Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/809 E. 2022/60 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/809
KARAR NO: 2022/60
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2017
NUMARASI: 2014/1061 E. – 2017/1077 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılar aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine girişildiğini, davalıların takibe haksız yere itiraz ettiğini, taraftar arasında ticari ilişki olduğunu, uyuşmazlığa konu borç para borcu olup, alacaklı vekiledeninin ikametinde ifası gerektiğini, taraftar arasında bağıtlanan 09.01.2008 tarihli … no.lu faktoring sözleşmesinin 17. maddesiyle sözleşmeden doğacak ihtilaflarda İstanbul Merkez Mahkemeleri ve İcra Müdürlüklerinin yetkili kılındığını, HMK’nın açık hükmü uyarınca davanın yalnızca İstanbul mahkemelerinde açılabileceğini, Faktoring sözleşmesi ile borçlu şirkete davacı kayıtlarındaki fatura ve belgeler sebebiyle nakit ödeme yapıldığını, sözleşme gereği davalının edimlerini yerine getirmediğini, vekiledeni tarafından davalıya Beyoğlu … Noterliği 17.07.2012 tarih … yevmiye nolu ihtarnamenin gönderildiğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmediğini, takip tarihi itibariyle 510.762,87-USD borçlu olduğunu, davalıların icra takibinde talep edilen faize kötüniyetle itiraz ettiklerini, ipotek resmi senedinin 3. maddesinde temerrüt faizi % 50 olarak borçlu davalılar tarafından kabul edildiğini, Faktoring sözleşmesinin VII/7 maddesi gereği aylık % 20 temerrüt faizi talep edilebildiğini beyanla, fazlaya ilişkin dava, talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla ve tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla, davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, davacı lehine % 40’tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş.’nin vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin adresine göre yetkili mahkemenin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, iş bu davanın 1 yıllık yasal süre içinde açılmadığını, icra takibine konu olan örnek 9 ödeme emri içeriğine göre, davacının vekil edenine gönderdiği ödeme emrinde herhangi bir alacak sebebinin gösterilmemiş olduğunu, takip konusu ipotek bir teminat ipoteği olup, gerek ipotek belgesinde ve gerekse de resmi senette açıkça belirtildiği üzere takipte borçlu olarak görünen vekil edeni şirketin davacı şirkete doğmuş ya da doğacak herhangi bir borcu bulunmadığı gibi, örnek 9 ödeme emrinde de belirtilen alınmış bir avans bedelinin olmadığını, dava dilekçesinde beyan edilen asıl alacak olarak gösterilen 510.762,87-USD’ye ilişkin alacak ile ilgili dosyada ne bir ödeme dekontu nede bir ihracat işlemi belgesi bulunmadığını, kaldı ki dava dosyasına sunulan tüm belgelerin doğrudan doğruya davacı tarafından tanzim edildiğini ve hiçbir belgenin vekiledeni şirket tarafından tanzim edilmediğini, icra takibine konu ipotek ile ilgili olarak muacceliyet şartı gerçekleşmeden yapılan takip ve açılan davanın hukuka aykırı olduğunu, ipotek akit tablosunun İİK. nun 149. madde hükmünde yasal şartları taşımadığını, davaya konu olan alacak ile ilgili olarak vekiledeni şirkete hesap kat ihtarı gönderilmediğini, alacağın muaccel olduğuna dair ihtarın da yapılmadığını, teminat altına alındığı söylenilen alacağın doğmadığını ve böyle bir alacağın olmadığını, bu nedenle ipoteğin geçersiz olduğunu, ayrıca resmi senette açıkça ipoteğin faizsiz olduğu belirtildiğini ancak, buna rağmen davacı tarafından takipte ve dava dosyasında %50 oranında faiz istenilmesinin usulsüz olduğunu beyanla, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davalı tarafından davacı faktroring şirketine 2012 yılında temlik edilen 9 adet ihracat faturasına istinaden ön finansman