Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/756 E. 2022/110 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/756 Esas
KARAR NO: 2022/110
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/11/2017
NUMARASI: 2015/1034 E. – 2017/880 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesini özetle; Davacı müvekkili ile davalı arasında adi şekilde ”Geçit Hakkı Tesisi Taahhüdü Sözleşmesi” düzenlendiğini, işbu sözleşmeye karşılık davalı yana müvekkilinin keşidecisi olduğu ”19.04.2011 keşide tarihli 09.04.2013 vadeli 30.000,00 TL meblağlı bono” verildiğini, ancak davalı yanın teminat olarak verilen senedi İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyada icra takibine konu yaptığını ayrıca davacı müvekkilin adına yapılan satıştan taşınmaz aleyhine geçit hakkı tesis edilmesini bu sebeple Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/511 Esas sayılı dosyada dava açıldığını, müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitine, teminat senedi niteliğinde bulunduğunu, söz konusu takip sebebiyle takibin durmadığını, icra dosyasına yapılan haciz ve tahsil edilen tutarlar konusunda davanın istirdat davasına ‘dönüşerek’ haksız tahsil tutarların iadesine karar verilmesini talep ettiğini, müvekkili tarafından haciz ile cebri icra baskısından dolayı ödenmiş/maaşından kesilmiş ve halen de kesilen tutarların ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müvekkiline iadesini, telafisi güç ve imkansız zararların önüne geçmek müvekkilin maddi ve manevi olarak zarara uğramasının önüne geçmek maksadıyla İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı takibin ihtiyati tedbir yolu ile teminatsız durdurulmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesini özetle; İstanbul … İcra Müdürlüğü … E sayılı dosyası ile borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığını, süresinde itiraz olmaksızın takibin kesinleştiğini, davacı takip konusu senedin teminat senedi olduğunu ileri sürmek suretiyle iş bu davayı kötüniyetli açtığını, davacı ile 19.04.2011 düzenleme tarihli ve 19.04.2013 vadeli senet imzalanmış olup davacı tarafından imza itirazında bulunulmadığını, davacı takip konusu senetteki imzayı kabul ettiğini, davacı ile 21.04.2011 tarihinde geçit hakkı taahhüdüne ilişkin adi sözleşme imzalanmış ve davacı kötü niyetle sözleşme konusu taşınmazı üçüncü kişiye devrettiğini, sözleşmeye aykırı davranışı ile zarara uğramasına sebebiyet veren davacı ile bu durumun yargılaması İstanbul Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/511 E. Sayılı dosyası ile görüldüğünü, davacı iddiaları doğrultusunda kötü niyet tazminatı ve takibin iptalini talep etme yetkisini haiz olmadığını, davacının mahkemeniz huzurunda görülmekte olan dava hakkında kötüniyet tazminatını talep etmesi dahi kötü niyetli tutumunu ortaya koyduğunu, bu sebepler ile sözleşmesel edimlerini yerine getirmeyerek ve kötü niyetle ikame ettiği davalarla alacağının tahsil sürecini geciktirerek zarara uğramasına sebep olan başlatmış olduğu icra takibine kötü niyetli ve haksız olarak itizarda bulunan davalının davasının reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Uyuşmazlık davacının bu senetten dolayı davalıya borçlu olup olmadığı, senedin teminat senedi olmasının ve senet arkasındaki yazımın senedin sıhhatine etkisi olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/20013, Karar No: 2017/6110 ve 21/09/2017 tarihli kararında “dava konusu senedin teminat senedi olduğunun tarafların karşılıklı beyanları ile sabit olduğuna göre neyin teminatı olduğu hususu açıklattırılarak teminat fonksiyonunun devam edip etmediği ve teminat altına alınan borç varsa bunun miktarı araştırılıp, tespit edilerek senedin hangi miktar bakımından takip edilebileceği hususları net bir şekilde belirlenip, deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken” şeklinde misalen yapılacak araştırma bakımından; olayımız açısından da senedin teminat senedi olarak verildiği konusunda uyuşmazlık olmamakla beraber teminat fonksiyonu bakımından söz konusu uyuşmazlık dava konusu edilmekle ve dava yoluyla geçit hakkı kurulması söz konusu olmakla artık senedin teminat fonksiyonu kalmamıştır. Burada önemli olan davalının zararı olup olmadığı ve bunun ispat durumudur. ( Misal; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/12459 ,Karar No: 2017/2521 sayılı kararında “Dava, bonoya dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece dava konusu senedin teminat senedi olup, taraflar arasında akdedilen franchise sözleşmesi dışında herhangi bir ticari ilişki kapsamında verildiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, senedin teminat senedi olması işbu senetten