Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/77 E. 2020/206 K. 16.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/77 Esas
KARAR NO : 2020/206
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/05/2017
NUMARASI : 2016/460 E. – 2017/433 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/10/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, davalı ile müvekkili arasında uzunca bir süredir aynı işi yapmakta olduklarından süt alım satımına ilişkin alışveriş olduğunu, birbirlerinden kendi müşterilerine satmak için süt alıp verdiklerini, bu alım satıma ilişkin dava konusu senetlere kadar senet alınıp verilmediğini, davacının davalıya toplam 180.000,00 TL’lik 24 adet bono düzenleyip verdiğini, bononun lehtarının davalı, keşidecisinin müvekkili olduğunu, bu senetlerin bir kısmı nedeniyle Silivri … İcra müdürlüğünün … esas, … ve … esas sayılı dosyalarında davalı tarafça takip başlatıldığını, 40.000,00 TL’lik senedinde henüz icraya konulmayıp davalının elinde bulunduğunu, dava konusu olan senetlerin metninde malen kaydı bulunduğunu, ancak davalıdan bu senetlerin verilmesini gerektirir bir mal almadığını, senetlerin karşılıksız olduğunu, bu nedenle bu senetler nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ve senetlerin iptali ile icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde özetle; senetlerde malen kaydı bulunduğunu, “bedeli malen alınmıştır” kaydını içeren kambiyo senedinin bedelsiz olduğunu, kendisine senet karşılığında mal teslim edilmediğini öne süren borçlunun ispat etmesi gerektiğini, müvekkili açısından kötü niyet tazminatına hükmedilmesi için şartların oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, taraflara ticari defter ve belgelerini ibraz etmek için süre verildiği, davacı vekili tarafından davacının 03/01/2013’den beri ticari faaliyetinin bulunmadığı, vergi mükellefiyet kaydının kapandığı ve davacının sahibi olduğunu söylediği … San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ndeki davacı hissesinin 22/04/2014 tarihinde kardeşine devredildiği, davacının burada işçi olarak çalıştığı, bu nedenle ticari belgeleri sunamadığı, taraflarca defter ve belgeler sunulmadığından bilirkişi incelemesinin yapılamadığı, davacının tanık dinletme talebinin davanın değeri ve niteliği itibariyle yazılı ispat usulüne tabi olması nedeniyle reddine karar verildiği, ispat yükü üzerinde bulunan davacıya yemin delili hatırlatılıp davacının yemin deliline dayandığı, davalının 10/05/2017 tarihli celseye katılarak davacıya değişik zamanlarda mal teslimi yapıp süt verdiğini ve bunun karşılığında da dava konusu senetleri aldığı hususunda yemin ettiği anlaşıldığından davacının davasını ispat edemediği, uygulanmış bir ihtiyati tedbir kararı bulunmadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili, tarafların birbiriyle arkadaş olduklarını, ticari ilişkilerinin zaman içinde sürekli hale geldiğini, aralarında senetsiz alışveriş yapma yönünde teamül oluştuğunu, bu durumun HMK’nun 203/2.maddesi çerçevesinde senetle ispat kuralının istinasını oluşturduğunu, açıklanan nedenlerle tanık dinletme talebinin reddine yönelik kararın hatalı olduğunu,Yemin konusu vakıaların duruşma tutanağına geçirilmediğini, yemine konu hususların yeterince açık olmadığını beyanla ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı, mal alımı karşılığında davalıya bir kısım senetler verdiğini ancak davalının mal tesliminde bulunmadığını, icra takibine konulan bu senetlerin bedelsiz olduğunu iddia etmiş, davalı ise, ispat yükünün davacıda olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.İlk derece mahkemesi tarafından, davacı tarafın tanık dinletme isteği miktar yönünden ”senetle ispat kuralı” gereğince reddedilmiş, davacıya yemin teklifi hatırlatılmış ve davalı tarafın yemini eda etmesi üzerine davanın reddine karar verilmiştir.Davacı kararı yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf başvurusuna konu etmiştir.Dava, icra takibinden sonra açılan İİK’nun 72.maddesi anlamında menfi tespit davasıdır.Dava ve icra takip konusu olan toplam 180.000,00 TL bedelli senetler incelendiğinde, davacının keşideci, davalının ise lehdar olduğu, senetler üzerinde ”malen” kaydının bulunduğu, bu kaydın, malın teslim edildiği ve karşılığında senet verildiğine karine oluşturduğu, dolayısıyla ispat yükünün, malın teslim edilmediğini iddia eden davacıda olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır.Davacı her ne kadar, tarafların ticari ilişkilerinin zaman içinde sürekli hale geldiğini, aralarında senetsiz alışveriş yapma yönünde teamül oluştuğunu, bu durumun HMK’nun 203/2.madesi çerçevesinde senetle ispat kuralının istinasını oluşturduğunu beyan ederek tanık dinletme isteğinin mahkemece reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de, taraflar arasındaki dava konusu satımın senede bağlandığı, bu nedenle dava konusu işlemin senetle ispat kuralının istisnasını da oluşturmayacağı, miktar itibariyle davanın senetle ispat sınırı içerisinde olduğu gözetilerek bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Diğer yandan, davacının istinaf başvurusuna konu ettiği hususlardan birisi de, yemin konusu vakıaların duruşma tutanağına geçirilmediği ve yemine konu hususların yeterince açık olmadığıdır. İlk derece mahkemesince, 05.04.2017 tarihli celsede, davacı vekiline yemin delili hatırlatılmış, davacı vekilinin yemin deliline dayandıklarını belirtmesi üzerine aynı celse, ”Davalıya yemin konusunda meşruhatlı davetiye çıkartılmasına, yemin için belirlenen gün ve saatte gelmediği taktirde dava konusu senetler gereğince mal tesliminin yapılmadığı, senetlerin karşılıksız kaldığı ve bu konuda davacı iddialarını kabul etmiş sayılacağı hususunun ihtarına,” karar verilmiş, böylelikle yemin metni de ortaya konulmuştur. Bir sonraki 10.05.2017 tarihli celsede davalı bizzat gelerek, ”Ben dava konusu senetler nedeniyle davacıya değişik zamanlarda mal teslimi yaptım, süt verdim ve bunların karşılığında da davaya konu yapılan ve bana sorulan senet bedellerini almadım.” şeklinde yemin etmiştir. Davalı, davacı vekilinin de bulunduğu celsede yemini eda etmiş olup, davacı tarafça yemin konusu vakıalarla ilgili herhangi bir itirazda bulunulmamıştır. Somut davada, ispat yükü üzerinde olan davacının, senedin düzenlenmesine konu olan malın teslim edilmediği hususunu ispat etmesi gerektiği, davalı tarafından eda edilen yeminin konusunu oluşturan vakıanın ise teslim hususuna ilişkin olduğu görülmekle davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/05/2017 tarih ve 2016/460 E., 2017/433 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 23,00 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA,5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik HMK. m. 361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 16/10/2020