Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/732 E. 2022/215 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/732
KARAR NO: 2022/215
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 28/11/2017
NUMARASI: 2017/360 E. 2017/203 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin faaliyet alanı ile ilgili edindiği bilgi ve tecrübeyle özel tasarım akvaryumlar ve akrilik izleme panellerini kamuya arz eden küçük ve büyük ölçekli yüzlerce projeyi hayata geçirerek alanında lider bir firma olma özelliğini kanıtladığını, ayrıca dünya çapında birçok akvaryum ekipman ve aksesuar markasının Türkiye distribütörü olduğunu, online satış mağazası olan www…com ile en kaliteli ürünleri tüketicilerin hizmetine sunduğunu, TPMK nezdinde tescilli bir çok markası bulunduğunu, davalının müvekkili şirketin TPMK nezdinde tescilli bulunan … nolu … ve … nolu … markasını “http://www…com.tr/…html” internet sitesinde kendi markası gibi akvaryum ekipman ve aksesuarları için kullandığı ve kamuya bu şekilde arz ettiğinin tespit edilmesi üzerine İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/19 D. İş sayılı dosyası ile delil tespiti yaptırdıklarını, söz konusu dosyada alınan bilirkişi raporunda … ve … markalı ürünleri iş yerinde ve internet sitesinde satışa sunduğunun tespit edildiğini, davalının bu eyleminin davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini ve maddi zarara uğrattığını, bu sebeplerle davalı tarafça gerçekleştirilen markaya tecavüzün tespitine, durdurulmasına ve önlenmesine, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu “…” ve “…” markalı ürünlerin Çin menşeili akvaryum motoru olduğunu, tüm dünyada bu alanda faaliyet gösteren firmalar tarafından bilindiğini, müvekkilinin adı geçen markaları taşıyan ürünleri yasal yollarla ithal ederek satışını gerçekleştirdiğini, davacı şirketin ilgili ürünlerin buluşunu ve üretimini yapmadığını, Çin’de tescilli olan ürünlerin Çin firması tarafından Türkiye’de marka hakkının devir alınması durumunun da söz konusu olmadığını, hak sahibi olan Çin firmasının Türkiye’de markalarını tescil ettirmemiş olmasından yararlanan davacının markaları kendi adına farklı sınıflarda tescil ettirdiğini, müvekkilinin ilgili ürünleri her iki markanın uluslararası ticarete uygun satıcılığını yapan … firmasından satın alıp yurda getirdiğini, davaya konu ürünlerin 7. sınıfa, davacı markasının 11. sınıfta tescilli olduğunu, ilgili ürünlerin Çin’de de 7. sınıfta tescilli olduğunu, menşei ülkesinde tescilli olan ve yasal yollardan ithal edilen ürünün sahte ve taklit olduğunun ispatlanamadığından, marka hakkına tecavüzden bahsedilemeyeceğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın, davacı adına tescilli … nolu … ve … nolu … markalarının davalı tarafından taklit edilmek suretiyle iş yerinde ve internet sitesinde satışa sunulduğu iddiası ile açılan markaya tecavüzün tespiti, durdurulması ve önlenmesi ile manevi tazminata ilişkin olduğu, TPMK kayıtlarının incelenmesinde; … numaralı “…” markasının 26.01.2016 tarihinde, … numaralı “…” markasının 29.09.2015 tarihinde 11.sınıflarda davacı şirket adına tescil edildiği, Mahkemenin 2016/19 D. İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda; tespit konusu olan markaların esas unsuru olarak beyan edilen … ve … ibarelerinin yapılan tespitte iş yerinde ve “www…com.tr” adlı internet sitesinde kullanıldığının tespit edildiği, Mahkemece davalı şirketin ticari defter ve dayanak belgeleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde davaya konu ürünlerin taklit ürün olmadığı, davaya konu … ve … markalı ürünlerin davalı şirket tarafından imal edilmediği, davalı tarafından usulüne uygun olarak 2 adedinin yurt içinden 29/02/2016 tarihinde satın alındığı, 496 adedinin ise Çin’den usulüne uygun olarak ithal edildiği, orjinal nitelikteki ürünlerin yurt içinden alınarak satılması ve yurt dışından