Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/746 E. 2022/107 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/746
KARAR NO: 2022/107
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 25/01/2018
NUMARASI: 2016/155 E. – 2018/32 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı arasında 25.04.2005 tarihinde distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, davalının İzmir Ticaret Odasına … sicil no ile kayıtlı olan … Ltd Şti. adı ile bir şirket açarak, bu şirket üzerinden davacıya ait ürünlerin taklidinin satışını yaptığının öğrenildiğini, bu durumun haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, davalıya bu eylemlerinin sonlandırması için Beyoğlu Noterliği’nden … yevmiye sayılı 19/07/2013 tarihli ihtarname gönderdiklerini, ancak davalı bu eylemlere devam ettiği için 19/07/2013 tarihinde davacı ile olan distribütörlük sözleşmesinin feshedilmiş olduğunu, davalının taklit ettiği “…”nun davacı şirketin tescilli … markasının asli unsuru olduğunu, davalının bu logoyu marka tescil kapsamı içinde yer alan mal ve hizmetlerde kullanılması halk üzerinde işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimaline sebep olduğu ve bu durumun marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, www…com.tr isimli internet sitesi kurarak tecavüze konu ürünlerin sitede tanıtılarak satışa arz edildiğini, davalının satışa arz ettiği ürünlerden, her türlü yazılı ve basılı evrak üzerinden silinmesine, www…com.tr web sitesinden kaldırılmasını, reklam, promosyon ve tanıtım ilanlarda kullanılmasının menine, davalının 556 Sayılı KHK.nm 77 madde hükümleri çerçevesinde tecavüze konu eylemlerinin durdurulmasına, mahkeme kararının ilanına, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerin men’ine ve durdurulmasına, davacının uğradığı zararların hesaplanarak zararın tazmini için 30,000 TL maddi, aynca marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemleri sebebiyle 556 Sayılı KHK.nun 66/2/b uyarınca “marka hakkına tecavüz edenin markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre hesap edilerek davacının yoksun kaldığı kazancının tazmini için 30.000 TL, 556 Sayılı KHK.md 68. maddesi uyarınca marka itibarının uğradığı zarar sebebiyle 50.000 TL itibar tazminatının olmak üzere şimdilik 110.000 TL nın davalı şirketin faaliyete başladığı tarihten itibaren ticari işlerde işleyecek avans faiz oranına göre işleyecek faiz ile davalıdan tahsili talep ve dava edilmiştir. Ön inceleme duruşmasında davacı vekili hükümsüzlük talepleri olmadığını, marka haklarının ihlali kapsamında tazminat talebiyle dava açtıklarını beyan etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının TPE nezdinde tescilli markasını kullandığını, davacının markasına tecavüz teşkil eden eylemlerinin mevcut olmadığını, dolayısıyla ihtiyati tedbir talep etme koşullarının mevcut olmadığını, davacı adına TPE nezdinde tescilli marka olmaması sebebiyle marka hakkına dayalı bir dava açmasının mümkün olmadığını ve davanın sıfat yokluğundan reddi gerektiğini, yine yetkili mahkemenin İzmir FSHM olduğunu, inhisari olmayan lisans sahiplerinin dava açmak haklarının bulunmadığını, her iki markanın karşılaştırılmasında şekilsel benzerliğin olmadığı, her iki markanın asıl unsurlarının kelimeden oluşmakta olduğunu, her iki markada farklı … figürlerinin kullanıldığını, Amerikan Şirketine ait markanın kelime öbeğinin “…” kelimesi ve eklentilerden oluştuğunu, davalının markasının kelime öbeğinin ise “…” ibaresinden oluşmakla olduğunu, aradaki farkın rahatlıkla anlaşılacağı, dava dışı … Şirketinin logolarında … figürünün beyaz zemin üzerine siyah kartalın bir ağaç dalına, kanatları açık konmakta olduğu şeklinde kullanılmışken, davacıya ait markanın logosunda iç içe geçmiş iki hilalin üzerinden kalkmaktayken ve beyaz zemin üzerine yaldızlı ve sarı bir renk ile ifade edilerek kullanıldığını, davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Söz konusu markalar karşılaştırıldığında, davacının lisans hakkı sahibi olduğu markalar siyah renkli … şekli ile yine beyaz zemin üzerine … kelime unsuru + … renkli … şeklinden ibarettir. Davalının markası ise siyah renkli … yazısı ile altın rengindeki iki hilal ( İÇ İÇE GEÇMİŞ halka intibaı yaratan ) arasındaki … şeklidir. Davalının markasına bakıldığında büyük puntolu yazısı ile … ibaresi ilk göze çarpan unsurdur. Altın rengindeki … işareti markada tali unsur olarak kalmaktadır. Her iki taraf markasındaki ortak unsur … şekli olmakla, kartalların şekli de renkleri de farklıdır. Davalının markası sadece şekil markası olmayıp, esas ve baskın unsuru … olup, altın rengindeki … işareti tali unsur olarak kalmaktadır. Davacının markası tanınmış marka olmadığından, … işaretinin sözkonusu ürünlerdeki mevcudiyeti hitap ettiği tüketici kitlesi yönünden bir karıştırmaya sebep olamayacaktır. Kaldı ki … figürü ve renkleri kimsenin tekelinde olamayacağından ve kartalların figürleri de farklı olup markada tali unsur olarak yer aldıklarından keza markadaki asıl unsur … ve … ibareleridir. Sadece … şekli ise ayırdediciliği zayıf, tali bir unsurdur. Ortalama düzeydeki yararlanıcı ve tüketicilerin ilk bakışta ve derhâl her hangi bir araştırma yapmasına gerek kalmaksızın bu marka ve işaretin farklı işletmelere ait iki marka olduğunu algılamalarının mümkün olduğu, bu hususun her hangi bir inceleme yapılmasını gerektirmeyecek derecede açık ve net biçimde görüldüğü, bizatihi … figürünü gören tüketicinin ürün üzerindeki asli unsur olan … ibaresini gördüğünde ürünün başka bir firmaya ait olduğunu çok rahat öngörebileceği, davacı firma ile bir bağlantı olduğunu düşünmeyeceği hususu açıktır. Davalının markasının kullanımı tescil edildiği şekline uygun olup, aksinin iddia ve ispat edilmemesi, marka tescil belgesi iptal/terkin ettirilmediği sürece sahibine yasal koruma ve kullanma hakkı tanımasına, başkasının markasına tecavüz ve rekabet oluşturmamasına göre, davacının tüm istemlerinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Yerel Mahkemenin davalının markasında yer alan “…” logosunun ayırdediciliğinin zayıf ve tali bir unsur olduğu yönündeki kanaatinde hukuki yanılgıya düştüğünü, Mahkemenin altın/lame renkli … logosunun her iki taraf markasındaki ortak unsur olduğunu tespit ettiğini, ancak, kartalların şeklinin ve renginin farklı olduğundan bahisle, bu şeklin ayırtedici olmayıp, tali unsur olduğu yönündeki kanaatine katılmadıklarını, dava konusu markalarda yer alan … işaretinin her iki marka grubunda da altın renkli / lame olarak yer aldığını ve … simgesinin şekli ve rengi itibariyle benzerlik bulunduğunu, emsal kararlar doğrultusunda davacının lisans hakkı sahibi olduğu markada yer alan … logosunun markanın ayırdedici nitelikle asli bir unsuru olduğunu, davalının markasında yer alan … logosunun ise davacı ile benzerlik arz ettiğinin tartışmasız olması sebebiyle kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, -Davaya konu markaların benzer sınıflarda tescilli olduklarının bilirkişi raporunda tespitinin yapıldığını, davaya konu markalar arasında hizmet gruplarında benzerlik olduğu tespiti sebebiyle iltibas ihtimali açısından özel