Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/749 E. 2022/480 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/749
KARAR NO: 2022/480
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 28/12/2017
NUMARASI: 2016/90 E. – 2017/420 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Müvekkilleri ile davalı … arasında herhangi bir istihdam ilişkisi bulunmadığını, davalı tarafından davacılara kitap seti hazırlanması konusunda talepte bulunulduğunu, bunun neticesinde davalının davacılara sipariş ettiği kitaplara ilişkin olarak … için her baskıda %2,5, … için %2,5, … için %1,5 oranında ödeme taahhüt ettiğini, bu taahhüt neticesinde OGS’nin hazırlandığını, ancak davacıların ilk baskıya ilişkin telif ödemelerinin yapılmadığı, takip eden baskılarda ise adlarının eserden çıkarıldığı, davaya konu bir diğer eser olan YGS setinin içeriğinin ise yine davacılar, tarafından hazırlanan OGS setinin içeriğinden yararlanılarak oluşturulduğu ve bu sette de takip eden baskılarda davacıların adlarına yer verilmediği ve telif ödemesinde bulunulmadığını, davalı …’nın, yayını gerçekleştiren dava dışı … ve diğer davalı … Limited Şirketi ile bağı olduğunu belirterek muvafakate dayalı ilk baskısından alacaklı olunan telif ücreti ile sonraki izinsiz baskılara ilişkin tecavüzün refi ve telif hakkı ihlal edilen davacıların her biri için ayrı ayrı FSEK md. 68/3, 70/1 ve 70/3 kapsamında tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Zamanaşımı ve husumet itirazında bulunmuş, davalının kitap yayınlarını gerçekleştiren “… ve …”nın marka sahibi olduğunu, davaya konu kitap setlerinin adlarının da marka sahibi, üretilen eserlerin yazarı ve proje sahibi olduğunu kitapların, projelerin ve aynı zamanda kitap isimlerinin marka olarak sahibi ve yazarı olarak davalıya ait olduğu, kitaplarda proje sahibi ve sorumlusu olduğunun ifade edildiği, kitabın içeriği, dizaynı, bilimsel kalitesi, özgünlüğü, oluşturulması, kitap isimlerinin marka olarak sahibi ve yazarı olarak davalıya ait olduğunun belirtildiği, baskıların gözleme dayanan terapilerle güncellenen sürekli değişen farklı kitaplar olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davacılar tarafından davalılar aleyhine açılan davanın kabulü ile, 2-Davaya konu OGS ve YGS kitap setlerine ilişkin davalıların vaki tecavüzünün refine, davacı yana telif alacağına ilişkin olarak ilk baskı telif ücreti olarak 32.175 TL’nin (12.375 TL’si …, 12.375 TL’si …, 7.425 TL’si … için) ve sonraki baskılar için toplam 475.270,00 TL’nin (182.773 TL’si …, 182.773 TL’si … ve 109.724 TL’si … için) Toplamı olan 507.445,00 TL’nin dava tarihinden itibaren yürütülecek avans faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, davacıların manevi zararına yönelik olarak her bir davacı için 25.000’er TL’den toplam 75.000 TL’nin dava tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Yerel mahkeme nezdindeki dava dosyasına arz edilen dilekçeler ile açıklandığı üzere davacılar yerel mahkeme nezdinde müvekkilleri aleyhine haksız ve hukuka aykırı iddialarla dava konusu eserlerin yayınlanma tarihlerinden itibaren yaklaşık 10 yıl sonra davayı ikame ettiklerini, bu sebeple müvekkilleri aleyhine yaklaşık 10 yıl sonra ikame edilen işbu davanın öncelikle süre sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken gerek yerel mahkemece gerekse de yerel mahkeme tarafından seçilen bilirkişilerce zamanaşımı itirazı değerlendirilmeden karar verilmesi haksız ve hukuka aykırı olduğunu, 2- Bilindiği üzere 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun, hak ihilali söz konusu olduğunda açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında, zamanaşımı ile ilgili olarak açık bir düzenleme getirmediğini, FSEK uyarınca maddi ve manevi tazminat davası açıldığında zamanaşımı süresini tespit için aradaki sözleşmesel ilişkinin varlığına göre Türk Borçlar Kanunun ilgili maddelerine gidileceğini, bununla birlikte fikri hakların ihlalinde taraflar arasında şayet bir sözleşme ilişkisi yoksa, Türk Borçlar Kanunu madde 72 de düzenlenen haksız fiil hükümlerinin, zamanaşımı bakımından uygulanacağını, Türk Borçlar Kanunu’nda, haksız fiil hükümleri incelendiğinde, tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak 10 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağını, bu sürelerin, haksız fiil tarihinden, yani olay tarihinden itibaren işlemeye başlayacağını, dolayısıyla yerel mahkeme nezdinde yasal süresi geçtikten sonra ikame edilen işbu davanın öncelikle süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, 3- Nitekim müvekkili aleyhine İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/2 Esas sayılı dava dosyasına konu eserlerle ilgili alınan mütalaanın zamanaşımı ile ilgili bölümünün aşağıda sunulduğunu, 4- Kaldı ki; dava dosyasına arz edilen dilekçeler ile açıklandığı üzere davacıların işbu davasına dayanak olarak gösterdikleri dava konusu eserlerin basımının … yayıncılık tarafından yapıldığını, Diğer davalı müvekkili … LTD. ŞTİ.’nin söz konusu şirket ile herhangi bir hukuki bağı bulunmadığını, dolayısıyla davacılar tarafından söz konusu davanın … Yayıncılığa yöneltmesi gerekirken yerel mahkeme nezdinde müvekkili hakkında işbu davayı ikame etmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu nitekim yerel mahkeme tarafından resen seçilen bilirkişilerce düzenlenen raporda da işbu durumun sübuta erdiğini, bu sebeple huzurdaki dava dosyasında müvekkili hakkında ikame edilen davanın öncelikle husumet yokluğu sebebiyle reddedilmesine karar verilmesi gerektiğini, 5- Huzurdaki dava dosyasına arz edilen dilekçeler ile ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davaya konu eserlerin, aksine okuma ve yazma güçlüğü çeken kişilerin özel durumları ve ihtiyaçları dikkate alınarak hazırlandığını, dolayısıyla müvekkillerden Doç. Dr. …’ ya ait eserlerin niteliği hakkında nöropsikiyatri, nöropsikoloji, davranış bilimleri bilmeden ve bu sistemler arasındaki farklılıklara hakim olmadan değerlendirme yapılabilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla dava dosyasında bilirkişi olarak görevlendirilecek kişilerin Nöropsikiyatri, Nöropsikoloji, Davranış Bilimleri alanlarında özel ihtisas yapmış uzman kişilerden oluşması gerekmekte iken, psikolog bir bilirkişi seçilmesinin raporun nitelikli değerlendirmesi açısından mümkün olmadığını, ancak bu hususta davanın en başından beri yapmış oldukları haklı ve hukuka uygun itirazlarının maalesef dikkate alınmadan rapor tanzim ettirildiğini, Oysa ki, yerel mahkemece üniversitelerin çocuk/gen psikiatristlik ya da adli tıptan bir uzmanın eklenerek dava konusu eserlerin yazılabilmesi için belli bir akademik uzmanlığın gerekip gerekmediği dahi araştırılmadan düzenlenen yeterli tetkik ve inceleme mahsulü olmayan bilirkişi raporuna istinaden hüküm verilmesinin bütünüyle haksız ve hukuka aykırı olduğunu, 6- Başkanlığınızın da taktir edeceği üzere, üniversitelerin edebiyat fakültelerinin psikoloji bölümünden mezun olunarak psikolog, tıp fakültesinden mezun olunarak da psikiyatrist olunduğunu, söz konusu iki disiplinin birbiriyle bağlantılı da olsa aralarında ciddi anlamda büyük farklılıklar bulunduğunu, nitekim müvekkillerden Doç. Dr. …’nın İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu, İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim dalında görev almış bir tıp doktoru olduğunu, dolayısıyla her iki bilim dalının inceleme ve değerlendirme yöntemlerinin birbirinden tamamen farklı olduğunu, müvekkili …nın, gerek akademik çalışmalarının, gerekse de tedavi süreçlerinde yaşadığı bilimsel tecrübelerinin sentez edilerek oluşturulan, işbu davaya konu eserlerin hazırlanması hususunda, herhangi bir katkısı olmayan davacıların salt psikolog olmaları sebebiyle bu eserleri meydana getirebildiklerinin kabulünün hakkaniyete uygun olmadığını, 7- Davacılar ile müvekkili şirket arasında akdedilmiş, telif hakkına ilişkin herhangi bir sözleşme bulunmamakla birlikte huzurdaki dava dosyasına davacılar tarafından bugüne değin emsal bir sözleşme dahi sunulamadığını, dolayısıyla taraflar arasında telif haklarına ait herhangi bir sözleşme olmamasına, dosya kapsamında telif ücretleri bakımından emsal sözleşme, bilgi, belge olmadan, bilirkişilerce hangi somut delile dayanılarak davacıların telif hakkının belirlendiğinin anlaşılamadığını, ancak yerel mahkemenin bu hususta yapmış oldukları itirazlarını da dikkate almadan karar verdiğini, 8- Hal böyle iken yerel mahkemece seçilen bilirkişiler tarafından hazırlanan kök ve ek raporda davacılar … ve … için %2.5, … içinse %1.5 oranın telif hakkı tespit edildiğini, oysaki müvekkillerden Doç. Dr. … ile davacılar arasında telif hakkının belirlenmesine ilişkin herhangi bir sözleşme bulunmadığını, dolayısıyla söz konusu oranların tamamen bilirkişilerin sübjektif değerlendirmesi ile belirlendiğini, nitekim dava dosyasına arz edilen dilekçelerle yapılan haklı itirazlarımız da bu anlamda herhangi bir karşılığını bulmadığını, kaldı ki bilirkişilerin değerlendirmesi dikkate alınırsa, davacılar ile müvekkillerinden Doç. Dr. …’nın ortak eser sahibi olduğu eserler hakkında … ve … için %2.5 telif oranına sahipken … için telif oranının %1.5 olarak belirlenmesi ve bu oranların ortak hak sahipliğinde nasıl farklı hesaplanabildiğin de anlaşılamadığını, 9- Nitekim günümüzde yazarlar ile yayın evleri arasında yapılan sözleşmelerde telif hakkı oranının %10 olarak belirlendiğini, ancak huzurdaki davaya konu eser gibi özel nitelikli kişilere hitap eden eserlerin yayınlanması için yazarların yayınevinin zararlarını karşılayacağı taahhüdüyle birlikte sözleşmeler yapılmakta olup; bu halde dahi telif hakkı bedeli olarak %5’lik bir oran belirlendiğini, huzurdaki dava dosyasına işbu dava dilekçesi ile arz edilen taahhütnameden de görüleceği üzere dava konusu ederlerin basımı sebebiyle ileride yayın evinin uğrayacağı zararların … tarafından karşılanacağının belirtildiğini, 10- Yayınevlerinin piyasa koşulları, mali durum, benzer kitapların satış rakamları gibi birçok etken göz önünde bulundurulduğunda, bir eserin yayınevi tarafından tüm masrafları karşılanarak basılmasının günümüz koşullarında oldukça zor bir durum olduğunu, kaldı ki müvekkillerinden Doç Dr. …’ya ait işbu davanın konusu kitapların, özel nitelikli kitaplar olup, sadece belirli bir kesime hitap ettiğini, bu sebeple genelde de olduğu üzere yazarların, herhangi bir kar beklentisi olmadan eserlerin basımından doğacak masrafları kendi bütçelerinden karşıladığını, nitekim işbu davaya konu eserlerle ilgili olarak müvekkillerinden Doç Dr. … tarafından eserlerle ilgili eser sahibi olarak yayaınevinin zararına karşılık T.C İş Bankası İstanbul Tıp Fakültesi Şubesinde bulunan hesap ile, 80.000 TL-90.000 TL civarında şahsi çeki ile yapılmış ödemeler bulunduğunu, aşağıda bu hususa ait görsellerin sunulduğunu, 11- Dolayısıyla, Başkanlığınızca da