Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/826 E. 2022/326 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/826
KARAR NO: 2022/326
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/02/2018
NUMARASI: 2015/1133 E. – 2018/94 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından davalı tarafa 30/10/2013 tarihli borçlusu … A.Ş. olan faturanın 460.000,00 TL bedelinin temlik edildiğini, buna rağmen davalı tarafça müvekkiline 405.000,00 TL temlik bedeli ödendiğini, bakiye 55.000,00 TL için davalının 13/02/2015 tarihli fatura ile müvekkiline faktoring işlem-faiz-komisyon bedeli yansıttığını, temlik konusu fatura sebebiyle fatura borçlusu tarafından müvekkili ile şirket yetkilisinin cirosu ile kendisine teslim edilen … Bankası A.Ş. 31/07/2015 tarih ve 200.000 USD bedelli keşidecisi … A.Ş. ve cirantası müvekkili şirket olan … çek nolu çeki tahsil ettiğini, çekin 31/07/2015 tarihi itibariyle TL karşılığının 556.780,00 TL olduğunu, temlik bedeli davalıya 200.000 USD bedelli çek ile verilmesine rağmen davalının tahsil tarihindeki kur oranına göre 556.780,00 – 460.000,00 = 96.780,00 TL kur farkı sebebiyle fazla bedel tahsil ettiğini ve tahsil edilen bu fazla bedelin müvekkiline ödenmediğini, müvekkilinin alacağı için İstanbul …Noterliğinin 11/08/2015 tarihli ihtarnamesini keşide ettiğini, davalının olumsuz cevap vererek alacağı ödemekten imtina etmesi üzerine İstanbul …İcra Müdürlüğü … E sayılı dosyası ile takip başlattığını, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı üzerine takibin durduğunu beyanla fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla itirazın iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ile alacağın %10 oranında para cezasına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın faktoring işlemini gerçekleştirdiği sırada temliğe konu çek bedelinin döviz cinsinden olmasına ve temlik bedeli olan alacağını yabancı para üzerinden isteme olanağına sahip olmasına rağmen tercih hakkını TL üzerinden kullandığını ve fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmadığını, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarıncada alacaklı tarafın alacağını yabancı para üzerinden isteme olanağı bulunması karşısında bu hakkını kullanmaması karşısında ileride kur farkı alacağı talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, davacının TTK uyarınca tacir olup ticari işlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiğini beyanla davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “İddia, savunma, toplanan deliller, takip dosyası kapsamı ve bilirkişi raporu kapsamı birlikte değerlendirilmiştir. Mahkememizce de benimsenen bilirkişi raporunda da ifade edildiği gibi, taraflar arasında 13/02/2015 tarihli 3.000.000,00 TL limitli Faktoring Sözleşmesinin imzalandığı ve 460.000,00 TL’lik miktarının davalı şirkete temlik edildiği bu faturaya karşılık 31/07/2015 tarih 200.000 USD miktarlı çekin davalıya teslim edildiği ve söz konusu çekin 03/08/2015 tarihinde tahsil edildiği, davalı tarafa teslim edilen 200.000 USD miktarlı çekin temlik tarihi olan 13/02/2015 tarihindeki TCMB döviz alışkuru ile hesaplanan TL karşılığının 497.720 TL olduğu, buna göre söz konusu çekin temlik edilen fatura karşılığında davalıya teslim tarihi itibariyle 37.720,00 TL kur farkı mevcut olduğunun hesaplandığı çekin fiili ödeme tarihi olan 03/08/2015 tarihi itibariyle hesaplanan