Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/740 E. 2021/1604 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/740 Esas
KARAR NO: 2021/1604
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/10/2017
NUMARASI: 2015/260 E. – 2017/676 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleş. Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket bünyesinde 14 yıldır çalışan ve en eski yöneticilerinden biri olan … tarafından yetkisiz şekilde sahte olarak düzenlenen , davalı … ( … ) tarafından da sahteliği bilinerek ciro edilen ve diğer davalı … A.Ş. nin Kocaeli … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takibe konu edilen çeke ilişkin bir borçlarının bulunmadığının tespitini, dava konusu çekin iptalini ve başlatılan icra takibinin durdurulmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile aralarında herhangi bir ticari ilişkinin mevcut olmadığını, davalının bir faktoring şirketi olduğunu, mevzuata uygun olarak dava konusu çeklerin yasal hamili olduğunu, bununla ilgili delillerin mevcut olduğunu, faktoring işlemleri gereği dava dışı … Ltd. Şti. ile faktoring sözleşmesi imzalandığını, davacılar ile davalı arasında ticari ilişki olmadığını, çeklerin …ten bedeli ödenerek alındığını, davalının ticari ilişkilerinin ve sözleşmesinin mevcut olduğunu bu ilişki nedeniyle düzenlenen işlemler olarak incelendiğini davalının sorumluluğunun … – … arasında ticari ilişki sonucunda düzenlenen faturanın durumunu incelemek olduğunu, başka bir sorumluluğun olmadığını, bunun da yerine getirildiğini, gerek yasa ve gerek yargı kararlarının bu yönde olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Sonuç olarak,vekaletnamesinde kambiyo senedi düzenleme yetkisi bulunmayan yetkisiz vekil tarafından düzenlenen davaya konu çekin davacı … bu çekten dolayı borçlu kılmayacağı, mal karşılığı düzenlenmeyen, şirket yetkilisi olmayan kişinin düzenlediği çekten dolayı …’ün alacaklı olmadığı, …’ün çeki Factoring firmasına ciro etmesi ve factoring firmasının nakit ödeme yapmış olmasının davalıyı davacı şirkete karşı alacaklı hale getirmeyeceğine karar verilerek davanın kabulüne, icra takibi sırasında yapılan ödemelerin İİK nun 72. Maddesindeki ” Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.” hükmüne göre davalıdan istirdatına karar verilerek davanın kabulüne,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Yerel mahkeme tarafından gerekçeli kararın 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı olarak düzenlendiğini, yerel mahkeme tarafından düzenlenen gerekçeli kararda dosya münderecatındaki yazılı delillerinin tartışılmadığını ve işbu delillere ilişkin olarak hiçbir değerlendirme yapılmadığı, oysaki, cevap dilekçesinde ve dosya kapsamında alınan yetersiz bilirkişi raporuna karşı sunulan itiraz dilekçesinde belirtildiği üzere, davalı müvekkilinin, dava konusu çekte meşru ve yasal hamil olup, işbu çek üzerinde ödeme yasağı olsa dahi, işbu çeki takibe koyma, işbu çek bedelini tahsil etme hak ve yetkisinin olduğunu, 2- Her ne kadar davacı yanca, işbu çekin ve henüz tespit edemedikleri pek çok çekin davacı şirket yöneticisi … tarafından sahte olarak düzenlenerek piyasaya sürüldüğü, …’e verilen vekaletname ile kendisine kambiyo senedi düzenleme yetkisi verilmediği beyan edilmişse de, cevap dilekçesi ekinde sunulan ve yine Mahkemenizin incelemesine sunulmak üzere işbu dilekçe ekinde yeniden sunulan davacı tarafından keşide edilmiş ve dava konusu çekle aynı kaşe ve imzaya sahip başkaca iki adet çekin, yine aynı faktoring ilişkisi kapsamında müvekkilince alındığı ve işbu çeklerin hiç bir itiraza uğramaksızın davacı tarafça ödendiği 3-Her ne kadar Yerel Mahkemece davacı şirket ile davalı … arasında ticari bir ilişki bulunmadığı tespit edilmiş ise de, usulüne uygun olarak faktoring ilişkisi kapsamında temlik alınan çekte, davalı şirketin iyi niyetli meşru hamil olup, davalı müvekkilin, davacı tarafından ileri sürülen def’ilerin muhattabı olamayacağı, öte yandan, kıymetli evrak hukukunda mücerretlik ilkesi ve imzaların istiklali