Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/834 E. 2022/92 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/834 Esas
KARAR NO: 2022/92
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 05/12/2017
NUMARASI: 2014/131 E. – 2017/1004 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket işyerindeki kasa içerisinde bulunan toplam 10 adet çekin çalınması ile ilgili olarak İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/279 E. sayılı dosyası ile çek iptali davası ikame edilmiş olduğunu, söz konusu çeklerden dava konusu olan bir adet çekin davalı tarafından ibraz edildiğini, dava konusu … Bankası Gültepe Şubesi 30.03.2014 tarih … no.lu 23.000,00 TL bedelli çekin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile icra takibine konu edildiğini, hırsızlık olayına ilişkin Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/30471 sayılı dosyası ile soruşturma başlatıldığını, dava konusu çekin müvekkiline ait olmayan kaşe ve imza ile ciro edilerek işleme konulmuş olduğunu, daha sonra da … Ltd. Şti. tarafından ciro edilmiş olduğunu, müvekkilinin bu şirket ile herhangi bir ticari münasebeti bulunmadığını belirterek, öncelikle dava konusu çek icra takibine konu edildiğinden keşide eden veya ciro edenler tarafından icra dosyalarına herhangi bir ödeme yapıldığı takdirde bu ödemenin icra takibinde alacaklı olarak görünen davalı tarafa ödenmemesi hususunda tedbir kararı verilmesine, yapılacak olan yargılama sonucunda yetkili hamil iken müvekkili şirket elinden çalınan çekin istirdatına, çek bedeli bir şekilde davalı tarafa ödendiği takdirde çek bedelinin tahsil tarihinden itibaren temerrüt faizi ile birlikte müvekkiline iade edilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde; dava konusu çekin müvekkili şirket ile müşterisi … A.Ş. arasında imzalanan faktoring sözleşmesine istinaden alınmış olduğunu, söz konusu çekin bankaya ibraz edildiğinde iptal davası açıldığının anlaşıldığını, müvekkili şirketin söz konusu çekin yasal vc meşru hamili olduğunu, müvekkili şirketin faktoring işlemini mevzuata uygun olarak yapağını, davacı ile diğer takip borçlusu arasında ticari münasebetin bulunup bulunmadığının incelenmesi gerektiğini belirterek, davacının tedbire yönelik taleplerinin reddine, davanın reddine, davanın kabulü halinde davaya müvekkili şirketin sebebiyet vermediğinden yargılama giderleri ve vekalet ücretinin tahmil edilmemesine, davacının haksız çıkması durumunda davalı müvekkili lehine % 20 den az olmamak üzere davacının tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davacının TTK. 792. Madde uyarınca davalı … şirketinin çekleri iktisabında kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekmektedir. Davacı tarafından TTK.nun 792 ve 818 sayılı ve TTK.nun 687 maddesi gereğince davalı … şirketinin çeki kötü niyetli iktisap ettiği veya iktisabında ağır kusurlu olduğu ispat edilememiştir. TTK.nun 792.maddesi gereğince çekin iadesine ilişkin koşullar somut olayda gerçekleşmemiştir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 16/02/1998 tarihli 20722 E., 919 K..sayılı ilamında “… davacı şirketin dava konusu 20/04/1996 keşide tarihli çekin rızası dışında elinden çıktığını ve çekteki ciro imzasının kendilerine ait olmadığını belirterek çekin istirdatı isteminde bulunduğunu, davacı şirketin dava konusu çekin ilk cirantası olduğunu, ancak imzanın ona ait olmadığının bilirkişi raporu ile saptandığını, davalı yanca da bu hususa itiraz edilmediğini, bu durumda davacı şirketin dava konusu çekten dolayı borçlu olmadığının tespitini isteyebileceğini, ne var ki TTK 687 maddesindeki bir poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kimselerin imzasını, sahte imzaları, menfum şahısların imzalarını yahut imzalayan veya namlarına imzalanmış olan şahısları herhangi bir sebep dolayısıyla ilzam etmeyen imzaları taşırsa, diğer imzaların sıhhatine bu yüzden halel gelmeyeceği yolundaki buyurucu hüküm karşısında ve dava konusu çekteki ciro silsilesi düzenli olduğuna göre TTK.nun 598 maddesi uyarınca davacının çekin istirdadı isteminde bulunmayacağı, dava dilekçesinde de açıkça çekten dolayı borçlu bulunmadığının tespitini talep etmemiş bulunduğu anlaşıldığına göre, davalının diğer çek borçlularına karşı talep hakkını ortadan kaldırır nitelikte çekin istirdadına karar verilmesinin doğru görülmediği…” bildirilmiştir. Davacı şirketin çek bedelinin iadesi talebi hususunda davalı factoring şirketinin kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği hususu dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde ispatlanamadığı anlaşılmakla davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Faturanın gerçek olup olmadığı ve çek üzerindeki ciroların sıhhati konusunda davalı … tarafından herhangi bir araştırma yapılmadığını, 2-Davalı yan takibe konu edilen çekin dava dışı … A.Ş. ile akdedilen faktoring sözleşmesine istinaden alındığını, alacağın fatura ile tevsik edildiğini belirtmiş ise de faktoring işlemine konu edilen faturanın sahte olup olmadığı ve çek üzerindeki ciroların sıhhati hususunda herhangi bir araştırma yapmadığını, davalının faturanın sıhhati hususunda herhangi bir araştırma yapmamış olmasının, davalının ağır kusurlu olduğunun açık kanıtı olduğunu, 3-Faktoring sözleşmesinin tarafı olan … A.Ş. tarafından, … Ltd.Şti. adına tanzim edilen 07.10.2013 tarih … nolu 26.550,00 TL tutarlı faturaya istinaden faktoring işlemi gerçekleştirildiğini, davalı şirket tarafından faturanın gerçekliği konusunda herhangi bir araştırma yapılmadığının ve bu sebeple de davalının iktisabında ağır kusurlu olduğunun en önemli kanıtının, … Ltd. Şti. adlı ve İTO’ya kayıtlı bir şirketin bulunmaması olduğunu, davalı tarafından işbu şirketin varlığı hususunda herhangi bir araştırma yapılmadığından davalının çeki iktisap ederken ağır kusurlu olduğunun kabulü gerektiğini, 4-Faktoring işlemlerinde faktoring şirketlerince dikkat edilmesi gereken hususların 08.07.2010 tarihli BDDK genelgesinde açıkça izah edildiğini, BDDK’nın 08.07.2010 tarihli genelgesinde;”….90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Yönetmelikte faktoring işlemlerinin temel dayanağını bir mal veya hizmet satışından doğmuş veya doğacak fatura veya benzeri belgeler oluşturduğundan, faktoring şirketlerinin öncelikle işlemin dayanağını oluşturan fatura veya benzeri belgelerin gerçekliğinden ve doğruluğundan emin olması, bu işlemlere istinaden alınan çek veya senetlerin ise teminat unsuru olarak değerlendirilmeleri gerekmektedir…Faktoring işlemine konu ticari alacak ve faturanın veya benzeri belgelerin sahte olup olmadığının tespiti faktoring şirketlerinin sorumluluğunda bulunmaktadır. Bu itibarla, faktoring şirketleri fatura veya benzeri belgelerin doğruluğuna ve gerçekliğine ilişkin yapmış oldukları inceleme, araştırma ve soruşturma sonuçlarını gerektiğinde Kurumumuz denetim elemanlarınca yapılacak denetimlerde tevsik edecek şekilde saklamak zorundadırlar. Bu çerçevede, gerçek bir mal veya hizmet satışından kaynaklanmayan veya gerçek bir fatura veya benzeri belgeye dayanmayan faktoring işlemlerinin tespit edilmesi durumunda öncelikle faktoring şirketlerinin sorumluluğuna gidilerek Yönetmeliğin 22 nci maddesinin (2) numaralı fıkrası