Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/782 E. 2022/442 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/782
KARAR NO: 2022/442
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 09/03/2017
NUMARASI: 2015/25 E. 2017/38 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalılar arasında konusu” Yazar …’ın … adlı edebiyat eserinden esinlenerek oluşturulacak 3 adet senaryonun …nın başına yada sonuna ek getirmek suretiyle isimlendirilecek Film/Yapımından ibaret” olan 27/09/2006 tarihli sözleşme akdedildiğini, davalılar vekilince mehil tayinine lüzum olmadığından bahisle cayma hakkını kullandıklarını müvekkiline noter vasıtasıyla ihtar ettiklerini, akabinde de süresi içinde bu davayı açtıklarını, bu nedenlerle Beşiktaş … Noterliği’nin 06 Ocak 2015 tarih ve … yevmiye sayılı cayma hakkı yasaya aykırı kullanıldığından caymanın geçerli olmadığının tespitine, senaristler ile davalılara ödenen bedeller ve müvekkili şirketin mahrum kaldığı kar sebebiyle uğradığı zararın tespitine, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile aralarında sözleşme yapıldığını, müvekkillerinin sözleşmeden doğan hakları dahil tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, cayma haklarını kullanabilmeleri için gerekli tüm şartlar gerçekleştiğinden haklarından caydıklarını, bu nedenle haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Bilirkişi …, muhasip bilirkişi … ve Hukukçu bilirkişi Dr. …’un 08/04/2016 tarihli raporlarında: “Taraflar arasında akdedilen Temel sözleşmeye ilk aykırı hareket edenin, 2008 yılı Şubat ayı itibarıyla davacı olduğu, temel sözleşmede öngörülen süreler içerisinde çekim işlemlerine başlamadığı, gecikme ertesinde, taraflar arasında ek süreler öngörülen 3 yeni protokol imzalandığı, temel sözleşme ve ek protokollerde davalının film çekim sürecini geciktirdiği iddialarına temel oluşturacak, davacının kendini koruma altına almak için öngördüğü herhangi bir özel hüküm bulunmadığı, Temel Sözleşme madde 3.2.c. hükmündeki özel düzenlemenin her 3 ek protokol açışından da geçerli olduğu, bu hükümde davalının susma yolu ile zımnen onay vermesinin öngörüldüğü, hükme göre, 15 gün içinde onay verilmeyen senaryolar için davacının onay alma mecburiyetinin ortadan kalktığını, ancak bu zımni onay kurumuna rağmen, davacının 8 yıl boyunca çekimlere başlayamadığının anlaşıldığı, Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; taraflar arasında 27/09/2006 tarihli sözleşme akdedilerek …’ın babası yazar … tarafından meydana getirilen “…” adlı eseri işlemek suretiyle 3 adet sinema filmi için senaryolar yazdırmak, oluşturulacak … ve senaryoların hak sahibi …’ın adresine gönderilerek, anılan filmlerde görev yapacak yönetmen ve başrol oyuncuları için kendisinden yazılı onay almak, bu işlemleri takip eden 12’şer aylık süreler içerisinde çekimlere başlanarak 3 ayrı sinema filmi meydana getirilerek … ibaresinin yada sonuna ek getirmek suretiyle sinematografik eserlere ad koymak, sözleşmeye konu her bir sinema eseri yayını için, …’a 125’er Bin USD ve sözleşmedeki diğer mali hakları kapsayacak şekilde sözleşme akdettikleri, davalıların Beşiktaş … Noterliği’nin 6 Ocak 2015 tarihli … sayılı ihtarname ile davacı tarafın sözleşmedeki yükümlülükleri yerine getirmediğinden bahisle sözleşmeyi feshettiği, davacı tarafın 2008 yılı şubat ayına kadar sözleşmede öngörülen süreler içerisinde çekim işlerine başlamadığı, gecikme sonrasında taraflar arasında ek süre öngörülen 3 protokol imzalandığı, ancak davacının 8 yıl boyunca çekimlere başlamadığı ve davalıya karşı maddi yükümlülükleri de yerine getirmediği, protokole uymadığı, davacı … iflas erteleme ve iyileştirme projelerini sürdürdüğü, kayyum raporlarında finansal durumlarının düzeldiğinden bahsedilmiş ise de, davacının bu şekilde yüksek bütçeli 3 film ve 1 tv dizisi eserlerinin meydana getirebilmesinin öngörülen sürelerde ekonomik açıdan imkansızlaştığı, davacıya mehil verilmiş olsa bile davacının borç altında iken bir filmin en az 5-10 milyon TL maliyet içermesi dikkate alındığında bu filmleri çekebilmesinin ekonomik olarak mümkün olmadığı, bu itibarla mehil verilmiş olsa da bu