Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/762 E. 2022/219 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/762
KARAR NO: 2022/219
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2017
NUMARASI: 2017/67 E. 2017/867 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … A. Ş. nezdinde alacaklı iken, davalı ile yapılan sözleşme gereğince borçlu … A. Ş. nezdindeki alacaklarını ödemeyi kabul ettiğini ve bir kısım alacaklarını ödediğini, sözleşme alacağın temliki olarak nitelendirilmiş ise de, borcun nakli olduğunu, davalının borcu ve kararlaştırılan taksitleri ödemeyi kabul taahhüt etmesine rağmen taksitlerden hiçbirini ödemediğini, sözleşmeye dayanarak icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun itirazı ile takibin durdurduğunu, davalının kötü niyetli olarak …’nun borcunu devralıp onu temize çıkardıktan sonra borcu ödememek ve takibe itiraz etmek suretiyle müvekkilini mağdur ettiğini, Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasına yapılan itirazın iptalini, takibin devamını, % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, tasfiye halindeki asıl borçlu … A.Ş.’nin davacıya olan katılım kar ve zarar hesabından doğacak muhtemel borcunu üstlendiğini, davacı ile … arasındaki devir ilişkisinde borçlu sıfatının değiştiğini, borcun naklinin söz konusu olduğunu, takibin borcun nakli sözleşmesine istinaden, takip alacaklısının tasfiye halindeki … A.Ş. nezdinde henüz vadesi gelmemiş, mutlak ödenmesi de hukuken garanti edilmeyen kar ve zarar katılım bakiyesinin devrine dayandığını, müvekkili şirketin edimlerini yerine getirebilmesi için öncelikle kar ve zarar katılım tasfiyesinin beklenmesi gerektiğini, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın alacağın temliki sözleşmesinden kaynaklanan taksitlerin ödenmemesi nedeniyle davalı hakkında yapılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davası olduğu, davacı tarafından davalı aleyhine Kocaeli … İcra Müdürlüğü’ün … sayılı dosyası ile 07/08/2015 tarihinde 7.458,21 Euro asıl alacak ve işlemiş faiz için takip yapıldığı, borçlunun süresi içinde yetkiye ve borca itiraz ettiği, Taraflar arasındaki sözleşmede yetkili icra dairesinin İstanbul İcra Daireleri olarak yazılmış ise de davacı tacir olmadığından, HMK’nın 17. madde hükmünün uygulanmayacağı, HMK 6 ve TBK 89. maddesine göre davalının ikametgahı yer icra dairesi yetkili olduğundan, dava şartlarının tamam olduğu, Takip talebi ekindeki sözleşmede alacak miktarının 7.458,21 Euro, son taksit tarihinin 28/06/2015 olduğu, davacıya hiç ödeme yapılmadığı, Davacı ile davalı …. A.Ş arasında düzenlenen alacağın temliki, sulh ibra ve feragat sözleşmesi başlıklı sözleşmenin 4. 5. maddesinde; ”ödemelerden birinin gününde yapılmaması bakiye ödemeleri muaccel kılmaz, ancak ardışık 6 taksitin gününde ödenmesi halinde takip eden 6 aylık ödeme muacceliyet kesbedecektir” hükmü geçtiği, davalının takip tarihinden önce 6’dan fazla taksit ödemesini yapmadığından, takip tarihi itibariyle alacağın muaccel hale geldiği, Bilirkişi raporunda: 06/08/2015 tarihi itibariyle 7.458,21 Euro ana para, 394,03 Euro işlemiş faiz olmak üzere, toplam borcun 7.852,24 Euro olarak hesaplandığı, (7852,40 Euro x 3,0431 TL = 23.895,15 TL) rapor yeterli, denetime elverişli ve gerekçeli olduğundan hükme dayanak olabilecek nitelikte bulunduğu,Ödenmeyen taksitler nedeni ile davacının davalıdan alacaklı olduğu, alacağın muaccel hale geldiği, takipteki asıl alacak miktarının doğru olduğu, ödeme emrinde avans faizi üzerinden talepte bulunulduğu, takip yabancı para cinsinden olduğundan faizin 3095 SY’nın 4/a maddesine göre istenebileceği, bilirkişi tarafından 3095 SY’ya göre davacının 394,03 Euro işlemiş faiz talep edilebileceğinin