şeklinde ödenen ve ancak fatura vadelerinde geri ödemesi yapılmayan faturalardan kaynaklanan… alacağının 29.06.2012 kat tarihi itibarıyla 510.762,87 USD ana para miktarında olduğu, davacının bu miktarda davalıdan alacaklı olduğu, davacının eldeki davada yalnızca asıl alacak üzerinden itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş olması nedeniyle ayrıca temerrüt faizi yönünden bir değerlendirme yapılmadığı, % 40 olarak talep edilen icra inkâr tazminatının kısmen kabulü ile % 20 oranında tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne,” karar verilmiştir. Davalı … A.ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı yanca belirtilen ve icra dosyasına konu olan 549.944,68 USD’nin, dosyaya sunulan Faktoring Sözleşmesi ve Temliknameler ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, alacakların sözleşme ve temlikname kapsamında olmadığını, Davacı tarafça dosyaya sunulan 8 adet temliknamede, “…A.Ş ile aramızda imzalamış olan 16.08.2007 tarihli faktoring sözleşmesi çerçevesinde…” ibaresinin yazılı olduğunu, davaya konu alacağı doğurduğu söylenilen ve bizzat davacı yanca dosyaya sunulan faktoring sözleşme tarihinin ise 09.01.2008 tarihi olduğunu, dava konusu edilen ve temlik edildikleri söylenilen faturaların bu sözleşme kapsamında olmadığını, Bu nedenle söz konusu ipoteğin faktoring sözleşmesi kapsamı dışındaki alacakların teminatını teşkil ettiğini ve icra takibine konu edilen alacağın hiç doğmadığının ortaya çıktığını, kaldı ki bu konuda 2 adet heyet bilirkişi raporunda da; davacı alacaklının var olduğunu iddia ettiği alacağın iş bu dava kapsamında olmadığının açıkça ortaya konulduğunu, Alınmış bir avans bedeli olmadığını, Dosyadaki bilgi ve belgelere bakıldığında faktoring ilişkisinin ne zaman ve ne şekilde başladığının belli olmadığını, hangi yıllarda hangi tip ödemelerin ne karşılığı yapıldığının tespit edilmediğini, icra takibi ve dava tarihi itibariyle müvekkili şirketin borçlu olmadığını, bu sözleşme kapsamında faktoring işlemini gerçekleştirmediğini, temliknamalerin akdedilen sözleşmeler ile hiçbir ilgi ve alakasının olmadığını, 09.01.2008 tarihli faktoring sözleşmesine göre hiçbir fatura kesilmediğini, BDDK’nın 02.02.2010 tarih ve 134-2 sayılı genelgesinde değindiği ve 213 sayılı vergi usul kanununda yer alan düzenlemelere uyulmadığını, dava konusu olduğu iddia edilen faturaların üzerine etiketlerin yapıştırılmadığını, kaşelenip imzalanmadığını, alacak bildirim formlarının tek tek listelenmediğini, alacak bildirim formlarının aslı gibidir damgasını taşımadığını, sipariş formu proforma faturanın sunulmadığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, Faktoring sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyası incelenediğinde; davacı alacaklı … A.Ş. tarafından borçlular .. A.Ş. ve … aleyhine, 510.762,87 USD asıl alacak, 39.181,81 USD faiz olmak üzere toplam 549.944,68 USD alacak için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine girişildiği, ödeme emrinin borçlu şirkete 28.08.2012 tarihinde, diğer borçluya ise 03.09.2012 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu şirket vekilinin 31.08.2012 tarihinde diğer borçlu vekilinin ise 05.09.2012 tarihinde süresinde verdikleri dilekçe ile icra müdürlüğünün yetkisine, icra takibine, borca alacak aslına, faize ve faiz miktarına itiraz ettikleri anlaşılmaktadır. Davacı taraf; Faktoring sözleşmesi nedeniyle davalıdan alacaklı olduğunu iddia ederken, davalı taraf; sözleşme kapsamında faktoring işlemi gerçekleştirilmediğini, temliknamelerin akdedilen sözleşmeler ile bir ilgisinin olmadığını, 09.01.2008 tarihli faktoring sözleşmesine göre bir fatura düzenlenmediğini savunmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık da bu noktada toplanmaktadır. Toplanan delillere, tarafların iddia ve savunmalarına, 17.10.2016 tarihli bilirkişi kök raporu ile ek rapora göre; Davacı … A.