mehillerin bir anlam teşkil etmeyeceği, davacının davalıya kısmi ödemelerde bulunduğu ancak mali yükümlülüklerinin tamamını yerine getirmediği, davalının ise herhangi bir kusurunun mevcut olmadığı, sözleşmeye konu projelerin gerçekleştirilememe sebebinin davacının kaynak yetersizliği, finansman bulamayışı olduğu anlaşılmakla, davalıların taraflar arasında anılan sözleşmeyi feshetmesi haklı olduğundan ve koşulları oluştuğundan davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; 1- Mahkeme tarafından alınan 08.04.2016 tarihli raporda bilirkişilerin, tarafların serbest iradeleri ile akdedilen sözleşme ve ek protokol sürecini, açıkça davalı tarafı savunan ve haklı çıkartmaya çalışır bir üslup kullanarak yorumladıklarını ve yanlı bir rapor oluşturduklarını, kök rapor gerçek duruma, usul ve yasaya alenen aykırı olduğundan, itirazları ve talepleri doğrultusunda yeni bilirkişi heyetinden rapor alınmak yerine, aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasının hatalı olduğunu, bilirkişilerin kök rapordaki görüşlerini tekrar etmelerine ve aynı şekilde görüş birliği içerisinde olmalarına rağmen, birlikte hazırlama kuralını açıkça ihlal ederek dosyaya ayrık rapor sunduklarını, bilirkişi raporunda …’nun imzasının olmadığını, raporun birlikte hazırlanma kuralına ve bilirkişilik ilke ve esaslarına aykırı hazırlanması ve bilirkişilerin tamamı tarafından imzalanmaması sebepleriyle TBK ve HMK tahtında açıkça yok hükmünde olmasına , ek raporların kaleme alınış ve üslup tarzı bakımından tarafsız ve objektif olmadığı ve olamayacağı yönündeki itirazlarını doğrulamasına rağmen, mahkemenin bu husustaki itirazlarını ve yeniden bilirkişi incelemesi taleplerinin reddine karar verdiğini, dosyadaki raporların usul ve yasaya açıkça aykırı olup, denetime elverişli olmadığını, (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü isimli eserinin 2740. sayfası, HGK 3.3.1971,4/208-118, HGK 5.10.1960, 4/56-248, 15. H.D. 12.2.1996 516/703) 2- Bilirkişi heyetinin, ek raporlarda, kök rapordaki görüşlerini bilimsel temele dayanmayan ifadeleriyle tekrarladıklarını, bilirkişi heyetinin yeterli teknik ve özel bilgiyi haiz, objektif ve tarafsız olamayacakları çok açık olmasına rağmen bu husustaki itirazları reddedilerek hükme esas alınmasının açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, 3- Müvekkili şirketin kâr durumuna ilişkin Kurumlar Vergisi Beyannamesi ve Kurumlar Vergisi Tahakkuk Fişi ibraz ettiklerini, 20.05.2016 tarihli dilekçe ile müvekkili davacının ticari defterlerinin incelenmesini talep etmelerine rağmen incelenmediğini, Bilirkişilerin, Kurumlar Vergisi Beyannamesi üzerinden yapılan müvekkili şirketin kâr durumunun başarı olarak algılanamayacağını, bir an için olumlu değerlendirme yapılsa dahi 2008 tarihli bir sözleşme için 2014 ve 2015 verilerinin incelenip yorum yapmanın saptırıcı olacağını, … isimli filmin mali bütçesi dosyada olmasa da …. filmi gibi sevilen, yüksek maliyetli bir film ile karşılaştırılmasının yanlış olacağına ilişkin tespitlerinin hiçbir teknik ve bilimsel temeli olmadığını, Karşı yan haksız cayma işlemini 2015 yılında gerçekleştirdiğinden, müvekkili şirketin 2014 ve 2015 yılı mali verilerini inceleyip yorum yapmanın saptırıcı sonuçlara neden olacağına nereden varıldığının açıklanmadığını, 4- Dava konusu sözleşmeler uyarınca edimin ifa edilememesinin davalı tarafın sözleşmede belirlenen onay sürecini aksatmasından kaynaklandığını, anılan dönemde müvekkili şirketin filmler ve dizinin yapımlarını halen gerçekleştirilebilir aşamada olduğundan, hakkın kullanılmasının imkansız olmaması, müvekkilinin hakkın kullanılmasını reddetmemesi ve özellikle süre verilmesi davalı tarafın haklarını tehlikeye düşürmemesi karşısında, süre verilmeksizin cayma hakkının kullanılması şartlarının oluşmadığını, İmzalanan Temel Sözleşmedeki yükümlülüklerin tarafların serbest iradeleri ile 3 Ek Protokolle değiştirildiğini, müvekkili şirketin, filmlerin çekilebilmesi için hazırlanması gerekli senaryolar ve davalılara yapılması gereken ödemeler bakımından yükümlülüklerini yerine getirdiğini, vadelerin tarafların kendi rızaları ile uzatılıp