hesaplandığı anlaşıldığından, davanın kısmen kabulüne, alacak likit olduğundan İİK nun 67/2. maddesine göre davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin gerekçeli kararında “davanın kısmen kabulüne”, karşı taraf vekiline “davanın reddedilen miktarı üzerinden 1.980,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine” karar verildiğini, Dava dilekçesinde talep konusunun 7.458,21 Euro olup, bilirkişi raporu ile netleşen faiz için eksik harcı tamamlayarak faiz talep ettiklerini ve mahkemece aynen kabul edildiğini, reddedilen fazla talep olmadığı halde, davanın kısmen kabulü ile karşı taraf vekiline vekalet ücreti ödenmesine karar verilidiğinden, ilamının kaldırılarak, davanın kabulü ile davalının, kötü niyet ve haksız takibi sebebiyle takip miktarının %20 si oranından az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalıya yüklenmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- İhtilafın esasının davacı ile dava dışı … arasındaki Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi olduğunu, davacının, tasfiye halindeki … A.Ş. uhdesinde bulunan Kar ve Zarar Katılım Hesap bakiyesinin müvekkili şirkete temliki konusunda anlaştığını, takip alacaklısının tasfiye halindeki … A.Ş. nezdinde henüz vadesi gelmemiş, mutlak anlamda ödenmesi garanti edilmeyen Kar ve Zarar Katılım bakiyesinin devri şeklinde olduğunu,Takip dayanağı sözleşmenin hukuki mahiyetinin; “bir kısım bilirkişi raporları ve Yargıtay kararına yansıdığı üzere “Borcun Nakli Sözleşmesi” olduğunu, bu itibarla; İİK. 68 normlarına haiz bir belge olmayan sözleşmenin, borç ve sorumluluk doğurabilmesinin ayrı şart ve kuralların gerçekleşmiş olmasına bağlı olduğu, (Yargıtay 11. HD. 16.06.2014 T. 2014/5732E. 2014/11490K.-Yargıtay 19. HD 20.01.2003T. 2002/8347E. 2003/11732K. – Yargıtay19.HD 13.12.2004T. 2004/6209E. 2004/12465K.- Yargıtay 19.HD 29.09.2005T. 2005/534E. 2005/93382K. sayılı ilamları) Müvekkili şirketin sorumluluğuna gidilebilmesi için … AŞ’nin tasfiye işlemleri, Tasfiye Kurulu tarafından yürütülmekte olduğundan ve TTK madde 274 uyarınca tasfiye işlemlerini denetlenme yetkisi Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nda bulunduğundan; anılan bakanlık ve tasfiye kurulundan bilgi istenilerek belirtilen Yargıtay kararları ışığında değerlendirme yapılarak, tasfiye sonucunda borcu karşılamaya yeter aktif malvarlığı bulunup bulunmadığının görülmesi gerektiğini, aksi taktirde müvekkili şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, sunulan emsal davaların raporlarında her ne kadar taraflar arasında borcun nakli sözleşmesi olsa da, borcun dayanağının karar ve zarar katılım hesabı olması sebebiyle asıl borçlu şirketin tasfiyesi sonucunun beklenmesi ve kar ve zarara katılım hesabına göre bakiye bedel kalması durumunda davacılara ödeme yapılması gerektiği yönünde açıklama ve tespitler yapıldığını ve bu raporlar neticesinde usul ve yasaya uygun olarak davaların reddine karar verildiğini, belirtilen sebeplerle; haksız ve hukuka aykırı davanın esastan da reddi gerektiğini, Emsal davalara ilişkin tesis edilen en son ve yakın tarihli Yargıtay 19. HD’nin 2015/17820 E. 2016/6921 K. 20.04.2016 T. S. kararında “Borcun Nakli Sözleşmesinin 4. 