Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/832 E. 2022/224 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/832
KARAR NO: 2022/224
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 25/05/2017
NUMARASI: 2013/166 E. 2017/78 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacılardan … tarafından 2004 yılında satın alınan www…com isimli internet sitesinin İşkur’un ihtarı üzerine kapatıldığını, yeni şirket kuruluncaya kadar davalının … isimli firmasının özel istihdam bürosu belgesi altında hizmet verilmesi, şirket kurulduktan sonra anılan internet sitesinin de bu şirket üzerinden işletilmesi ve ortaklık paylarının … % 25, … % 25, … % 25 ve … % 25 olması için anlaşma yapıldığını, inançlı temlik gereğince dava konusu alan adının davalının danışmanlık şirketine devredildiğini, devirden sonra alan adının tüm veri tabanlarının oluşturulmasının, SEO çalışmalarının, internet sitesinin tasarımının, programlanmasının ve kaynak kodlarının müvekkilleri tarafından hazırlandığını, davalının inanç sözleşmesinin gereğini yerine getirmediğini ve sunucu şifreleri değiştirildiğinden, müvekkillerinin siteye erişiminin 11.05.2013 tarihi itibariyle kesildiğini, davalıya noterden ihtar gönderilerek eylemlerine son vermesinin istendiğini, adi ortaklığı temsil yetkisinin kaldırıldığını, birlikte hak sahipliğinde Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağını, davalının aynı tasarımla ve kodlarla www…com.tr ibareli alan adını alarak müvekkillerinin eser sahipliğinden doğan alan adlarına zarar verdiğini belirterek, davalının www…com.tr alan adından yaptığı yayının ve alan adının devrinin tedbiren engellenmesini, FSEK m.10 gereğince müvekkillerinin www…com alan adı ve bu alan adından yayın yapan internet sitesi üzerinde eser sahibi sıfatıyla, birlikte hak sahibi olduklarının tespitini, davalının www…com.tr alan adından yayınladığı internet sitesi ile müvekkillerinin eser sahipliğinden doğan haklarına tecavüz ettiğinin tespiti ile tecavüzün men’ini ve ref’ine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından husumetin yanlış gösterildiğini, dava konusu uyuşmazlığın Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin görevine girmediğini, müvekkilinin dava konusu alan adının ve web sitesinin sahibi olan firmanın iki ortağından birisi olduğunu, … firmasının alan adının ve web sitesinin 10.000 TL bedelle ve fatura karşılığında davalılardan …’dan satın alınarak bedelinin banka havalesi ile ödendiğini, satış işleminden sonra davacıların reklam gelirleri ve ücret karşılığında teknik destek ve danışmanlık hizmeti sağladığını, site gelirlerinin artması üzerine davacıların şirkete ortak olmak istediklerini, davacıların, dava konusu alan adının sunucularında bulunan tüm verileri ve tabanlarını yurtdışında başka bir sunucuya aktardıklarını, cezai müeyyide gerektiren bu eylem için şikayetin yapıldığını, davacıların dava konusu alan adı sahipliğinde haksız ve hukuka aykırı değişiklikler yaptığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın, davacıların www…com web sitesi üzerinde davalı ile birlikte eser sahibi olduklarının tespiti, www…com alan adlı web sitesinin davacıların eser sahiplerinden doğan haklarına tecavüz ettiğinin tespiti ile tecavüzün men-i ve ref-ine ilişkin olduğu, 31/10/2008 tarihli sözleşme, davacı …’nun davaya konu web sitesinin alan adı kayıt ve masraflarını kendi kredi kartı ile ödemesi, e-mail yazışmalarında elemanonline kurucu ortak ve sıfatlarını kullanmaları, bilişim uzmanı bilirkişinin 27/02/2013 tarihli olup, www…com ve www…com.tr alan adı altında kullanılan sitelerin aynı elin mahsulü ve iskeleti olduğuna dair tespiti ile duruşma da dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından, davacıların, davaya konu web sitesinde davalı ile birlikte adi ortaklık şeklinde eser sahibi oldukları kanaatine varılarak; davacıların www…com alan adlı web sitesi üzerinde davalı ile birlikte eser sahibi olduklarının tespitine, Davacıların, www…com.tr alan adlı internet sitesinin eser sahipliğinden kaynaklanan haklarına tecavüz ettiğine yönelik davada ise; internet sitesinin alan adının dava dışı … Ltd. Şti’ne ait olduğu, devir sözleşmesinin bu şirket ile yapıldığı, göz önüne alınarak davalı aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile; 