değiştirildiğini, Senaristler … ve …’in yanında, dava konusu filmin çekilebilmesi için …, … ve … ile görüşüldüğünü, bu senaristlerin hazırladığı senaryoların da davalı tarafından kabul edilmediğini ve müvekkili tarafından söz konusu senaristlere ödemelerin yapıldığını, davalıların kötü niyetli olarak senaryolara onay vermediklerini ve müvekkili şirketten ödemelerini almaya devam ettiklerini, Müvekkili şirketin yapımcı olarak sözleşmeden doğan tüm yükümlülüklerini yerine getirmek için çabaladığını, ancak davalı …’ın kendisine sunulan her senaryoyu geri çevirmesi, son iki senaryo için cevap dahi vermemesi karşısında, davalıların cayma hakkını kullanmakta kötü niyetli davrandıklarının açık olduğunu, filmlerin çekilememesinde davalıların kusur ve ihmali bulunduğunu, davalının cayma hakkının kullanılmasına ilişkin gerekli tüm şartlar oluşmadığından, mahkemenin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, 5- Cayma hakkını kullanmak isteyen eser sahibinin, sözleşmede öngörülen edimlerini yerine getirmesi için karşı tarafa noter aracılığıyla bildirimde bulunması ve münasip bir süre vermesi gerektiğini, müvekkili hakkında görülen İstanbul 3. Ticaret Mahkemesi’nin 2014/176 E. sayılı iflas erteleme davasında 26.02.2016 tarihinde alınan kayyum ve bilirkişi raporları neticesind iflas erteleme talebi haklı görülerek davanın kabulüne karar verildiğini, müvekkili şirketin defter ve kayıtlarını incelemeyen bilirkişi heyetinin, iflas erteleme dosyasında alınan raporları hangi gerekçe ile göz ardı ettiği ve müvekkili şirketin söz konusu filmleri yapmasının ekonomik açıdan imkansız olduğu kanaatine vardığını izah etmediğini, müvekkili şirketin iflas erteleme sürecinde yasal olarak ve fiili anlamda faaliyetlerinin durmadığını, halen de devam ettiğini, müvekkili şirketin iflas erteleme talep etmesi dava konusu sözleşmeden doğan edimlerini yerine getiremeyeceği anlamına gelmediğini ve davalılara sözleşmeden FSEK m.58 uyarınca mehil verilmeksizin cayma hakkı vermediğini, bilirkişilerin yüksek bütçeli 3 film ve 1 TV dizisininden oluşan sinema eserlerinin meydana getirilmesinin öngörülen sürelerde ekonomik açıdan imkansız olduğu yönündeki tespitinin hatalı olduğunu, somut olayda FSEK m.58’de öngörülen koşullar oluşmadığından davalıların cayma eylemi yasaya aykırı olup geçerli olmadığını, mahkemenin bilimsel temele dayalı olmayan (yok hükmündeki) bilirkişi raporlarına dayanarak vardığı kanaat ve verdiği kararın usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, 6- Davalı tarafın 14.07.2015 tarihli dilekçesi ile müvekkilinin iflas erteleme başvurusu nedeniyle mehil verilmesinin FSEK. md. 58 anlamında faydasız ya da gereksiz olduğu, müvekkili şirketin mali gücünün, taraflar arasındaki sözleşme ve protokollerden kaynaklanan yükümlülüklerini gerçekleştirmek için yeterliliği konularında tanık deliline dayandığını,14.09.2015 tarihli dilekçe ile itiraz edildiğini, davacı tarafın cayma hakkını kullandığından bahisle sözleşmenin feshi yoluna gitmesinin hukuki işlem olup, cayma hakkına konu sözleşme değerleri ikibinbeşyüz TL’nin üzerinde olduğundan, sözleşmelerin feshine gerekçe gösterilen hususlarda tanık dinletilmesinin HMK 200. madde uyarınca hukuken mümkün olmadığını, müvekkili şirketin filmin çekilebilmesi için gerekli mali güce sahip olup olmadığının ancak yazılı deliller ve bilirkişi incelemesi ile ispat edilebileceğini, itiraza rağmen mahkemece taraf tanıklarının dinlendiğini ve akabinde dosyanın bilirkişi incelemesine gönderildiğini, bilirkişi raporlarında sadece davalı tarafından bildirilen tanıkların anlatımlarına itibar edildiğini, mahkemenin bu bilirkişi raporlarını hükme esas alarak senetle ispat kuralına aykırı şekilde hüküm kurduğunu, 7- Bilirkişiler ve mahkeme tarafından tanık …’in anlatımlarına itibar edilmediğini, tanık …’in yeminli ifadesinin, müvekkili tarafından son gönderilen senaryoya davalılar tarafından onay verilmeyerek, kötü niyetli bir şekilde sözleşmenin süresinin bitimi beklendiğini açıkça ispat ettiğini, Mahkeme tarafından gerekçeli kararda tanık delili hakkında değerlendirme ve açıklama yapılmadığını, tanık …’in anlatımlarına