TL karşılığının ise 556.780,00 TL olduğu, davacının temlik bedeli olan 460.000,00 TL ile 200.000 USD bedelli çekin fiili ödeme tarihindeki TL karşılığı olan 556.780,00 TL arasında oluşan 96.780,00 TL kur farkını talep ettiği, davacı tarafından 460.000,00 TL olarak temlik edilen fatura bedelinin tahsili için davalıya teslim edilmiş olan 200.000 USD bedelli çekin fiili tahsilat tarihinde döviz kurundaki artış sebebiyle oluşan kur farkının, davalıdan talebine ilişkin taraflar arasında yazılı bir anlaşma bulunmadığı ve bu hususta herhangi bir ticari uygulamanında yer almadığı saptanmış olmakla yerinde görülmeyen davanın reddine, şartları oluşmadığından davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin de reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dava konusu alacağın, taraflar arasındaki faktoring sözleşmesi uyarınca temlik bedeli 460.000-TL’yi aşan davalı tahsiline ilişkin olduğunu, temlik sözleşmesinin yazılı bütün belgelerde 460.000-TL olduğunu, fatura alacağının sadece 460.000-TL’lik kısmı ve ‘TL’ olarak temlik edildiğini, faturanın aslının da ‘TL’ cinsinden olup, sözleşmenin ‘döviz’ üzerine yapılmış bir sözleşme de olmadığını, ödeme aracının döviz cinsinden olmasının sözleşme temlik bedelinin faktoring şirketince ‘döviz’ cinsinden talep edilmesine ya da artan kur değerlerini de içeren döviz olarak tahsil edilmesine imkan tanımadığını, davalı şirketin, müvekkili şirkete 405.000-TL temlik bedeli ödediğini, bakiye 55.000-TL için davalı şirketin 13.02.2015 tarih ve … sıra No’lu fatura ile müvekkiline Faktoring işlem-faiz-komisyon bedeli yansıttığını, davalı firmanın faktoring alacağını da tahsil ettiğini, vadeli verilen 200.000-USD bedelli çekin vade tarihinde Merkez Bankası verilerine göre en az 556.780,00-460.000 = 96.780,00 TL Kur farkı sebebiyle fazla bedel tahsil ettiğini ancak davalı şirkete ait olmayan ve temlik bedeli ve sözleşme değerini açıkça aşan bu fazladan tahsilatın davalı şirketçe müvekkili şirkete iade edilmediğini, çekin döviz cinsinden olmasının sözleşmedeki TL cinsinden kararlaştırılan temlik bedelinin döviz cinsinden talep edilmesine olanak tanımadığını, sözleşmede böyle bir düzenleme de yer almadığını, sözleşmeden kaynaklanan faktoring alacağı/temlik bedeli yabancı para üzerinden belirlenmediğinden 200.000-USD çekin ödeme tarihindeki TL değeri ile tahsilatın yapılması (temlik bedelinin alınması), bakiye miktarın ise iade edilmesi gerektiğini, faturada da”vade tarihlerindeki TCMB döviz kurundan hesaplanacaktır.” ibaresi ile aradaki kur farkının istenebilmesi için yeterli olduğunu, -Çekin teslim tarihi itibariyle fazla kur farkına sahip olduğunun daha teslim anında taraflarca bilindiğini, çekin teslimi anında davalı tarafça temlik bedelini aşan miktarda fazla tahsilat yaptığının da ortada olduğunu, çek tahsil edildiğinde temlik bedelinin iadesini gerektirecek miktarda döviz çeki ile ödeme söz konusu olduğunu ancak sözleşme ve temlik TL cinsinden olup tahsili de TL olacağından bakiye farkın iadesi için kur anlaşmasına da ihtiyaç olmadığını, -Sözleşmenin TL cinsinden yapıldığını, temliğin TL olarak belirlendiğini ve temlik edilen fatura TL olmakla, davalı şirket de komisyon, faiz ve masraflarını TL olarak talep ettiğini ve aldığını, TL değerli sözleşme sebebiyle kur farkı anlaşmasına gerek bulunmadığını kararın kaldırılmasına, yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Davacı