davacıların davaya konu eserler üzerinde hak sahipliği kabul edildiği takdirde, müvekkilinin kendi bütçesinden yapmış olduğu ödemelere, davacıların katılımı hususunda her türlü dava hakkını da saklı tuttuklarını, bununla birlikte davacılardan …’n, dava dışı … Yayıncılık firmasının yetkilisi olarak kitapların ilk basımında müvekkillerinden Doç. Dr. … İle sözleşmeyi imzaladığını, ancak her nasılsa kendisinin hak iddiasında bulunduğu bir kitapla ilgili herhangi bir ödeme alamamış olmasının kabulünün mümkün olmadığını, aşağıda davacılardan …’ın şirket yetkilisi olarak … ile birlikte imzaladığı sözleşmeye ait görsellerin sunulduğunu, 12- Bununla birlikte yine davacılardan …’ın davalılardan … Firmasına şirket müdürü olarak 10 yıl süreyle atandığına dair 26.04.2007 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi görseli, davalılardan … terapi firmasının hissedarlarından biri olduğuna dair 13.02.2009 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi görseli, … Firmasını temsilen yetkili olduğuna dair 27.04.2007 tarihinde Bakırköy … Noteri tarafından düzenlenen belgeye ait görselin sunulduğunu, 13- Görüldüğü üzere, müvekkillerinden yayınevine ait işyerlerinde şirket yetkilisi olarak çalışan davacının, diğer müvekkili … ile telif hakkına dair sözleşmeler imzalar iken, diğer tarafta, işbu davaya konu eserle ilgili –varsa- telif hakkına dair herhangi bir işlem yapmadığının düşünülemeyeceğini, 14- Dilekçeleri ile ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, davacıların işbu davaya konu eserler üzerinde herhangi bir eser hakkı bulunmadığını, davacıların ayrıca müvekkillerinden Doç. Dr. …’nın çalışanı olduğu ve klinik olarak deneyim kazanmaları için eğitimlere katıldıklarını, nitekim davaya konu eserlerin ilk basısın iç kısmı incelendiğinde, eserin hazırlanmasında emekleri geçen …, …’a da teşekkür edildiğini, davaya konu eserlerin, akademik bir çalışmanın ürünü olması, özel nitelikli çocukların tedavisinde bu eserlerin kullanılması sebebiyle, klinik anlamda hizmet alan kişilerin davacılara olan güveninin pekişmesi amacıyla, müvekkilinin, adı geçen eserlerde sadece ismine yer verdiği davacıların, esere herhangi bir katkıları olmamasına rağmen, salt kitap üzerinde adlarının yer almasından mütevellit işbu davayı açmalarının kötüniyetlerinin açık bir göstergesi olduğunu, nitekim davacıların müvekkile ait işyerinde çalışma koşulları ve işbu eserlerin oluşturulması aşamasında ki katkıları hususunda …, …, …’un tanıklığının bulunduğunu, bu hususta da tanıklarının dinlenilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, davaya konu eserlerin oluşturulmasının belli bir uzmanlık ve bilgi birikimi gerektirmekte olup; söz konusu eserlerin, müvekkillerden Doç. Dr. …’nın akademik ve deneye dayalı tecrübelerinin bir neticesi olduğunu, 15- Yukarıda da açıklandığı üzere davaya konu eserlerin oluşturulmasının belli bir akademik bilgi ve deneye dayalı tecrübeyi gerektirmekte olup; söz konusu eserle ilgili fikri ve sınai hakları tamamen müvekkili Doç. Dr. …’ya ait olduğunu, kitaplarının bütün özlük haklarına sahip olduğunu hem yayınevine belirttiğini, hem de kitaplarının ilk sayfasında bütün kamuoyuna vurguladığını, 16- … ile … isimli kitapların müvekkili tarafından … YAYINCILIK-… tarafından faaliyette olduğu yıllarda basıldığını, davaya konu kitaplarının baş tarafında da belirtildiği gibi yazar ve marka sahibi “proje sahibi ve sorumlusu” olarak müvekkili Doç. Dr. …nın bulunduğunu, 17- Davacılar ile müvekkilleri arasındaki ilişki gereği, dava konusu eserlerin pazarlanması, halkla ilişkiler ve müşteri temsilcisi olarak hizmet