itibar edilmeme sebebinin izah edilmediğini, gerekçeli kararda, kararın veriliş sebeplerinin açık olarak belirtmesi ve açıklaması gerektiğinden, mahkeme kararının bu yönüyle de eksik ve hukuka aykırı olduğunu, 8- Davalıların haksız cayma eylemi iflas erteleme sürecinde müvekkili şirketin ciddi anlamda maddi zararlara uğramasına sebep olduğunu, kendilerine gönderilen senaryolar hakkında onay vermediklerini, değişiklik taleplerini bildirmediklerini, sözleşmede yer alan onay şartı için müvekkilinden sözleşmede yazmayan 1.5000.000 TL gibi fahiş ve haksız bir bedeli talep ettiklerini, kabul edilmeyince noterden haksız ve hukuka aykırı olan cayma bildiriminde bulunduklarını, Sözleşmelere konu filmlerin ve dizinin yapım sürecinin uzamasında müvekkil şirketin hiçbir kusur ve ihmali olmadığını, sürecin uzamasında herhangi bir menfaati de bulunmadığını, filmlerin ve dizinin çekilebilmesi adına müvekkili şirket tarafından sadece senaryolaştırma ve hakların devralınması için toplamda 1.396.493,50 TL harcama yapıldığını ve karşılığında hiçbir maddi veya manevi menfaat elde edilemediğini, bu sebeple söz konusu ödemelerin karşılığında; 2003 yapımı …, 2004 yapımı …, 2005 yapımı … filmleri baz alınarak müvekkili şirketin mahrum kaldığı karın hesaplanması gerektiğini, mahkemenin davanın reddine yönelik eksik ve yüzeysel incelemeye dayalı, kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; davalılar ile arasındaki konusu ” Yazar …’ın … adlı edebiyat eserinden esinlenerek oluşturulacak 3 adet senaryonun …nın başına yada sonuna ek getirilmek suretiyle isimlendirilecek Film/Yapımı” olan 27/09/2006 tarihli sözleşmenin, davalı tarafça gönderilen Beşiktaş … Noterliği’nin 06 Ocak 2015 tarih ve … yevmiye sayılı ihbarnamesi ile cayma hakkının süre verilmeksizin yasaya aykırı kullanıldığından caymanın geçerli olmadığının tespiti, senaristler ile davalılara ödenen bedeller ve müvekkili şirketin mahrum kaldığı kar sebebiyle uğradığı zararın tespiti ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline ilişkindir. Mahkemece; Davacı tarafın 2008 yılı şubat ayına kadar sözleşmede öngörülen süreler içerisinde çekim işlerine başlamadığı, gecikme sonrasında taraflar arasında ek süre öngörülen 3 protokol imzalandığı, ancak davacının 8 yıl boyunca çekimlere başlamadığı ve davalıya karşı maddi yükümlülükleri de yerine getirmediği, protokole uymadığı, davacı … iflas erteleme ve iyileştirme projelerini sürdürdüğü, kayyum raporlarında finansal durumlarının düzeldiğinden bahsedilmiş ise de, davacının bu şekilde yüksek bütceli 3 film ve 1 tv dizisi eserlerinin meydana getirebilmesinin öngörülen sürelerde ekonomik açıdan imkansızlaştığı, davacının borç altında iken bir filmin en az 5-10 milyon TL maliyet içermesi dikkate alındığında bu filmleri çekebilmesinin ekonomik olarak mümkün olmadığı, bu itibarla mehil verilmiş olsa da bu mehillerin bir anlam teşkil etmeyeceği, davacının davalıya kısmi ödemelerde bulunduğu ancak mali yükümlülüklerinin tamamını yerine getirmediği, davalının ise herhangi bir kusurunun mevcut olmadığı, sözleşmeye konu projelerin gerçekleştirilememe sebebinin davacının kaynak yetersizliği, finansman bulamayışı olduğu anlaşılmakla, davalıların taraflar arasındaki sözleşmeyi feshetmesi haklı olduğundan ve koşulları oluştuğundan davanın reddine karar verilmiştir. Davacı taraf karar aleyhine istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 58. Maddesinde; “Mali bir hak veya ruhsat iktisap eden kimse, kararlaştırılan süre içinde ve eğer bir süre tayin edilmemişse icabı hale göre münasip bir zaman içinde hak ve salâhiyetlerden gereği gibi faydalanmaz ve bu yüzden eser sahibinin menfaatleri esaslı surette ihlâl edilirse eser sahibi sözleşmeden cayabilir. Cayma hakkını kullanmak isteyen eser sahibi sözleşmedeki hakların kullanılması için noter vasıtasıyla diğer tarafa münasip bir mehil vermeye mecburdur. Hakkın kullanılması, iktisap eden kimse için imkânsız olur veya tarafından reddedilir yahut bir mehil verilmesi halinde eser sahibinin menfaatleri esaslı surette tehlikeye düşmekte ise mehil tayinine lüzum yoktur. Verilen mehil neticesiz geçerse veya mehil tayinine lüzum yoksa noter vasıtasiyle yapılacak ihbar ile cayma tamam olur. Cayma ihbarının tebliğinden itibaren 4 hafta geçtikten sonra caymaya karşı itiraz davası açılamaz. İktisap edenin mali hakkı kullanmamakta kusuru yoksa veya eser sahibinin kusuru daha ağır ise hakkaniyet gerektiği hallerde iktisap eden, münasip bir tazminat isteyebilir. Cayma hakkından önceden vazgeçme caiz olmadığı gibi bu hakkın dermayanını iki yıldan fazla bir süre için meneden takyitler de hükümsüzdür.” düzenlemesi mevcuttur. 