avukatla anlaşarak kendisine vekil tayin ettiğini, bunun da borçtan kurtulmaya çalışmanın bir yöntemi olduğunu, davacının kötü niyetli olarak borçtan kurtulmaya çalışması yönünde açılan davanın reddi ile %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini ileri sürerek, tedbir kararının kaldırılmasını, davanın reddini, davacı aleyhine %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ile %10 dan az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmaları, denetlenebilir bilirkişi raporu içeriğine göre, davacı şirketin davalıya İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takibe konulan senetten kaynaklı borcunun bulunmadığını iddia etmiştir. Keşide tarihi itibariyle davacı şirketin ortaklarının … ve … olduğu, bu ortakların hisselerini devrederek 21/01/2010 tarihinde tescil edip bu devri 27/01/2010 tarihli ticaret sicilinde ilan ettirmişlerdir. Keşide tarihi itibariyle senette şirketi temsili … ve …’nun yetkili oldukları belirlenmiştir. Davacı şirketin iddiası çerçevesinde bu senedin şirketi zarara uğratmak ve bir ticari ilişkiden kaynaklanmadığı yönünden yapılan incelemede tanık beyanları alınmış , davacının resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık yönünden C. Savcılığına başvurusu değerlendirilmiştir. Yapılan soruşturmada Anadolu C. Başsavcılığının 29/09/2017 tarih ve 2017/35195 nolu soruşturma evrakında bilirkişi incelemesi yaptırılmış , incelemede senette imzaların … ve …’nun el ürünü olduğu, haddizatında bu konuda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, keza senedin arka yüzünde yer alan …’ın ve … ‘un imzalarının eli ürünleri olduğu, ancak senet üzerinde düzenleme tarihinden sonra herhangi bir düzenleme olup olmadığının belirlenemediği rapor edilmiş, bu çerçevede neticeten kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Mahkememizce yapılan bilirkişi incelemesinde de davacıya ek rapor sırasında da inceleme yapılması için 2010 yılı ticari defterlerini ibraz etmemiştir. Bu çerçevede her ne kadar dava konusu senedin verildiğine dair 2010 yılı ticari defterleri incelenmeksizin yapılan inceleme ve ulaşılan sonuçta ticari defterlerde bir kayıt bulunmadığı belirlenmiş ise de, davacının iddia ettiği gibi bononun sahteliği tespit edilemediğinden açılan davanın reddine , davacının haksız ve kötüniyetli olarak davayı açtığı kabul edilmediğinden davalı tarafa icra inkar tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Bilirkişi raporunda senetin bedelsizliği tespit edilmiş olmasına rağmen sayın mahkemenin senetin sahteliği ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine dair kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, her iki bilirkişi raporunda da müvekkili şirketin, bononun düzenlendiği dönemde, finansal durumunun gayet iyi olduğu, borç almasını gerektirmeyecek bir maddiyata sahip olduğu ve şirket pasif kayıtlarında, dava konusu senede ve üzerinde yazan borç miktarı tutarında bir borca rastlanmadığının belirtildiğini, ayrıca davalı tarafın, bonoyu almış olduğu kişiler ile senet üzerinde yazılı olan (150.000,00 TL) kadar büyük bir meblağda ticari bir ilişkisinin olduğunu da ispat edebilmiş olmadığını, dosyaya sunulan bilirkişi raporlarının da dava konusu senedin geriye dönük olarak düzenlendiğini açıkça ortaya koyduğunu, senedin düzenlendiğinin iddia edildiği dönemde şirket yetkilileri, … ve … olup, davalı vekilinin de beyan ettiği üzere ödememe niyetiyle …’den borç para alarak, şirketin devrinin gerçekleşmesi ve sorumluluğunun kalkması neticesinde alacaklı ile anlaşarak tüm borcu şirkete ve dolayısıyla yeni şirket sahiplerine ödetmeye çalışmak için usulsüz işlemlere başvurduklarını, -Davalı tarafın senet üzerindeki cirantalarla 150.000,00 TL meblağdaki ticari ilişkisini ispat edemediğini, davalı …’un senet üzerinde imzaları bulunan … ve … ile aralarındaki 150.000,00 TL bedelli 26 ay vadeli senetin hangi borç-alacak ilişkisine veya ticari alım-satımdan kaynaklandığını beyan etmedikleri gibi ispat da edemediklerinden davaya konu senedin muvazaalı olarak tanzim edildiğini ispatlar nitelikte olduğundan davanın reddine dair verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 6100 Sayılı HMK’nın 201. maddesine göre senede karşı ileri sürülen her türlü iddia ve def’inin yazılı delille kanıtlanması zorunludur. Somut olayda ispat külfeti davacıda olup davacının senede karşı ileri sürdüğü iddiaları yazılı delille kanıtlaması gerekmektedir. Davacı tarafça bononun geçersizliğine ya da bedelsizliğine ilişkin yazılı bir delil sunulamamıştır. Yerel mahkeme kararında belirtilen gerekçeler yazılı delille ispat kuralını ortadan kaldıracak nitelikte olmadığından bu yöndeki mahkeme gerekçesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Dava konusu bononun … ve …’nun dava şirket ortaklığından ve müdürlüğünden ayrıldıktan sonra ve geçmiş tarih atılarak sonradan düzenlendiği hakkında hiç bir delil olmadığından ve senedin illetten mücerret olup ticari defter ve kayıtlarında yer almamasının sonuca etkili olmadığı anlaşıldığından, soruşturma dosyası sonucu verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karar ve tüm hususlar dikkate alındığında davacı şirketin bonodan dolayı davalıya sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekillerinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/01/2018 tarih ve 2013/240 E., 2018/53 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 09/12/2021