Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/830 E. 2022/80 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/830 Esas
KARAR NO: 2022/80
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 08/03/2018
NUMARASI: 2017/485 E. – 2018/68 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde asli ibaresi “…” olan birçok markanın sahibi olduğunu, ayrıca “…” ibaresinin kurum nezdinde tanınmış marka olarak kabul edildiğini, İstanbul Deri Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğü’nün 01.03.2017 tarih ve … barkod numaralı yazısı ile … LTD. ŞTİ firmasına ait 23.02.2017 tarih ve … sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyanın yapılan fiziki muayenesinde müvekkili adına tescilli ” …” markalı yaklaşık 13.000 civarı aerosol tüpünün tespit edildiğini, söz konusu ürünlerin üreticisinin davalı firma olduğunu ve ürünlerin halen davalı adresteki depoda tutulduğunu, müvekkiline ait “…” ibareli markanın izinsiz kullanılmasından kaynakla marka hakkına tecavüz fiilinin oluştuğunu, aynı zamanda TTK haksız rekabete ilişkin hükümleri ve TRIPS sözleşmesinin 51.maddesiyle Gümrük Kanunu’nun 57.maddesi gereği huzurdaki davayı açtıklarını, müvekkilinin zarara uğramaması için gümrükte bulunan ürünler üzerine ihtiyati tedbir kararı uygulanmasını, haksız rekabet fiilinin tespitini, men’ i ve ref’ ini, marka hakkına tecavüz fiilinin tespitini, men’ i ve ref’ i ile Gümrük Müdürlüğünce taklit mallara el konulması ile masrafları davalıya ait olmak üzere imhasını dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili … AŞ firmasının her ne kadar kusuru olmaksızın dahil olduğu yargılamada, sürekli olarak … firmasını şifahi olarak bilgilendirmiş olsa da ilgili firmanın herhangi bir eylemde bulunmaktan imtina ettiğini, müvekkilinin … firmasının sipariş tasarımı üzerine … yazması sebebi ile davaya konu marka sahibini … olarak algıladığını ve bu sebeple üretim yaptığını, … firması tarafından müvekkiline sipariş verilen tarihte, bu şirketin ortakları ile müvekkilinin yıllardır çalıştığı … firmasının ortaklarının aynı olması sebebi ile müvekkilinde güven duygusu oluştuğunu, aynı zamanda kutu tasarımları üzerinde “®” register işaretini görmesiyle bu markanın … adına tescilli olduğuna dair güvenin pekiştiğini, müvekkilinin bu durumda 3.kişi durumunda ve iyi niyetle hareket ettiğini, ürünlere el konulmasından sonra müvekkilinin muhatap bulamadığını, çünkü … firmasının ortaklarının değiştiğini, … firmasının eski ünvanının … olduğunu, müvekkilinin huzurdaki davada marka hakkına tecavüz veya haksız rekabet fiilleri içerisinde olmadığını, basiretli bir tacir gibi hareket ettiğini, huzurdaki davada asıl sorumlunun … LTD. ŞTİ. Firması olduğunu ve davanın bu firmaya ikame edilmesini, müvekkilinin iyi niyetle ve bilmeyerek baskı yapması sonucu sorumlu tutulamayacağını ve müvekkili adına açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın kabulüne, davalının ,davacının markasından kaynaklanan haklarına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabetinin tespitine ,markaya tecavüz ve haksız rekabetin Men’ ile refine, deodorant kutuları üzerindeki markaların masrafı davalıdan tahsil edilerek, silinmesine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Yerel Mahkemenin de gözetmediği husus müvekkilime sipariş verilen ürünlerin üzerindeki isim ve şekil altında markanın tescilli olduğunu gösteren “ ®” işaretinin olması müvekkilimi yanıltmış; bu nedenle de ayrıca bir araştırma yapma ihtiyacı duymamıştır. Yani müvekkilimin iradesi sakatlandığı için markanın sahibinin üzerinde tescilli ibaresi bulunan firma olduğu düşünülerek siparişlerin kabul edildiğin, 2-) Davadaki en önemli noktanın, … LTD. Şirketinin bilirkişi raporunda da belirtilen … şirketinin eski ünvanı olduğunun İTO kayıtlarından tespit edildiğini, müvekkili şirket ile uzun süre ticari ilişki içinde olan … şirketi ve yetkililerinin değiştiği şirketin ortaklık yapısının değiştiğinin görüldüğünü, yeni devralındığında bu olay sonrası muttali olan Müvekkili şirketin siparişleri eski … ile olan ticareti ve güvenirliğine bağlı olarak imal ettiğini, bu