1-HMK 279. maddesinde, bilirkişilerin görevlendirildikleri hususlarda raporlarını sunacakları, maddenin son cümlesinde ayrık görüş halinde ayrı rapor halinde sunulabileceği düzenlenmiş olup, bu düzenlemeden raporun ayrık görüş olmadığı taktirde birlikte sunulması gerektiği sonucu çıkarılmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26/03/2019 tarihli 2017/11-152 esas ve 2019/356 karar sayılı kararında belirtildiği üzere; Bilirkişilerin kurul hâlinde görevlendirilmesi durumunda, bir araya gelerek toplantılar yapmak suretiyle işi müzakere etmeleri ve birlikte rapor hazırlamaları kurul hâlinde görevlendirmenin doğası gereğidir. Muhalefette kalan bilirkişi bu yapılan müzakereden sonra bilirkişi raporuna karşı oyunu belirten imza attıktan sonra ayrı bir rapor verebilir. Ek rapor düzenlenmesinin talep edilmesi durumunda da aynı usul izlenmeli, eş söyleyişle kararda imzası bulunan tüm bilirkişiler uyuşmazlık konusunu (ve ek raporun talep edilme sebeplerini, iddia ve itirazları) birlikte müzakere etmeli ve aynı yöntemle bilirkişi raporunu düzenleyip, mahkemeye sunmalıdırlar. a- Bilirkişiler … ve … dosyaya sundukları 05/02/2015 tarihli dilekçelerinde; bilirkişi olarak dosyayı hazırlamalarına ve diğer bilirkişi …’nun dosya kendisinde olmasına rağmen 25 gündür kendileri ile irtibata geçmediği, aramalarına ve mesajlarına dönüş yapmadığını bildirip gereğini mahkemeden talep ettikleri, 28/10/2016 tarihli beyan dilekçesi ile bilirkişi …’na ulaşamadıklarını, beyanla ayrık ek raporlarını sunduklarını belirterek, 28/10/2016 tarihli ayrık ek rapor ibraz ettikleri tespit edilmiştir. Bu hali ile ek rapor tüm heyet tarafından birlikte düzenlenmediğinden HMK’da belirtilen usule uygun değildir. Usul hükümleri kamu düzenine ilişkin olmaları sebebiyle mahkemece re’sen nazara alınması gerekir. Her ne kadar HMK 282. maddesi uyarınca hakim bilirkişi rapor ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirebilir ise de; Yargıtay HGK’nun 2017/11-152 esas ve 2019/356 karar sayılı kararında belirtildiği üzere usule uygun düzenlenmeyen rapor hükme esas alınamayacağından, bilirkişi ek raporunun usule uygun düzenlenmediğine ilişkin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. b- Bilirkişi raporlarının kaleme alınış ve üslup tarzı bakımından bilirkişi heyetinin tarafsız ve objektif olmadığı ve olamayacağına ilişkin bulgu mevcut olmadığından, itirazın niteliği ve kök rapordaki değerlendirmeler nazara alınarak aynı heyetten ek rapor alınmasına veya başka bir heyetten yeni bir rapor alınmasına karar verme yetkisi mahkeme hakimine ait olduğundan, başka heyetten rapor alınmaması ve bu yöndeki talebin reddinde usule aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin bilirkişi heyetinin tarafsız ve objektif olmadığı, başka heyetten rapor alınması taleplerinin reddi kararının usule aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 2- Bilirkişiler mahkemece tespiti istenen; “1. Her iki tarafın aralarındaki sözleşmeye aykırı bulunup bulunmadığı, sözleşmeye aykırı eylem var ise bunun kim tarafından, hangi tarihte, ne şekilde gerçekleştirildiği, 2. Süre verilmeden cayma koşullarının somut olayda mevcut olup olmadığı, 3. İflas ertelemesi davasının süre verilmeden cayma için yeterli ekonomik gerekçeyi taşıyıp taşımadığı, 4. Sözleşmeye konu film için, davaçı tarafın var ise yaptığı harcamaların tarih, sebep ve miktarlarının ne olduğu, 5.Film yapım sürecinin uzamasının, film yapılmamasının neden kaynaklandığı, çekimlere başlanmama sebebinin ne olduğu, eğer var ise bundan dolayı davacının iddiasının ne olduğu” sorusuna ilişkin değerlendirmeleri