1-Doç. Dr. …, Doç. Dr. …, Dr. … tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda site içeriğinin eser niteliğinde olduğunun ve eserin de davacılara ait olduğunun tespit edildiğini, “Netice olarak heyetimiz, bu devir sözleşmesinin konusunun sadece www…com isimli alan adının devrine ilişkin olduğu, dava konusu web sayfasının devri yani eser sahipliğine ilişkin mali hakların devri anlamına gelmeyeceği kanaatindedir.” şeklindeki ibare ile de satış ve devir sözleşmesinin eser sahipliği konulu olmadığını açıklığa kavuşturduğunu, Bilirkişi raporuna göre de dava konusu eser sahipliğinin, müvekkili davacılara ait olduğunu, davalının, dava konusu esere dair hak sahipliği bulunmadığını, davalı tanığı …’in, yerel mahkemede 10.12.2014 tarihinde görülen celsedeki beyanında “davalının bizzat kendisi, yazılımı satın aldığını ancak eserin oluşmasında bir dahili olmadığını” belirtmek suretiyle eser sahipliğinin yalnızca davacılara ait olduğunu belirttiğini, davalı tanığının beyanına göre, davalının bizzat kendisi eserin oluşması esnasında onu vücuda getirenlerden olmadığını beyan ettiğinden, bilirkişi heyeti ve tanık beyanlarına göre de, bahse konu satış ve devir sözleşmesinin eser sahipliğini kapsamadığından, sadece müvekkilleri davacıların eser sahibi olduklarının sabit hale geldiğini, Yerel mahkeme tarafından, eser sahipliğine ilişkin devir işleminin yapılmadığı tespit edilmesine, davacı tanığı …’nın davalının, dava konusu eser ile bir ilgisi olmadığını beyan edilmesine rağmen, eser sahipliğine davalıyı da dahil ederek, eser sahipliğinin ait olduğu kişiler hususunda hatalı tespit yaptığını, 2- Yerel mahkemeden, www…com adresinde yayımlanan yazılım, tasarım vb. içeriğin eser sahibinin tespiti için talepte bulunulduğunu, hükümde alan adının eser sahipliğine konu edilmemesi ve eser sahipliğine davalı tarafın da eklenmesinin açıkça hukuka aykırılık olduğunu, 5809 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 3. Maddesinde ise internet alan adı “İnternet üzerinde bulunan bilgisayar veya internet sitelerinin adresini belirlemek için kullanılan internet protokol numarasını tanımlayan adları” şeklinde tanımlandığını, alan adları sayesinde internete bağlı olan bilgisayar ve web sitelerini ayırt etmenin mümkün hale geldiğini, internet alan adlarının isimlendirilmesi ise temelde IP adresleme sistemine dayandığını, bu sistemde her bir alan adının, bir IP adresine denk düştüğünü, alan adı sisteminin, web sitelerine ait esasen numaralardan oluşan IP adreslerinin kolay akılda tutulabilmesi ve kullanıcı tarafından erişimin kolaylaştırılması için geliştirildiğini, alan adlarının, bu IP numaralarının belli isimlerle eşleşerek kolay kullanım sağlamak üzere geliştirildiğini ve bir eserin unsuru olarak internette yayımlanan sitenin teknik içeriğine dahil olduğunu, bu bakımdan, alan adının da eser sahipliğine konu edilmesi ve müvekkilleri davacıların alan adının eser sahipliği hakkına sahip olduğunun tespiti gerektiğini, belirttikleri ve re`sen göze alınacak sebeplerle mahkeme kararının kaldırılmasına, dava konusu eser sahipliğine alan adının da dahil edilmesine, dava konusu eser sahipliğinin, sadece davacılara ait olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesi ile; 1- “…” markasının … marka no sayılı belge ile 03.02.2011 tarihinde TPE nezdinde … adına tescil edildiğini, markanın tescil edildiği tarihte, 08.01.2007 tarihli tebliğin uygulanmasında, istihdam bürolarının sağladığı personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetlerine ilişkin markaların TPE sınıflandırmasında herhangi bir sınıfta yer almadığını, aynı dönemde yürürlükte bulunan Nice sınıflandırması dikkate alınarak uygulamada bu tür markaların 35. sınıfta tescil edildiğini, 2012 tarihli Marka Tescil Başvurularına Ait Mal Ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’de bu eksikliğin giderilerek 35. sınıf kapsamındaki faaliyet alanlarının “35. SINIF …. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri…” şeklinde belirtildiğini, davacılar tarafından da “Marka Tescil Başvurularına Ait Mal Ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ” incelendiğinde …’a ait “…” markasının eksiklik giderilmeden önce tescil edilmiş olması sebebiyle 35. sınıfın tescil zamanındaki haliyle tescil olunduğu, fakat istihdam alanında da tescilli olduğunun anlaşılacağını, bu nedenle, “elemanonline” markasının müvekkili adına tescilli olduğu hususu da dikkate alındığında, ….com alan adı üzerinde davacıların müvekkili ile birlikte hak sahibi olduğunun tespitinin açıkça hukuka ve mevzuata aykırı olduğunu, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.7(2) hükmü; “Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması halinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması …” şeklinde olup, bu halde, “…” alan adını kullanma hakkının da müvekkilinin kendisi adına tescilli markasından doğan haklar ile birlikte münhasıran müvekkiline ait olduğunu, 2- 31.10.2008 tarihli sözleşmenin inanç sözleşmesi olduğu ve taraflar arasında adi ortaklık kurulduğu hususlarını ispat edecek nitelikte herhangi bir yazılı belgenin dosyaya sunulamadığını, müvekkili tarafından her ay davacılara ödenen meblağın ortaklık ilişkisi sebebiyle değil, danışmanlık hizmeti dolayısıyla hizmet bedeli olarak yatırıldığını ispat ettiklerini, davacıların …com alan adlı web sitesi üzerinde müvekkil ile birlikte eser sahibi olduklarının tespiti şeklindeki kararın hukuka aykırı olduğunu, 3- Davacı … ile … Ltd. Şti. arasında 31.10.2008 tarihinde akdedilen sözleşme ile bu alan adının tüm kullanım ve mülkiyet haklarının müvekkiline devredildiğini, Yargıtay HGK içtihatlarına göre inançlı temlik sözleşmelerinin yazılı delille ispatı gerektiğini, akdedilen sözleşme domain ve web sitesi satış sözleşmesi olduğunu, Sözleşmenin “konu” başlıklı 3. maddesi “işbu satış sözleşmesinin konusu, www…com adlı web sitesinin sayfa, görüntü ve tasarımları, format, grafik ve imajları, e-posta hesapları, kullanım, güncelleme ve yenileme yetkilerine ait hak ve yetkileri ve şifreleri ile bir bütün olarak alıcıya satış ve devrini içerir.” şeklinde olup, 27.03.2015 tarihinde dosyaya sunulan, itiraz ettikleri bilirkişi raporunda, akdedilen sözleşmenin alan adının devrine ilişkin bir sözleşme olarak kabul edilmesi gerektiği şeklinde hatalı bir tespit yapıldığını, sözleşmenin “Domain (Alan Adı) ve Web Sitesi Satış Sözleşmesi” şeklindeki adından dahi tarafların iradelerinin yalnızca alan adı devrine ilişkin olmadığının açıkça anlaşıldığını, alan adı ve web sitesinin eser niteliğinde olduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını, Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin “Kapsam” başlıklı 2. Maddesinde ise “satıcının (…) kullanım hakları kendisi adına kayıtlı bulunan www…com adlı web sitesinin tüm kullanım ve mülkiyet haklarını 10.000 TL bedelle alıcıya gayri kabili rücu satıp devretmeyi, alıcının da semeni ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği” düzenlendiğinden, tarafların iradelerinin, www…com alan adlı web sitesinin tüm mülkiyet haklarının devri yönünde olduğunu, mahkeme FSEK m.52 hükmüne atıf yaparak mali haklara dair sözleşmelerde devir olunan mali hakların tek tek sayılması gerektiği ifade edilmiş ise de, eldeki davaya konu uyuşmazlık bakımından www…com alan adının eser niteliğinde olmadığını, FSEK’de eser kategorilerinin sınırlı sayıda olduğunu, kanunda gösterilen eser türleri dışında yeni bir ana yada ara tür ihdas edilemeyeceğini, (BOZBEL, Savaş, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, XII Levha). bahsi geçen sözleşmede www…com alan adı ve web sitesine ilişkin hak ve yetkilerin bir bütün olarak müvekkiline devredildiğinden mahkemece alan adının hatalı değerlendirme ile eser niteliğinde görülerek mali hakların müvekkiline devredilmediğine karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, Eser adının, bir eseri diğer eserlerden ayırt etmeye yarayan tanıtma vasıtası olup, alan adının ise internet ortamında bir kişiyi, organizasyonu, mal veya hizmeti ya da eseri hemcinslerinden ayırmaya yaradığından, alan adının eser niteliğinde olmadığını, başlı başına tasarruf işlemine konu edilebileceğini, devrinde, alan adı tescil sözleşmesinde alan adını tescil ettiren taraf değişip onun yerine alan adını devralan üçüncü kişinin geçmesi olduğunu, bu halde eldeki davaya konu uyuşmazlık bakımından tarafların alan adının müvekkiline devredilmesi hususunda anlaştıklarının açık olduğunu, (OĞUZ, Sefer, İnternet Alan Adı Haklarının Korunması, Ankara 2012, Seçkin). Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Öğretim üyeleri Prof. Dr. …, Yrd. Doç. Dr. … ile İnsan Kaynakları Uzmanı … tarafından hazırlanarak İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2013/59 E. sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporunda; “davalılar/karşı davacılardan …’nun …com alan adını, içerik ve domain yetkileri ile birlikte davacı/karşı davalı …’a devrettiği, bu devrin inançlı olarak yapıldığı konusunda davalılar/karşı davacılar tarafından yeterli delillerin sunulmadığı, söz konusu devrin inançlı devir olduğu kabul edilse dahi bunun …com alan adının mülkiyetinin … tarafından kazanıldığı gerçeğini değiştirmediği, bu devir ile elemanonline ibaresine ilişkin markasal kullanımın da …’a devredildiğinin kabulünün gerektiği, her halükarda davalılar/karşı davacıların kendilerine ait olduklarını iddia ettikleri markasal kullanımın 35. Sınıfın bir alt sınıfı olan personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetlerine ilişkin olduğu, bu hizmet grubunun markanın tescil edildiği hizmetler arasında yer almadığı, dolayısıyla da davalılar/karşı davacıların m.8/III çerçevesinde gerçek hak sahipliğine dayanarak davacı/karşı davalının markasının hükümsüzlüğünü talep edemeyeceği”nin ifade edildiğini, arz ve izah olunan ile resen dikkate alınacak hususlar doğrultusunda İstanbul Anadolu (Kapatılan) 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 25.05.2017 T., 2013/166 E., 2017/78 K. sayılı kararının kaldırılarak davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; 2004 yılında satın alınan www…com isimli internet sitesinin İşkur ihtarı sebebiyle kapatılarak, yeni şirket kuruluncaya kadar davalının … isimli firmasının özel istihdam bürosu belgesi altında hizmet verilmesi, şirket kurulduktan sonra anılan internet sitesinin de bu şirket üzerinden işletilmesi ve ortaklık paylarının … % 25, … % 25, … % 25 ve … % 25 olması konusunda yapılan anlaşma ve inançlı temlik uyarınca, davalının danışmanlık şirketine devredilen alan adının sunucu şifreleri değiştirilerek erişimlerinin kesilmesi sebebiyle davalının aynı tasarımla ve kodlarla www…com.tr ibareli alan adını alarak müvekkillerinin eser sahipliğinden doğan alan adlarına zarar verdiğinden, eser sahibi sıfatıyla, birlikte hak sahibi olduklarının tespiti, davalının www…com.tr alan adından yayınladığı internet sitesi ile eser sahipliğinden doğan haklarına tecavüz ettiğinin tespiti ile tecavüzün men’i ve ref’ine karar verilmesine ilişkindir. Mahkemece; 31/10/2008 tarihli sözleşme, davacı …’nun davaya konu web sitesinin alan adı kayıt ve masraflarını kendi kredi kartı ile ödemesi, e-mail yazışmalarında … kurucu ortak ve sıfatlarını kullanmaları, bilişim uzmanı bilirkişinin 27/02/2013 tarihli olup, www…com ve www…com.tr alan adı altında kullanılan sitelerin aynı elin mahsulü ve iskeleti olduğuna dair tespiti ile duruşma da dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından, davacıların, davaya konu web sitesinde davalı ile birlikte adi ortaklık şeklinde eser sahibi oldukları kanaatine varılarak; davacıların www…com alan adlı web sitesi üzerinde davalı ile birlikte eser sahibi olduklarının tespitine, Davacıların, www…com.tr alan adlı internet sitesinin eser sahipliğinden kaynaklanan haklarına tecavüz ettiğine yönelik davada ise; internet sitesinin alan adının dava dışı … Ltd. Şti’ne ait olduğu, devir sözleşmesinin bu şirket ile yapıldığı, göz önüne alınarak davalı aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir. Davacılardan … ve … şirketi arasındaki 31/10/2008 tarihli DOMAİN ve WEB SİTESİ SATIŞ ve DEYİR SÖZLEŞMESİ’nin; MADDE 2- KAPSAM: İşbu sözleşme ile satıcı kullanım hakları kendisi adına kayıtlı bulunan www…com’ adlı web sitesinin tüm kullanım ve mülkiyet Haklarını (10.000 YTL) bedelle alıcıya gayri kabili rücu satıp devretmeyi, alıcı ise semeni ödemeyi kabul ve taahhüt etmişlerdir. MADDE 3-KONU İş bu satış ve devir sözleşmesinin konusu; “www…com’ adlı web sitesinin sayfa görüntü ve tasarımları, format, grafik ve imajları, e-posta hesapları, kullanım güncelleme ve yenileme yetkilerine ait ‘domain’ hak ve yetkileri ve şifreleri ile bir bütün olarak alıcıya satış ve devrini içerir. İş bu 3 maddelik satış ve devir sözleşmesi taraflarca okunup anlaşılmış Ve tam bir