Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/787 E. 2021/1670 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/787
KARAR NO: 2021/1670
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 16/11/2017
NUMARASI: 2017/63 E. – 2017/224 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … esas unsurlu markalarının sahibi olduğunu, müvekkilinin … markasının … sayılı ile tanınmış marka olarak tescil edildiğini, davalı adına tescilli … markasının müvekkilinin markası ile ayniyet derecesinde benzer olduğunu, karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu beyan ederek, davalı adına tescilli … sayılı … ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin markası ile davacının markaları arasına görsel veya işitsel bir benzerlik bulunmadığını, her iki markanın hitap ettiği tüketici kitlesinin birbirinden tamamen farklı olduğunu, markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını beyan ederek, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davacı tarafa ait … esas unsurlu markalar dikkate alındığında ülke çapındaki tanınmışlığı çok geniş alanda tescilli markaları özellikle 35.sınıf yönünden mağazalar zinciri satılan ürün çeşitliliği dikkate alındığında davalı tarafın … markası… esas unsurlu markanın kökünden üretilen tanınmış markanın ününden ve etkisinden yararlanmayı amaçlayan bir seri marka gibi algılanabilen ortalama tüketici nezdinde karıştırma ve bağlantı kurma ihtimali yüksek olan bir tescil olduğu gerekçesiyle davalı tarafın markasının hükümsüzlüğüne,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;Tarafların faaliyet gösterdikleri alanlar ve hitap ettikleri tüketici kitlelerinin birbirinden tamamen farklı olduğunu, davalı … şirketinin, dava dosyasında mübrez ticaret sicili belge örneklerinde de görülebileceği üzere, tek kullanımlık hijyenik malzemeler (teknik eldiven, veteriner eldiveni, galoş vb.) üreten, medikal endüstri ürünleri pazarında ithalat ve ihracat ile uğraşan ve ürünlerini hastane, yemek fabrikası vb. gibi toptancı tacir müşterilere satan bir şirket olduğunu, davalı şirketin perakende satışı bulunmayıp, -tacir olmayan- ortalama tüketici vatandaşlara doğrudan satışının olmadığını, davacı şirketin ise, perakende satış yapmakta olan ve daha çok evde kullanılacak ürünlerin -tacir olmayan- ortalama tüketici vatandaşlara satışını yapan bir mağaza olduğunu, Davalı marka … ile davacı markası … arasında görsel yahut işitsel hiçbir benzerlik bulunmadığını, davalı şirketin şimdiye kadar iddia konusu benzerlikle sağladığı hiçbir kazanç da bulunmadığını, Her ne kadar TPE tescil kayıtlarında daha sade bir şekil kayıtlı olsa da, davalı … şirketinin gerek ticaret hayatında gerekse de müşterileri ile muhatap olurken kullandığı, internet sitesi, kesilen faturalar, broşürler ve ürün kataloglarında yer alan, kendini tanıttığı şekilin¸ şekli olduğunu, bu şeklin yer aldığı muhtelif belgelerin dava dosyasında bulunduğunu, davacı şirketin de yoğunlukla kullandığı, bilinirliğini sağladığı şekilin ise ¸şekli olduğunu, … markasının, basitçe şirket kurucuları .ve…’ın isimlerine bir atıf olup “…” kelime grubunun kısaltılmış hali olduğunu, … markasıyla ilgili olarak davacının açmış olduğu davanın reddedildiğini ve ilgili hükmün Yargıtay denetiminden geçip kesinleştiğini, dolayısıyla her iki marka arasında iltibas bulunmadığını, Mahkemece bilirkişi incelemesi bile yaptırılmadan, yalnızca davacının isim benzerliği iddiası dayanak alınarak iki markanın benzer olduğunun kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davalı adına tescilli ”…” ibareli markanın, davacı adına tescilli ”…” markası ile iltibas oluşturduğu iddiasıyla hükümsüzlüğüne karar verilmesi taleplidir. Dosyaya celp edilen TPMK kayıtlarına göre; davalı tarafa ait ”…” markasının … tescil numarasıyla 10 ve 35. sınıflarda tescilli olduğu, davacı markasının davalı başvuru tarihinde tanınmış marka olarak tescilli olduğu, davacı taraf ait 10. ve 35.sınıflarda olmak üzere çok sayıda farklı sınıfta ”…” esas unsurlu marka bulunduğu görülmüştür. 6769 sayılı SMK’nun 5.ve 6.maddeleri kapsamında markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilmesi için gerekli koşullardan birincisi, tescili istenen markanın daha önce tescilli bulunan markanın aynısı veya benzeri olması, ikincisi ise; her iki markanın da aynı veya benzer tür mal ve hizmetlerde kullanılmasıdır. Ancak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulmasıdır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “…” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir Diğer bir anlatımla iltibas tehlikesi; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “…” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; davacı adına kayıtlı ”…” markası ile davalı adına … tescil numarasıyla kayıtlı ”…” markasının işitsel olarak ilk hecesinin aynı olduğu, davacı markasının esaslı unsurunu ”…” ibaresinin oluşturduğu, davalı markasının sonuna getirilen ”…” ibaresinin ise markaya bir ayırt edicilik sağlamadığı, her iki ibare arasında kavramsal bir benzerlik bulunmasa da, işitsel benzerlik bulunduğu, hükümsüzlüğü talep edilen davalı markasının ”…” ibaresinden oluştuğu ve tescilli haliyle ayrıca bir şekil unsuru içermediği, dosyaya sunulu pek çok davacı markasından bazıları şekil unsuru da ihtiva ederken bazılarının ”…” ibaresinden oluştuğu, bu haliyle markalar arasında görsel olarak da benzerlik bulunduğu, diğer yandan davalı markası 10. ve 35. sınıflarda tescilli olup, davacı markasının da pek çok sınıf yanında ayrıca 10. ve 35. sınıflarda da tescilli olduğu, davacı markasının tanınmışlık düzeyi ve her iki markanın ortalama tüketici nezdinde bıraktığı bütüncül algı dikkate alındığında, benzerlik sebebiyle davalının ürünlerini kullanan tüketicinin, işletmesel bağ algısına düşebileceği kanaatine varılmakla Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı, davalı vekilinin istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 16/11/2017 tarih ve 2017/63 E., 2017/224 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.30/12/2021