Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/768 E. 2021/1665 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/768
KARAR NO: 2021/1665
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 30/05/2017
NUMARASI: 2014/151 E. – 2017/119 K.
DAVANIN KONUSU: Faydalı Model Belgesi (Manevi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2005 yılından beri müşterilerinin ihtiyaç duyduğu çeşitli metal ve plastik kalıplarını ileri teknolojili işleme tezgahlarında tecrübeli teknik elamanlarıyla üreten, alanında Türkiye’nin ve dünyanın öncü firmalarından biri olduğunu, davalının haksız ve hukuka aykırı olarak yenilik vasfına haiz olmayan “…” isimli faydalı model için … numara ile TPE’ne tescil için başvurduğunu, davalının faydalı modelini haksız olarak tescil ettirmekle yetinmeyerek aynı zamanda Ticaret Kanunun haksız rekabet hükümlerine aykırı şekilde müvekkili aleyhine haksız ithamlarda bulunarak müvekkilinin müşterilerine ve piyasadaki muhtemel müşterilerine vekili aracılığıyla ihtarname keşide ettiğini, bu ihtarnamede konunun, davalı adına tescilli … nolu “…” şeklinde olduğunu, ihtarnamenin içeriğinde ise, “…’nin geliştirdiği ve üretip sattığı … nolu faydalı model konusu taharet borusu fıskiye ucu İz Yapı Malzemeleri ve Ekipmanları tarafından taklit edilmiştir. Aldığımız duyumlara göre, bu malzeme ile ilgili olarak müşterilerimize teklif geçmektedir. Bu ürünün taklit olduğunu belirtir, fiyatına ve kalitesine itibar etmemenizi temenni ederiz.” tarzında davacıyı karalayıcı ve ürünlerini kalitesiz göstermeyi amaçlayan asılsız ithamlarda bulunduğunu, müvekkilinin ürettiği ürünlerin, davalının başvurusundan çok daha önce piyasaya sürüldüğünü, buna ilişkin 2012 yılına ait katalog ve faturaların dosyaya ibraz edildiğini, davalı yanın, müvekkilini haksız olarak tescil ettirdiği faydalı modeline tecavüzle yetinmeyip bir de müvekkilinin ürünlerinin fiyatına ve kalitesine itibar edilmemesi için toplam 25 firmaya ihtar gönderdiğini, davalının müvekkilinin müşterilerine ihtarname çektikten bir zaman sonra Bakırköy …Noterliği’nin 02.05.2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile müvekkilinin faydalı modeline tecavüz ettiğini ve 7 gün içerisinde tecavüze son vermeleri gerektiğini ihtar ettiğini, davalının bu eylemlerinin müvekkili şirketi maddi ve manevi zarara uğrattığını, iktisadi menfaat bakımından zarara uğratma tehlikesi ile karşı karşıya getirdiğini, dava konusu faydalı modelin yenilik kriterine sahip olmadığını belirterek, davalı adına tescilli … nolu faydalı model belgesinin hükümsüzlüğüne, davalının haksız rekabete konu eylemlerinin tespitine, önlenmesine ve durdurulmasına, 50.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, kararın Türkiye çapında yayın yapan bir gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin mutlak ve üstün hakkına dayanarak faydalı modelinden doğan haklarına tecavüz oluşturan eylemlerine son verilmesini istediğini, davacının müvekkilinin tasarladığı ve geliştirdiği ürünün birebir aynısını, müvekkilinin ürünü piyasaya sürmesinin hemen sonrasında taklit ederek müşterilerine daha düşük bedelle pazarlamaya çalıştığını, müvekkilinin 2001 yılından beri seramik ve vitrifiye sektöründe hizmet veren en eski tedarikçilerden bir olduğunu, faydalı modelden doğan haklarını kullanarak davacıya ihtarname çektiğini ve konu ile ilgili olarak kendi müşterilerine bilgilendirme yazısı gönderdiğini, bu bilgilendirme yazısında hiçbir şekilde kötüleme vs. olmadığını, davacının haksız rekabete ilişkin iddialarının ve Yargıtay kararlarının somut olaya uymadığını, davacı tarafın, müvekkiline ait faydalı modelin yeni olmadığını kendi katalog ve faturasına dayanarak iddia ettiğini, ancak müvekkilinin faydalı model için TPE’ne başvuru tarihinin 15.01.2013 tarihi olduğunu, davacının ise mevcut gösterdiği kendi ürünün 12.12.2012 tarihine ait olduğunu, davacının dava konusu ürünü, bu aşamada gördüğünü ve taklit ettiğini, davacının ifadeleri ve kanıtlarının faydalı model belgesine konu olan