5. maddesine göre 6 aylık ödeme muacceliyet kesbedecektir.” açıklamasıyla sadece 6 aylık taksitten sorumlu tutulabileceklerine karar verildiğini, sunulan sayısız yargı kararına göre ise; borcun nakli sözleşmesinin tarafı temlik alan firmanın, … AŞ’nin tasfiyesi sonucu kar ödenmesi ortaya çıkarsa sorumlu tutulabileceği, bu aşama gelmeden alacağın muaccel hale gelmeyeceği ve davanın zamansız açılmış kabul edileceği, şeklinde ilkelerle sorumluluk esaslarının belirlendiğini, 2- Davacının itiraza konu takipte vadesi gelmemiş alacaklarını (taksitleri) talep ettiğini, (Yargıtay 19. HD. 2015/17820E. 2016/6921K. 20.04.2016 T sayılı ilamı) davacı tarafından takip tarihinde henüz vadesi gelmemiş taksitlerin de talep edilmiş olduğuna ilişkin itirazlarının nazara alınmadan karar verildiğinden usul ve yasaya, dosya kapsamına, Yargıtay kararına aykırı olduğunu, 3- Bilirkişi raporu ile mahkeme kararının taraflar arasındaki sözleşmenin mahiyetini, alacak-borç ilişkisinin hukuki sonuç doğurmaya elverişli olup olmadığını, alacağın muaccel olup olmadığını gerekçelendirmekten ve izahtan uzak olduğundan, eksik ve hatalı olduğunu, 4- İcra takibine itiraz dilekçesinde feri alacaklara yönelik faiz tür ve oranı ile döviz kuruna itiraz ettiklerini, mahkemece itirazları incelenmeden davanın kabulünün doğru olmadığını,5- Davacının, müvekkili şirket nezdinde hukuken kabul edilebilir muaccel bir alacağı bulunmadığından İcra İnkar Tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığını, izah ettiği nedenlerle kararın kararın kaldırılmasına, karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı tarafın talebi; davalı ile yapılan sözleşme gereğince borçlu … A. Ş. nezdindeki alacaklarını ödemeyi kabul ve taahhüt etmesine rağmen taksitleri ödemediği için başlatılan, takibe kötü niyetli olarak itiraz ettiğinden bahisle Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali, takibin devamı, % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına ilişkindir. Mahkemece; Alınan bilirkişi raporu ile ödenmeyen taksitler nedeni ile davacının davalıdan 7.458,21 Euro ana para alacağı olduğu, alacağın mauaccel hale geldiği, takipteki asıl alacak miktarının doğru olduğu, ödeme emrinde avans faizi üzerinden talepte bulunulduğu, takip yabancı para cinsinden olduğundan, faizin 3095 SY’nın 4/a maddesine göre istenebileceği, bilirkişi tarafından 3095 SY’ya göre davacının 394,03 Euro işlemiş faiz talep edilebileceğinin hesaplandığı anlaşıldığından, davanın kısmen kabulüne, alacak likit olduğundan İİK nun 67/2. maddesine göre davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.Davacı ve davalı vekili karar aleyhine istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davacı vekilinin istinaf talebi yönünden yapılan incelemede; Davacı tarafın, 7.458,21 Euro asıl alacak, 1.064,68 Euro işlemiş faiz yönünden takip başlatıldığı, dava dilekçesinde dava değerini 24 809,73-TL (7.458,21-Euro karşılığı fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydı ile harca esas alacağımızdır.) olarak belirtip, dava dilekçesinin açıklamalar bölümünde esasa ilişkin açıklamaların 4. paragrafında, talep ettikleri faizin yasal düzenlemeler kapsamında olduğu belirtildikten sonra netice-i talep kısmında; a) Borçlunun ödeme emrine yaptığı itirazın iptaline ve Kocaeli …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takibinin devamına, b) Haksız ve kötüniyetli olan bu itiraz sebebiyle davalının %20 den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep ettiği, tevzi formunda dava değerinin 24.809,73 TL olarak gösterildiği, mahkemece 23/11/2017 tarihli oturumda, davacı tarafın talebinin ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamına ilişkin olduğu, takipte faiz talebinin bulunduğu belirtilerek 1.064,68 Euro faiz yönünden eksik harcın davacı tarafça tamamlanmasına karar verildiği, davacı vekilinin tamamladığı faiz miktarı yönünden beyanda bulunulmaksızın 82,75 TL tamamlama harcının depo edildiği ve mahkemenin nihai kararında; Açılan davanın KISMEN KABULÜ ile, 2- Davalının Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile, bilirkişi raporu hükme esas alınarak a- Takibin 7.458,21 Euro asıl alacak ve 394,03 Euro işlemiş faiz bakımından devamına, fazlaya ilişkin