önem taşıdığını, -Yerel mahkemenin “… figürü ve renklerinin kimsenin tekelinde olamayacağı” yönündeki görüşüne de katılmadıklarını, davalının davacının eski distribütörü olmasına ve yeni kurduğu şirketinde davacının lisans hakkı sahibi olduğu markanın son tüketiciyi yanıltacak denli benzerini kullanmasına yönelik itirazlarının da dikkate alınmadığını, davalının davacı ile aynı sektörde, aynı müşteri kitlesine, aynı ürünlerle hizmet verdiğini, ortak pazar kitlesine hitap ettiğini, davacının lisans hakkı sahibi olduğu markasının, eski distribütörü olan davalı tarafından haksız olarak kullanılmasına onay vermediğini her aşamada davalıya bildirdiğini, davalının marka tescillerini dahi distribütörlük sözleşmesinin 19.07.2013 tarihinde feshinden sonra yaptırdığını, davalının kötü niyetli olduğunu, -Bilirkişi raporunda çelişki bulunduğunu, bir yandan markalar arasında benzerlik tespit edilmiş iken, öte yandan iltibasın bulunmadığı kanaati bulunduğunu, ek rapor ve yeni rapor taleplerinin reddedildiğini, -Tüm sebeplerle, eksik ve yetersiz incelemeye dayalı, çelişki barındıran bilirkişi raporu, davalının markasının bir bütün olarak değerlendirilmesi, asli unsur niteliğindeki … logosunun davacının ki ile benzerlik arz etmesi, tescil sınıflarının benzer olması, özellikle davalının müvekkilinin eski distribütörü olması ve davacının yıllara dayanan ve tüm dünya çapında tanınan bir distribütörlük ağı ile ortak pazar kitlesini hedeflemesi karşısında, son tüketici nezdinde iltibas yaratan kullanımın tecavüz içerdiği sabit olması sebebiyle kararın istinafen kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, marka hakkına tecavüzü ve haksız rekabetin önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Davacı tarafça davalının kullanımının kötü niyetli olduğu da ileri sürülmüş ise de, bu iddianın ispat edilemediği dosya kapsamından anlaşılmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bilirkişi raporunun yetersiz olduğu yönündeki istinaf istemine itibar edilmemiş, ayrıca Mahkemece yeni bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiş olmasının dosya kapsamında değerlendirilebilecek bir husus olduğu anlaşılmış, teknik yönlerden mevcut bilirkişi raporundan faydalanılması sebebiyle yasaya aykırılık olmadığı tespit edilmiştir. Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca somut uyuşmazlıkta, taraf markalarının sınıfsal açıdan benzerliği hususunda değerlendirildiğinde, davalının markasının KHK maddesinin aradığı ilk şart olan emtia benzerliği şartı konusunda somut uyuşmazlıkta sağlandığı kanaatine varılmıştır. Somut olay değerlendirildiğinde, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve tarafların markalarındaki ortak unsur olan “…” şeklinin herkesin bildiği bir şekil olup ortalama tüketicilerce bilindiği, sadece bu ibarenin ortak olarak kullanılmasının, tarafların markaları arasında benzerliğe sebep olmayacağı, davalı markasında kullanılan şekil unsurunun, gerek konumlandırılması gerekse markanın bütünü içindeki yeri itibariyle tüketicinin algısında farklı bir durum oluşturduğu, markalarda kullanılan ibarelerden bir kısım şekiller alınarak ilişki kurulmaya çalışılmasının, bütünsel karşılaştırma ilkesine aykırı olacağı, markada yer alan şekil ve sözcük unsurların da markaları farklılaştırdığı anlaşılmakla, dolayısıyla mahkemece haksız rekabet şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizliğin bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/01/2018 tarih ve 2016/155 E., 2018/32 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 20/01/2022