ilkesinin geçerli olduğu, mücerretlik ilkesi gereği, temel işlem sakat veya geçersiz olsa dahi, soyut kambiyo senedinin geçerliliğine zarar gelmeyeceği ve imzaların istiklali gereği de senetteki imzalardan birinin sakatlığı diğer imzaların geçerliliğine halel getirmeyeceği, 4-Fakat tüm bu hususların Yerel Mahkemece göz ardı edilerek, genel geçer ifadelerle somut olayla ilişkilendirme yapılmaksızın, alınan bilirkişi raporunun tekrarı niteliğinde ve dahi dosyadaki somut delillerin değerlendirmesinde açıkça hataya düşülerek davanın kabulüne karar verildiği, 5-Yerel mahkemenin gerekçeli kararında ” denilmek suretiyle müvekkili davalı … şirketinin, çeki …’ten aldığı varsayımıyla hüküm kurulduğu, bu durumun dahi mahkemece dava konusu çekin incelenmediğini, bu suretle yapılan yargılamanın hukuken kabulünün mümkün olmadığını ortaya koyduğu, zira ciro silsilesi incelendiğinde müvekkilin çeki diğer davalıdan değil, dava dışı … LTD. ŞTİ’den factoring sözleşmesi tahtında aldığının görüldüğü, dolayısıyla kendisinden önceki cirantaların ticari ilişkilerini bilmesi kendisinden beklenemeyeceği gibi, bu hususları araştırma yükümlülüğün de bulunmadığı, 6- Davalı müvekkili şirketin, bir Faktoring şirketi olup, faktoring mevzuatına uygun olarak da dava konusu çekin yasal hamili olduğu, Nitekim, müvekkili şirket ile dava konusu çeklerle ilgili diğer ciranta arasındaki faktoring işleminin hukuka uygun olduğuna ilişkin her türlü delilin bulunduğu ve mahkeme dosyasına da sunulduğu 7-Taraflar arasında akdolunan faktoring sözleşmesinin hukuka uygun olarak akdedildiği, dava dışı … ile yine diğer davalı … (…) arasındaki ticari ilişki sonucu düzenlenen faturanın, basiretli tacir olarak müvekkil şirket tarafından incelendikten sonra faktoring sözleşmesi düzenlendiği, davalı müvekkilinin faktoring firması olarak sorumluluğunun, “… ve …- …” arasındaki ticari ilişki sonucu düzenlenen faturanın varlığını incelemek olup, bunun dışında incelemekle sorumlu olduğu başkaca bir husus bulunmadığı, müvekkilinin basiretli bir tacir gibi davranmış olup, diğer cirantalar ile ilgili bir inceleme yapma yükümlülüğün de bulunmadığı, 8-6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9. maddesinin 3. fıkrasında ;“Bir kambiyo senedinin ciro yoluyla faktoring şirketine devri hâlinde, kambiyo senedinden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri faktoring şirketine karşı ileri süremez; meğer ki, faktoring şirketi kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” denilmek suretiyle, kıymetli evrakın metninden anlaşılan def’iler dışında kalan def’ilerin, hangi şartla çekin hamili olan faktoring şirketine karşı ileri sürülebileceğinin hüküm altına alındığı, iş bu açık kanun hükmü uyarınca, müvekkilin ancak bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olduğunun davalı tarafça ispat edilmesi durumunda, müvekkilin sorumluluğundan bahsedilebileceği, ancak davacı yanca bu husus ispatlanamamışken, Yerel Mahkeme tarafından hatalı olarak davanın kabulü ile davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verildiği, 9-Bu şekilde değeri milyonları bulan işlemlerin, … tarafından yapıldığı halde, davacı şirketin bundan haberdar olmamasının inandırıcılıktan uzak, hayatın olağan akışına aykırı ve davacının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü ile bağdaşmadığı, yani davacının işbu iddialarının doğruluğunun bir an için kabulü halinde dahi, davacı şirketin sorumluluktan kurtulmamasının mümkün olmadığı, zira 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18. maddesinin 2. fıkrası gereği; her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, ancak davacı şirketin bu şekilde hareket etmeyerek, müvekkili davalı … A.