tarafın, faktoring işlemini gerçekleştirdiği sırada, temliğe konu faturaya ilişkin çek bedeli döviz cinsinden olmasına ve temlik bedeli olan alacağını yabancı para üzerinden isteme olanağına sahip olmasına rağmen tercih hakkını “TL” para cinsi üzerinden kullandığını ve fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmadığını, davacı tarafın faktoring işlemi sırasında alacağını yabancı para cinsi üzerinden talep etme hakkı ve faktoring şirketi olan davalı müvekkilin ise ödemeyi, talep edilen para cinsinden yapma imkanı bulunduğunu, 13.02.2015 tarihli faktoring sözleşmesinin 4’üncü sayfası incelendiğinde, sözleşmenin 27’nci maddesinde, Türk Lirası ön ödemeleri herhangi bir döviz cinsine, döviz ön ödemelerini Türk Lirasına dönüştürülebileceği veya Türk Lirası işlem hacimlerini dövize endeksli olarak uygulanabileceği… Müşteri kur farkı, komisyon, v.s. gibi sebeplerle Faktor’dan bir talep hakkının bulunmadığını kabul ve beyan ile bu konudaki her türlü taleplerden peşinen ve gayrikabili rücu feragat etmiş olduğunu beyan ettiğini, davacı tarafın, kur farkı talep hakkından gayrikabili rücu feragat ettiğini, taraflar arasında kur farkı anlaşması imzalanmadığını ve taraflar arasında bu hususta herhangi bir ticari uygulama da bulunmadığından istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın konusunu, davacı ile davalı şirket arasında yapılan faktoring sözleşmesi çerçevesinde; davacının kur farkı alacağını talep hakkı olup olmadığı, davalının faktoring işlem-faiz-komisyon bedeli sebebiyle fazla bedel tahsil edip etmediği oluşturmaktadır. Bu hususta taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin de incelenmesi gerektiği anlaşılmıştır. Faktoring; “Müşterinin üçüncü şahıs olan borçlu karşısındaki mal tesliminden veya işgörme/hizmet ediminden ileri gelen alacaklarının karşılığını, alacağın tahsilinden önce avans olarak ödeyerek alacağın tahsil edilmemesi riskinin ve müşteri için borçlunun muhasebesinin tutulması, ihtar işlemleri gibi işgörme/hizmet edimlerinin üstlenilmesi suretiyle devir ve satın alınması” olarak tanımlanmaktadır (Kocaman Arif, Faktoring İşlemlerinin Hukuki Niteliği, s.21) Konuyu düzenleyen Finansal Kiralama, Faktoring Ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş Ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğe göre Türkiye’de bu işlemler ancak Faktoring Şirketleri tarafından yapılabilir. Faktoring’in amacı, firmalara satışlarının ve karlarının artması konusunda yardımcı olmaktır. Kapsam olarak faktoring; bir mali kuruluş (factor/faktor) ile ticari borçlular (müşteriler) ve mal satan veya hizmet arz eden bir ticari işletme arasında (satıcı) üç taraflı bir sözleşme olup, genelde rücu hakkı olmaksızın alıcının borçlularının hesap hasılalarını factor satın alır ve bu suretle müşterilere tanınan kredileri kontrol altında tuttuğu kadar, muhasebe ve tahsilatını da yürütür. Faktoring işleminin üç tarafı vardır. Bunlar; a)Müşteri (firma): Faktoring hizmetlerini talep eden ve alacaklarını faktoring şirketine devreden (satan) işletme, b)Faktoring Şirketi (Factor): Müşterinin alacaklarını devir ve satın alarak karşılığında nakit olarak ödeyen şirket, c)Borçlu: Müşterinin alacaklı olduğu kişi veya işletmedir. Faktoring’in en önemli çeşitleri; Tam Servis Factoring; Rücu Hakkı Saklı Factoring; Gayri Kabili Rücu Factoring; Ödeme Vadesinde Factoring; Fatura