Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/79 E. 2020/210 K. 16.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/79 Esas
KARAR NO: 2020/210
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 20/06/2017
NUMARASI: 2016/769 E. – 2017/639 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/10/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili; müvekkili ile davalı şirket 02.10.2015 tarihli sözleşme ile HPM 1350 U Beş Eksen İşleme Merkezi alım satımı konusunda 450.000 Euro bedel karşılığı anlaştıklarını, sözleşme gereği 45.000 Euro kaparo verilmesi gerektiğinden sözleşme tarihinde tanzim edilen 45.000 Euro bedelli ve 10.12.2015 vade tarihli bono teminat olarak verildiğini, söz konusu sözleşmenin 12nci maddesinde anlaşma konusu Beş Eksen İşleme Merkezi’nin alımı için “Leasing onaylanmadığı takdirde sözleşme iptal olacak, peşinat iade olacaktır” hükmü getirildiğini, davalı firma Leasing konusunda … Leasing ile finansal ilişkilerinin çok iyi olduğunu ve diyalogları sayesinde hiç olmayacak kredileri onaylattıklarını ve davacı müvekkil açısından da süreci aynı şekilde işleterek Leasing’i onaylatacaklarını beyan ettiklerini, Leasing konusunda … Leasing ile yapılan çalışmaların olumsuz sonuçlanarak 25 Kasım 2015 tarihinde Leasing’in onaylanmayacağının kesinleştiğini ve teminat senedinin iadesini talep ettiklerini davalı tarafın teminat senedini iade etmediği gibi 14.06.2016 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasından Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu ile davacının teminat senedini hukuka aykırı olarak takip konusu yaptıklarını, alacağın %15’i teminat olarak dosyaya depo edilmesi karşılığında icra veznesine yatırılan paranın alacaklı/davalıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında takip konusu yapılan 02.10.2015 tanzim tarihli 45.000 Euro bedelli ve 10.12.2015 vade tarihli bononun teminat senedi olduğunun tespiti ve teminat senedi ile Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamayacağından takibin iptaline, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında dayanak yapılan senedin teminat senedi olması ve sözleşme gereği takip tarihinde davalının talep edebileceği herhangi bir alacağı bulunmaması nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiş, yapılan yargılama sırasında dava dilekçesini tekrarla taraflar arasındaki sözleşmenin 12.maddesi uyarınca sözleşmenin leasing sözleşmesine bağlı olarak şarta bağlı düzenlendiğini, şartın gerçekleşmemesi nedeniyle de ödenen bedelin iadesinin gerektiğini beyanla davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili; davaya konu senetin teminat senedi olmadığını, teminat senedi içerir hiçbir unsuru da içermediğini, sözleşmede kaparonun 45.000 Euro olduğu ve cayma parası olan bu tutarın iade edilmeyeceğinin açıkça ifade edildiğini, davacının sözleşmenin 12. maddesine dayanarak iade talep etmesinin mümkün olmadığını, davacının ödediği bir peşinatın bulunmadığını, müvekkilince satılan makinelerin siparişle hazırlanan özel nitelikli ürünler olduğunu, müvekkilinin bu hali ile zarara uğratılmış olduğunu, davacının huzurdaki davada ikame ettiği kötü niyetli iş bu davanın müvekkilinin zararının daha da artmasına sebep olduğunu, davacının tedbir talebininde reddini talep ettiklerini, dava açma hakkı bulunmayan davacının haksız ve kötü niyetli olarak huzurdaki davanın reddi ile takip miktarının %20’si oranında tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Her ne kadar davacı tarafça sözleşmenin şarta bağlandığı bu nedenle de tüm hükümleri ile iptal olduğu ve 45.000,00 Euro’nun iadesi gerektiği yönünde iddiada bulunulmuş ise de, sözleşmenin