buluşun yeni olmadığını değil, davacının müvekkiline ait ürünü taklit ettiğini kendi kanıtları ile net ve tartışmasız olarak beyan ettiğini belirterek, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “Toplanan deliller, tanık anlatımı, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı ile, davalıya ait dava konusu faydalı modelin daha önce gerek davacı, gerekse davalı tarafça piyasaya sürüldüğü, bu nedenle davalıya ait “…” isimli … nolu faydalı model belgeli buluşun, başvuru tarihi itibariyle yeni olmadığı ve hükümsüzlüğüne karar verilebileceği, davalının müşterilerine gönderdiği ihtarnamelerin davacının ürünlerini kötüleyici ve incitici beyanlar olduğu ve haksız rekabet teşkil ettiği, davalının bu durumun oluşmasında kusurlu olduğu, tarafların ticari iş hacmi, ticari ve ekonomik durumları, eylemin işleniş şekli ile somut olayın tüm koşulları dikkate alınarak, TTK’nun 56. maddesi uyarınca davacı lehine takdiren 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle açılan davanın kısmen kabulüne, davalı adına tescilli … numaralı faydalı modelin hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalının dava dışı ticari işletmelere gönderdiği ihtarnameler ile davacıya ait ürünlerin taklit ve kalitesiz olduğunu bildirmek suretiyle haksız rekabette bulunduğunun tespitine, haksız rekabetin önlenmesine ve durdurulmasına, 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin 30.000,00 TL’lik manevi tazminat talebinin reddine,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;Mahkemece 551 sayılı KHK’nın 10.maddesinin somut olaya referans alındığını, oysa gerekli yasal düzenlemenin 556 sayılı KHK’nın 156.maddesinde yerini bulduğunu, buna göre, faydalı model belgesi başvurusu sahibi veya selefleri tarafından başvuru tarihinden veya var ise rüçhan hakkı tarihinden, oniki ay önceki tarihten itibaren yayınlamanın veya bir başka yolla yapılan açıklama veya kullanmanın, başvuru konusu buluşun yeniliğini ortadan kaldırmayacağını, faydalı model olarak düzenlemenin yapılmadığı hallerde patent hükümlerine başvurulabileceğinin ilgili KHK’da açık ve net olarak düzenlendiğini, Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında müvekkilinin hiçbir iddiasının değerlendirilmediğini, İkinci bilirkişi raporunda ilk bilirkişi raporuna yapılan itirazların hiçbirinde müvekkilinin savunmasının değerlendirilmediğini, dosya kapsamındaki delillerin neden 12 aylık hoşgörü süresi içinde değerlendirilemeyeceğinin açıklanmadığını, müvekkilinin dava konusu faydalı modeli tescil ettirmek için 15.01.2013 tarihinde TPE’ye başvurduğunu, tanık beyanında da ifade edildiği gibi müvekkilinin başvuru tarihinden önce 12 aylık hoşgörü süresi içinde ürünü kamuya sunduğunu, yani müvekkilinin bu kullanımının faydalı modelin yeniliğini ortadan kaldırmayacağını, Davacı davasını hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlamak zorunda iken, bir katalog, neye ilişkin olduğu tartışılabilecek bir matbaa faturası ile bir faydalı modelin hükümsüz kılınmasının mümkün olmadığını, sunulan katalogda davacının 2014 yılında kullanmaya başladığı logonun yer alması sebebiyle bu delile itibar edilemeyeceğini, tüm delillerin ihtarname sonrasında hazırlanmış olup tamamen kötüniyetli olduğunu, davacının, müvekkilinin faydalı modeli kamuya sunduktan sonra müvekkilini taklit etmesi sonucu oluşturduğu müvekkili başvurusundan 1 ay öncesine ait belgelerin, müvekkilinin faydalı model belgesinin yeniliğini ortadan kaldırmayacağını, Yargıtay kararlarının iddialarını doğruladığını, bu doğruldtuda, şayet davacının gerçek buluş sahibi olduğu ve patent isteme hakkının gasp edildiğinin belirlenmesi halinde her ne kadar dava konusu olan patent başvurusu 551 sayılı KHK’nın 58. maddesi uyarınca TPE tarafından reddedilse dahi buluşun adına tescili için usulüne uygun yeni bir başvuru yapıldığı taktirde davacı başvurusunun en azından KHK’nın 8. maddesi uyarınca sözü edilen dava konusu başvurunun yenilik unsurunu ortadan kaldırdığı gerekçesiyle reddedilemeyeceğini, Haksız