dosya kapsamını nazara alarak, gerekçelerini açıklamak suretiyle rapor ve ek raporda yerine getirdiklerinden, objektif olmadığına ilişkin dosya kapsamında bir bulgunun bulunmadığı tespit edildiğinden, davacı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 3- Dosyada mevcut 28/10/2016 Uyap’a kayıt tarihli Ayrık Ek Rapor’da sadece davacı tarafın Kurumlar Vergisi Dökümleri incelenmiş olup, ticari defterlerinin incelendiği konusunda bir açıklama olmadığı tespit edilmiştir. a-Bilirkişilerin … filminin mali bütçesi olmadan sözleşmeye konu … filmi ile kıyaslama yapılması usule uygun olmadığı gibi, davacı taraf dava dilekçesinde delil olarak tarafların yasal defterlerine dayanmış olup, davacının mali durumunun sözleşmedeki edimini yerine getirmeye müsait olup olmadığının tespiti, ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi ile tespit edileceğinden, davacı vekilinin müvekkilinin ticari defterleri incelenmeden verilen raporun hükme esas alınamayacağına ilişkin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. b- Mahkemece sözleşme sonu ve ihtar tarihi itibariyle, süre verilmesi halinde dahi davacının mali durumunun sözleşmedeki edimini yerine getirmeye müsait olmadığının tespiti gerektiğinden, sözleşme süresinin 31/12/2014 ve ihtar tarihinin 06/01/2015 olması sebebiyle, 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin inceleme yapılmasında usule ve dosya kapsamına aykırılık bulunmadığından, istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 4- Davacı taraf davalıya senaryo gönderdiğini ve davalının reddettiğini iddia etmekte ise de; bu iddiadan kendisi yarar sağlayacağından HMK 190.maddesi uyarınca kanıtlamak davacı tarafa aittir. Davacı taraf davalıya gönderdiğini iddia ettiği senaryolara ilişkin delil olarak 04/08/2014 ve 10/10/2014 tarihli e-mailleri göstermiştir. Tanık …’in beyanı da ekim tarihli e-maili doğrulamaktadır. Bu iki e-mail öncesinde davalı tarafa senaryo gönderildiğine ve davalı tarafça reddedildiğine ilişkin dosyada belge bulunmadığından, 2008 yılında düzenlenen uzatma ek protokolünün 3.2. maddesinde açıkça hak sahibi tarafından ilk senaryonun kabul edildiği belirtildiğinden, davalının senaryolara kötü niyetli olarak onay vermediğine ilişkin iddiasının sübut bulmadığı tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme 27/09/2006 tarihli olup, 2008 ve 2009 tarihli iki kez süre uzatımı yapılmasına ve 2008 tarihli uzatım sözleşmesinin 3.2.maddesinde; HAK SAHİBİ birinci yapım için kendisine sunulan senaryoyu kabul etmış olup … bu senaryonun çekimlerine başlayacaktır taahhüdüne rağmen başlanmaması, sözleşme tarihinden itibaren geçen 8 yıla yakın süre geçtiği halde taahhüt edilen 3 adet film ve TV dizisinin hiç birinin 2014 yılı ağustos ve ekim ayına kadar yapımına başlanmamış olması nazara alındığında, davacı tarafın sadece sözleşmede taahhüt edilen ödemelerden bir kısmını yerine getirmesi üzerine düşen edimleri yerine getirdiği ve gecikmenin davalı taraftan kaynaklandığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 5- FSEK 58/3. maddesinin birinci cümlesi uyarınca cayma hakkını kullanmak isteyen eser sahibi sözleşmedeki hakların kullanılması için noter vasıtasıyla diğer tarafa münasip bir mehil vermeye mecbur ise de, hakkın kullanılması, iktisap eden kimse için imkânsız olur veya tarafından reddedilir yahut bir mehil verilmesi halinde eser sahibinin menfaatleri esaslı surette tehlikeye düşmekte ise mehil tayin edilmeden cayma hakkı kullanılabileceğinden, davacı taraf maddede ki mehil verilmeksizin cayma hakkını kullanmıştır. Davacı tarafın iflas erteleme istemesi ve kayyım raporlarında finansal durumunun düzeldiğine ilişkin görüş beyan etmeleri tek başına davacının mali durumunun taraflar arasındaki sözleşmenin süre verilmeksizin feshinin haksız olduğunu kabul için yeterli görülemez. Bilirkişiler tarafından davacı şirketin mali durumunun cayma hakkının kullanıldığı tarih itibariyle sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesine uygun olup olmadığı bu kapsamda mehil verilmeden cayma hakkının yerindeliğinin tespiti için, cayma hakkının kullanıldığı 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin ticari defterlerin incelenmesi gerekip, dosya kapsamında bu nitelikte bir incelemenin bulunmadığı tespit edildiğinden istinaf sebebinin kabulüne karar verilmiştir. 