gördüğünü, dolayısı ile kendisinin eserlerin oluşturulmasında yazar olarak katkısının bulunmadığını, kitapların ilk baskılarında -ki kendilerinin yayınevi ile olan işbirliği dönemine denk geldiğini, müşteri temsilcisi ve halkla ilişkiler görevini yerine getirmesi için yayınevi tarafından davacı isimlerinin eklendiğini, bu eklemenin, davacıların eserin yazarı olduğu anlamına gelmediğini, bu proje ve bilimsel eserin üreticisi ve proje sahibi ve yayınevi ile muhatap kişi proje sahibinin Doç. Dr. … olduğunu, 18- Kaldı ki kitapların künyesinde yazar, proje sahibi olarak Doç. Dr. …’nın yazıldığını, hangi bölümün kimin tarafından yazıldığı dahi belirtilmemişken, müvekkillerinden Doç. Dr. …’nın, yıllara dayalı akademik ve deneye dayalı tecrübelerinin bir neticesi olan söz konusu eserlerin, tamamen sübjektif yargılarla davacılar ile birlikte “ortak eser” olarak kabul edildiğini, dolayısıyla herhangi bir hukuki ve bilimsel dayanak gösterilmeden eserlerin müvekkili ile birlikte, davacıların ortak eseri olduğunu kabul etmenin mümkün olmadığını, 19- Dava konusu eserlere ait maddi hakların müvekkili Doç. Dr. … tarafından diğer davalı müvekkiline devredildiğini, davacıların söz konusu eser üzerinde herhangi bir yasal hakkı bulunmadığını, ancak davacıların, müvekkilinin akademik çalışmalarının neticesi olan, işbu dava konusu eserlerinin ilk basısından tamamen farklı bir şekilde oluşturularak, diğer davalı yayınevi tarafından basılarak piyasa arz edilen ürünler üzerinden de hak talebinde bulunduklarını 20- Bir an için davacıların eser üzerinde hak sahipliği olduğu düşünülse dahi, ilk kitaptan tamamen farklı olan, herhangi emek ve katkıları bulunmayan eserler için talepte bulunulmasının bütünüyle haksız ve hukuka aykırı olduğunu, zira müvekkili tarafından diğer davalı müvekkili … tarafından basım ve pazarlaması yapılan eser arasındaki tek ortak yanın, eserlerin ismi olup, söz konusu kitap isimlerinin TPMK nezdinde marka olarak sahibinin de, yine müvekkili Doç. Dr. … olduğunu, dolayısıyla söz konusu eserin oluşturulması aşamasından, kitap ismine kadar her alanda tek başına hak sahibi olan kişinin müvekkili olduğunu, ancak yerel mahkeme nezdinde yapılan yargılama sırasında dosyaya arz edilen işbu haklı ve hukuka uygun itirazlarınında dikkate alınmadığını belirterek, yerel mahkeme nezdinde görülmekte olan huzurdaki dava dosyasında 04.01.2018 tarih 2016/90 Esas ve 2017/420 Karar sayılı kararın gerek işbu dilekçe ile açıklanan sebeplerle gerekse de resen tespit edilecek hususlar doğrultusunda kaldırılmasını, tehir-i icra taleplerinin kabulü ile yargılama masraflarının davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, 5846 Sayılı Kanun kapsamında açılmış mali ve manevi hak ihlaline dayalı tazminat davasıdır. Davacı vekili, müvekkilleri ile davalı … arasında herhangi bir istihdam ilişkisi bulunmadığını, davalı tarafından davacılara kitap seti hazırlanması konusunda talepte bulunulduğunu, bunun neticesinde davalının davacılara sipariş ettiği kitaplara ilişkin olarak … için her baskıda %2,5, … için %2,5, … için %1,5 oranında ödeme taahhüt ettiğini, bu taahhüt neticesinde OGS’nin hazırlandığını, ancak davacıların ilk baskıya ilişkin telif ödemelerinin yapılmadığı, takip eden baskılarda ise adlarının eserden çıkarıldığı, davaya konu bir diğer eser olan YGS setinin içeriğinin ise yine davacılar, tarafından hazırlanan OGS setinin içeriğinden yararlanılarak oluşturulduğu ve bu sette de takip eden baskılarda davacıların adlarına yer verilmediği ve telif ödemesinde bulunulmadığını, davalı …’nın, yayını gerçekleştiren dava dışı … ve diğer davalı … Limited Şirketi ile bağı olduğunu belirterek muvafakate dayalı ilk baskısından alacaklı olunan telif ücreti ile sonraki izinsiz baskılara ilişkin tecavüzün refi ve telif hakkı ihlal edilen davacıların her biri için ayrı ayrı FSEK md. 68/3., 70/1. ve 70/3. kapsamında tazminat talebinde bulunmuş, Davalı vekili, Zamanaşımı ve husumet itirazında bulunmuş, davalının kitap yayınlarını gerçekleştiren “… ve …”nın marka sahibi olduğunu, davaya konu kitap setlerinin adlarının da marka sahibi, üretilen eserlerin yazarı ve proje sahibi olduğunu kitapların, projelerin ve aynı zamanda kitap isimlerinin marka olarak sahibi ve yazarı olarak davalıya ait olduğu, kitaplarda proje sahibi ve sorumlusu olduğunun ifade edildiği, kitabın içeriği, dizaynı, bilimsel kalitesi, özgünlüğü, oluşturulması, kitap isimlerinin marka olarak sahibi ve yazarı olarak davalıya ait olduğunu, baskıların gözleme dayanan terapilerle güncellenen sürekli değişen farklı kitaplar olduğunu, davalıların bu eserlerde eser sahipliklerinin bulunmadığını, eser sahipliğine dayalı maddi manevi hak talebinde bulunamayacaklarını savunarak davanın reddini talep etmiş, mahkemece Toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli ve yeterli alınan bilirkişi raporları kapsamında, OGS ve YGS kitap setlerine ilişkin telif ücreti olarak davacının davalılardan ilk baskı için 32.175,00 TL sonraki baskılar için 475.270,00 TL olmak üzere toplam 507.445,00 TL’yi talep edebileceği, bilirkişi tarafından belirlenen miktarlar tutarında davacılara dava tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte ödenmesi gerektiği, sözleşmesel ilişki sebebi ile üç katı bedel veya elde edilen kârın talep edilemeyeceği, FSEK 70.maddesi uyarınca davacıların manevi haklarının ihlali sebebi ile manevi tazminat talep edebilecekleri , somut olayın özelliği, ihlalin boyutları kusur durumu ve ağırlığı gözönüne alınarak takdiren 25’er bin TL manevi tazminatın her bir davacıya verilmesine karar verilmiş, iş bu karar yukarıdaki sebeplerle davalı vekili tarafında istinaf edilmiştir. Dava konusu kitapların eser olduğu konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, ihtilafın, davacıların birlikte eser sahibi olup olmadığı, mali ve manevi hak talebinde haklı olup olmadıkları, mali hak taleplerinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, aralarında bir sözleşme bulunup bulunmadığı, davalı … Limited Şirketinin davada taraf sıfatı bulunmadığı hususlarında olduğu görülmektedir. Mahkemece tanık dinlenmiş, 07.04.2017 tarihli asıl ve 08.09.2017 tarihli ek raporlar alınmış, bilirkişi heyetlerinin sunduğu raporların dosya kapsamına uygun olduğu görülmüştür. … (…) için; … kitaplarının basım tarihi 2006 olup, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 setleri kitapları ve tanıtım broşürlerinde davacıların davalı ile birlikte eser sahipleri olarak görüldükleri, 2013 baskı 6-8 Yaş A, B, C, D kitaplarında davacıların eser sahipleri olarak yer almadıkları 2014 baskı 8-10 Yaş A, B, C, D kitaplarında davacıların eser sahipleri olarak yer almadıkları 2014 baskı 10-14 Yaş A, B kitaplarında davacıların eser sahipleri olarak yer almadıkları 2014 baskı 14- 18 Yaş A, B kitaplarında davacıların eser sahipleri olarak yer almadıkları … (…) için; 2007 Tarihli … (…) 1, 2, 3, 4 kitaplarında davacıların davalı ile birlikte eser sahipleri olarak görüldükleri … Kitapları A, B, C de ise davacıların eser sahipleri olarak yer almadıkları, yapılan bilirkişi incelemesinde davacı isimlerinin yer aldığı ilk baskılardan sonra basımı yapılan tüm kitaplarda, davalıların yeni baskılarda yapılan kısmı değişiklikler ve