çerçevesinde işlem tesis edileceğinden, iş bu Genelge kapsamında faaliyette bulunmalarını teminen faktoring şirketlerinin iç kontrol, muhasebe, raporlama ve bilgi işlem sistemlerinin gözden geçirilmesi ve gerekli ilave tedbirlerin alınması zorunluluk arz etmektedir…” denildiğini, 5-BDDK tarafından yayınlanan genelgede faturanın sahte olup olmadığının tespiti hususunda faktoring şirketinin tam sorumlu olduğunun açıkça belirtildiğini, davalı yanın faturanın sahteliğine dair herhangi bir araştırma yapmadığının dosya kapsamı ile sabit olduğunu, işbu sebeple davalı … şirketinin meşru hamil olduğu ve iyiniyetli olduğu şeklindeki iddiası ile yetinilerek karar verilmesinin mümkün olmadığını, 6-Çekin müvekkilinin rızası hilafına elinden çıktığı dosya kapsamı ile sabit olduğunu, 7-Ayrıca davalı … şirketinin kötüniyetli ve ağır kusurlu olarak çeki iktisap ettiği hususu çek üzerindeki ciroların sıhhatini kesinlikle araştırmamasından da açıkça anlaşıldığını, davalı tarafın, bir finans kuruluşu olmasına rağmen müvekkil şirketin kaşesi olarak görünen kaşe üzerindeki vergi numarasının gerçek olup olmadığını dahi araştırmadığını, zira müvekkili şirket adına atılı ciroda görünen kaşe ve imzanın müvekkiline ait olmadığı gibi, kaşede bulunan vergi numarasının dahi müvekkili şirkete ait olmadığını, çek üzerindeki kaşede müvekkili şirket vergi kimlik numarası her ne kadar … olarak görünmekte ise de, gerçekte müvekkili şirkete ait vergi kimlik numarasının … olduğunu, böyle yüksek meblağlı bir çeki teslim alan davalı şirketin, çok kısa bir araştırma dahi yapsa bu durumu açıkça tespit edebilecek iken basiretli bir tacir olmanın yükümlülüklerini yerine getirmediğinin izahtan vareste olduğunu belirterek, yukarıda arz ve izah edilen nedenler ve resen değerlendirilecek nedenlerle istinaf talebinin murafaalı olarak incelenmesine, usul ve yasaya aykırı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/131 Esas 2017/1004 Karar sayılı 05.12.2017 tarihli kararının kaldırılarak;ciro silsilesinde yer alan ve faktoring işlemine esas alınan faturada belirtilen … Ltd. Şti. adlı ve İTO’ya kayıtlı bir şirket bulunmadığından ve faturanın sahteliği konusunda BBDK genelgesi ve Yüksek Mahkeme içtihatları doğrultusunda davalı şirket tarafından herhangi bir araştırma yapılmadığı dosya kapsamı ve davalı beyanları ile sabit olduğundan, davalının çeki iktisap ederken ağır kusurlu olduğunun kabulü ile haklı davalarının kabulüne, davalı tarafından icra takibi ile tahsil edilen 31.784,09 TL’nin haksız tahsil tarihi olan 05.08.2014 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, çekin çalınmış olması sebebiyle çekten dolayı İİK 72. maddesi gereğince açılan borçlu olunmadığının tespiti davasıdır. Davacı vekili, müvekkili şirket işyerindeki kasa içerisinde bulunan toplam 10 adet çekin çalındığını, dava konusu çekin de bunlardan biri olduğunu, hırsızlık olayına ilişkin Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/30471 sayılı dosyası ile soruşturma başlatıldığını, dava konusu çekin müvekkiline ait olmayan kaşe ve imza ile ciro edilerek işleme konulmuş olduğunu, daha sonra da … Ltd. Şti. tarafından ciro edilmiş olduğunu, müvekkilinin bu şirket ile herhangi bir ticari münasebeti bulunmadığını belirterek dava konusu çekin istirdadına karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili, dava konusu çekin müvekkili şirket ile müşterisi … A.