6- Davalı taraf 14/07/2015 tarihli dilekçede; bildirdiği tanıkların, davacının iflas erteleme başvurusu nedeniyle davacıya mehil verilmesinin FSEK. Md. 58 anlamında faydasız yada gereksiz olup olmadığı, davacının mali gücü, taraflar arasındaki sözleşme ve protokollerden kaynaklanan yükümlülüklerini gerçekleştirmek için yeterli olup olmadığı konularında bilgi sahibi olduklarını, beyan etmiş, davacı vekili bu konuda davalı tarafın tanık dinletmesine itiraz etmiştir. Her ne kadar davacının mali durumu, ekonomik açıdan sözleşmedeki taahhütlerini yerine getirme yeterliliği, ancak ticari defter ve kayıtlar ile ispat edilebilir ise de; mali yeterlilik dışında, sözleşmenin konusu film ve dizi yapımı olduğundan, çekim için gerekli ekipman ve nitelikli elemanın varlığı da gerektiğinden, bu hususta tanık dinletilebileceği gibi, mehil verilmeksizin cayma hakkının kullanılmasında haklılığın tespiti için, maddi vaka şeklindeki olaylarında tespiti gerekip, davalı taraf mehil verilmesinin FSEK. Md. 58 anlamında faydasız ya da gereksiz olup olmadığı konusunda dinleneceğini beyan ettiğinden, davalı tarafça tanık deliline dayanılmasında ve mahkemece tanık dinlenmesinde usule aykırılık bulunmadığından, bilirkişi raporunun 8 ve 9. sayfasında duruşma aşamasında dinlenen tüm tanık beyanlarının özeti yapıldığından, 15. sayfasında davacı tanığı …’in beyanına dayanılarak kanaat belirtildiğinden, raporda sadece davalı tanıklarının beyanlarına yer verildiğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 7- Bilirkişi raporunda; “Dosya içeriğindeki belge ve tanık beyanlarına bakıldığında ise davalının yapım sürecinin uzamasına yol açacak herhangi bir davranışına rastlanmamaktadır.” tespitinin yapıldığı, mahkemenin gerekçeli kararında tanık beyanlarına ilişkin bir tespit bulunmadığı görülmüştür. Mahkemece gerekçeli kararın son paragrafında tüm dosya kapsamına göre karar verildiği belirtildiğinden, tanık beyanları da dosya kapsamına dahil olduğundan, ayrıca beyanların gerekçeli karara geçirilmemesi, usule aykırı olmadığından, tanık delili hakkında gerekçeli kararda açıklama bulunmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Davacı tanığı … yeminli anlatımında; “… 2014 yılının Temmuz yada Ağustos ayında … şirketinin sahibi …. bana, hadi o filmi yapalım diye teklifte bulundu. Bundan …nı kastediyorum…. Av. ..’ın ofisinde toplandık…. O günden yaklaşık 45 gün sonra senaryoyu … şirketine söz verdiğim gibi teslim ettim. Bir kopyasını … Beye e-posta ile gönderdim. Bildiğim kadarıyla taraflar arasındaki sözleşme bitti ve film yapılmadı. Aslında yapılacak zaman vardı, 4 ay kadar süre vardı ancak yapılmadı,… Davacı vekili tanıktan, gönderdiğiniz senaryoyu … Bey beğenip beğenmediği konusunda değerlendirme yaptı mı, diye sordu. Tanık cevaben, … Bey hatırladığım kadarıyla Ekim 2014 tarihinde yaptığımız bir telefon konuşmasında ben sırf … ile bu filmi yapmak istemiyorum diye senin bu senaryona kötü diyecek değilim ama … ile ilgili münasebetimiz artık bizi çok yordu ve sonlandırmak istiyoruz, dedi.” şeklinde beyanda bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı taraf davalıya senaryo gönderdiğini ve davalının reddettiğini iddia etmekte olup kanıtlamak davacı tarafa aittir. Davacı gönderdiğini iddia ettiği senaryolara ilişkin delil olarak 04/08/2014 ve 10/10/2014 tarihli e-mailleri göstermiş tanık …’in beyanı da ekim tarihli e-maili doğrulamıştır. Bu iki e-mail öncesinde davalı tarafa senaryo gönderdiğine ve davalı tarafça reddedildiğine ilişkin dosyada belge bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki sözleşme 27/09/2006 tarihli olup, iki kez süre uzatımı yapılmasına rağmen taahhüt edilen 3 adet film ve TV dizisinin hiç birinin 2014 yılı ağustos ve ekim ayına kadar yapımına başlanmamış olması, sözleşmede 15 gün içinde gönderilen senaryoya cevap verilmemesi halinde kabul edilmiş sayılacağına ilişkin hüküm ve sözleşme tarihinden itibaren geçen 8 yıla yakın