talebinin reddine, b- Takip talebindeki 7.458,21 Euro asıl alacağa icra takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi gereğince Devlet bankalarının bir yıllık Euro mevduatına uyguladıkları en yüksek faiz uygulanarak fiili ödeme günündeki Türk Lirası karşılığının davacıya ödenmesine karar verildiği tespit edilmiştir. Davacı tarafça dava değerini 24.809,73-TL (7.458,21-Euro karşılığı fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydı ile harca esas alacağımızdır.) olarak belirtip 24.809,73/1000×68,31/4= 423,69 TL peşin harç yatırılmıştır. Dava itirazın iptali davası olması sebebiyle takibe sıkı sıkıya bağlı bir davadır. Takipteki miktar 8.522,89 Euro olup, TL karşılığı 25.999,93 TL olarak gösterilmiştir. Dava dilekçesinde ödenen miktar ile arasındaki fark 25.999,93 TL – 24.809,73 TL = 1.190,20 TL olduğundan ödenecek harç miktarı 20,33 TL olup davacı tarafça 82,75 TL harç yatırılmıştır. Eksik peşin harç tamamlanarak dava 7.458,21 Euro asıl alacak + 1.064,68 Euro faiz = 8.522,89 Euro olmuştur. Mahkemece 7.458,21 Euro asıl alacak + 394,03 Euro işlemiş faize hükmedildiğinden, takipte istenen 1.064,68 Euro-394,03 Euro= 670,65 Euro’nun reddine karar verilmiştir. Reddedilen miktar 1.190,20 TL olup, 2017 yılı AAÜT’nin 13/2. maddesi uyarınca hükmedilecek vekalet ücreti ret veya kabul edilen miktarı geçemeyeceğinden, kısmi kabul kararı sebebiyle davalı vekili yararına vekalet ücreti hükmedilmesinde yasaya aykırılık bulunmamakla birlikte 1.190,20 TL’na hükmedilmesi gerekirken 1.980,00 TL’na hükmedilmesi tarife hükümlerine aykırı olduğundan, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.Davalı vekilinin istinaf talebi yönünden yapılan inceleme; 1-Yargıtay HGK’nun 2017/11-2630 esas ve 2019/328 karar sayılı kararı ile Yargıtay 11. HD’nin 2015/15375 esas ve 2016/4584 karar, Yargıtay 11. HD’nin 2015/14950 esas ve 2016/3529 karar, Yargıtay 11. HD’nin 2015/9772 esas ve 2015/10702 karar sayılı kararlarında açıkça belirtildiği üzere, taraflar arasındaki 17/01/2011 tarihli “Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat sözleşmesi” bağımsız mahiyette bir sözleşmedir ve taraflar açısından kendi başına hüküm ifade eder. Davacı 17/01/2011 tarihli “Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat sözleşmesi” ne dayanarak sözleşmenin karşı tarafı olan davalı … A.Ş. aleyhine icra takibinde başlatmış ve itiraz üzerine itirazın iptali davası açmıştır. Tarafların temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki Tasfiye Halindeki … A.Ş. bu davada ve takipte taraf değildir. Davalı vekilinin emsal olduğunu iddia ederek sunduğu Yargıtay kararlarında … davada taraf sıfatını haiz olduğundan, dosyamız yönünden emsal olma vasfı mevcut değildir. 17/01/2011 tarihli sözleşme tarafların serbest iradesi ile düzenlenmiş olup, tarafları bağlayıcıdır. Ayrıca davalı tacir olup, TTK 18/2 maddesi uyarınca basiretli tacir gibi davranıp, … Şirketi’nin tasfiyesinin sözleşmede taahhüt ettiği tarihe kadar tamamlanmama ihtimalini düşünerek, temlik aldığı alacağı riskli bulduğu taktirde sözleşme yapmaktan kaçınabilecek iken, sözleşme yapmış ise ahde vefa ilkesi uyarınca taraflar taahhütlerine uymakla yükümlü olduğundan, edimlerini yerine getirmekten kaçınamacağından, davalı vekilinin borcun dayanağının kar ve zarar katılım hesabı olması sebebiyle asıl borçlu şirketin tasfiyesi sonucunun beklenmesi ve bakiye bedel kalması durumunda davacılara ödeme yapılmasına karar verilmesi gerektiği yönündeki istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 2- Taraflar arasındaki 17/01/2011 tarihli “Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat sözleşmesi”nde temlik edilen alacak miktarı 7.458.21 Euro olup, sözleşmenin 4.5 maddesinde “…her bir ödeme birbirinden bağımsızdır. …ödemelerden birinin gününde yapılmaması bakiye ödemeleri muaccel kılmaz. Ancak ardışık 6 taksitin gününde ödenmemesi halinde, takip eden 6 aylık ödeme muacceliyet kesp edecektir ” düzenlemesi mevcuttur. Ayrıca, sözleşmede, 7.458,21 Euro’nun 28/06/2012 tarihinden, 28/06/2015 tarihine kadar ödenmesi taahhüt edilmiş olmasına rağmen davalı hiç ödeme yapmamış olup, takip sözleşmede son taksitin ödeme tarihi olarak taahhüt edilen 28/06/2015 tarihinden sonra, 07/08/2015 tarihinde başlatılmış, dava 18/01/2016 tarihinde açılmıştır. TBK 117/2 maddesinde; “Borcun ifa edileceği gün birlikte belirlenmişse…bu günün geçmesiyle ….borçlu temerrüte düşmüş olur” hükmü mevcuttur. Taraflar arasındaki sözleşmenin 4.5 maddesinde ödeme tarihleri tarafların ortak iradesi ile belirlenmiş olduğundan TBK 117/2. maddesi düzenlemesi karşısında, davalı taraf takip tarihi itibariyle 117/1. maddesindeki ihtara gerek olmadan sözleşmedeki miktarın tamamı yönünden temerrüte düştüğünden, davalı vekilinin alacağın tamamı istenebilir olmadığı halde, tahsiline karar verilmesinin yasaya aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 3- Taraflar arasındaki alacak-borç ilişkisinin hukuki sonuç doğurmaya elverişli olup olmadığı mahkeme hakiminin genel hukuk bilgisi ile tespiti mümkün hususlardandır. HMK 266. maddesindeki “Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuk bilgisiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz” düzenlemesi karşısında, bu konuda bilirkişiden rapor alınamayacağından, bilirkişi raporunda bu konuda bilgi olmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Mahkemenin gerekçesinde; “Dava; Alacağın temlik sözleşmesinden kaynaklanan taksitlerin ödenmemesi nedeniyle davalı hakkında yapılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. …. (İİK 67) Uyuşmazlık; Alacağın muaccel olup olmadığı noktasındadır.” tespitinin yapıldığı, “Davacı ile davalı …. A.Ş arasında düzenlenen alacağın temliki, sulh ibra ve feragat sözleşmesi başlıklı sözleşmenin 4. 5. maddesinde; ”ödemelerden birinin gününde yapılmaması bakiye ödemeleri muaccel kılmaz, ancak ardışık 6 taksitin gününde ödenmesi halinde takip eden 6 aylık ödeme muacceliyet kesbedecektir” hükmü geçtiği, davalının takip tarihinden önce 6’dan fazla taksit ödemesini de yapmadığından, takip tarihi itibariyle alacağın muaccel hale geldiği” belirtilmek suretiyle alacağın muaccel hale gelme gerekçesinin açıklandığı görüldüğünden, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 4- Davalı vekilinin icra dosyasına yapmış olduğu itiraz dilekçesi ile davaya sunduğu dilekçelerde döviz kuruna itiraz etmediği tespit edildiğinden, HMK 357/1.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen hususlar re’sen incelemeye tabi olanlar dışında bölge adliye mahkemesinde ileri sürülemeyeceğinden, davalı vekilinin bu yöne iliş istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Mahkemenin gerekçesinde; “takipteki asıl alacak miktarının doğru olduğu, ödeme emrinde avans faizi üzerinden talepte bulunulduğu, takip yabancı para cinsinden olduğundan faizin 3095 SY’nın 4/a maddesine göre istenebileceği” belirtildiğinden, mahkemece faize ilişkin itirazları konusunda inceleme yapılmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı vekili icra takibine itiraz dilekçesinin 3 numaralı bendinde işlemiş faize, faiz tür ve faiz oranına itiraz etmiş ise de; döviz cinsinden alacak ve takiplerde yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca takibe konu döviz cinsine bankalarca 1 yıllık mevduata uygulanan en yüksek mevduat faizinin uygulanması gerektiğinden, bilirkişi tarafında da aynı yönde hesaplama yapılarak mahkemece karar