Ş ile müşterisi, davalı asıl borçlu … A.Ş. arasında 09.01.2008 tarihli 2.000.000 USD bedelli Faktoring sözleşmesinin 6361 sayılı … ve … Şirketleri Kanunu ve BDDK tebliğleri ile 818 sayılı BK.nun 163 maddesi kapsamında yazılı olarak akdedildiği, akdedilen bu sözleşmeyi davalı …’in ve dava dışı …, …, … ve … A.Ş.’nin müteselsil kefil olarak imzaladıkları, davalı asıl borçlu … A.Ş.’ne kullandırılan ve kullandırılacak olan faktoring kredilerinin teminatını oluşturmak üzere davalı … …’in maliki bulunduğu gayrimenkulün 2.000.000 USD bedelle davacı … A.Ş. lehine ipotek edildiği görülmektedir. Taraflar arasında akdedilen bu sözleşmeye ve tesis olunan teminatlara istinaden davacı … Şirketi tarafından davalı asıl borçlu …. A.Ş.’ne, ihracat faktoringi kredisi kullandırıldığı, ihracat faktoringinde asıl olanın, fatura ekinde malı temsil eden ve (ciro ve temlik yoluyla) kimin elinde ise mal bedelinin alacaklısı durumuna sokan vesaiklerin faktoring şirketi tarafından temlik alınması, alınan bu vesaiklerin faktoring şirketi tarafından yurt dışındaki alıcısına gönderilerek mal bedelinin kendi hesaplarına gelmesini sağlamasından ibaret olduğu, … ve … Esasları Hakkında Yönetmeliğin 22/2.madesinde, ”…faktöring şirketleri kambiyo senetlerine dayalı olsa hile bir mal veya hizmet satışından doğmuş veya doğacak fatura veya benzeri belgelerle tevsik edilemeyen alacakları satın alamazlar veya tahsilini üstlenemezler.” hükmünün yer aldığı, uygulama ve mevzuat bu şekildeyken her ne kadar davacı Faktoring Şirketi faktoringe konu vesaikleri temlik almayarak tahsil için yurt dışına bizzat kendisi göndermemiş olmakla kendi teminatlarını zayıflatmış olsa da, davalılardan almış olduğu ipotek ile durumunu güçlendirdiği, bu durumun sözleşmenin ve dolayısıyla yapılan işlemlerin geçerliliğine etkili olmadığı, dolayısıyla davaya konu olayda yapılan İhracat Faktoringi işlemlerinin yönetmeliğe, BDDK genelge ve tebliğlerine aykırı düşmediği, diğer yandan taraflar arasında sözleşmenin akdedilmesinden sonra bilirkişi heyetinin tespitlerine göre ihracat faktoringi işlemlerinin gerçekleştiği, bir kısım faturaların temlikname ile davacıya temlik edildiği, borçlu davalı şirketin garanti bankası/Üst bostancı şubesi nezdinde Usd ve Euro cinsi hesaplarda oluşmuş/ oluşacak naktin 1.000.000-Usd’na kadar kısmını faktoring şirketine temlik etmiş olduklarını bildirmekle temliğin adı geçen hesaplarda para bulunması şartına bağlandığı ancak, bilirkişi heyetince tek tek incelenen faktoring işlemleri dolayısıyla davalı tarafından davacı faktroring şirketine 2012 yılında temlik edilen 9 adet ihracat faturasına istinaden ön finansman şeklinde ödenen ve ancak fatura vadelerinde geri ödemesi yapılmayan faturalardan kaynaklı davacı alacağının 29.06.2012 kat tarihi itibarıyla 510.762,87 USD miktarında olduğu, dava konusu alacağın faktoring işleminden ve temlik edilen faturalardan doğduğu, kullandırılan ve kullandırılacak olan faktoring kredilerinin teminatını oluşturmak üzere davalı … ‘in maliki bulunduğu gayrimenkulün davacı … A.Ş. lehine ipotek edildiği, dolayısıyla aksi yöndeki davalı istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı, Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/12/2017 tarih ve 2014/1061 E., 2017/1077 K. sayılı kararına karşı davalı … A.Ş. vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 62.341,83 TL TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 15.560,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 46.781,33 TL harcın davalı …. A.Ş’den tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 11/01/202