mutabakât altında 31Ekim 2008 tarihinde imzalanmak sureti ile geçerlik kazanmıştır hükümlerini içerdiği tespit edilmiştir. Davacı ve davalı vekili dosyayı istinafa taşımıştır. Davacı vekilinin istinaf talebi yönünden; Mahkemece alınan 27/03/2015 kayıt tarihli bilirkişi raporunda; “Bir yaratmanın eser olarak kabul edilebilmesi için FSEK’de öngörülen koşulların gerçekleşmesi gerekir. Bu koşullardan ilki, eserin, sahibinin hususiyetini taşıması gerektiğidir. Web sayfaları, içeriğinin dijitalleşmesinden farklı olarak, içerik bakımından belirli bir yaratıcı seviye ihtiva ediyorsa ancak o zaman Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser olarak korunabileceği, Somut uyuşmazlığa konu web sayfasının da eser niteliğinin bulunduğu, yukarı aktarılan teorik bilgiler çerçevesinde kabul edilmelidir. Somut uyuşmazlığa konu www…com isimli alan adının web sayfası tasarımında davacıların her birinin katkısı ve emeğinin ne oranda olduğu konusunda dosya kapsamında yapılan incelemelerde; 2- Davacılardan …, www…com alan adına ilişkin kayıt ve alan adı masraflarını (sunucu giderleri) kendi kredi kartı ile ödediği, … tarafından ilgili alan adının, … isimli firmaya devredildiği, 3- Diğer davacıların ise, e mail yazışmalarında, elemanonline kurucu ortak, yönetici sıfatlarını kullandıkları, davacıların … sitesinin yönetim kademesinde bulunduklarına dair e mail yazışmalarının dosyada yer aldığı, 4- Dosya kapsamında teknik bilirkişi tarafından tanzim edilen 22.07.2013 tarihli bilirkişi raporunda, wvw…com ve www…com.tr alan adları altında daha önce www…com adı altında kullanılmış olan ve www…com.tr adında hala kullanılmakta olan sitelerin aynı elin mahsulü ve aynı iskelet yapıda olduğu tespitinin yapıldığı, Tüm bu veriler kapsamında değerlendirme yapıldığında, davacıların, birlikte eser sahibi oldukları ve dava konusu web sayfasının oluşumunda birlikte eser sahipliği sıfatını taşıdıkları heyetçe kabul edildiği, özellikle davacıların üçüncü kişilerle olan yazışmalarında dava konusu sitenin kurucu ortağı olduğuna ilişkin ibareler, eser sahipliğinin ispatında önemli bir veri olduğu, ayrıca davacılardan …’nun ilgili alan adının belirli bir döneminde sunucu masraflarını karşılaması ve bu alan adının devrinde devreden sıfatına sahip olması, dava konusu web tasarımı üzerinde hak sahibi iddiasını kuvvetlendirmektedir.” raporun son sayfasında; “Ayrıca yukarıda da belirtildiği gibi davacılar ve davalı, ilgili web sayfası üzerinde birlikte eser sahibidirler, adi ortaklık kurallarına tabi birlikte eser sahipliğinde devrin gerçekleşebilmesi için tüm ortakların birlikte hareket etmesi gerekir.” ve raporun sonuç bölümünde; “Dava konusu web sayfasının eser (derleme,işleme) niteliğinde olduğu, Davacıların dava konusu web sayfası üzerine birlikte eser sahibi oldukları,” tespitinde bulundukları görülmüştür. …’nun görüşme için İşKur’a çağrılmasına ilişkin 15/09/2008 tarihli yazı ile …’nun www…com internet sitesinin yayınına 22/10/2008 tarihinde son verdiğine ilişkin 24/10/2008 tarihli İşKur’a hitaben verdiği dilekçe, …’in C. Başsavcılığı’nda verdiği 15/03/2013 tarihli ifadesinde; “… Ltd. Şti isimli firmanın sahibiyim. Şirket üzerine tescilli internet üzerinden faaliyet gösteren www…com isimli sitenin 2009 yılından bu yana sahibiyim. Bu siteyi şüphelilerden … tarafından yazılımı yapılmış ve ben tarafından 2009 yılında 10000 TL ödenerek satın alınmış bir sitedir. Diğer şüpheliler … ve … 2000 yılından bu yana eski çalıştığım firmada çalıştırdığım bilgisayar teknisyenleridir. Bu kişiler aynı zamanda …’nun da arkadaşlarıdır. Bu her 3 şahıstan 2011 yılında daha önce çalıştıkları firmalardan ayrılmış ve benim yukarıda belirttiğim elemanonline sitesine teknik destek ve yazılım konusunda hizmet vermişlerdir.” … tarafından …’e gönderilen 13/03/2013 tarihli e mailde; 2012 yılında biz ne maaş aldıysak aynısını sana da yazdık, 2 yıl için aylık 15.000 TL maaş beklentin olduğunu söylüyorsun. Biz seni işe ortak ettiğimizde ne konuştuğumuzu biliyorsun. Ama biz yinede yazalım. Sana işin başında/yönetimde dur karşılığını verelim dedik. Sen de işin içinde olmak istiyorum dedin. Bizde sana, işin %25 ortağı olmanı teklif ettik ve sende kabul ettin. Madem maaş karşılığı bu işi yapmak istiyordun niye ortak olmak istedin. İlla