Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/808 E. 2022/56 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/808
KARAR NO: 2022/56
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMES: İstanbul 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/03/2017
NUMARASI: 2015/317 E. – 2017/144 K.
DAVANIN KONUSU: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Menfi Tespit)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava dışı …’e ait taşınmazı, davalı banka lehine 650.000 TL’lik ipotekle teminata bağlanmış borcu yüklenerek satın alındığını, istihbar edilen miktarın 46.500 TL olduğunu, müvekkilinin bilgisi ve rızası olmadan ipotek borçlusuna 250.000 TL daha kredi kullandırıldığını, borç yükünün 296.500 TL ye yükselterek müvekkilinin külfetinin ağırlaştırıldığını beyan ederek, ipotekli taşınmazı satın aldığı 22/09/2011 tarihi itibari ile borçlu bulunmadığının tespitine ve protokol ve tediye planından doğan edim oransızlığının giderilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının taşınmazı ipotek şerhli kabul edilerek satın aldığını, 650.000 TL’lik ipoteğin teminat olduğunu ve olmaya devam ettiğini, davacının 02/02/2015 tarihli protokole konu 301.718,96 TL borcu borçluya ait koşullar içinde ödemeyi usul ve yasaya uygun olarak kabul etmiş olup, edimler arasında orantısızlık, aşırı yararlanmanın söz konusu olmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davalı banka ile dava dışı kredi borçlusu arasındaki sözleşme kapsamında dava dışı … AŞ lehine açılmış ve açılacak her türlü krediler ile verilmiş ve verilecek teminat mektuplarından ve kontgarantilerden ve bu şirketin bankaya karşı doğmuş ve doğacak tüm borçlarından 650.000,00 TL’ye kadaar olan kısmı için davacının sonradan edindiği taşınmaz üzerinde ipotek tesis edildiği, davacının bu sözleşmeden sonra edindiği taşınmazın tapu kaydına bu üst sınır ipoteğine ilişkin şerh de verildiği, davacının ise bu şerhi bildiği halde taşınmazı iktisap ettiği, bu itibarla taşınmaz üzerinde tesis edilen ipotek alacaklısı bankanın sonradan kullandırılan krediler için de taşınmazı paraya çevirme imkanı bulunduğu gerekçeleriyle davanın reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava konusu ipotekli taşınmazı 22.09.2011 tarihinde ipotekli bir şekilde tapu devri neticesinde satın aldığını, müvekkilinin taşınmazı resmi olarak satın aldığı tarihte resmi ipotek borcunun 263.000 TL olduğunu, bu tarihten 13 ay sonra mevcut ipotek borcu 46.500 TL ‘ye düşürülmüşken ipotek borçlusuna 250.000 TL daha kredi kullandırıldığını, kullandırılan bu krediyi müvekkilimizin satın aldığı taşınmaz üzerinde bulunan ipotek borcuna ekleyen davalı bankanın, 46.500 TL olan ipotek yükümlülüğünü usulsuz ve hukuka aykırı bir şekilde 296.500 TL’ye çıkardığını, bu hususta davalı bankanın ticari defter ve kayıtlarının özellikle incelenmesi gerektiğini, Müvekkilinin taşınmazı tapuda resmi olarak devraldığı dönemden sonra 46.500 TL’ye kadar düşen ipotek borcundan çok daha fazlasını davalı bankaya ödediğini, 46.000 TL ve 81.000 TL olarak yapılan bu ödemelerin toplamda 127.000 TL ‘yi bulduğunu, yapılan 127.000 TL ödemenin, ipotek borcunun 46.500 TL’ye gerilediği dönemden sonrasına ait olduğunu, TMK madde 882/2 ve 890’da belirtilen “taşınmaz devrinin alacaklıya tapu tarafından bildirildiği tarihten itibaren bir yıl içinden alacaklının ihbar yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde ipotek sona erer” hükmünün dava dosyasında görmezden gelindiğini, Tapu idaresinin ipotekli taşınmazın müvekkiline devir edildiğini 22.09.2011 tarihli yazı ile alacaklı bankaya bildirdiğini, alacaklının müvekkiline yapmış olduğu bildirim tarihinin ise 19.11.2012 olduğunu, yani bir yıllık yasal süreden sonra olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, menfi tespit davasıdır. Tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporu ve toplanan delillere göre; davacının, dava dışı önceki malik …’ e ait İstanbul İli Sarıyer … mevkiinde kain … ada … parselde kayıtlı taşınmazı, üzerinde davalı banka lehine 650.000,00 TL bedelli ipotek bulunduğu halde 22.09.2011 tarihinde satın aldığı, ipoteğin ileride doğabilecek borçlar için de teminat teşkil etmek üzere oluşturulan üst sınır ipoteği olduğu, borç miktarının ipotek limitini aşmadığı, TMK’nın 881. vd. maddeleri uyarınca belirtilen limitler dahilinde davacının sorumluluğunun devam ettiği, davacının istinaf başvurusuna dayanak olarak gösterdiği TMK’nın 888/2 ve 890. madde hükümlerinin, önceki borçlunun borcundan kurtulmasına ilişkin bildirim sürelerini düzenlediği, bu itibarla davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı, Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/03/2017 tarih ve 2015/317 E., 2017/144 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 49,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 11/01/2022