ek masraflar kısmında masrafların leasing şirketi veya davacı tarafça yapılacağının düzenlendiği, dolayısıyla leasing sözleşmesi onaylanmasa dahi masrafların davacı tarafça yapılması gerektiği, sözleşmenin 4.maddesinde de davacının masrafları tam olarak yapmaması ve sözleşmeden vazgeçilmesine neden olması halinde de kaparonun iade edilmeyeceğinin düzenlendiği, kaparo olarak belirlenen bedel dışında peşinat veya başka bir ad altında bedel bulunmadığının da tarafların kabulünde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili, sözleşme gereği kaparo verilmesi gerektiğinden 45.000,00 Euro bedelli senedin teminat olarak davalıya verildiğini, sözleşmenin 12.maddesinde Leasing onaylanmadığı taktirde sözleşmenin iptal edilip peşinatın iade edileceğinin hükme bağlandığını, Leasing sözleşmesinin onaylanmadığını, bu nedenle sözleşmenin iptal olduğunu ve senedin iadesi gerektiğini, Her ne kadar sözleşmenin 4.maddesi, mahkemece verilen hükme dayanak yapılmış ise de, bu maddede belirtilen şartların somut olayda gerçekleşmediğini, Ayrıca kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Somut davada davacı; dava konusu senedin, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında belirlenen kaparonun bir teminatı olarak verildiğini, sözleşmenin 12.maddesinde leasing onaylanmadığı taktirde sözleşmenin iptal edileceği ve peşinatın iade edileceği hususlarının düzenlendiğini, leasingin onaylanmaması üzerine dava konusu senedin iadesinin istendiğini ancak senedin verilmediğini, senet nedeniyle borçlu olmadığını iddia ederken, davalı; söz konusu senedin bir teminat senedi olmadığını, sözleşmenin 4.maddesinde kaparonun iade edilmeyeceğinin kararlaştırıldığını, kaldı ki sözleşmenin 12.maddesine dayanarak senedin iadesinin istenemeyeceğini, zira 12.maddede peşinattan bahsedildiğini, davacının ödediği bir peşinat bulunmadığını savunmuştur. İlk derece mahkemesince; leasing sözleşmesi onaylanmasa dahi taraflar arasındaki sözleşmenin 4.maddesine göre bir kısım masrafların davacı tarafça yapılması gerektiği, aksi durumda kaparonun iade edilmeyeceğinin kararlaştırıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Uyuşmazlık ve istinaf sebepleri, dava konusu bononun bağlanma parası (kaparo( olarak verilip verilmediği, kaparo olarak verildiğinin kabulü halinde, sözleşme kapsamında iade koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği noktalarında toplanmaktadır. Davacı her ne kadar aşamalardaki beyanlarında zaman zaman dava konusu bononun teminat senedi olduğunu beyan etmiş ise de, bu senedin kaparonun teminatı olarak verildiğini ileri sürdüğü, tarafların beyanları ile sözleşme hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu bononun sözleşme kapsamında bağlanma parası (kaparo) olarak verildiği, anlaşılmıştır. Kapora veya bağlanma parası, Türk Borçlar Kanunu’nun 177’nci maddesinde ifade edildiği üzere sözleşme akdedilirken sözleşmenin kurulduğuna dair kanıt olarak verilen bir miktar paradır. Bunun aksine bir adet veya anlaşma yoksa kapora esas alacaktan düşülür. TBK’nun 177.maddesinde bağlanma parası olarak ifade edilen uygulamada kapora olarak da bilinen bu paranın bazı özelliklerinden bahsetmek gerekir. Kapora sözleşmenin kurulduğuna delildir. Kanunda da açıkça ifade edildiği üzere bağlanma parası, sözleşmenin kurulduğu esnada ya da sözleşme kurulduktan sonra taraflardan birinin diğerine sözleşmenin kurulduğuna kanıt olması için verdiği bir miktar paradır. Sözleşme Kurulurken Verilen Para Aksine Anlaşma Yoksa Kapora Sayılır. 