maaş istiyorum diyorsan %25 hissenden vazgeçersin, 2 yıllık makul bir maaş belirleriz. İstanbul Anadolu Fikri Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2013/1153 esas sayılı dosyasında 10/03/2014 tarihli oturumda katılan …’in: “Ben 2008 yılında bu siteyi … dan aldım, 2011 yılında …, … ve … aralıklı zamanlarda ayrılarak bana destek verdiler, 2011 yılından itibarende sürekli çalışmaya başladılar, hizmetlerinin karşılığı her ay elden ve banka aracığıyla ödeme yaptım” şeklinde beyanda bulunduğu tespit edilmiştir. FSEK uyarınca; III –Eser sahipleri arasındaki birlik: Madde 10 – Birden fazla kimsenin iştirakiyle vücuda getirilen eser ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa, eserin sahibi, onu vücuda getirenlerin birliğidir. Birliğe adi şirket hakkındaki hükümler uygulanır. …. Bir eserin vücuda getirilmesinde yapılan teknik hizmetler veya teferruata ait yardımlar, iştirake esas teşkil etmez. FSEK uyarınca eser sahibine ait mali haklar; işleme, çoğaltma, yayma, temsil, İşaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı olarak belirtilmiş ve madde 52’de mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır düzenlemesi ile eserden kaynaklı hakların devrinin tabi olduğu usul belirtilmiştir. Davalı … Barasel’in İstanbul Anadolu Fikri Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2013/1153 esas sayılı dosyasında 10/03/2014 tarihli oturumdaki beyanında ve C. Başavcılığı’na verdiği ifadesinde www…com internet sitesini …’dan satın aldığını beyan etmiş olup, sitenin vücuda getirilmesinde kendisinin de bulunduğunu iddia etmemiştir. Davalı …’in İstanbul Anadolu Fikri Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2013/1153 esas sayılı dosyasında 10/03/2014 tarihli oturumdaki beyanı mahkeme içi ikrar niteliğindedir. Bir davada yapılan mahkeme içi ikrar diğer davada da geçerli olup, kesin delil teşkil eder (Kuru, s. 2045). Bununla birlikte ceza davasındaki (mahkemesindeki) ikrar da hukuk davasında geçerlidir (Kuru, s. 2047). (Yargıtay 11. HD’nin 16/12/2021 tarihli 2021/3450 esas ve 2021/7192 karar) Davalı …’in İstanbul Anadolu Fikri Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2013/1153 esas sayılı dosyasında 10/03/2014 tarihli oturumdaki mahkeme içi ikrar ile www…com simli veb sitesin …’ya ait olduğunu ikrar ettiğinden, davalı …’in eser sahibi olmadığı sübuta ermiştir. Eser sahibinin mali haklarını (işleme, çoğaltma, yayma, temsil, İşaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı) FSEK 52.maddesi uyarınca yazılı sözleşme ile devretmesi ve devrettiği hakları ayrı ayrı göstermesi geçerlilik şartıdır. Taraflar arasındaki 31/10/2008 tarihli sözleşmede FSEK’te düzenlenen; işleme, çoğaltma, yayma, temsil, İşaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı’nın devredildiğine ilişkin hüküm bulunmadığından, bilirkişiler tarafından, dosya kapsamına uygun olarak sözleşmenin mali hakların devri niteliğinde olmadığı belirlendiğinden, bu durumda davalının www…com simli veb sitesinde eser sahibi olmadığı, eser sahipliğinin davacılara ait olduğu sabit olmuştur. … tarafından …’e gönderilen 13/03/2013 tarihli e mailde; 2012 yılında biz ne maaş aldıysak aynısını sana da yazdık, 2 yıl için aylık 15.000 TL maaş beklentin olduğunu söylüyorsun. Biz seni işe ortak ettiğimizde ne konuştuğumuzu biliyorsun. Ama biz yinede yazalım. Sana işin başında/yönetimde dur karşılığını verelim dedik. Sen de işin içinde olmak istiyorum dedin. Bizde sana, işin %25 ortağı olmanı teklif ettik ve sende kabul ettin. Madem maaş karşılığı bu işi yapmak istiyordun niye ortak olmak istedin. İlla maaş istiyorum diyorsan %25 hissenden vazgeçersin, 2 yıllık makul bir maaş belirleriz. şeklinde beyanda bulunulduğu ve davacı tarafın tanığı … yeminli ifadesinde;…. bildiği kadarı ile davacılar ile davalının o tarihte elamanonline’nın ortağı olduklarını, 2009 yılı öncesine ilişkin davacılardan duyduğu kadarı ile yazılımı birlikte yazıp geliştirdiklerini, daha sonra elde edilen gelirlerin paylaştırılmasında sorun çıktığını,…. 