olay sonrası hiçbir şekilde … şirketi ile çalışılmadığını, sipariş kabul edilmediğini, şikayet sonrasında … şirketinin 27.02.2017 tarihinde önce ünvan değişikliğine gittiği, daha sonrada 13.03.2017 tarihinde firma ortaklarının değişerek müvekkili şirket yetkililerinin tanımadığı … olarak tescil edildiğinin görüldüğünü, bu andan sonra hiçbir şekilde imal edilen tüplerin faturaları haricinde … Ltd. Şirketinden sipariş alınmadığını, üretiminin yapılmadığını, işbu davada Bilirkişi raporunun sonuç kısmında yapılan tespitlerden haklılıkları görülmüş olup öncesinde davanın … Ltd. Şti. İhbar edilmesinin kendileri tarafımından talep edildiğini ve Mahkemece 18.07.2017 tarihli celse ara kararıyla ihbarına karar verildiğini, 3-) Bilirkişi raporunda açıkça müvekkili şirkete yönelik … ünvanı kullanılarak yanıltıcı etki yaratıldığı, müvekkili …’un haksız rekabet yaratması veyahut iltibas yaratması sonucu haksız kazanç elde etmeye yönelik ihtimalinin bulunmadığını, haksız rekabet eylemi içerisinde ancak … firmasının olduğunun İTO kayıtlarının da incelenmesi sonucunda tespit edildiği belirtildiğini, kötü niyet bakımından çok açıkça müvekkil … firmasının kötü niyetle hareket ettiğine dair somut bir kanıtın olmadığının raporda belirtildiğini, … firmasının eski ünvanı .. ibaresi ve kutu üzerindeki barkod numarasının sahte olduğunun (Dava dışı …) tespit edildiğini, … firmasının yeni yetkililerinin kötü niyetle hareket ettiklerini, yerel mahkeme gerekçesinde bu durumun “sonuca etkili olmadığı kanaatine varılmıştır” şeklinde yorumlanmasının kabul edilemeyeceğini, marka hakkına tecavüz gerçekleşmiş ise de müvekkili şirketin “Haksız Rekabet” yaratmadığının dosya kapsamından anlaşıldığını, lehe olan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi gerektiğini, yukarıda arz ve izah olunan sebeplerle; müvekkili şirketin, sadece iyiniyetli 3.kişi olarak ürettiği tüplerin üzerine müşterinin sipariş talebi üzerine gönderilen tasarımları basarak bu ürünleri deposunda bulundurmak suretiyle bu eyleme ortak olmak durumunda bırakılmasından ötürü müvekkilinin haksız rekabet etmediğinden, bu yönüyle kararın ortadan kaldırılmasına, tecavüzün tespiti ile men’i ve ref’i yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olup bu yönden de tek bir vekalet ücreti verilmesi yönünde karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti davasıdır. Davacı taraf, adına tescilli “…” esas unsurlu markaların üzerilerinde yer aldığı metal parfüm şişelerinin davalı tarafından izinsiz olarak üretilmek suretiyle markaya tecavüz ettiği ve haksız rekabette bulunduğunu iddia ederek davalının bu fiillerinin tespitini talep etmiş, davalı taraf müvekkilinin … firmasının sipariş tasarımı üzerine … yazması sebebi ile davaya konu marka sahibini … olarak algıladığını ve bu sebeple üretim yaptığını, … firması tarafından müvekkiline sipariş verilen tarihte, bu şirketin ortakları ile müvekkilinin yıllardır çalıştığı … firmasının ortaklarının aynı olması sebebi ile müvekkilinde güven duygusu oluştuğunu, aynı zamanda kutu tasarımları üzerinde “®” register işaretini görmesiyle bu markanın … adına tescilli olduğuna dair güvenin pekiştiğini, müvekkilinin bu durumda 3.kişi durumunda ve iyi niyetle hareket ettiğini, ürünlere el konulmasından sonra müvekkilinin muhatap bulamadığını, çünkü … firmasının ortaklarının değiştiğini, … firmasının eski ünvanının … olduğunu, müvekkilinin huzurdaki davada marka hakkına tecavüz veya haksız rekabet fiilleri içerisinde olmadığını, basiretli bir tacir gibi hareket ettiğini, huzurdaki davada asıl sorumlunun … Ltd. Şti. Firması olduğunu ve davanın bu firmaya ikame edilmesini savunmuş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş,iş bu karar yukarıdaki sebeplerle davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Haksız rekabet kuralları, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacı ile sevk edilen kurallar olup, genel nitelikli ve her alanda uygulanabilecek hükümler içermekle birlikte rekabet hakkının, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi gereğince dürüstlük kurallarına uygun şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışmaktadır (Arkan, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, Ankara, 2018, s. 350). Hem 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6762 sayılı TTK) hem de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6102 sayılı TTK) haksız rekabet kuralları, ticari nitelik taşısın taşımasın tüm haksız rekabet hâllerini kapsayacak şekilde ve son derece ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Olay ve dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nin 54. (6762 sayılı TTK’nin 56.) maddesinde haksız rekabete ilişkin amaç ve genel hükme yer verildikten sonra, aynı Kanun’un 55. (6762 sayılı TTK’nin 57.) maddesinde uygulamada sık karşılaşılan ve dürüstlük kurallarına aykırı olan bazı davranış ve fiil örnekleri sayılmıştır (Arkan, s. 350.). 6102 Sayılı TTK’nin 55/(1)-a-4 maddesi gereğince “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” dürüstlük kuralına aykırı haksız rekabet hâli olarak belirtilmiştir. Buna göre, kişinin bir başkasının mal veya iş ürününün ya da ticaret unvanı veya markasının aynısını ya da benzerini kendi iş ve faaliyetinde ticari amaçla kullanması, ilgili malı veya iş ürününü piyasaya sunması karıştırılmaya (iltibasa) yol açar ve haksız rekabet teşkil eder. Somut olayda, TPMK kayıtlarına göre, davacının … şekil markasının … sayı ile 02/02/2010 tarihinde yapılan başvuru neticesinde tanınmış marka statüsüne alındığı, davacının … ibareli başka tescilli markalarınında bulunduğu, İstanbul Deri Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğü’nün 01.03.2017 tarih ve … barkod numaralı yazısı ile … Ltd. Şti Firmasına ait 23.02.2017 tarih ve … sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyanın yapılan fiziki muayenesinde davacı adına tescilli “…” markalı yaklaşık 13.000 civarı aerosol tüpünün tespit edildiği, söz konusu ürünlerin üreticisinin davalı firma olduğu, ürünlerin davalıya ait adresteki depoda tutulduğu, ,Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İstanbul Deri Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğü’ne teslim edilen 12.036 adet deodorant kutusu üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi ve mahkemece yapılan ürün numunesi incelenmesinde, ürünün üzerinde davacının tanınmış markasına konu şekil unsurunun ve … ibaresinin kullanıldığı anlaşılmıştır. Davalı vekili, her ne kadar metal tüplerin kendilerine iletildiğini, tüpler üzerinde yapılacak baskının da müşteri tarafından gönderildiğini, üretim bandında kendileri tarafından uygulandığını ancak marka kozmetikin tanıtım üzerine bu tüpleri ürettiklerini, …’in ortaklarının ve şirket ünvanı değişikliğinden haberdar olmadığı savunmasında bulunmuşsa da, davalının tacir olduğu,basiretli davranma yükümlülüğünün bulunduğu, basiretli tacir olarak basit bir araştırmayla, davacıya ait markanın davalıya ait olmadığını, davacının tanınmış markasını lisans sözleşmesi bulunmadan ürün üzerine baskı yapmak suretiyle kullanamayacağı, gümrük beyannamesinde … Ltd. Şti şirketin isminin bulunduğu ve siparişinde bu ünvanla yapıldığı, uzun süre ticari ilişki içinde olduğunu belirttiği … şirketi ve yetkililerinin, şirketin ortaklık yapısının ve ünvanının … Ltd. Şti olarak değiştiğini basiretli bir tacir olarak bilebileceği yada bilmesi gerektiğinin kabulü şarttır. Bu sebeple Mahkemece, bilirkişi raporunda davalının ticaret ünvanının ürün üzerinde bulunmadığından haksız rekabet teşkil etmeyeceği görüşüne iştirak etmeyerek, TTK 54/2 maddesinde “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ve ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır ” düzenlemesi ile TTK 55. Maddede “Dürüstlük Kuralına Aykırı Davranışlar, Ticari Uygulamalar” başlığı altında 55/1-a/4 maddesinde “Başkasının malları,iş ürünleri,faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almanın” haksız rekabet teşkil ettiği gözönüne alınarak , dürüstlük kuralına aykırı olarak, dava dışı ihbar olunan şirketin ürünleri üzerinde davacının tanınmış markasının baskı suretiyle kullanılmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve haksız rekabet teşkil