verildiğinden, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 5- İİK 67/ 2. maddesi uyarınca; davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verildiği taktirde borçlu, kabul olunan miktarın % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ile mahkum edilir. Yerleşmiş Yargıtay kararları uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alacağın, muayyen veya borçlu tarafça hesaplanabilir (likit) olması gerekir. Görülmekte olan dava itirazın iptalidir. İcra takibi taraflar arasındaki Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi olduğundan, sözleşmede davalı tarafça ödenmesi üstlenilen miktar 7.458,21 Euro olduğu, ödeme tarihlerinin ve taksit miktarının belirli olduğu, bu nedenle takip tarihi itibariyle borçlu tarafından hesaplanabilir nitelikte olduğundan, alacak likittir. Mahkemece itirazın iptaline karar verilmesi karşısında icra İİK 67/2. maddesi uyarınca icra inkar tazminatı hükmedilmesi yerinde olup, davalı vekilinin muaccel alacak olmadığından icra inkar tazminatı hükmedilemeyeceğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, istinaf sebebi nazara alındığında yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kararın kaldırılarak, davalı vekalet ücreti yönünden yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/67 E. 2017/867 Karar Sayılı kararının KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, bu kapsamda; 3- Davacı tarafından davalı aleyhine açılan işbu itirazın iptali davasının KISMEN KABULÜ ile, davalının Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin 7.458,21 Euro asıl alacak ve 394,03 Euro işlemiş faiz yönünden devamına, fazlaya dair istemin reddine, 3/a- Takip talebindeki 7.458,21 Euro asıl alacağa icra takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi gereğince Devlet bankalarının bir yıllık Euro mevduatına uyguladıkları en yüksek faiz uygulanarak fiili ödeme günündeki Türk Lirası karşılığının davacıya ödenmesine, 3/b İİK 67/2 maddesi gereğince takipteki asıl alacak miktarı olan 7.458,21 Euro’nun takip tarihindeki TL karşılığı olan 22.604,78 TL’nın %20 si oranında olmak üzere 4.520,95 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince hesap olunan 1.632,28 TL nispi karar harcından peşin alınan 423,69 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.208,59 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b- Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 423,69 TL peşin harç, 208,50 TL tebligat, 40,10 TL posta gideri ve 350,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.051,49 yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre 1.012,69 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı tarafından yapılan, 81,00 TL posta giderinden davanın kabul ret oranına göre 2,98 TL’nin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, bakiye giderin davalı üzerinde bırakılmasına, 4/ç- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(1). maddesine göre, 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(2). maddesine göre, 1.190,20 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 54,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 152,10 TL’nin, davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 5/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davacı vekiline ücreti tayinine yer olmadığına, 5/ç- Davalı vekilinin istinaf talebi reddedildiğinden alınması gereken 1.632,28 TL nispi istinaf karar harcından peşin alınan 408,00 TL’nın mahsubu ile bakiye 1.224,28 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5/d- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5/e- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davacı vekiline ücret tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 17/02/2022