Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/775 E. 2022/115 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/775
KARAR NO: 2022/115
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/12/2017
NUMARASI: 2015/61 E. – 2017/1079 K.
DAVANIN KONUSU: 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı Finansal Kiralama Şirketi ile Finansal Kiralama Sözleşmesi akdedilerek, iki adet Torna Tezgahının finansal Kiralandığını ve kiraların 48 aylık bir ödeme planına bağlandığını, ilk 19 aylık kira bedellerinin ödendiğini ancak ekonomik kriz sebebiyle daha sonra gelen kira bedellerinin ödenemediğini, ödememe üzerine sözleşmenin feshedilerek kiralamaya konu malların (davalı) Finansal Kiralama Şirketi tarafından tedbir kararı ile ellerinden alındığını, ancak davalı yanın başlattığı …İcra Md.nün … E sayılı icra takibinin ; İstanbul 19. icra Hukuk Mahkemenin 2014/269 E. ve 2014/237 K sayılı kararı ile iptal edildiğini, iptal kararı üzerine; Ödeme Planındaki 15.05.2013-14.03.2014 tarih aralığını kapsayan 33.413,57 USD lik kira ödemelerinin yapıldığını, yapılan bu ödemeler ile borçlarının kalmadığını, hatta; alacaklı duruma geçtiklerini, bu durumu davalıya bir ihtarname ile bildirdiklerini ancak bir cevap alamadıklarını, taraflar arasındaki akdi ilişkiden kaynaklanan borç-alacak miktarının tespit olunmasını, 100.000,00 TL ekspertiz değeri tahmin ve takdir olunan makinelerin gerçek değerinin ne olduğu, bu değerden ödenmesi gereken kalan borcun miktarı düşüldükten sonra, davalıdan ne miktar alacağının kaldığının tespit olunması, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davacı …-… arasında Finansal Kiralama Sözleşmesinin akdedildiğini, davacının Ödeme planı kapsamındaki finansal kiralama borçlarını ödemede temerrüde düşmesi üzerine kendisine ihtarnamesi nin keşide edildiğini, borç ödenmediğinden sözleşmenin feshedildiğini, fesih ile birlikte finansal kiralamaya konu mal iade edilmediğinden, İhtiyatı Tedbir Kararı alındığını, daha sonra İst 18.ATM nin 2014/817 E sayılı dosyasından, finansal Kiralamaya konu malların kendilerine iadesine karar verildiğini malların ihtiyati tedbir kararı kapsamında davacıdan Turgutlu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı Dosyası ile İcra marifeti ile geri alınabildiğini, Sözleşmenin feshi ile birlikte; henüz vadesi gelmemiş olan kira bedellerinin de muaccel hale geldiğini, kalan borçların tamamının ödenmesi gerektiğini, iade alınan malların satışına davacı tarafından müsaade edilmediğini, 100.000,00 TL değer tespiti yapılan malların satışının gerçekleştirilebilmesi için mahkeme kararının kesinleşmesi gerektiğini, satış halinde ancak satış bedelinin davacı borcundan mahsup edilebileceğini, Davanın reddi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Her ne kadar davacı taraf özetle davalı tarafa Finansal Kiralama Sözleşmesinden doğan borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi talebinde bulunmuş ise de; Taraflar arasında ki ihtilaf konusunun sözleşmesel dayanağını, Davacı … ile davalı Finans Finansal Kiralama Şirketi arasında Turgutlu … Noterliğinin 07/10/2011 Tarihinde de … Yevmiye numarası ile düzenlenen … numaralı Finansal Kiralama Sözleşmesi olduğu, Sözleşme uyarınca diğer davalı …’nın taşınmazını ipotek verdiği; Dosya kapsamına ibraz edilen deliller ile belirlendiği üzere davalı tarafça davalı taraf adına Beşiktaş …Noterliğinin 25/07/2013 Tarih ve … Yevmiye numaralı ihtarnamesi ile kira borçlarının ödenmesi amacıyla 60 günlük süre verdiği davacı tarafça süresinde ödeme de bulunulmadığı, bu haliyle davalı tarafça Finansal Kiralama Sözleşmesine Konu Malın iadesi için İstanbul 18.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/817 Esas sayılı dosyasında dava açtığı, dava neticesinde Mahkemece 2015/11 Karar sayılı ilamı ile Malın davamızın davalısına iadesine karar verildiği görülmüştür. Mahkememizin 07/06/2017 Tarihli ara kararı üzerine Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 06/11/2017 Tarihli rapor ile de belirlendiği üzere Davacı tarafın Finansal Kiralama Sözleşmesi uyarınca borcunu tam ve süresinde ödememesi sebebiyle 6361 Sayılı Kanunun 31.md/1f uyarınca davacı taraf adına gönderilen ihtarname ile 60 günlük süre verildiği,süre içinde davacı tarafça borcun ödenmediği, İhtarname ile Sözleşmenin 02/12/2013 Tarihi itibariyle fesih edilmiş olduğu, davalı tarafın Finansal Kiralama Sözleşmesi uyarınca Fesih tarihi itibariyle 20.035,09USD. Vadesi gelmiş , 34.342,60 USD. Vadesi gelmemiş kira alacağı ile 3.667,79.USD. Temerrüd faiz alacağı ile 278,55.TL.Sigorta Pirimi ,14,94.TL:Sigorta pirimi temerrüt faizi ile 2.319,08.TL.masraf alacağı bulunduğu, Taraflar arasında ki Finansal Kiralama Sözleşmesine konu mallar kesinleşen