Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/761 E. 2022/218 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/761
KARAR NO: 2022/218
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 26/10/2017
NUMARASI: 2017/263 E. 2017/282 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin 2003 yılından beri … Ltd. Şti. ünvanı ile faaliyet gösterdiğini, davalının İstanbul … Noterliği’nin … yevmiyeli 25/11/2015 tarihli ihtarnamesi ile … ibareli marka hakkına sahip bulunduklarını, bu ibareyi kullanmak suretiyle müvekkili şirketin marka tecavüzü suçu işlediğini, 556 sayılı KHK, TTK ve TCK’nun ilgili hükümlerine aykırı olduğunu ihtar ettiğini, davalının … nolu tescilinin 35, 36 ve 38. sınıfta olup, … no’lu 29/03/2013 tarihli başvurunun kuyumculuk eşyaları vd. olarak belirtilen alt sınıfta tescilinin talep edildiğini, müvekkili şirketin tescil tarihi itibariyle ön kullanım hakkına sahip olduğunu, şirket ortaklarından …’e ait … nolu tescil başvurusunun, başvuru ücretinin ödenmemesi sebebiyle tescil edilemediğini, ancak fiili kullanımın ciddi ve kesintisiz mevcut olduğunu, … nolu tescil yönünden ilgili sınıfta tescilli olmadığı halde ticari ünvanını marka olarak uzun yıllardır kullanan müvekkiline karşı davalının tecavüz iddiasının haksız ve mesnetsiz olduğunu, 556 sayılı KHK m. 74 gereği marka hakkına tecavüzün bulunmadığının tespitini, … nolu tescilin 556 sayılı KHK m. 14 gereği tüm sınıflar yönünden iptali ile sicilden terkinini, … no’lu başvurunun kuyumculuk eşyaları için, 556 Sayılı KHK m. 42 gereği hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; Davalının söz konusu marka üzerindeki eskiye dayalı kullanım hakkı mevcut olduğunu, davalı firmanın … tarafından 1991 yılında kurulan özel mücevher ve lüks saat firması olduğunu, 15/03/1995 tarihinde “… Mücevherat” ünvanlı kuyumculuk işletmesini İstanbul Kuyumcular Odası’na tescil ettirdiğini, 1991- 92 yıllarının faturaları bulunduğunu, davalının … ibaresini Türkiye’de maruf hale getirdiğini, sürekli ve kesintisiz olarak kullandığını, davalının 14 ve 40. sınıflarda talep ettiği, … nolu başvurusuna ilişkin tescilin henüz kesinleşmediğini, tescil edilmemiş bir markanın hükümsüzlüğünün talep edilemeyeceğini, davalının 04/04/2003 tarihinde 35, 36, 38 sınıflarda söz konusu markayı tescil ettirdiğini, 04/04/2013 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile yenilendiğini, karşı dava bakımından, davacının … ibaresini ticaret ünvanında 14/07/2003 tarihinden itibaren İstanbul Ticaret Odası’na kayıtlı olarak faaliyet gösterdiğini, tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, davalının tescilli … ibaresini davacının … şeklinde kullanmak suretiyle faaliyet göstermesinin ticari alanda karışıklığa sebep olduğunu, davalının marka hakkına tecavüz ettiğini, davacının davalı markasını kullanmasının müşteriler nezdinde karışıklığa ve haksız rekabete sebep olduğunu, davacının taleplerinin reddini, tazminat ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, davacı tarafça davalının tescilli ticaret ünvanı ve markasına yapılan tecavüzlerin durdurulmasını ve men’ni, davacının ticaret ünvanında yer alan … ibaresinin sicilden terkinini, davacının ilgili unvan ve markayı tanıtım ve kullanım vasıtalarının yasaklanmasını, hükmün ilanını talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Asıl davanın; marka hükümsüzlüğü, karşı davanın; ticaret unvanı ve marka tecavüzünün durdurulması ve men’i, ticaret unvanında yer alan ibarenin sicilden terkini olduğu,… nolu “…” ibareli markanın 35, 36, 38. sınıflarda 04.04.2003 tarihinde davalı-karşı davacı … adına tescil edildiği, 04.04.2013 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle yenilendiği, “…” ibaresinin 14, 35, 40. sınıflarda … numarası ile davalı-karşı davacı … adına ticaret – hizmet markası ile tescilli olduğu, Davacı karşı davalı bakımından …’in … ibaresini ilk kullandığı tarihin 1989 yılı olup, … Ltd. Şti.’nin 2003 tarihinde tescil olunduğu, … Ort. işletmesi’nin 01.01.1992 tarihinde kurulduğu, faaliyet konusunun “kuyumculuk” altın işletme olarak gözüktüğü, İstanbul Kuyumcular odası yazısında, …’ın 15.03.1995 tarihinde odaya kaydının yapıldığı, Tarafların kuyumculuk olarak aynı işle iştigal ettikleri, davacının ticaret ünvanını davalının marka olarak aynı ibareyi (…) kullandıkları, davacı ticaret ünvanında .. ibaresinin harfleri aralarında nokta işaretli olmasının benzerliği ortadan kaldırmadığı, buna göre davacı karşı-davalının TK m. 54 v.d’nde yer alan haksız rekabet hükümleri ile korunması gerektiği, Bilirkişi kök raporunda “davacı karşı davalının 1989 yılında İKO nezdinde yaptırdığı kayıtla “…” ünvanını kullandığı, 2003 yılına kadar 14 yıllık sürede bu unvanı kullandığını gösteren bir belge ibraz edemediği, 2003’den sonra kesintisiz olarak kullandığı, davalı karşı davacının 1992’den itibaren kesintisiz olarak “..” ibaresini kullandığının tespit edildiği, davacının 1989 – 2003 yılları arasında “…” ibaresini kullanmadığı, davalının … nolu “…” markasının 35, 36, 38. sınıflarda tescil olduğu, halen kullanıldığı, davacının 1989 yılında İKO nezdinde kullanmış olduğu “…” ibaresinin işletme adı olup, marka olarak kullanım olmadığının tespit edildiği, Davalıya ait … nolu marka hakkında tescilli bir marka bulunmadığından marka başvurusunun iptali istenemeyeceği, … nolu markanın iptali talepli açılan davada ise Anayasa Mahkemesi’nin 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı 14/12/2016 tarihli 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin Anayasanın 91. maddesinin birinci fıkrasına aykırı olması sebebiyle iptaline dair kararın Resmi Gazetede yayınlandığı, 14. maddenin iptali sonucu bu markaya ilişkin davanın dayanaksız kalması nedeniyle, diğer markaya ilişkin ise dava tarihinde henüz tescil edilmemesi nedeniyle davanın reddine, Toplanan deliller ve alınan bilirkişi kök ve ek raporu ile “…” ibareli ünvanın eskiye dayalı kullanımı ileri sürerek davalının “..” ibareli davacının … nolu markasının iptalini talep edemeyeceği, başvuru düzeyinde bulunan davalının diğer … nolu … ibareli marka başvurusunun iptalinin talep edilemeyeceği, bu markaya ilişkin davanın mevsimsiz açılmış olduğu, davacının tescilli ticaret unvanını kullandığı, bu nedenle davalı yanın marka hakkına herhangi bir tecavüzünün bulunmadığı, açılan karşı davada da davalı … şirketinin davalı yanın marka hakkına ve ticaret unvanına tecavüz ettiğine dair herhangi bir delil bulunmadığından, açılan davanın reddine” karar verilmiştir. Davalı/Karşı Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Mahkemenin kararında, davacı şirketin dava dışı yetkilisi …’in kullanımlarını gerekçeye esas alarak davacının, davalı marka hakkına tecavüzü bulunmadığının tespitine karar verdiğini, dava dışı …’in dava ile ilgisi bulunmadığını, şirket ve gerçek kişi hukuki olarak birbirinden farklı olduğundan, aynı kişi gibi değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, 2-Davalının tescili bir markası bulunmadığından, sadece şirket unvanı olduğundan