süre nazara alındığında, davalının davacı tarafa güvenini kaybetmesi ve sözleşmeyi sonlandırmak istemesi kötü niyetli olduğunu göstermeyeceğinden, son gönderilen senaryoya davalılar tarafından onay verilmeyerek, kötü niyetli bir şekilde sözleşme süresinin bitimi beklendiğinin tanık beyanı ile açıkça ispat ettiğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Mahkeme gerekçesinde; davalıların Beşiktaş … Noterliğinden … sayı ile 6 Ocak 2015 tarihinde gönderdikleri ihtarname ile davacı tarafın sözleşmedeki yükümlülükleri yerine getirmediğinden bahisle sözleşmeyi feshetmiş oldukları,….davacı taraf 2008 yılı şubat ayı itibariyle şubat ayına kadar sözleşmede öngörülen süreler içeresinde çekim işlerine başlamadığı, bu gecikme sonrasında taraflar arasında ek süre öngörüldüğü 3 protokol imzalandığı ancak davacı 8 yıl boyunca çekimlere başlamadığı ve davalıya karşı maddi yükümlülükleri de yerine getirmediği protokole uymadığı,…davacının bu şekilde yüksek bütceli 3 film ve 1 tv dizisini öngören sinema eserlerinin meydana getirebilmesi öngörülen sürelerde ekonomik açıdan imkansızlaştığı davacıya mehil verilmiş olsa bile davacının borç altında iken bir filmin en az 5-10 milyon TL maliyet içermesi dikkate alındığnıdan bu filmleri çekebilmesinin ekonomik olarak mümkün olmadığı bu itibarla mehil verilmiş olsa da bu mehillerin bir anlam teşkil etmeyeceği, davacının davalıya kısmi ödemelerde bulunduğu ancak mali yükümlülüklerinin tamamını yerine getirmediği davalının ise herhangi bir kusurunun dosyada mevcut olmadığı, sözleşmeye konu projelerin gerçekleştirilememesinin temel sebebinin ise davacının kaynak yetersizliği, finansman bulamayışı olduğu, belirtilmiş olup, bu hali ile davacının ekonomik gücünün süre verilse dahi yükümlülüklerini yerine getirmeye yeterli olmadığı belirtildiğinden, gerekçeli kararda, kararın veriliş sebeplerinin açık olarak belirtilmediği, kararının eksik olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 8- Davacı taraf, onay için davalılarca haksız talepte bulunulduğuna ilişkin iddiasını ispat yükü kendisinde olmasına rağmen delil sunmadığından, taraflar arasındaki 27/09/2006 tarihli sözleşmenin 3.3.e maddesi; HAK SAHİBİ’nin yazılı onay verdiği senaryonun (ve yönetmen ile başrol oyuncularına onay vermesinden itibaren) YAPIM’ın çekimlerine … en geç 12 ay içinde başlamayı kabul ve taahhüt elmiştir. Her bir YAPIM için bu kural taraflar arasında uygulanacaktır. Ancak: bu süre 2012 Yılının sonunu geçemeyecektir, HAK SAHİBİ’nin onay için kendisine – müracaat edildiği tarihten itibaren onay için kendisinde kalan süre bu süreye eklenecektir, bu sürenin sonunda HAK SAHİBİ dilerse sözleşmeden cayabileceği gibi avans olarak aldığı bedellerde iade edilmeyecektir. hükmünü ihtiva etmektedir. TBK’daki sözleşme serbestliği ilkesi uyarınca sözleşme geçerli ve tarafları bağlayıcıdır. Davacı taraf şirket olması sebebiyle, basiretli tacir gibi davranarak sözleşme tanzimi sırasında sözleşmede yer almasına izin vermemesi gerektiği halde, yer almasına izin verdiğinden, ödediği avansları davalı taraftan talep edemez. FSEK 58/4 maddesi uyarınca davalı taraftan tazminat istenebilmesi için; iktisap edenin mali hakkı kullanmamakta kusurunun olmaması, veya eser sahibinin kusurunun daha ağır olması ve hakkaniyet gerektiği hallerden birinin mevcut olması koşullarının gerçekleşmesi gerekir. Davacı taraf kusursuz olduğunu veya hak sahibi davalı tarafın kusurunun daha ağır olduğunu kanıtlamadığından, davalı tarafa ödeme yaptığından bahisle, sözleşmeden cayılmış olması sebebiyle emsal gösterdiği sözleşmelere göre zararının hesaplanması gerektiğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan sebepler gereğince Davacı vekilinin, 1/b, 2, 3/b, 4, 6, 7 ve 8. maddelerindeki istinaf sebeplerinin reddine, 1/a, 3/a, 5. maddelerindeki istinaf sebeplerinin kabulü ile 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2- İstanbul 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 09/03/2017 tarih ve 2015/25 E. 2017/38 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6ve 362/(1)/g. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 17/03/2022