ettiği, üretimi yapan davalı şirketin ticari unvanının metal tüpler üzerinde ticaret unvanının yer almamasının sonuca etkili olmadığı yönündeki tespitinin dosya kapsamına ve oluşa uygun olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Diğer yandan, davacı taraf, her biri ayrı bir davaya konu olabilecek istemlerini tek bir dava içinde talep etmiştir. Davacının davalıya karşı ileri sürebileceği farklı istemlerini tek bir davada isteyebilmesi mümkün olup, bu duruma objektif dava birleşmesi denilmektedir. Ayrıca, davaya Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi sıfatıyla bakılmıştır. AAÜT’nde Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince veya bu sıfatla bakılan davalarda hükmedilecek vekalet ücreti genel mahkemelerden ayrı olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla, markaya tecavüzün tespiti, önlenmesi kaldırılması ve giderilmesi, haksız rekabetin tespiti önlenmesi kaldırılması ve giderilmesi, yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılarak sadece iki talep için vekâlet ücreti ve yargılama giderleri bakımından karar verilmesi gerekirken, tecavüzün tespitinden ayrı olarak tecavüzün refi ve giderilmesi için ayrı bir vekalet ücreti takdiri hatalı olduğundan sadece bununla sınırlı olarak davalı vekilinin istinaf talebinin yerinde olduğu anlaşıldığından kabulü gerekmiştir. Sonuç olarak yukarıda açıklandığı üzere, davalı vekilinin istinaf başvurusunun sadece vekalet ücretine ilişkin istinaf sebebiyle sınırlı olarak kabulüne ve 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, fakat bu hata yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, re’sen ilk derece mahkemesinin diğer kısımları aynı kalacak şekilde, kararın “6- Davacı yararına “tecavüzün tespiti, refi ve giderilmesi yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 7.375,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,” davacı yararına “tecavüzün men’i ve ref’i yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.145,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,” fıkrasının hükümden kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2- İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 08/03/2018 tarih, 2017/485 E., 2018/68 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3- Davanın KABULÜ ile; 4- Davalının davacı adına tescilli tanınmış … ve Şekil markasını ürettiği deoderant kutuları üzerinde kullanmak suretiyle davacının markadan kaynaklanan haklarına haksız tecavüz ve haksız rekabet ettiğinin tespitine, 5- Davalının markaya tecavüz ve haksız rekabetinin men’ i ve ref’ine, 6- Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İStanbul Deri Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğü’ne teslim edilen 12.036 adet olup üzerinde … ve şekil markası bulunan deodorant kutuları üzerindeki markaların masrafı davalıdan tahsil edilerek SİLİNMESİNE, 7- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 7/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 49,30 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 7/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 31,40 peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti, 137,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 1.204,40 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 7/c- Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7/d- Davacı yararına “tecavüzün tespiti, önlenmesi kaldırılması ve giderilmesi yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 7/e- Davacı yararına “haksız rekabetin tespiti önlenmesi kaldırılması ve giderilmesi yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 8- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 8/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 8/b- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 175,30 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 273,40 TL yargılama giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 8/c- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 8/d- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 9- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 11/01/2022