marka hakkının mevcut olmadığını ve unvana dayalı olarak hak iddia edemeyeceğini, davacının İnternet sitesi www…com adresinde açıkça işletme adının ilerisinde markasal kullanım söz konusu olduğundan, müvekkilinin haklarına tecavüz edildiğini, davacı şirket unvanının “…” şeklinde harfler arasında nokta işareti olmasına rağmen, noktasız olarak müvekkilinin markası olan … olarak kullandığını, bu hususun dava dilekçesinde ve gerekçeli kararda böyle geçtiğini, Müvekkilinin halen 35, 36 ve 38. sınıflarda tescilli markasının olduğunu, dava devam ederken 14. ve 40. sınıflarda da marka tescilinin tamamlandığını, bu sebeple davacının davalının marka hakkına tecavüzünün bulunmadığına ilişkin tespitinin hatalı ve yasaya aykırı olduğunu, 3-Alınan kök ve ek bilirkişi raporları çelişkili olup, detaylı inceleme yapılmadığını, raporlara itirazlarının değerlendirilmediğini, 4-Kararda karşı davadaki taleplerine ilişkin bir açıklama yazılmadığını ve davacı-karşı davalının işletme adının ticaret sicilden terkinine ilişkin red kararı verilmediğini, taleplerinin red gerekçesinin bulunmadığını, 5-Gerekçeli kararın 4. sayfasının 2. paragrafında ‘’kullanımın markasal değil unvan kullanımı olarak kabulü için ticaret unvanının sicilde yazılı olduğu şekilde kullanılması ve unvandaki çekirdek unsurun farklı renkte büyük puntolarla veya öne çıkarılarak kullanılmamış olması gerekir’’, 5. sayfasının 2. paragrafında ‘’… şirketinin davalı yanın marka hakkına ve ticaret unvanına tecavüz ettiğine dair herhangi bir delil bulunmadığından, açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.’’ şeklinde gerekçe oluşturulduğunu, davacı- karşı davalının kendi sunduğu deliller, fotoğraflar ve kendi internet sitesinde bile işletme adının, ticareti unvanından farkı, müvekkilinin tescilli markası gibi kullanıldığı açık olduğundan, davacı-karşı davalının haksız tecavüzünün sabit olduğunu, işletme adının ticaret sicilinden terkinine karar verilmesi gerekirken aksi yöndeki kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, arz ettiği ve resen belirlenecek nedenle asıl dava ve karşı davada yönünden verilen kararın kaldırılmasını, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Asıl davada …’nin talebi; … ibaresini öncelikli kullanma hakkı bulunduğundan, davalı-karşı davacının … sayılı “…” ibareli markasına tecavüzünün olmadığının tespiti ile … nolu tescilin 556 sayılı KHK m. 14 gereği tüm sınıflar yönünden iptali ile sicilden terkini, … no’lu başvurunun kuyumculuk eşyaları için, 556 Sayılı KHK m. 42 gereği hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine ilişkindir.Karşı davada …’ın talebi; sahibi olduğu “…” ibaresini ticaret unvanında ve logosunda kullanmak suretiyle tescilli ticaret unvanına ve marka hakkına tecavüz ettiğinden, tecavüzün durdurulmasına ve menine, davacı-karşı davalı şirketin ticaret ünvanında yer alan “…” ibaresinin ticaret sicilinden terkinine, davacı-karşı davalının unvan ve markayı tanıtım ve kullanım vasıtalarının yasaklanmasına, hükmün ilanına karar verilmesi yönündedir. Mahkemece Asıl davada; Davalıya ait … nolu marka hakkında tescilli bir marka bulunmadığından marka başvurusunun iptali istenemeyeceğinden, … nolu markanın iptali talepli açılan davada ise Anayasa Mahkemesi’nin 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı 14/12/2016 tarihli 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin Anayasanın 91. maddesinin birinci fıkrasına aykırı olması sebebiyle iptaline dair kararın Resmi Gazetede yayınlandığından, 