Ş.’nin mağduriyetine neden olduğu, bahsedilen nedenle davacı şirketin basiretli tacir gibi davranmaması nedeniyle sorumluluktan kurtulmaması gerektiği, 10-Öte yandan, mezkur davada söz konusu çekin yalnızca davacı defter ve kayıtlarında olup olmadığının tespiti ile davanın kabulüne karar verilmesinin kabulünün mümkün olmamakla, davacı tarafından uzun yıllardır kendileri ile çalıştığı ve güvendikleri …’e çek tanzim etme yetkisini içeren başkaca vekaletname verilip verilmediğininde araştırılması gerekirken, eksik inceleme sonucunda dosyanın karara çıkartılmasının kendilerince kabul edilememekte ve mezkur kararın kaldırılarak yeniden yargılama yapılması talep olunduğu belirtilerek yukarıda arz ve izah olunan ve Yüksek Mahkemece re’sen öngörülecek nedenlerle, Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 12.10.2017 tarihli 2015/260 E. ve 2017/676 K. Sayılı eksik inceleme neticesinde hatalı gerekçe ile ihdas olunan hukuka ve hakkaniyete açıkça aykırı kararın kaldırılarak yeniden inceleme yapılması, en nihayetinde davacının hukuka ve usule aykırı taleplerine konu haksız ve mesnetsiz davanın müvekkili faktoring şirketi yönünden reddine, kötüniyetli davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK 72.maddesi gereğince açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf , kambiyo senedi keşide etme yetkisi bulunmayan çalışan tarafından imzalanan kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiş,davalı taraf, kendisinin iyi niyetli hamil ve aralarında ticari ilişki bulunan dava dışı şirketten alacağı karşılı dava konusu çeki devraldığını, bu nedenle şahsi defilerin kendisine karşı ileri sürülemeyeceğini savunarak davanın reddini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili bu kararı istinaf etmiştir. Davacı şirket tarafından çalışanı …’e Kocaeli … Noterliği’nce 16 Ağustos 2012 tarihinde düzenlenen vekaletname ile ” şirket hesaplarından para çekme, hesaplara para yatırma, yeni hesaplar açma, açılmış hesapları dilerse kapatma, ahzu kabz, evrak ve makbuz ibra etme, banka havalelerini alma, bilumum çek ve senetleri bankaya tahsil ve teminata verme, protestoları talep etme, bankalarda talimatla işlem yaptırmaya parasal işlemlerde 50.000 TL olarak yetki verildiği, bu vekaletnamede kambiyo senedi keşide etme yetkisinin verilmediği, davalı Şirket tarafından, 50.000 TL bedelli, 16.01.2015 vade tarihli, lehtarı …, keşidecisi davacı şirket olan çek nedeniyle davacı ile birlikte …, … ve … aleyhinde Kocaeli …İcra Müd.nün … esas nolu dosyasında icra takibi yaptığı, Kocaeli C. Başsavcılığı’nın 20/12/2014 tarihinde başlattığı … nolu dosyası ile …, … ve … hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma ve resmi belgede sahtecilik suçlarından soruşturma yapıldığı, 20/12/2014 tarihinde şüpheliler sorguya sevk edildiği, sanıklar hakkında Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/ 482 Esas sayılı dosyası ile kamu davası açıldığı, ilerleyen aşamalarda şirket ortağı ve yetkilisi … hakkında da ek iddianame ile kamu davası açıldığı, ceza dosyasının dosyaya getirtildiği görülmüştür. Mahkemece SMMM bilirkişiden 16.06.2016 havale tarihli rapor alınmış, bu rapor ile Davacı tarafından sunulan 19.12.2014 ve 25/12/2014 tarihli YMM raporlarında, hizmet karşılığı olmadan düzenlenen, hamili belli olmayan çek ve senetlerin bir kısmının tespit edildiği, …’e verilen çeklerin çıkış bordrolarında şirket kaşesi ve imzası olmadığı, irsaliyeli faturaların gerçek işleme dayanmadığı, …’den en son 11/12/2013 tarihinde mal alınıp bedelinin 06/01/2014 tarihinde ödendiği, bu tarihten sonra düzenlenen belgelerin tamamının sahte ve yanıltıcı olduğu, … Ltd Ştinden 8.388.391,29 TL lik bir alışverişin ticari teamüllere uygun olmadığı , senetlerin lehtarı olan …’ün davacı şirketten alacaklı olmadığı, dava konusu senetlerin davacının ticari defterlerine kayıtlı olmadığı sabittir. 2014 yılında davacı şirket davalı … arasında faturaya dayalı bir alışveriş bulunmadığı, davacı şirketin defter kayıtlarında 31/12/2014 tarihli … yevmiye kaydı ile yıl sonu kapanışı yapılırken … firmasına 7.563.267,00 TL nakit ödeme çek senet verildiği, tahsilat olarak da 5.238.385,53 TL nakit ödeme aldığının kayıtlara işlendiği, kalan miktarın şüpheli alacak olarak kaydedildiği, muhasebe kayıt açıklamasında bu tutardaki çeklerin ticari defterlere zamanında işlenmediği ve yıl sonunda topluca kaydolduğu tespit edilmiştir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 504/3. maddesinde; “Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz” hükmüne yer verilmiş olup, buna göre vekilin vekaletnamesinde kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisi varsa asil adına çek düzenleyebilecektir. TBK 551. maddesi “Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir. Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez” şeklinde düzenlenmiştir. Somut olayda Davacı-borçlu şirketin, çalışanı …’e verdiği vekaletnamede bir kısım yetkiler verildiği, bu yetkiler içinde kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisinin bulunmadığı, takip konusu senedin de söz konusu vekaletnameye istinaden … tarafından imzalandığı görülmektedir.. Öte yandan, benzer nitelikli Kocaeli 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/261E. 2016/846 K. sayılı dosyasında davacı ile davalının …, konusunun aynı şekilde düzenlenmiş çekten dolayı menfi tespit davası olduğu, yargılama sonunda davanın kabulüne karar verildiği, davalının ( başka bir factoring şirketi) istinafı üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 2016/220 esas 2016/233 sayılı kararı ile 30/12/2016 tarihinde istinaf başvurusunun reddine karar verildiği, bu kararın temyizi üzerine, Yargıtay 19.HD’ 2018/2263-4361 sayılı kararıyla düzeltilerek onandığı anlaşılmıştır. Yargıtay 19. HD. 2018/2263-4361 sayılı kararında da belirtildiği üzere; … hakkında açılan ceza soruşturması ve kovuşturmasında, şirket yetkilisi … hakkında da soruşturma ve kovuşturma açıldığı, bu kovuşturmada şirket yetkilisi … hakkında şirket çalışanı …’e bedelsiz çek düzenlemesi konusunda talimat verdiği gerekçesine dayalı bir mahkumiyet kararı çıkması hâlinde, şirket çalışanı …’ün zımnen ticari temsilci olduğunun kabul edilebileceği, fakat somut olayda mevcut hukuki ilişki bağlamında ceza dosyasının sonucunun beklenilmesinde hukuki yarar bulunmadığı, zira çek alacaklısı davalı şirketin bir faktoring şirketi olduğu,, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9. maddesinin amir ikinci fıkrasına göre, “…Kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen alacaklar ile Kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir alamaz veya tahsilini üstlenemez…”.şeklinde hüküm bulunduğu, anılan madde hükmüne göre, şirket yetkilisi … hakkında Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/482 Esas 2019/195 Karar sayılı dosyasında diğer sanıklarla birlikte dava konusu çekinde içinde bulunduğu resmi belgede sahtelik suçundan dolayı mahkumiyetine karar verildiği, kararın Sakarya BAM 8.CD 2020/240 Esas 2020/765 K.nolu kararıyla kaldırıldığı, davanın ilk derece mahkemesinde derdest olduğunun anlaşıldığı, bu durumda … hakkında verilecek kararın davalı …’ün ticari vekil ya da ticari mümessil olup olmadığının tespitini etkileyeceği, bununda davalı … şirketine karşı davacının borçlu olup olmadığının değerlendirilmesinde esas teşkil edeceği, zira …’ün ticari vekil olarak dava konusu çeki düzenlediğinin kabulü halinde, davalı … şirketinin iyi niyetli hamil karinesine dayanamayacağı, şirket yetkilisi …ın bilgisi dahilinde çekin düzenlendiğinin tespiti halinde ise, ticari temsilci olarak çekin düzenlendiğinin kabulü gerekeceği ve buna göre geçerli bir çeke bağlanan hukuki sonuçların doğacağı ve eldeki davanın sonucuna etki edeceği anlaşılmakla, Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2020/266 Esas (yeni esas no) sayılı dosyasının sonucunun beklenmesi gerekirken karar verilmesi hatalı olduğundan, davalı vekilinin bu yönden istinaf başvurusunun kabulüyle, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Kocaeli 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2020/266 E. Sayılı dosyanın sonucu ve kesinleşmesinin beklenmesine, kesinleşen karara göre yeniden yargılama yapılarak karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/10/2017 tarih, 2015/260 E. 2017/676 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 950,90 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 16/12/2021