Ş. arasında imzalanan faktoring sözleşmesine istinaden alınmış olduğunu, söz konusu çekin bankaya ibraz edildiğinde iptal davası açıldığının anlaşıldığını, müvekkili şirketin söz konusu çekin yasal vc meşru hamili olduğunu, müvekkili şirketin faktoring işlemini mevzuata uygun olarak yapağını, davacı ile diğer takip borçlusu arasında ticari münasebetin bulunup bulunmadığının incelenmesi gerektiğini belirterek, davacının tedbire yönelik taleplerinin reddine, davanın reddine, davanın kabulü halinde davaya müvekkili şirketin sebebiyet vermediğinden yargılama giderleri ve vekalet ücretinin tahmil edilmemesine, davacının haksız çıkması durumunda davalı müvekkili lehine % 20 den az olmamak üzere davacının tazminata mahkum edilmesini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili iş bu kararı yukarıdaki sebeplerle istinaf etmiştir. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında … Bankası Gültepe Şubesi 30.03.2014 tarih, … nolu 23.000.000,00 TL bedelli çek sebebiyle davalı tarafından davacı aleyhine toplam 25.374,04 TL üzerinden ilamsız icra takibinin yapıldığı davacının yasal süresi içinde ödeme emrine itiraz ettiği takibin durduğu görülmüştür. Mahkemece yaptırılan imza incelemesi sonucunda, Adli Tıp Uzmanı grafolog bilirkişi Dr. … tarafından ibraz edilen 09.06.2015 tarihli raporda, inceleme konusu çek aslındaki birinci ciro “… Ltd. Şti kaşesi üzerindeki imzanın … ve …’ün eli ürünü olmadığı tespiti yapılmıştır. Mahkemece alınan mali incelemeye ilişkin 29.06.2017 tarihli heyet bilirkişi raporuna göre, dava konusu çekin … Bankası A.Ş. Gültepe Şubesine ait … seri no.lu 30.03.2014 keşide tarihli 23.000,00 TL bedelli, dava dışı … tarafından davacı … adına keşide edildiği, çekin arkasındaki ciro silsilesine göre de, … Ltd. Şti., … Ltd. Şti., … A.Ş. cirosu ile davalı …’ne verildiği, davacı şirket ticari defterlerinde, dava konusu çekin, keşideci … ile davacı şirket arasındaki ticari faaliyete istinaden kayıtlarda mevcut olduğunun tespit edildiği, dava konusu çekin ciro silsilesinde bulunan, … Ltd. Şti. ile … A.Ş. firmalarına ait davacı şirket ticari defterlerinde herhangi bir kayda rastlanılmadığı, buna göre söz konusu firmalar ile davacı şirket arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığı, davalı … ile dava dışı … A.Ş. Arasında 26.04.2013 tarihinde akdedilen Faktoring Sözleşmesi kapsamında ise, davalı şirkete temlik edilen fatura borçlusunun … Ltd. Şti. olduğu, fatura karşılığında davalı şirkete teslim edilen dava konusu çekin arka yüzünde fatura borçlusu şirket cirosu ile … A.Ş.’ne verildiği ve bu şirket tarafından davalı şirkete teslim edildiği, buna göre dava konusu çekin faktoring işlemine konu edildiği, böylece faktoring sözleşmesi çerçevesinde dava konusu çekin düzgün ciro silsilesi ile davalı şirkete ulaştığı, davalı şirket ticari defterlerinde 08.10.2013 tarihinde dava konusu çek kaydının mevcut olduğu, bu çek bedeline istinaden davalı şirket tarafından dava dışı şirkete ödeme yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu çekin 31/03/2013 keşide tarihi nazara alındığında, uyuşmazlığın 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 13/12/2012 tarihinden sonra meydana gelmiş bulunması sebebiyle 6361 Sayılı Yasa kapsamında olduğu, Yasanın 9. Maddesi’nde ‘Bir kambiyo senedinin ciro yoluyla faktöring şirketine devri halinde, kambiyo senedinden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri faktöring şirketine karşı ileri süremez; meğer ki faktöring şirketi kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.’ hükmü yer almaktadır. Faktoring Şirketlerinin yasadan doğan hakkını kullanması bir başka yasa veya yasa maddesi ile yasaklanmadığı sürece her zaman savunma olarak ileri sürülebilir. TMK 2. maddesinde ve 6361 Sayılı Yasa’nın 9. Maddesinde iyi niyet savunmasının Fatoring Şirketleri tarafından kullanılmasını yasaklayan yasa maddesi mevcut değildir. TMK 3. maddesinde belirtildiği üzere Faktoring şirketi ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermediği taktirde iyi niyet iddiasında bulunamaz. Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 22/2. maddesine göre; Birinci fıkrada belirtilen hususlara ilave olarak faktoring şirketleri kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş veya doğacak fatura veya benzeri belgelerle tevsik edilemeyen alacakları satın alamazlar veya tahsilini üstlenemezler düzenlemesi uyarınca, faktoring şirketlerinin devir aldığı alacak, bir kambiyo senedinden kaynaklanıyor olsa bile, alacağı doğuran temel ilişkiye ait fatura veya benzeri belgelerle bunu tevsik etmeleri gerekmektedir. Davanın dayanağını oluşturan 23.000. meblağlı çek, çekin arkasındaki ciro silsilesine göre , … Ltd. Şti., … Ltd. Şti., … A.Ş. cirosu ile davalı …’ne fatura karşılığı temlik ciro edilmiştir. Davalı ile dava dışı … A.Ş., arasında 26.04.2013 tarihinde, … Ltd. Şti adına tanzim edilen 07.10.2013 tarih … nolu 26.550,00 TL tutarlı faturanın Faktöring Sözleşmesi kapsamında davalı şirkete 23.000,00 TL bedel ile 08.10.2013 tarihinde temlik edildiği görülmektedir. BDDK’nın 08.07.2010 tarihli genelgesine göre 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Yönetmelikte faktoring işlemlerinin temel dayanağını bir mal veya hizmet satışından doğmuş veya doğacak fatura veya benzeri belgeler oluşturduğundan, faktoring şirketlerinin öncelikle işlemin dayanağını oluşturan fatura veya benzeri belgelerin gerçekliğinden ve doğruluğundan emin olması, bu işlemlere istinaden alınan çek veya senetlerin ise teminat unsuru olarak değerlendirilmeleri gerektiği, Faktoring işlemine konu ticari alacak ve faturanın veya benzeri belgelerin sahte olup olmadığının tespiti faktoring şirketlerinin sorumluluğunda bulunmakta olduğu, bu itibarla, faktoring şirketleri fatura veya benzeri belgelerin doğruluğuna ve gerçekliğine ilişkin yapmış oldukları inceleme, araştırma ve soruşturma sonuçlarını gerektiğinde BDDK denetim elemanlarınca yapılacak denetimlerde tevsik edecek şekilde saklamak zorunda oldukları, bu çerçevede, gerçek bir mal veya hizmet satışından kaynaklanmayan veya gerçek bir fatura veya benzeri belgeye dayanmayan faktoring işlemlerinin tespit edilmesi durumunda öncelikle faktoring şirketlerinin sorumluluğuna gidilerek Yönetmeliğin 22 nci maddesinin (2) numaralı fıkrası çerçevesinde işlem tesis edileceğinin düzenlendiği görülmektedir.Davalı şirket tarafından gerçekleştirilen faktoring işleminin yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9/2. maddesi, faktoring şirketinin, BDDK tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde, kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen alacaklar ile yine BDDK tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir alamayacaklarını ve tahsilini üstlenemeyeceklerini öngörmektedir. Keza yine faktoring işlem tarihi itibariyle anılan kanunun Geçici 1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan ve somut olaya da uygulanması gereken 10.10.2006 gün ve 26315 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan Yönetmeliğin 22. maddesinde de benzer bir hükme yer verildiği görülmekte olup uyuşmazlığın çözümünde mezkur mevzuat hükümleri yanında kanun uyarınca konuyla ilgili usul ve esasları belirlemekle yükümlendirilen BDDK’nın bu husustaki genelgelerinin ve bu arada 8.7.2010 tarihli genelgesinin de dikkate alınması gerekmektedir. Tüm bu mevzuat hükümlerinde öngörüldüğü üzere, faktoring şirketleri ancak sahih ve