eklemeler bir yana bırakılacak olursa %90 oranında davacı tarafların yazarı oldukları kitapların/eserlerin içeriklerinin birebir alıntılanması suretiyle üretildikleri ve bu haliyle davacıların yazarı oldukları bağımsız kitap/eser olarak vücut bulmadıkları, söz konusu fiil ile davaya konu kitaplara blok halinde alıntılanan/kopyalanan içeriklerin, davacı taraflara ait ortak eserlerin hususiyet taşıyan bölümler olduğu anlaşılmıştır. Bu bilgiler çerçevesinde davaya konu …(…) ve …(…) nin ilk basılarında kitapları hazırlayan olarak davalı ile beraber davacıların da isimlerinin yer aldığı, davalı vekilince, davacıların müvekkillerinden Doç. Dr. …’nın çalışanı olduğu ve klinik olarak deneyim kazanmaları için eğitimlere katıldıkları, davaya konu eserlerin, akademik bir çalışmanın ürünü olması, özel nitelikli çocukların tedavisinde bu eserlerin kullanılması sebebiyle, klinik anlamda hizmet alan kişilerin davacılara olan güveninin pekişmesi amacıyla eserlerde sadece ismine yer verdiği savunmasının, davacıların, esere herhangi bir katkıları olmamasına rağmen, kitap kapağında isimlerinin hazırlayan olarak basılmasının yayıncılık dünyasında rastlanan bir davranış olmadığı, FSEK 11’deki karine çerçevesinde davaya konu kitap setlerin birlikte eser sahiplerinin davacılar ile … olduklarının kabulü gerektiği, setlerdeki kitapların hangi kısmının davacı tarafça yazıldığı belirtilmediğinden eserin tümünün birlikte diğer eser sahibi ile birlikte yaratıldığının karine olarak kabulünün gerektiği, zira davalının, davacıların kitaplarda isminin yer almasının sebebinin kitabın düzeltmelerini ve teknik kısımlarını yapması sebebiyle olduğu şeklindeki iddiasını destekleyen dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, davaya konu kitaplar üzerinde de davacıların sadece düzeltme ve teknik kısımları yaptığına dair bir açıklama olmadığı, çalışan olarak düzeltme ve teknik kısımları yapanların kitap /eser hazırlayan olarak yazılmasının mutad sayılamayacağı, bu sebeplerle davacıların davaya konu eserlerde birlikte eser sahibi olduklarının kabulü ve davalı vekilinin bu yöndeki itirazlarının reddi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır. FSEK m.11 hükmüne göre; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde,| mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın”. FSEK m.12 hükmüne göre ise; “Yayımlanmış oları bir eserin sahibi 11 inci maddeye göre belli olmadıkça, yayımlayan ve o da belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanabilir. Bu salahiyetler, 11 inci maddenin ikinci fıkrasındaki karine ile eser sahihi belli olmadığı hallerde konferansı verene veya temsili icra ettirene aittir. Bu maddeye göre salahiyetli kimselerle asıl hak sahipleri arasındaki münasebetlere, aksi kararlaştırılmamışsa, adi vekalet hükümleri uygulanır”. Davalı vekili, davacılarla yapılmış bir sözleşme bulunmadığını, davacıların mali hak talepleri olarak belirttikleri oranların ve bilirkişi raporunda bu açıdan yapılan hesapların temelsiz olduğu itirazında bulunmuştur. Sektör uzmanı bilirkişinin heyette olduğu ek bilirkişi raporunda, telif bedelinin taraflar arasında sözleşme ile belirlenmemişse sektörel uygulama çerçevesinde hesap edildiği, sektörel uygulamada davaya konu kitap setleri için telif bedeli %8 olmakla birlikte davacıların davalı ile, … için her baskıda %2,5, … için %2,5, … için %1,5 oranında anlaştıklarını belirtmiş olduklarından telif bedelinin bu oranlar üzerinden hesaplandığı, somut olayda taraflar arasında yapılan yazılı bir sözleşmenin bulunmadığı, bu sebeple rapordaki tespitler uyarınca sektörel uygulamada göz önünde