14. maddenin iptali sonucu bu markaya ilişkin davanın dayanaksız kalması nedeniyle, diğer markaya ilişkin ise dava tarihinde henüz tescil edilmemesi nedeniyle davanın reddine, Karşı davada; davacının tescilli ticaret unvanını kullandığı, bu nedenle davalı yanın marka hakkına herhangi bir tecavüzünün bulunmadığı, açılan karşı davada da davalı … şirketinin davalı yanın marka hakkına ve ticaret unvanına tecavüz ettiğine dair herhangi bir delil bulunmadığından, açılan davanın reddine karar verilmiştir. Davalı/Karşı Davacı … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. 1-Mahkemenin gerekçeli kararında; “Davacı-karşı davalının … ibaresini ticaret ünvanı olarak tescilinin 2003 tarihli olup, …’in “…” ibaresi ile İstanbul Kuyumcular Odası kaydının 28.12.1989 tarihli olduğundan, “…” ibaresini 1989 ilk kullananın … olduğu,” ve ” …’in “…” ibaresi ile İstanbul Kuyumcular Odasına 28.12.1989 tarihinde kaydolduğuna ilişkin 22.12.2015 tarihli oda kayıt belgesinin sunulduğu, …in “…” ibareli, 14, 35. 40. sınıflarda … nolu marka başvurusunun 01.05.2002 tarihli olduğu, …’in “…” olarak mükellefiyet kaydının talebi 20.02.1995 günlü olup kuyumcu işçiliği işi ile iştigal etmeye başlayacağını Mercan Vergi Dairesi’ne 16.04.1993 tarihinde bildirdiği,” belirtilmek suretiyle …’in kullanım tarihini davacı-karşı davalı tarafın “…” ibaresini ilk kullanım tarihine esas aldığı tespit edilmiştir. Davacı -karşı davalı tarafça …’in “…” ibaresi ile İstanbul Kuyumcular Odasına 28.12.1989 tarihinde kaydolduğuna ilişkin odanın 22.12.2015 tarihli Oda kayıt Belgesi sunulmuş, “… Limited Şirketi, 14.07.2003 tarihinde İstanbul Ticaret Odasına tescil edilmiştir. Şirketin faaliyet konusu altın v.s asıl metaller ile elmas, pırlanta v.d. kıymetli taşların, ziynet eşyalarının imalatı, ticareti v.d.” dır. Şirket ortakları … ve …’dır. …”…” ibaresini … şahıs firması iken ilk kullanan olup, … Limited Şirketi’nin ortağı sıfatı ile şahıs firması olduğu dönemde kullandığı ibareyi şirketleştiği dönemde şirket unvanı olarak kullanmaya devam ettiğinden, mahkemece …’in kullanım tarihinin gerekçeli karara esas alınmasında dosya kapsamı ve yasal düzenlemelere aykırılık bulunmadığından, …’in davacı şirketle ilgisinin olmadığı, gerçek kişi ve şirketin ilgisinin bulunmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.2-Dosyada, davacı şirketin uluslar arası fuarda “…” ibaresini kullandığını gösteren 27.07.2015 tarihli fotoğraf mevcut olup, .. markası altında İstanbul, … …sözcüklerinin ve www….com adresinin gözüktüğü, davacının … mağazasına ait olduğu belirtilen fotoğraflarda “… ” ibaresi mevcuttur. Marka koruması 6769 Sayılı Kanun’un 7/1 maddesi uyarınca tescille başlar. Davalı- karşı davacının 14 ve 40. sınıftaki başvurusu yönünden marka korumasından yararlanabilmesi için dava tarihi itibariyle tescilli olması gerekip, 14 ve 40. sınıfta tescili istenen … numaralı başvuru, dava tarihi itibariyle kabul edilerek tescil edilmiş marka niteliğini kazanmadığından, davalı – karşı davacı bu sınıflarda henüz marka korumasından yararlanamayacağından, bu markaya tecavüzün bulunmadığının tespitinin hatalı ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Davalı-karşı davacının … tescil numaralı markası; büro, reklam, ticari ve sınai ürünler için eksperlik, sigorta, bankacılık, haberleşme, sigorta hizmetlerini kapsayan 35,36 ve 38. sınıfta tescilli olmasına rağmen, davacı – karşı davalı … ibaresini kuyumculuk sektöründe tescilli ticaret unvanında kullandığı tespit