rekabet iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin kimseyi kötülemediğini, sınai mülkiyet hakkı hiçbir şekilde değerlendirilmeksizin sorgusuz haksız rekabetin varlığının kabul edilmesinin hukuka uygun olmadığını, Diğer yandan Mahkemece takdir edilen manevi tazminatın çok yüksek olduğunu, ihtarname ile nasıl bir zarar oluştuğunun gerekçede tartışılmadığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, yeni ve ayırt edici olmadığı gerekçesiyle davalıya ait faydalı model belgesinin hükümsüzlüğü ile haksız rekabetin tespiti, meni, durdurulması ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, hükümsüzlüğü istenen faydalı model belgesine konu buluş, tescil başvuru tarihinden önce kamuya sunulduğundan KHK’nın 165/1-a maddesi uyarınca hükümsüz kılınmış, davacı tarafça keşide edilen ihtarnamelerin içeriği itibariyle haksız rekabetin gerçekleştiği kabul edilmiş ve 20.000,00 TL manevi tazminata hükmolunmuştur. İddia ,savunma ve tüm dosya kapsamına göre; gerek tanık beyanları ve gerekse davacı tarafça sunulan 2012 yılına at katalog, bilimsel ve teknik yönden denetime elverişli bilirkişi raporu ile birlikte değerlendirildiğinde, davalıya ait dava konusu faydalı modelin daha önce gerek davacı, gerekse davalı tarafça piyasaya sürüldüğü, bu nedenle davalıya ait “…” isimli … nolu faydalı model belgeli buluşun, başvuru tarihi itibariyle yeni olmadığı, tanık beyanlarına göre davacı tarafça 2011 yılında ürünün seri üretimine geçildiği ve davacı tarafça sunulan fatura ve kataloğa göre başvuru tarihinden önce ürünün kamuya arz edildiği, bu duruma göre dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 551 sayılı KHK’nın 156.maddesi kapsamında hoşgörü süresinin uygulanamayacağı, hükümsüzlük koşullarının gerçekleştiği, aksi yöndeki davalı istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Diğer yandan, haksız rekabet, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TTK’nun 54/1. maddesi, haksız rekabet hukukunun amacını “Haksız rekabete ilişkin bu kısım hükümlerin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır” şeklinde belirterek, bu kısma ilişkin hükümlerin yorumlanmasında dikkate alınacak temel ilkeyi vurgulamıştır. 2. fıkrada ise kanun koyucu haksız rekabeti, “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” şeklinde tanımlamıştır. Haksız rekabetin genel tanımını veren bu hükmün yanı sıra, TTK’nun 55. maddesi, uygulamada sıkça karşılaşılan haksız rekabet hallerini sınırlayıcı olmayacak şekilde saymıştır. TTK’nun 55/1-a-l maddesi, başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek fiilini bir haksız rekabet hali olarak görmüştür. Kötüleme olarak tanımlanabilecek bu durumu, muhatabın üzerinde olumsuz etki yapan, her türde ve içerikteki karalayıcı veya küçültücü açıklama olarak nitelendirmek mümkündür. Bu hüküm bağlamında bir kötüleme eyleminden söz edebilmek için kötüleme kastının bulunmasına gerek yoktur. Kötüleme niteliğinde bir açıklama, o açıklamayı yapan ile açıklamanın doğrudan muhatabı dışında üçüncü kişilere ulaşmışsa veya ulaşabilecek durumdaysa o açıklamanın “rekabet ortamını etkilemeye elverişli” olduğunun kabul edilmesi gerekir. Somut olayda davalı vekilinin göndermiş olduğu faks yazısının Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamaları karşısında TTK’nun 54 ve 55/a-l bendi uyarınca haksız rekabet teşkil eder nitelikte olduğu, davacının TTK 56/1-e ile Türk Borçlar Kanunu’nun 58.maddesine göre manevi tazminata hak kazanacağı, tarafların ekonomik durumu, ihlalin ağırlığı ve kusur durumuna göre takdir edilen manevi tazminat miktarında bir isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan sebeplerle, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 30/05/2017 tarih ve 2014/151 E., 2017/119 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.366,20 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 341,55 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.024,65 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/12/2021