2013 yılında tarafların ayrıldığını bildiğini, … 2004 yılından bu yana web sitesinin domain kayıtlarının … adına olduğunu, whois kayıtlarının da dönem dönem değiştiğini, davacı tanığı … yeminli ifadesinde;… çalışma sırasında yazılım ile ilgili sorunların davacılar tarafından desteklendiğini, davalının da iş ortağı olduğunu, davalının yazılım ile ilgisinin bulunmadığını, davacıların kendilerine iş ortakları olarak tanıştırıldığını davacı tanığı … yeminli ifadesinde; … şirketinde 2011 yılından 2013 yılı Mayıs ayına kadar çalıştığını, web sitesi üzerinden gelen ilan ve firmaların yayınların yayınlanmasından sorumlu olduğunu, yazılımın içeriği ve veri tabanı ile ilgili bilgisinin bulunmadığını, davacıların şirkette kurucu ortak olduğunu, resmi hissedar olup olmadıklarını bilmediğini, davalı tanığı … yeminli ifadesinde; 2011 yılında … şirketinde satış ve pazarlama müdürü olarak çalışmaya başladığını, davalı ve ortağı …’in birlikte çalıştığını, daha sonra bildiği kadarı ile elemanonline.com isimli alan adı tüm içeriği ile 10.000 TL bedelli satın alındığını,…. davacılardan hiçbirini ofis içerisinde görmediğini, part time sürelerle danışmanlık hizmeti verdiklerini, davalı yazılımı satın aldığını, daha çok bir form sitesi basit ve yalın bir site olduğunu, satın alındıktan sonra kendisinin satış ve pazarlama müdürü olarak ve arkadaşlarını geliştirdiklerini, sitenin bir bütün olarak satın alındığını, domain alan adının davalı şirket adına kayıtlı olduğunu, beyan ettiği nazara alındığında, eser sahipliğinin davalıya devri usule uygun sözleşme ile kanıtlanmamış ise de; davacı …’nun 13/03/2013 tarihli e maildeki ikrarı ve tanık beyanları ile davalıyı eserden kaynaklanan haklara ortak ettikleri anlaşıldığından, MK 2 uyarınca herkesin haklarını kullanırken iyi niyetle hareket etmesi gerekip, kötü niyet hiçbir hukuk düzeninde korunamayacağından, davacıların eserden kaynaklanan haklara ortak etme bedelini tahsil ettikleri halde ortak olmadığını iddia etmeleri iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığından, tarafların esere birlikte sahip olduğu ve mahkemece de davalı ile birlikte eser sahibi olduklarına karar verilmesinde usule aykırılık olmadığından, davacılar vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2- Bilirkişi raporu ile; alan adı sahipliği kavramı ile ilgili alan adı üzerindeki web sayfasının birbirinden farklı kavramlar olduğu tespit edilmiştir. Davacılardan … ve … şirketi arasındaki 31/10/2008 tarihli DOMAİN ve WEB SİTESİ SATIŞ ve DEYİR SÖZLEŞMESİ’nin; MADDE 2- KAPSAM: İşbu sözleşme ile satıcı kullanım hakları kendisi adına kayıtlı bulunan www…com’ adlı web sitesinin tüm kullanım ve mülkiyet Haklarını (10.000 YTL) bedelle alıcıya gayri kabili rücu satıp devretmeyi, alıcı ise semeni ödemeyi kabul ve taahhüt etmişlerdir. “MADDE 3-KONU” İş bu satış ve devir sözleşmesinin konusu; “www…com’ adlı web sitesinin sayfa görüntü ve tasarımları, format, grafik ve imajları, e-posta hesapları, kullanım güncelleme ve yenileme yetkilerine ait ‘domain’ hak ve yetkileri ve şifreleri ile bir bütün olarak alıcıya satış ve devrini içerir. İş bu 3 maddelik satış ve devir sözleşmesi taraflarca okunup anlaşılmış ve tam bir mutabakât altında 31Ekim 2008 tarihinde imzalanmak sureti ile geçerlik kazanmıştır hükümlerini içerdiği tespit edilmiştir. Davacılardan … ile davalı … şirketi arasındaki 31/10/2008 tarihli sözleşme ile DB şirketine devredildiğinden, bu sözleşmenin muvazaalı olduğu iddia edilmekle birlikte, taraf muvazaası niteliğinde olduğundan, yazılı belge ile kanıtlanması gerekip, bu nitelikte belge sunulmadığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı … vekilinin istinaf sebepleri yönünden; 1-Davacı tarafın talebi; www…com isimli veb sitesinin eser sahibinin davacılar olduğunun tespitine ilişkin olup, alınan bilirkişi raporu ile; www…com isimli veb sitesinin eser niteliğinde olduğu, alan adı sahipliği kavramı ile ilgili alan adı üzerindeki web sayfasının birbirinden farklı kavramlar olduğu tespit edilmiştir. Alan adı sahipliği kavramı ile ilgili alan adı üzerindeki web sayfasının birbirinden farklı kavramlar olması yanında, marka tescilinden doğan hak ta farklıdır. Markanın davalı taraf üzerine kayıtlı olması marka hakkı sahipliğinden kaynaklı koruma sağlar ise de eser sahibi olma hakkı vermez. FSEK uyarınca eser sahibine ait mali haklar; işleme, çoğaltma, yayma, temsil, İşaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı olup, madde 52’de mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır düzenlemesi karşısında, 31/10/2008 tarihli sözleşmede mali hak olarak belirtilen hiçbir hak belirtilmediğinden, eser sahipliğinden kaynaklanan hakların devredilmediği dosya kapsamı ile sabit olduğundan, mahkemece sadece eser sahipliği konusunda karar verilmiştir. Alan adının davacı tarafa ait olduğu yönünde verilmiş bir karar olmadığı gibi, marka hakkının davalı tarafa ait olması, eser sahibinin davalı taraf olduğunu göstermeyeceğinden, davalı tarafça görülmekte olan davada marka hakkına dayanılarak 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.7(2) hükmünün uygulanması için açılmış bir dava olmadığından istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 2- Davacılardan … ile davalı … şirketi arasındaki 31/10/2008 tarihli sözleşme ile www…com alan adlı veb sitesi … şirketine devredildiği sözleşmenin muvazaalı olduğu iddia edilmekle birlikte, taraf muvazaası niteliğinde olduğundan, yazılı belge ile kanıtlanması gerekip, bu nitelikte belge sunulmadığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin muvazaa iddiası kanıtlanmamış, alan adının devredildiği sübuta ermiştir. Alan adı sahipliği kavramı ile ilgili alan adı üzerindeki web sayfasının birbirinden farklı kavramlar olup olmadığı teknik bilgi gerektiren bir husustur ve hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan bir konu değildir. Mahkemece de bu şekilde kabul edilerek teknik bilirkişilerin görüşüne başvurulmuştur. Bilirkişiler tarafından; alan adı sahipliği kavramı ile ilgili alan adı üzerindeki web sayfasının birbirinden farklı kavramlar olduğu ve ilgili alan adı üzerindeki web sayfasının eser niteliğinde olduğu tespit edilmiş, davacı tarafın eser sahibi olduğu davalının ceza yargılamasındaki mahkeme içi ikrarı ve dosya kapsamı ile sabit olmuştur. HMK 188.maddesi uyarınca mahkeme içi ikrar ile sabit olan bir hususun kanıtlanması gerekmediğinden, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 3- www…com simli veb sayfasının eser niteliğinde olup olmadığı teknik bilgi gerektiren hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözülemeyecek niteliktedir. Mahkemece alınan 27/03/2015 kayıt tarihli bilirkişi raporuyla bir yaratmanın eser olarak kabul edilebilmesi için FSEK’de öngörülen koşulların gerçekleşmesi gerektiği, bu koşullardan ilkinin, eserin, sahibinin hususiyetini taşıması olduğu, web sayfalarının, içeriğinin dijitalleşmesinden farklı olarak, içerik bakımından belirli bir yaratıcı seviye ihtiva ediyorsa ancak o zaman Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser olarak korunabileceği, bu kıstaslar doğrultusunda yapılan incelemede; somut uyuşmazlığa konu web sayfasının da eser niteliğinin bulunduğu tespit edilmiştir. Davalının Anadolu Fikri Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’ndeki mahkeme içi ikrar ile eserin ilk sahibi olmadığı, davacı tarafın eser sahibi olduğu sübuta ermiştir. Davalı tarafın eser sahibi olabilmesi için eser sahipliğinden doğan hakları usulüne uygun sözleşme ile devir aldığını kanıtlaması gerekir. Sözleşmede tarafların iradesinin veb sayfasının devrine ilişkin olduğu iddia edilmiş ise de; eser sahibinin mali hakları işleme, çoğaltma, yayma, temsil, İşaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı olup, FSEK 52. maddesi uyarınca yazılı sözleşme ile devredilmesi ve devredilen hakların ayrı ayrı gösterilmesi devir sözleşmesinin geçerlilik şartıdır. Taraflar arasındaki 31/10/2008 tarihli sözleşmede FSEK’te düzenlenen; işleme, çoğaltma, yayma, temsil, İşaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı’nın devredildiğine ilişkin hüküm bulunmadığından, sözleşmenin mali hakların devri niteliğinde olmadığı sübuta ermiştir. Bu durumda davalının www…com isimli veb sitesinde eser sahibi olmadığı, eser sahipliğinin davacılara ait olduğu sabit olduğundan, mahkemece alan adının davacı tarafa ait olduğu yönünde hüküm kurulmadığından, www…com isimli alan adının ve “…” markasının davalının ortağı olduğu şirket adına kayıtlı olması, davalıya eser sahipliğini kazandırmayacağından, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacılar vekili ve davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/05/2017 tarih ve 2013/166 E. 2017/78 K. Sayılı kararına karşı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 17/02/2022