edilmiştir. Davalı-karşı davacının … tescil numaralı markasına tecavüz olabilmesi için, markasal kullanım olması, davacı-karşı davalının kullanımının … marka ile aynı sınıftaki mal ve hizmetlere ilişkin olması yada, farklı mal ve hizmet sınıfında tescilli olmakla birlikte markanın tanınmış marka olması gerekir. … tescil numaralı markanın tanınmış marka olduğu iddia ve ispat edilmediğinden, davacı-karşı davalının kullanımı markanın tescilli olduğu sınıfta olmadığı gibi, dosyaya sunulan belgeler ve oluşa uygun bilirkişi raporu ile davacı-karşı davalının…’da 1989 yılındaki kaydında “…” unvanını kullandığı, şirketin tescili sırasında da aynı ismi aldığı ve kullanımının markasal olmadığı tespit edildiğinden, davalı-karşı davacı vekilinin … tescil numaralı marka yönünden de istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 3-Mahkemece alınan kök raporun 9. sayfasında; Bu hale göre, “..” ibaresini kuyumculuk sektöründe ilk defa kullanan (1989) … olup anılan tarihten itibaren 2010 yılında faal değildir şeklinde …O’nda kaydı mevcuttur. … Ltd. Şti’nin tescilli 2003 tarihli olup davalı …’ın … ibaresini işletme evraklarında kullanması 1992 yılı, … Mücevherat … ve ortakları ticaret ünvanını tesçili 2009 yılı, … markasının kuyumculuk işlerinde kullanmak üzere TPF nezdinde tescilli 2013 yılı olduğundan “…” ibaresini ilk kullananın … ve davacı … Ltd. Şti. olduğunun kabulü Sayın Mahkemenin takdirindedir. Sonuç kısmında; 1) … unvanın TPE’nde tescili yönünde tarafların yaptığı işlemlerin, kendilerine öncelik sağlayacak düzeye ulaşamadığı: 2) … adının ilk ve sürekli olarak tarafların mali ve resmi evrak ve belgelerinde kullanımının uyuşmazlığın çözümünde belirleyici olacağı ve bu kapsamda olarak: a) Davacı Karşı Davalının 1989 yılında İKO nezdinde yaplırdığı kayıt sırasında “…” unvanını kullandığı, ancak 2003 yılına kadar geçen 14 yıllık sürede, bu unvanı kullandığını gösteren başkaca bir belge ibraz edemediği, 2003’ten sonra ise kesinlisiz olarak kullandığı; b) Davalı Karşı Davacının 1992’den itibaren kesintisiz olarak “…” ibaresini kullandığı yönünde görüş bildirildiği, Davalı-karşı davacı vekilinin; 556 Sayılı KHK’nun 14. maddesi, davacı-davalı tarafın sonradan unvan değişikliğine gittiği ve halihazırda faaliyetlerinde müvekkilinin markasının tanınırlığından yararlandığı konusunda, … numaralı “…” ibareli marka başvurusuna ilişkin bilirkişi raporunda değerlendirme olmadığı, raporun 8.sayfasının 2. maddesinde “ dosyada mübrez belgelerden davalı –karşı davacı …’ın … ibaresini kuyumculuk işlemlerinde kullanmak üzere marka olarak tescilinin … no’lu (hizmet-ticari) marka tescil belgesi ile sağlandığı, davalı karşı davacının “…” ibaresini … no ile marka tescilinde, markanın 35,36,38. sınıf emtiada kullanılmak üzere (büro,reklam, ticari ve sınai ürünler…) olmak üzere hizmet sektöründe tescil edilmiş olduğu belirlidir”. denilmekle söz konusu 3 sınıfla ilgili TPE nezdinde geçerli marka tescilinin mevcut olduğu ifade edilmekle tespitlerin çelişkili olduğu belirtilmiştir. İtirazlar üzerine alınan ek raporda; 556 Sayılı KHK’nin 14. maddesinde tescil tarihinden itibaren 5 yıl süre ile haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya kullanımına 5 yıl süre ile ara vermesi halinde marka iptal edileceği, davalı karşı davacının … nolu “…” markasının 35,36,38.sınıflarda tescilli olduğu, davalı-karşı davacının 1992 yılından itibaren “…” ibaresini kesintisiz olarak kullanmaya devam ettiği, davacının 1989-2003 yılları arasında “…” ibaresini