mahkeme ilamı uyarınca 25/03/2014 Tarihi itibariyle davalı tarafça icra vasıtası ile teslim alındığı görülmüştür. Davalı tarafın dava tarihi itibariyle 31.952,69.USD Asıl alacak, 10.224,86.USD. Faiz alacağı, 2.596,63.TL. Asıl alacak,1.453,09.TL.işlemiş faiz alacakları bulunduğu görülmüştür. Davalı tarafça malın teslim alındığı tarihte değerinin 100.000.TL. olduğu yönünde ki davacı tarafın iddiası değerlendirilecek olsak dahi fesih tarihinde davalı tarafın toplam 58.055,48USD ile 2.612,57.Alacaklı bulunduğu anlaşılmakla, teslim tarihine kadar davalı tarafın işlemiş faiz hakkını alacağına dahil etmesek dahi o günkü kur üzerinden(2.2359) hesaplama yapılması halinde dahi davacı taraf borçlu olarak görülmektedir. Dosya kapsamına ibraz edilen deliller incelendiğinde dava konusu malın dava açıldıktan sonra 12/08/2016 Tarihi itibariyle 37.722,22 USD. Bedelle satıldığı, davacı tarafın rızai teslim belgesini vermemesi sebebiyle malların satışının geciktiği ve bundan davacı tarafın sorumlu bulunduğu anlaşılmaktadır. Satış tarihi itibariyle dahi davacı tarafın davalı tarafa 27.869,55 USD borçlu olduğu tespit edilmiş olmakla davacı tarafın borçlu olmadığının tespitine ilişkin davası mahkememizce yerinde görülmediğinden davacı tarafın davasının reddine” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Bilirkişi …’nın 42.908.79 TL alacaklı olduklarını saptayan (18/04/2017) günlü rapor verdiğini ancak rapora itibar edilmeyerek, dosyanın davalı tarafla organik bağı kendi rapor metni beyanı ile sabit iki kişiye verildiğini(18.10.1017), rapora itirazlarının değerlendirilmediğini, asıl davanın 18.ATM 2015/11 karar sayılı kararla sonuçlandığını, kararın tam bir yıl sonra tebliğe çıkarıp kesinleştiğini, Ocak 2015 satış izni olmasına rağmen, makinaları 12.08.2016 sattıklarını, Mahkemece gerekçede bu gecikmeden de davacının sorumlu tutulduğunu, bilirkişilerin o tarihe kadar %40 USD faizi uyguladıklarını, bunun kabul edilebilir olmadığını, davanın devamı sırasında yeni bir icra takibi başlattıklarını tüm sebeplerle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmişlerdir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Bir davada haklı çıkabilmek için soyut veya genel hatlarıyla bir iddiayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı zamanda bu iddiaların, ispata elverişli hale getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak somutlaştırılması gerekir. En azından iddianın araştırılabilmesine yönelik somut bilgi ve açıklamaların sunulması gerekir. İddia somutlaştırıldıktan sonra hâkim ve karşı taraf, bunun üzerinden savunma ve yargılama yapabilecektir. Soyut iddialar ve vakıalar üzerinden değerlendirme yapılması mümkün değildir. Somutlaştırma yükü, genel anlamda tarafların açıklama ödevinin bir parçası ve layihalar teatisi aşamasındaki tezahür şeklidir. Somutlaştırma yükü, basit yargılama ve kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda da geçerlidir. Davaca taraf bilirkişiler ile davalı tarafın organik bağı olduğu iddiasında ise de, dosyada buna yönelik delil bulunmadığı, davalı vekilinin 5. celsede ” bu sırada davalı vekili bilirkişi olarak …’in atanmasına muvafatimiz yoktur onun dışında başka bir bilirkişi atanmasını talep ediyoruz” diye beyanda bulunduğu, bilirkişilerin bu beyan üzerine re’sen atandığı, bu beyanın atanan bilirkişi ile davalı arasındaki organik bağa ilişkin bir beyan olmadığı,bu yöndeki istinaf isteminin reddi gerektiği görülmüştür. İlk derece mahkemesince dosya uzman bilirkişiye verilmiş, alınan 2. raporda, ilk bilirkişiden alınan rapordaki çelişkiler ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Mahkemece 2. Raporda açıklanan gerekçelerle rapora itibar edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamış, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre hüküm tesis edildiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunun yasal düzenleme ve içtihatlara uygun olduğu, taraflar arasında imzalanan finansal kiralama sözleşmesi hükümleri dikkate alındığında, alacaklı tarafından satışı yapılan makinelerin bedelinin mahsubunun yapıldığı, takibe geçilmesi için makinelerin tamamının satışının gerekmediği, sözleşme gereğince TCMB’nin belirlediği faizin 5 katının istenebileceği, yabancı para ve TL ayrımının yapılmadığı, %40 oranının sözleşmesel olarak belirlenen orandan daha düşük bir orana tekabül ettiği, bilirkişi tarafından yapılan hesaplama ve değerlendirmelere dayanılarak hüküm tesisinde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Tüm dosya kapsamı dikkate alındığından tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/12/2017 tarih ve 2015/61 E., 2017/1079 K. sayılı kararına karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/01/2022