Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/752 E. 2022/217 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/752
KARAR NO: 2022/217
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 28/11/2017
NUMARASI: 2017/517 E. 2017/382 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’in 1990 yılında ticari faaliyetlerine başlayan … Grubu bünyesindeki firmalara 2006 yılında katıldığını, bayan ve çocuk çorapları, seamless (dikişsiz ürün teknolojisi) ürün grupları ve saten, tül, pamuklu gecelikler, pijamalar, moda ve pamuk iç giyim, safyün ve termal ürünler gibi çok çeşitli ürün üretimi yaptığını, davalının, müvekkili tarafından yaratmak için yoğun maddi ve manevi emek sarf edilen “…” ibareli markası ile iltibas teşkil eden, “…” markası için tescil almasının ve müvekkili firma ürünleri ile iltibas teşkil eden ürünleri ticari faaliyetlerinde kullanmasının, müvekkilinin zarara uğramasına yol açtığını, bu nedenlerle davalının TPE Markalar Dairesi Başkanlığı nezdinde tescilli … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı firmanın “…” kelimesini basit bir ek olarak değerlendirdiğini ve sahibi olduğu “…” markasının “…” markasıyla aynı olduğunu iddia ettiğini, müvekkilinin markasının “…” olmadığını, tek kelimeden oluşan “…” olduğunu, dolayısıyla markanın okunmasının, algısının ve tek başına ifadesinin tamamen farklı olduğunu, dava dilekçesinde markalar arasındaki ilişkilendirme ihtimalinden bahsedildiğini, ancak hiçbir okuma şekli ile aynı fonetik sonuca ulaşılmadığını, 9 adet dükkanda faaliyet gösterdiğini, unvanıyla uygun olarak dava konusu markayı almak için başvuru yaptığını, askı ve itiraz süreleri sonunda markanın sahibi olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talepli olduğu, Davacının TPE nezdinde tescilli … başvuru numaralı “…” ibareli Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in 35. Sınıfında tescilli, … başvuru numaralı “…” ibareli Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in 25. Sınıfında tescilli, … başvuru numaralı “…” ibaresi Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in 25. Sınıfında tescilli, … başvuru numaralı “…” ibareli Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in 05 I 06 I 08 I 16 / 22 I 33 / 34 / 36 I 37 / 38 / 39 I 40 I 42 I 43 I 44 I 45 Sınıflarında tescilli markaların da dahil olduğu 19 adet markasının bulunduğu, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6. Maddesinde TPE nezdinde yapılacak başvurulara ilişkin nispi red sebeplerinin sayıldığını, birinci fıkrasında; “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafindan ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa … ” düzenlemesine yer verildiği, bu maddede sayılan sebeplerin, madde 25 gereğince mahkeme tarafından hükümsüzlük kararı verilecek hallerden olduğu, Davalı adına tescilli “…” markası davacı adına tescilli “…” markası ile aynı marka olduğu, davalının ayrıca “…” markası ile aynı tarihte yani 31.08.2015 tarihinde … başvuru numarasıyla “…” ibareli markanın da tescili için başvurduğu, her ne kadar reddedilmiş olsa da, bu husus davalının asıl maksadının bu markaların tescili ile tüketici nezdinde kendi ürünlerinin “…” markalı müvekkilin ürünleri ile benzer kalitede olduğu konusunda bir intiba uyandırmak olduğu, davalının TPE nezdinde yaptığı başvuruların tamamının “…” ibaresi içerdiği, bu husus da davalının kötüniyetini ortaya koyduğu, Davalı adına tescilli “…” markası davacı adına tescilli “…” markası aynı mal ve hizmetleri kapsadığı, davacıya ait ürünler ile davalı ürünleri arasında ortalama tüketiciler bakımından iltibas tehlikesi olduğu, “…” markasının “…” ‘nin seri markası olduğu veyahut bizzat aynı marka olduğu şeklinde bir intiba uyandırabilecek kadar görsel, işitsel ve anlamsal yakınlık içerisinde olduğu, davalı markasının davacı markası ile iltibas oluşturduğu ve karıştırma tehlikesi yarattığı gözönüne alınarak markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1. Müvekkilinin