kullanmadığı, davacının 1989 yılında İKO nezdinde kullanmış olduğu “… ” ibaresi işletme adı olup, markasal kullanım olmadığı, davacının “…” ibaresini unvan olarak kullanımına 14 yıl ara verdiği, davalının “..” markasını 2003 yılında … tescil numarası ile tescil ettirdiği, davalının ise 1992 tarihinden itibaren “…” ibaresini kesintisiz olarak kullandığı dikkate alındığında davacının “…” ibaresini eskiye dayalı kullanım iddiasının kabul görmemesi mahkemenin takdirinde olduğu, …. numaralı “…” ibareli marka başvurusunun, başvuru düzeyinde olması, tescilli bir marka olmaması sebebiyle iptalinin istenemeyeceği kanaatine varılmıştır tespitinin yapıldığı görülmüştür.Bilirkişi kök ve ek raporlarında çelişkili ifadelerin bulunmadığı, eksik olduğunu iddia ettiği tüm hususlarda beyanda bulunulduğu tespit edilmiş olup, HMK 282. maddesindeki “Hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir” düzenlemesi ve mahkemenin takdirine bırakılan davacının “…” ibaresini eskiye dayalı kullanım iddiasının hukuki nitelikte olması sebebiyle değerledirmesinin HMK 266/son cümlesi uyarınca mahkeme hakimine ait olduğu nazara alındığında, raporların çelişkili olduğu, itirazlarının nazara alınmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 4-Davalı-karşı davacı tarafın talebi; sahibi olduğu “…” ibaresini ticaret unvanında ve logosunda kullanmak suretiyle (1) tescilli ticaret unvanına ve marka hakkına tecavüz ettiğinden, tecavüzün durdurulmasına ve menine, davacı-karşı davalı (2) şirketin ticaret ünvanında yer alan “…” ibaresinin ticaret sicilinden terkinine, davacı-karşı davalının unvan ve markayı tanıtım ve (3)kullanım vasıtalarının yasaklanmasına, (4) hükmün ilanına karar verilmesine ilişkindir. Mahkemece; Buna karşın, bir işletmenin ticaret ünvanını markasal olmayan şekilde kullanması marka hakkına tecavüz oluşturmaz. Kullanımın markasal değil unvan kullanımı olarak kabulü için ticaret ünvanının sicilde yazılı olduğu şekilde kullanılması ve unvanındaki çekirdek unsurun farklı renkte, büyük puntolarla veya öne çıkarılarak kullanılmamış olması gerekir. Tarafların kuyumculuk olarak aynı işle iştigal ettikleri davacının ticaret ünvanını davalının marka olarak aynı ibareyi (…) kullandıkları açıktır. Davacı ticaret ünvanında … ibaresinin harfleri aralarında nokta işaretli olması benzerliği ortadan kaldırmamaktadır. Buna göre davacı k. davalının TK m. 54 v.d’nde yer alan haksız rekabet hükümleri ile korunması gerekir. Davacının 1989 yılında İKO nezdinde kullanmış olduğu “…” ibaresi işletme adı olup marka olarak kullanım değildir.(1)… davacının tescilli ticaret unvanını kullandığı, bu nedenle davalı yanın marka hakkına herhangi bir tecavüzünün bulunmadığı, açılan karşı davada da davalı … şirketinin (2-3)davalı yanın marka hakkına ve ticaret unvanına tecavüz ettiğine dair herhangi bir delil bulunmadığından açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur. Karşı davada 1-Davacı … tarafından Davalı … LTD Şirketi aleyhine açılan marka hakkına ve ticaret ünvanına tecavüzün durdurulmasına menine(1-2) ticaret ünvanının terkinin talepli davanın reddine,(3) hüküm tesis etmiştir.Bilirkişi raporunda oluşa uygun olarak, davalı- karşı davacının mevcut kullanımının, İKO sicilinde kayıtlı ticaret unvanı olduğu, markasal kullanım olmadığı tespit edildiğinden, mahkemece de oluşa uygun rapor doğrultusunda markasal kullanım olmadığı tespit edilerek, davacının marka hakkına tecavüz oluşmadığı belirtilerek tüm talepleri yönünden hüküm kurulduğundan, karşı davada yer alan ilan talebi 1-2 ve 3 numaralı talebin kabulü halinde mümkün olabileceğinden ve ilk üç talep reddedildiğinden, davalı-karşı davacının istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. 