dolayı borçlu olunmadığını göstermeyeceğinden, teminat senedinin aradaki franchise sözleşmesi sebebiyle verildiğinin sabit olması karşısında, davalının zararını kanıtlayarak zararını teminat bonosundan tahsil imkanı bulunduğu gözetilerek, aralarındaki sözleşmeden kaynaklanan zararın tazmini için açılan diğer dava dosyası da celp edilerek, teminatı paraya çevirme şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi…” görüşüne yer verilmiştir.) Senet arkasına teminat senedi olduğu ve yol ayrıldığında senedin hükümsüz kalacağı yazılmakla senedin kayıtsız şartsız borç ikrarı içerme özelliği ortadan kalkmıştır. Bir hukuki işlem hangi şekil şartına bağlanmış ise, kural olarak onun yapılmasını vadeden bir sözleşme de aynı şekil şartına tabi olmalıdır. Geçit hakkı tapuda taraflar huzurunda yapılan bir işlemdir. Tarafların kendi aralarında adi yazılı bir sözleşme ile tapu kayıtlarında değişiklik oluşturacak şekilde işlem yapmaları mümkün değildir. Bu sebeple zaten resmi şekil yolu ile veya taraflarca anlaşma olmaması halinde dava yoluyla tesis edilecek bir hak için zaten dava yoluna gidildiğinden bahisle davalı tarafından zarara uğradığı iddiasında bulunulması hukuken dinlenebilir bir talep olmamaktadır. Bu sebeple davalı tarafından teminat senedi olduğunu yani bedelsiz olduğunu bildiği senet için takip yapılması haklı bulunmamıştır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/17440, Karar No: 2016/8757 sayılı ilamında “bonoların hepsinin arka yüzüne “… Ada … Parsel teminat olarak verildiği” ibaresininde yazılmak suretiyle senetlerin teminat senedi olduklarının açıkça belirtildiği, belirtilen ibare sebebiyle söz konusu senetlerin kayıtsız şartsız borç ikrarını içermedikleri dolayısıyla senet metninden anlaşılan bu durum karşısında senetleri ciro yoluyla devralıp, takibe koyan diğer davalı …’na karşı da teminat sebebiyle bedelsizlik def’inin ileri sürülmesinin hukuken mümkün olduğu” belirtilen içtihat doğrultusunda senedin teminat sebebiyle bedelsiz olduğunun herkese karşı ileri sürülmesi mümkündür. Senedin bedelsiz, taahhüt edilen işlemin şekil şartları itibariyle geçersiz olması, davalının zararının ispat edilememesi sebebiyle davanın kabulüne, senedin bedelsiz olduğu bilindiği halde takibe konu edilmesi sebebiyle de davacı lehine kötü niyet tazminatına, istirdat talebinde bulunmuş ise de ne kadarlık bir miktarın tahsil edildiği belirtilmediğinden bu bakımından fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir. (Misal olarak bkz; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/18304, Karar No: 2016/9788 ve 31/05/2016 tarihli kararı)” şeklinde karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/511 E. sayılı dosyayı celp edip incelenerek müvekkilin bir zararının olup olmadığını incelemesi veyahut da söz konusu dava dosyasının bekletici mesele yapması gerekirken, davanın esastan kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin gerekçesinde; “…senedin teminat senedi olarak verildiği konusunda uyuşmazlık olmamakla beraber teminat fonksiyonu bakımından söz konusu uyuşmazlık dava konusu edilmekle ve dava yoluyla geçit hakkı kurulması söz konusu olmakla artık senedin teminat fonksiyonu kalmamıştır. Burada önemli olan davalının zararı olup olmadığı ve bunun ispat durumudur…” yazılmasına rağmen, gerekçesine uygun bir inceleme yapılmadan müvekkilin bir zararının söz konusu olup olmadığını araştırılmadan davayı kabul ettiğini, mahkeme etkin ve yeterli bir araştırma ve inceleme yapmış olması ve Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/511 E. sayılı dosyayı incelemiş olması halinde, müvekkilin 108.456,00 TL geçit bedeli, 32.608,82 TL tarlayı ekip biçmeme zararı olmak üzere toplam 141.064,82 TL zararı olduğunu tespit edeceğini, bu yönüyle eksik ve yanılgılı bir gerekçe ile davanın kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, -Taraflar arasında düzenlenen taahhüdün tapu alım-satımına veya devrine ilişkin olmadığını, davalının bedelini almadan davacı yana devir ettiği geçit hakkının işlenmemesinden kaynaklanacak ve doğacak zarar ve ziyanın teminine ilişkin bir taahhüt olduğunu, herhangi bir şekil şartına tabi bir hukuki işlem olmadığını, -Davacının taşınmazı 3. kişiye devir etmesi sebebiyle, davalının geçit hakkını 3. kişiye karşı kullanması gerekeceğini, 3. kişinin de taraflar arasında yapılan mezkur sözleşme ile bağlı olmadığından yeni malik 3. kişinin Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/511 E. dosyasında belirlenen 108.456 TL geçit hakkı bedelini ödemekle yükümlü olduğunu, davacının taahhüdünü yerine getirmeden yeri 3. kişiye devretmesi sebebiyle müvekkilinin zararı doğduğunu tüm