6098 Sayılı TBK’nun 177.maddesinde sözleşme kurulurken taraflardan birinin diğerine verdiği para karine olarak kapora (bağlanma parası) sayılır. Taraflar aksine anlaşma yapması mümkündür. Kapora Asıl Alacaktan Düşülür. Taraflardan birinin sözleşme akdedilirken ya da akdedildikten sonra verdiği bir miktar para aksine yerel adet ya da bir anlaşma yoksa esas alacaktan düşülür. Sözleşme geçersiz hale gelirse kaporanın iadesi gerekir. Sözleşme butlan, iptali gibi nedenlerle geçersiz hale gelirse paraya alan taraf sebepsiz zenginleşme hükümlerince parayı iade etmekle yükümlüdür. Ayrıca ifade edilmelidir ki bağlanma parası asıl alacağa bağlı fer’i bir hak olduğundan asıl sözleşme geçersizse bağlanma parası da geçerli olmaz. Sözleşme tarafların anlaşması suretiyle ortadan kaldırılırsa da kaporanın iadesi istenebilir. Bu kapsamda aksine yerel adet olsa dahi sözleşmenin geçersiz olması ya da sözleşmenin tarafların anlaşması suretiyle ortadan kaldırılması hallerinde kaporanın iadesi gerekir. Somut olayda, ilk derece mahkemesinin de hükme esas aldığı sözleşmenin 4.maddesinde ”Kaparo cayma parasıdır. Alıcı sözleşmeden vazgeçerse veya ödemesi gereken tüm tutarları kısmen veya tamamen ödemeyerek ve/veya kendisi tarafından yapılması gereken ek masrafları tam ve/veya süresinde ve/veya usulünce yapmayarak buna sebep olursa bu para iade edilmeyerek irad kaydedilir…” denilmektedir. Esasen davalı da bu maddeye dayanarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmaktadır. Ancak ne var ki, bu maddede özetle, alıcının sözleşmeden vazgeçmesi veya bir kısım masrafları yerine getirmemesi halinde bağlanma parasının iade edilmeyeceği kararlaştırılmış olmasına rağmen, somut olayda alıcı sözleşmeden vazgeçmediği gibi bir kısım masrafların yerine getirilmemesi durumu davalı tarafça dahi ileri sürülmemiştir. Zira sözleşmenin 12.maddesinde Leasing onaylanmadığı taktirde sözleşmenin iptal edileceği düzenlenmiş olup, Leasing sözleşmesinin onaylanmadığı hususunda taraflar arasında bir ihtilaf da bulunmamaktadır. Dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşme Leasing sözleşmesinin onaylanmaması nedeniyle iptal edilmiş olup, ayrıca sözleşmenin 4.maddesinde, bağlanma parasının (kaparonun) iade edilmemesi koşulu da gerçekleşmemiştir. Maddenin mefhumu muhalifinden, davacının kusuru olmaksızın sözleşmenin geçerli hale gelmemesi durumunda bağlanma parasının iade edileceği anlamı çıkmaktadır ki, bu husus ilk derece mahkemesince gözden kaçırılmıştır. Diğer yandan sözleşmenin 12. maddesinde, Leasing onaylanmadığı taktirde sözleşmenin iptal olacağı ve peşinatın iade edileceği kararlaştırılmıştır. Bu kapsamda Yargıtay’ın istikrar kazanmış içtihatlarına göre, geçersiz bir sözleşme söz konusu ise, taraflar aldıklarını iade ile yükümlüdür. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2009/19-206 K. 2009/246 T. 10.6.2009 kararı) Aynı kararda tarafların kaparo veya peşinat şeklinde ifade edilen bedelin taşınmazın ileride yapılması kararlaştırılan resmi satışının gerçekleştirilmesi durumunda ödenecek olan satış bedeline mahsuben alıcı tarafından satıcıya resmi satış öncesi yapılan ödemeleri ifade ettiği ortaya konmuştur. Bu kapsamda resmi satış işleminin gerçekleşmemesi sebebiyle kaporayı alanın aldığı tutarı iade ile yükümlü olduğu belirtilmiştir. Somut olayda, sözleşmenin 12. maddesinde kullanılan ”peşinat” kavramının, yine sözleşmenin 4. maddesinde kullanılan ”kaparo” ibaresini işaret edip etmediği yorumlanmalıdır. Zira davalı, davacı tarafından ödenen bir peşinat olmadığını ileri sürerek sözleşmenin 4.maddesine dayanırken, davacı ise sözleşmenin 12.maddesine dayanmaktadır. Yukarıda bahsedilen Yargıtay kararında belirtildiği gibi, ticaret hayatında taraflar sözleşmelerde, zaman zaman ”kaparo”, zaman zaman ”peşinat” kavramlarını