markasının … olarak 2 kelimeden oluşmadığını, tek kelimeden oluşarı … olduğunu, … notalarının okunuşunun, petrol, monitör, ambülans, center gibi uluslararası bir kelime olmadığını, … markasının uluslararası bir algısının olmamasının … markasında benzer kelimenin öne çıkmasını engellediğini, markanın okunuşu, algısı ve tek başına ifadesinin tamamen farklı olduğu halde, mahkemenin bu hususu göz önüne almadan, … kelimesini basit bir ek olarak görüp, bu yönde karar verdiğinden hukuka aykırı olduğunu, 2. Her iki markanın logolarının birbirinden farklı olduğunu, benzer hiçbir yönü bulunmadığını, logolarda davacın markasının “…” ile birlikte kullanıldığını ve notaları çağrıştırdığının açıkça belli edildiğini, müvekkilinin logosunda ise izah edilenden farklı bir kullanım bulunmadığını, bu kullanımından da markanın 2 heceye bölünerek davacınınkine benzer bir algı oluşturmadığının tartışmasız olduğunu, 3. Hakimin gerekçeli kararda; davacının dilekçesindeki beyanlarının birebir aynısını kopyalayıp gerekçe kısmına yapıştırdığını, hakimin davacının beyanlarının aynısını gerekçe olarak göstermesinin tarafsızlığına gölge düşürdüğünü ve adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil ettiğini, İlk derece hakiminin kendi mahkemesi olan İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/146 esas sayısı ile görülecek ve ön İnceleme duruşması dahi yapılmamış olan … markası ile ilgili görüşünü de bu gerekçede kullanarak ihsası reyde bulunduğunu, kararının objektifliği tartışmalı olduğundan kararın kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı vekilinin talebi; davalının TPE’nde tescilli bulunan … başvuru numaralı “…” ibareli markanın, müvekkiline ait … başvuru numaralı “…” ibareli, … başvuru numaralı “…” ibareli, … başvuru numaralı “…” ibareli ve … başvuru numaralı “…” ibareli markalar ile aynı olduğunu, aynı mal ve hizmet sınıfında faaliyet göstermeleri nedeniyle iltibas yarattığını, tescilin kötü niyetli olduğundan, hükümsüzlüğüne karar verilmesine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup karar yukarıdaki sebeplerle davalı tarafça istinaf edilmiştir. Davalı vekilinin istinaf incelemesi yönünden; 1. Mahkemece; Davalı adına tescilli “…” markası davacı adına tescilli “…” markası ile aynı markadır. Çünkü; Davalının davaya konu markası aslen iki kelimeden oluşmaktadır. İlk kelime İngilizce hat/satır/çizgi manasına gelen basit bir sözcük olan “…” sözcüğüdür. Devamında davalı tarafından eklenen ibare ise müvekkilin bizzat kendi markası olan “…” ibaresidir. Davalı ayrıca “…” markası ile aynı tarihte yani 31.08.2015 tarihinde … başvuru numarasıyla “…” ibareli markanın da tescili için TPE nezdinde başvuru yapmıştır. “…” ibareli marka başvurusu, her ne kadar reddedilmiş olsa da, bu husus davalının asıl maksadının bu markaların tescili ile tüketici nezdinde kendi ürünlerinin “…” markalı müvekkilin ürünleri ile benzer kalitede olduğu konusunda bir intiba uyandırmak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. şeklinde gerekçe oluşturmuştur. İltibasın varlığı hakimin genel hukuk bilgisi ile çözülebilecek hususlardandır. (Yargıtay HGK’nun 08/06/2016 tarihli 2014/11-696 esas ve 2016/778 karar sayılı kararı) Davacının markaları; “…” “…” ve “…”, davalının markası “…” ibaresidir. Davalı vekili müvekkilinin markasının “…” olduğu, mahkeme hakimince iki ayrı kelime olarak yorumlandığı iddia edilmiş ve mahkemece de iki ayrı kelime olduğu yönünde yorum yapılmış ise de; davacı ve davalı tarafın markaları aynı mal ve hizmet sınıfında kayıtlı olup, her iki tarafın markasında da esas unsurun “…” olduğu, dosya kapsamındaki görsellerde; davalı markasının da, davacı markası gibi oval şekil içinde yer aldığı görülmektedir. Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere; karıştırılma (iltibas) tehlikesi hukuki bir kavram olup, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin ayrı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleri, bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı yada benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir. Her iki markada da “…” ibaresinin esas unsur olması, davalı markasının da, davacı markası gibi oval şekil içinde yer alması, sundukları mal ve hizmetlerin aynı olması, nazara alındığında; davalı markasının “…” şeklinde tek kelime olarak yazılması markaya ayırt edici özellik katmamaktadır. Ortalama tüketici iki markanın sahibinin aynı olduğunu, yada davalı markasının davacıya ait “…” markasının alt markası olduğunu veya grup şirket olduklarını düşüneceğinden, davalının “…” markasının davacıya ait markalara iltibas yaratacağı açık olduğundan, mahkemece davalı markasının iki kelimeden oluştuğu, “…” kelimesinin hat, çizgi anlamını taşıdığına ilişkin değerlendirmesi sonuca etkili olmadığından, istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2. Davacının “…” markası oval geometrik şekil içinde beyaz zemin üzerine mor ve kırmızı renk ile “…” şeklinde, davalı markası yine oval geometrik şekil içinde pembe zeminde üstte davacı markası ile aynı tondaki mor renkli “…” ortada sıklamen renkle “…” altında daha küçük olarak mavi renkli “… ” ibaresinden oluşmaktadır. Davalı tarafın çok sayıda renk ve şekil seçeneği varken, davacı markası ile aynı renk ve şekli seçmesi, davacı markasının esas unsurunu oluşturan … kelimesini ortada ve daha büyük harflerle yazması nazara alındığında, ortalama tüketici nezdinde, seri marka izlenimi uyandırmaktadır. Davalı markasında …’nın kullanılmaması, diğer benzerlikler sebebiyle her iki markanın farklı olduğu algısı yaratmadığından, davalı vekilinin markaların benzer olmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 3. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Hukuki dinlenilme” başlıklı 27. maddesi nazara alındığında davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir (HMK 27). Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir (Anayasa 36/1). AİHS’nin adil yargılanma hakkı ile ilgili 6. maddesine göre ise taraflar; davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini, davaya ilişkin savunmaları için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma, kendini savunma, avukat yardımından yararlanmayı isteme hakkına sahiptir. Mahkemenin gerekçeli kararının 5 ve 6. paragraflarında davacı vekilinin dava dilekçesindeki 3. numaralı bent altında yazdığı beyanları aynen içermekte ise de; 7, 8 ve 9. paragraflarında mahkeme verdiği karara ulaşma gerekçelerini açıklamıştır. Mahkemece; taraflara usulüne uygun tebligatlar yapılarak iddia ve savunmalarını, dayandıkları delileri sunmaları sağlanmış, tüm deliller toplanmış, HMK’daki yargılama usulüne uyulmuştur. Görülmekte olan dosya yönünden, mahkemece yapılan tespit ile 7,8 ve 9. paragraflardaki açıklama doğrultusunda ulaşılan sonuç dosya kapsamına uygundur. Dairemizce incelemesi yapılan dosya İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/517 Esas ve 2017/382 Karar sayılı kararı olup, İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/146 esas sayısı ile görülecek olan … markası ile ilgili görüşünü de bu gerekçede kullanarak ihsası reyde bulunduğuna ilişkin iddianın İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/146 esas sayılı dosyasında değerlendirilmesi gerektiği gibi, hakimin objektifliğini kaybettiğine ilişkin iddia HMK 36 ve devamı maddelerinde düzenlenen hakimin çekinmesi veya reddi müessesi olup, ayrı usule tabidir. Davacı vekili tarafından bu maddelerde belirtilen usule göre verilmiş dilekçe bulunmadığından, bu dosya yönünden mahkemece yapılan tespit ve ulaşılan sonuç dosya kapsamına uygun olduğundan davalı vekilinin son istinaf sebebinin de reddine karar vermek gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/11/2017 tarih ve 2017/517 E. 2017/382 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 17/02/2022