bulundurulduğunda davacıların mali hak taleplerine temel aldıkları oranların ve raporda buna göre yapılan hesaplamanın dosya kapsamına uygun olduğu görülmüştür. OGS setinin ilk yayınlanma yılı Mayıs 2006 yılında olup, basımın davalılardan … ve onun annesi üzerine kayıtlı … YAYINCILIK şirketi tarafından yapıldığı, şirketin 2010’da kapandığı, daha sonra 26.3.2007 tarihinde ise davalılardan … Limited Şirketi kurulduğu, davacıların isimlerinin bulunduğu ilk basımdan sonraki yayınların bu şirket tarafından gerçekleştirildiği, bu sebeple … Limited Şirketi taraf sıfatının bulunduğu anlaşılmaktadır. Eser sahibinin adının belirtilmemesi eylemi devam ettiği sürece zamanaşımı süresi işlemeyeceğinden, Yargıtay içtihatlarına göre de FSEK 68. maddeye dayanılması durumunda zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu, dava konusu istemlerin de belirtilen yasal süre içerisinde gerçekleştirilmesi karşısında davalının zamanaşımı süresine ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu dosyaya sunulan raporları hazırlayanların mali müşavir, sektör bilirkişisi, FSEK uzmanı ve psikologtan oluştuğu, inceleme konusunun eser içeriklerinin psikiyatri yada nöro-psikoloji yönünden bilimsel yeterliliği ve kalitesi, yada eseri hazırlayanların sahibi oldukları formasyon gereği böyle bir eseri hazırlama kapasitesine sahip olup olmadıkları değil, davacıların isimlerinin ilk basımda belirtilmesi, ardından basımı yapılan yayın içeriklerinin bu ilk basımla ilişkisi-bağlantısı ve aynı eser olup olmadıkları husularına ilişkin olduğu, bu inceleme için mutlaka dava dosyasında bilirkişi olarak görevlendirilecek kişilerin Nöropsikiyatri, Nöropsikoloji, Davranış Bilimleri alanlarında özel ihtisas yapmış uzman kişilerden oluşması gerektiğine dair davalı vekilinin itirazları yerinde görülmemiştir. Son olarak, davacıların davalı çalışanı olduklarına dair dosyada delil bulunmadığı, aynı şekilde, davayı kabul etmemekle birlikte, davalının, dava konusu eserlerin yayınlanması aşamalarında yayınevi masrafları için harcama yaptığı, bununda hesaplamada dikkate alınması gerektiği itirazlarına gelince, davacılarla yapılan sözleşmede, davalının yapacağı masrafların mahsup edildikten sonra davacıların telif ücretinin tespit edileceğine dair bir düzenleme olduğuna dair dosyada delil bulunmadığı, bu sebeple hesaplamaya yapılan itirazın yerinde olmadığına kanaat getirilmiştir. Sonuç olarak davaya konu çalışmaların, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında “ilim ve edebiyat eseri” oldukları, davacıların birlikte sahip oldukları dava konusu eserlerinin içeriğinde kısmi değişiklikler yapılarak davalı …’nın isminin verildiği, eserlerin bu haliyle diğer davalı tarafından çoğaltılarak umuma arz edildiği, davalıların, davacı tarafların FSEK 14. 15. ve 16. maddelerinden kaynaklanan “Umuma arz yetkisi”, “Adın belirtilmesi yetkisi” ve “Eserde değişiklik yapılmasını men yetkisi” ne ilişkin manevi haklarının ihlal edildiği, adı geçen davacı ve davalı yazarların birlikte eser sahibi sıfatı ile anılan eserler üzerinde FSEK kapsamında manevi ve mali haklara sahip oldukları, davacıların telif bedeli taleplerinin haklı olduğu anlaşılmakla, bu doğrultuda ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalılar vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/12/2017 tarih ve 2016/90 E., 2017/420 K. sayılı kararına karşı davalılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 39.581,88 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 9.931,37 TL harcın mahsubu ile bakiye 29.650,51 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 24/03/2022