kullanmaktadırlar. Kapora veya bağlanma parası, Türk Borçlar Kanunu’nun 177’nci maddesinde ifade edildiği üzere, aksine bir adet veya anlaşma yoksa kapora esas alacaktan düşülür. Dolayısıyla bağlanma parası için ”peşinat” kavramının kullanılması pek tabidir. Somut olayda, davacı tarafça sözleşme kapsamında bir peşinat ödenmediği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dolayısıyla sözleşmenin 12.maddesinde, ödenmeyen bir peşinatın iadesinin kararlaştırılmış olması hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, somut olayın özelliklerine de uygun düşmemektedir. Bu nedenle sözleşmenin 12.maddesinde belirtilen ”peşinat” kavramının, sözleşme kapsamında bağlanma parası (kaparo) olarak verilen ve davanın da konusunu oluşturan 45.000 Euro bedelli bono için kullanıldığı açıktır. Leasing sözleşmesinin onaylanmadığı sabit olup, bağlanma parası (kaparo) olarak verilen ve davanın da konusunu oluşturan 45.000 Euro bedelli bononun, sözleşmenin 12.maddesi uyarınca davacıya iade edilmesi gerektiği açıktır. Özetle, gerek sözleşmenin 4. maddesinde belirtilen bağlanma parasının (kaparo) iade edilmemesi koşulunun somut olayda gerçekleşmemiş olması, gerekse sözleşmenin 12. maddesinde belirtilen ”peşinat” kavramının, sözleşme kapsamında bağlanma parası (kaparo) olarak verilen 45.000 Euro bedelli bono için kullanılmış olması ve aynı maddede belirtilen bağlanma parası (kaparo) iade koşulunun gerçekleşmiş olması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olmasının hatalı olması nedeniyle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm verilmesine, dava konusu senedin bağlanma parası (kaparo) için verildiğini ve sözleşmenin iptal olması nedeniyle iade edilmesi gerektiğini bilen davalı tarafından icra takibine konu edilmesi nedeniyle davacı adına kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile ilk derece mahkemesi kararının gerekçe ve hüküm olarak KALDIRILMASINA, 2-Davanın KABULÜNE; 2/a-İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında icra takibine dayanak yapılan 02/10/2015 düzenleme tarihli, 10/12/2015 vade tarihli 45.000,00 Euro bedelli senet yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, 2/b-2004 Sayılı İİK’nun 72/5.maddesi uyarınca icra takibinin konusu olan alacağın % 20 si tutarında 29.781,87 TL kötüniyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 3-İlk derece yargılaması yönünden; 3/a-498 sayılı Harçlar Kanunu’na göre alınması gerekli (takip tarihindeki kur üzerinden hesaplanıp harcı yatırılan 148.909,39 TL üzerinden) 10.172,00 TL nispi harcın, peşin yatırılan 2.561,63 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 7.610,37 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3/b-Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 2.561,63 TL peşin harç, 102,00 TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 2.692,83 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 3/c-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 3/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 18.096,39 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 3/e-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 4-İstinaf yargılaması yönünden; 4/a-Davacı vekilinin istinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talep halinde iadesine, 4/b-İstinaf yargılaması sırasında davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 12,50 tebligat ve 18,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 116,20 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4/c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik HMK. m. 361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 16/10/2020