fatura ile tevsik olunan mal veya hizmet satışına dayalı olun alacakları devralabilirler. Bir başka söyleyişle, anılan hükümler gereğince, faktoring işlemi bakımından mal veya hizmet satışının sadece fatura ile tevsik olunması yeterli olmayıp faktoring şirketince faturaya konu mal veya hizmet satışının fiktif nitelikte olup olmadığı, işlem taraflarının ve faturanın güvenilirliği, ilgililerin mali durumları konularında araştırma ve istihbarat çalışması yapılması gerektiği, ayrıca temlik alınan alacağı temsil eden kambiyo senedinin fatura tutarı ile uyumlu olup olmadığına bakılarak açık uyumsuzluk halinde işlem yapılmaktan kaçınılması, senedi düzenleyen ve sair ilgililer açısından da borcun varlığı bakımından teyit işlemleri yapıldıktan sonra ve ancak tüm bu araştırma ve soruşturma sonucunda olumlu bir sonuca varılması halinde faktoring işlemi yapılmasının öngörüldüğü açıktır. Nitekim, 6361 sayılı Kanun’a dayalı olarak 1.1.2015 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 5., 6. ve 8. maddelerinde de yukarda belirtilen hususlar hakkında hükümler sevkedildiği, söz konusu hükümlerin yürürlükten kalkan bir önceki yönetmeliğe dayalı olarak çıkarılmış olan ve faktoring şirketlerinin uymakla yükümlü oldukları hususlara ilişkin 8.7.2010 tarihli genelgede belirtilen prensipleri geliştirerek pekiştirdiği görülmektedir. Faktoring şirketlerinin imtiyazlı kuruluşlar olduğu da gözetildiğinde, yukarda belirtilen usul-esaslar çerçevesinde bir inceleme-araştırma yapılmaksızın faktoring işlemi yapılması halinde, mevzuattan kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle hasıl olacak sonuçlar bakımından ağır kusurlu kabul edilmeleri gerektiği izahtan varestedir. (Bknz.Yargıtay 11. HD 2020/1945 E.- 2021/1627 K. 23.02.2021 tarihli karar) Tüm bu açıklamalar çerçevesinde, somut olayda, davacı vekilinin çekin çalındığını, kendi cirosuna ait imzanın ve kaşenin sahte olduğunu, temlik sözleşmesine konu faturanın gerçek olmadığını ileri sürmesine rağmen, davacı kaşesi ve üzerindeki bilgiler ile temlike konu faturanın gerçek olup olmadığı, bu iddiaların gerçek olması durumunda davalı … şirketinin basit bir araştırmayla ve basiretli bir tacir olarak bu hususları tespit edip edemeyeceği ve sonucunda yukardaki usul ve esaslara uygun bir faktoring işlemi gerçekleştirip gerçekleştirmediği, buna dayalı olarak çekin iktisabında ağır kusurlu sayılıp sayılmayacağı hususları üzerinde yeterince araştırma yapılmadan, davacının bu yolda gösterdiği delillerin tümü toplanmadan, toplanan delillerin ise yukarda anılan hususlar çerçevesinde bir değerlendirmeye tabi tutulmaksızın salt davalı … şirketinin defter kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesine dayalı olarak ve özellikle davacının kambiyo senedinden ötürü kendisine başvurulan kişi olmadığı, işbu davada davacı yanca ileri sürülen iddiaların ise davacı ile dava konusu çekin keşidecisi yahut önceki hamillerinden biri arasındaki ilişkiye dayalı def’i mahiyetinde bulunmadığı gözden kaçırılarak, davalının çeki iktisap ederken bile bile borçlu zararına hareket ettiği, kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğu kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen kararın somut olaya uygun düşmediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, yukarıda açıklandığı şekilde eksikliklerin usulünce giderildikten sonra yeniden karar vermek için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/12/2017 tarih, 2014/131 E. ve 2017/1004 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı/davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 11.01.2022