sebeplerle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Somut olayda; “tapulu taşınmazlar arasında tarafların anlaşması ile kurulacak geçit irtifak hakkı sözleşmesinin haricen yapılması durumunda yapılan sözleşmenin geçerli olup olmayacağı” ve buna bağlı olarak verilen teminat senedinin geçerli kabul edilip edilemeyeceği hususu uyuşmazlık konusudur. İrtifak hakları, sahibine konusu olan eşyayı doğrudan doğruya kullanma veya ondan yararlanma yetkisi veren, malikine de bir çekinme borcu yükleyen, sınırlı bir hâkimiyet hakkıdır. Bazı irtifak hakları, sahibine eşyadan tam yararlanma hakkı (intifa hakkı) verdiği halde, bazı irtifak haklarında sahibinin eşyadan sadece sınırlı yararlanma hakkı bulunur (oturma, kaynak, geçit irtifakı). Ancak, Türk Medeni Kanununun 781. maddesi hükmüne göre, irtifak hakkı daima bir sözleşmeyle yapılır ve irtifak hakkının kurulmasına ilişkin yapılacak bu sözleşmede geçerli olması resmi biçim koşuluna bağlıdır. Bu ilkelerin ışığında somut olaya baktığımızda davalının mutlak geçit ihtiyacı içinde olduğu, adi yazılı sözleşmeye dayanarak sözleşmede belirtilen yerden geçit hakkı kurulmasını istediği, ancak sözleşme edimi yerine getirilmeden, taşınmazın davacı tarafça dava dışı 3. Kişiye satıldığı, ilk geçit hakkı sözleşmesi yapılırken davacı tarafça satın alınan taşınmazın davalıdan satın alındığı, satın alınırken geçit hakkına yönelik teminat senedi verilerek, sözleşmede de zararın karşılanacağının beyan edildiği anlaşılmaktadır. Davacının ve davalının dayanmış olduğu sözleşme bir geçit irtifak hakkı tesisine ilişkindir. Ancak bu sözleşme kanun aradığı resmi şekil şartına uyularak yapılmamış olduğundan geçerli değildir. Yasa hükümlerinin öngördüğü biçimde yapılmayan sözleşmeler hukuken geçersizdir; burada öngörülen şekil, sözleşmenin geçerlilik koşulu olup, kamu düzenine ilişkindir. Bu sebepledir ki, gerek mahkemece gerekse Yargıtay’ca doğrudan göz önünde tutulur (Yargıtay H.G.K.’nun 5.12.2001 gün ve 2001/13-1021 E., 2001/1101 K.; H.G.K.’nun 16.4.2008 gün ve 2008/8-324 E., 2008/328 K.; H.G.K.’nun 27.5.2009 gün ve 2009/1-181 E., 2009/220 K.; H.G.K.’nun 16.6.2010 gün ve 2010/14-290 E., 2010/328 K. tapulu taşınmazların satışına ilişkin sözleşmeler resmi biçimde yapılmadıkça geçersizdir. ( TMK m.706, BK m.213, Tapu Kanunu m.26 ve Noterlik Kanunu m.60). Geçersiz sözleşmeye dayalı olarak elde edilen kazanımlar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri istenebilir. Yine 10.07.1940 tarih ve 1939/2 E., 1940/77 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, harici satışın hüküm ifade etmemesi halinde taraflar, satışın kanıtlanması durumunda verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca isteyebilirler. Taşınmazın güncel karşılığı talep edilemez (07.06.1939 tarih ve 1936/31 E., 1939/47 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı). Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin malvarlığından diğerinin malvarlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır ve bu ilke; haklı bir sebep olmaksızın başkasının malvarlığından istifade ederek kendi malvarlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirme yükümlülüğü altında bulunduğunu ifade eder. Yine 8.HD’nin 2010/630 esas, 2010/3036 karar sayılı içtihatında belirtildiği gibi; harici satışın hüküm ifade etmemesi halinde taraflar, satışın kanıtlanması durumunda verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebilirler. Dava konusu somut olayda; Her ne kadar geçit irtifakına ilişkin sözleşme geçersiz ise de, davacı teminat senedi ile geçit irtifakı tesis edeceğini ve geçit irtifakı tesis edilmediği takdirde zararı karşılayacağını taahhüt etmiş olmakla ve sonrasında geçit irtifakına dayanılarak yapılan satış sebebiyle geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin malvarlığından diğerinin malvarlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet ilkesi de gözetilerek ve davacının sebepsiz zenginleştiği kabul edilerek, davalının zararını sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca isteyebileceği kabul edilmelidir. Buna göre davalının zararının tespitinin yapılarak gerekir ise Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/511 E. Sayılı dosya sonucu bekletici mesele yapılarak veya sonuçlanmış ise sonucuna göre karar verilerek senet sebepli alacağı var ise buna göre hüküm kurulması gerekir iken eksik inceleme yapıldığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince eksikliklerin tamamlanması amacıyla kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/11/2017 tarih, 2015/1034 E. 2017/880 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 508,50 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 20/01/2022