5-Dosyaya …’in “…” ibaresi ile İstanbul Kuyumcular Odasına 28.12.1989 tarihinde kaydolduğuna ilişkin odanın 22.12.2015 tarihli Oda kayıt Belgesi sunulmuştur. …’in “…” olarak mükellefiyet kaydı talebi 20.02.1995 günlü olup, kuyumcu işçiliği işi ile iştigal etmeye başlayacağını … Vergi Dairesi’ne 16.04.1903 tarihinde bildirmiş, mezkur işle ilgili kira kontratı 01.02.1995 tarihlidir. …’in “…” ibareli, 14, 35. 40. sınıflarda … no’lu marka başvurusu 01.05.2002 tarihlidir. … Ltd. Şti’nin İstanbul …’ne üyeliği 15.07.2003 tarihli, Gümrük Beyannamesi 18.08.2003, 12.11.2005 kıymetli taş ekspertiz raporu 24.03.2006 tarihli olup davacı şirketin 07.12.2006 tarihinden itibaren 2014 yılına kadarki faturaları dosyaya sunulmuş Fatih adresinde işyeri açma ve çalışma ruhsatı 20.01.2013 bitiş tarihlidir. “… Ltd. Şti, 14.07.2003 tarihinde tescil ile İstanbul Ticaret Odasına kaydolunmuştur. Şirketin faaliyet konusu altın v.s asıl metaller ile elmas, pırlanta v.d. kiymetli taşların, ziynet eşyalarının imalatı, ticareti v.d.” dır. Şirket ortakları …ve …’dır. 2003 yılına ait ibraz edilen, SSK numara alma belgesi, işyeri tescil belgesi, tebliğ zarfı, Maliye Yoklama fişi, 2003 yılı Aralık ayında yaptırılan 2004 yılı defter tasdikleri ve ilk faaliyete başlanıldığı 31/07/2003 tarihinden itibaren satış faturaları ile alış ve masraf faturaları üzerlerinde “…, Limited Şirketi” ibareleri bulunmaktadır. Davacı- karşı davalı şirketin ortaklarından …’na … olarak 1989 yılında kayıt olduğu, … Ltd Ş’nin 14/07/2003 tarihinde İTO’na, altın, asıl metaller ve elmas, pırlanta, kıymetli taşlar, ziynet eşyaları ticareti vasfı ile tescil edildiği, davalı- karşı davacı … Ort. İşletmesi’nin “kuyumculuk” altın işletme faaliyeti ile 01/01/1992 tarihinde kurulduğu, Kuyumcular Odası’na 15/03/1995 tarihinde kayıt olduğu, İTO Faaliyet Belgelerine göre …’ın kuyumculuk meslek grubunda 28.10.2009 tarihinde işe başladığı, … Mücevherat ve Saat … unvanının 09/11/2009 tarih 7434 sayılı Tic. Sic. Gazetesinde ilan edildiği tespit edilmiştir. Davalı-karşı davacının … tescil numaralı markası; büro, reklam, ticari ve sınai ürünler için eksperlik, sigorta, bankacılık, haberleşme, sigorta hizmetlerini kapsayan 35,36 ve 38. sınıfta tescilli olmasına rağmen, davacı – karşı davalı … ibaresini kuyumculuk sektöründe tescilli ticaret unvanında kullandığı tespit edildiğinden, davalı- karşı davacının … tescil numaralı markasına tecavüz olabilmesi için davacı-karşı davalının kullanımının … marka ile aynı sınıftaki mal ve hizmetlere ilişkin olması yada, farklı mal ve hizmet sınıfında tescilli olmakla birlikte markanın tanınmış marka olması gerekir. … tescil numaralı markanın tanınmış marka olduğu iddia ve ispat edilmediği, davacı-karşı davalının kullanımı markanın tescilli olduğu sınıfta olmadığı gibi, davalı-karşı davacı tarafın adına tescilli markasının olması tek başına markaya tecavüz olarak nitelendirilemeyeceğinden, marka hakkına tecavüz için markasal kullanım gerektiğinden, dosyaya sunulan belgeler ve oluşa uygun bilirkişi raporu ile davacı-karşı davalının İKO’da 1989 yılındaki kaydında “…” unvanını kullandığı, şirketin tescili sırasında da aynı ismi aldığı ve kullanımının markasal olmadığı tespit edildiğinden, davalı-karşı davacı vekilinin … tescil numaralı marka yönünden de istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Yargıtay HGK’nun 2021/11-456 esas 2021/776 karar sayılı kararında; “Sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesi ticaret unvanları yönünden açılacak davalarda da söz konusudur. Aynı veya benzer bir ticari ad ve işaretin başka bir kişi tarafından ticaret unvanında kullanılması hâlinde önceki hak sahibinin dava açarak bu unvanın terkinini veya değiştirilmesini talep etmesi mümkündür. Ancak bu hakkın kullanılması imkânının önceki hak sahibine sınırlandırılmaksızın tanınması bazı hâllerde haksız sonuçlar doğurabilmektedir. Zira iyi niyetli olarak ticaret unvanını tescil ettirmiş ve kullanmaya başlamış olan tacirin, para ve emek sarf ederek bu unvan altında yatırımlar yapması, ancak önceki hak sahibinin bu durumdan haberdar olmasına rağmen uzun süre sessiz kaldıktan sonra dava açması “dava hakkının kötüye kullanılması” olarak nitelendirilmelidir. Keza sonraki ticaret unvanının bilinmesi veya devam eden tecavüze karşı uzun süre sessiz kalındıktan sonra dava açılması, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilecektir. Ticari ad ve işaretin sahibi, haklı bir sebep olmaksızın hakkını uzun süre kullanmayarak bundan sonra da kullanmayacağı yönünde bir kanaat oluşturmuşsa artık bu hakkını kullanamaması gerekir. Bu nedenle önceki hak sahibinin, TMK’nin 2. maddesi gereğince belli bir davranışta bulunması gerekirken sessiz kalması sonucu, ticaret unvanını daha sonra iyi niyetli olarak tescil ettiren kişiye karşı dava açma hakkını veya devam eden eylemli kullanımını men etme hakkını kaybettiği kabul edilmelidir (Yasaman, Hamdi/ Yusufoğlu, Fülürya: Marka Hukuku, İstanbul, 2004, s. 856). Uzun süre sessiz kalma nedeniyle dava açılamayacağı yönündeki savunma bir def’î olmayıp itirazdır. Zira sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin dayanağı TMK’nın 2. maddesi olduğuna göre, dava açılması açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve bu durum dava dosyasından ortaya konulabiliyorsa, sessiz kalma yoluyla hak kaybı bir itiraz olarak kabul edilip hâkim tarafından re’sen dikkate alınmalıdır. TMK’nin 2/2. maddesi gereğince bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” tespiti yapılmış olup, davacı ve davalı aynı sektördedir. Her iki tarafta tacir olduğundan TTK 18/2 maddesi gereği basiretli tacir olarak davalı- karşı davacının, davacı- karşı davalının ticaret unvanından haberdar olmadığını iddia edemez. Davacı- karşı davalı 2003 yılından itibaren … ismini kullandığı halde dava tarihine kadar dava açmamak suretiyle sessiz kalmakla, dava açma hakkını kaybettiğinden, ticaret unvanından silinmesi gerektiğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, Davalı- karşı davacı vekilinin istinaf taleplerinin HMK 353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 26/10/2017 tarih ve 2017/263 E. 2017/282 K. Sayılı kararına karşı davalı- karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar kanunu gereğince, asıl dava yönünden alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davalı- karşı davacı tarafından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL ile karşı dava yönünden alınması gereken, 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davalı- karşı davacı tarafından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL olmak üzere toplam 89,60 TL harcın davalı- karşı davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı- karşı davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 17/02/2022