İskonto Yöntemi; Tahsilat Yöntemi; İhracat factoringi; İthalat factoringi; Örtülü Factoring; Acenta Factoringi olarak sıralanabilir. Faktoring hizmetleri ise; Kredi Riskini Karşılama; Tahsilat ve Muhasebe; Fonlardan Avans, şeklinde özetlenebilir. Türkiye’de 1980’den itibaren uygulanmakta olan, ekonominin dışa açılmasına ve dış fon girişlerinin hızlandırılmasına yönelik politikanın gereği olarak, bankalar ortaya çıkan ihtiyaçlar çerçevesinde şirketlere yeni finansal hizmetler sunmak amacıyla girişimlerde bulunmaya başlamışlardır. Bu koşullar Türkiye’de faktoring için uygun bir ortam oluşmasını sağlamıştır. Factoring; kredili satış yapan firmaların bu satışlardan doğan alacak haklarını bankalara veya bu konuda uzmanlaşmış diğer finansman kuruluşlarına satmalarıdır. Bunun için faktoring şirketi, satıcı firma ile bir sözleşme imzalamak ve bu anlaşmaya göre firma da, kredili olarak yapacağı tüm satışlar için faktoring şirketinin onayını almak zorundadır. Dolayısıyla firmanın faktoring şirketine danışmadan yaptığı kredili satışlardan doğan alacakları faktoring şirketini bağlamaz. Faktoring şirketi sunduğu hizmetlerin karşılığında firmadan bir komisyon talep eder. Factor ile müşteri arasındaki ilişkinin çekirdeği normal ticari mekanizma içinde doğan şirketin borçlarının çoğunu satın almayı factorun taahhüt etmesidir. Aynı zamanda factor, şirketin satış hesaplarıyla ilgili tüm idari sorumluluğu da üstlenir. Factor fatura karşılığında derhal nakit ödemeyi taahhüt eder. Şirket yönetimini, geç ödeyen alıcılarla uğraşmaktan kurtarır ve müşterinin kötü niyetine karşı alacağın korunmasını sağlar. Mallar teslim edilir edilmez şirket müşterisine ve faktoring şirketine faturayı gönderir. Bundan sonra faturanın finansal ve idare sorumluluğunu factor üstlenir ve şirket fatura miktarının %80’ini nakit olarak çekme hakkını elde eder. Faturanın geri kalanını da müşteri nihai ödemeyi yaptıktan sonra ya da önceden belirlenen günde yapar. Faktoring işleminin 3 fonksiyonu bulunmaktadır: a)Kredilendirme fonksiyonu; Faktoring işleminde, kredilendirme fonksiyonu farklı iki şekilde kullanılabilir. İlk yöntem, alacağa karşılık avans verilmesidir. Kredilendirme fonksiyonunun ikinci bir işleyiş türü, alacağın iskonto edilmesidir. b)Hizmet fonksiyonu; Tüm faktoring türlerinde ortak olan bu fonksiyon, faktoring işleminde, faktoring şirketinin satıcıya verdiği idari hizmeti ifade eder. c)Teminat fonksiyonu; Bu fonksiyon, gayrikabili rücu faktoring işlemlerinde bulunan bir fonksiyondur. Faktoring şirketi, alacağı devralmakla, her türlü riski de üzerine almaktadır. Böyle bir durumda, alacağı gerçek sahibi faktoring şirketi olmakta, alacağın tahsil edilememesi halinde müşterisine rücu etmek hakkına sahip olmamaktadır. Faktoring sözleşmesinin içeriği ve taraflar arasındaki sözleşme maddeleri incelendiğinde temlik eden şirketin temlik sözleşmesi hükümleri ile bağlı olduğu, buna göre davalının tahsil yaparken istediği ödeme yöntemini seçebileceğinin kararlaştırıldığı, komisyon vb,. bedellerin yansıtılacağının belirlendiği ve davacının karşı talep hakkının olmayacağının sözleşme maddeleri içerisinde yer aldığı, tarafların tacir olduğu, sözleşme maddelerine göre kur farkı alacağı talep hakkı bulunmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/02/2018 tarih ve 2015/1133 E., 2018/94 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 03/03/2022