paralel ithalata konu edilmesinin hukuka aykırılık ve markaya tecavüz oluşturmadığı, (davacının da dava dilekçesinde birçok yurt dışı akvaryum ekipman ve aksesuarlarının distrübütörü olduğunu beyan ettiği) Türkiye’de satılan ürünler yönünden 556 sayılı KHK 13. madde gereğince marka tescilinden doğan hakların tüketildiği ve ithal edilen ürünler yönünden hukuka uygun bir şekilde yurt dışından ithal edilerek Türkiyeye getirildiği kanaatine varılarak davanın reddine “karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Mahkemece 09.05.2017 tarihli celsede tahkikat safhasının bittiği, HMK’nın 184.-186. maddeleri gereğince sözlü yargılama ve hüküm için tarafların 12.09.2017 günü saat 11:35’te mahkemede hazır bulunmaları, aksi takdirde yokluklarında hüküm verileceği bildirilmesine rağmen 12.09.2017 tarihli celsede ise; “her ne kadar sözlü yargılama duruşması verilmiş ise de, dosya incelendiğinde davalının davaya konu ürünleri ithal edip etmediği yeterince aydınlanmadığı tespit edildiğinden sözlü yargılama duruşması yapılmasından vazgeçilerek tahkikata devam olundu.” denilerek tahkikat aşamasına geri dönüldüğünü, HMK’nun 186/2. maddesinin emredici nitelikte olduğunu, hakimin görevinin hukuku uygulamak olup, mahkemece sözlü yargılamadan dönülerek tahkikata devam olunmasının emredici nitelikteki HMK’nın 186/2. maddesine ve usul ekonomisi ilkesine aykırı olduğunu, 2- Davalı yanca marka hakkının tüketildiği yönünde herhangi bir savunmada bulunulmadığı ve dosyaya süresi içerisinde bu yönde herhangi bir hukuki delil sunulmadığı halde, mahkemece, HMK’nın 25. maddesindeki taraflarca getirilme ilkesini ihlal edilerek, ileri sürülmeyen Marka Hakkının tüketildiği gerekçesiyle usul ve yasaya aykırı olarak davanın reddine karar verildiğini, 3- İstanbul Anadolu 1. FSHHM’nin 2016/19 D. İş Sayılı dosyası ile davalının iş yerinde ve davalı tarafa ait Http://www…com.tr/markalar.html internet sitesinde müvekkili şirket adına tescilli … ve … markalarını kullanılarak tescil edildikleri sınıfa giren ürünlerin satışa sunulduğu tespit edildiğinden, müvekkili şirketin marka haklarının ihlal edildiğinin kesin ve açık şekilde ortaya konulduğunu, açılan esas davada tanzim edilen raporda 556 Sayılı KHK’ nın 61. maddesinin A bendine göre, marka sahibinin izni olmaksızın markayı 9. maddede belirtilen biçimlerde kullanmanın marka hakkına tecavüz sayılacağının, davalının işyerinde ve internet sitesinde müvekkili şirketin marka haklarının ihlal edildiğinin tespit edildiğini, mahkemece dava konusu ürünlerden 2 adedinin yurt içinden usulüne uygun olarak satın alındığı, orjinal nitelikte olduğu ve 556 Sayılı KHK nın 13. maddesi gereğince marka tescilinden doğan hakların tüketilmiş olduğu gerekçesiyle hatalı ve hukuka aykırı karar tesis edildiğini, öyle bile olsa davalının satışa sunduğu 496 adet ürün için davanın kabulü gektiğini, 4- 556 sayılı KHK’ nın 13. maddesinde “Tescilli bir markanın tescil kapsamındaki mal üzerine konularak, marka sahibi tarafından veya onun izni ile Türkiye’de piyasaya sunulmasından sonra, mallarla ilgili fiiller marka tescilinden doğan hakkın kapsamı dışında kalır.” hükmü gereği marka hakkı sahibinin hakkının tükenmesinden bahsedebilmek için; markayı taşıyan orijinal ürünün marka hakkı sahibi tarafından piyasaya sunulmuş olması ve marka sahibi tarafından piyasaya sunulan malın herhangi bir şekilde bir başkasına geçmesi gerektiğini, mahkemece alınan bilirkişi raporlarında piyasaya sunulan ürünün orijinal nitelikte olduğuna ilişkin teknik inceleme ve ürünlerin orijinal olduklarına ilişkin bir delilin bulunmadığını, bu ürünlerin Çin’de o ülkenin kanunlarına uygun olarak üretilmiş olması ve Çin açısından orijinal olması sadece ülkesellik ilkesi gereği Çin için geçerli olduğunu, Çinli firmanın da kullandığı markaların ülkemizde iyiniyetli olarak müvekkili şirket tarafından tescilli olarak kullanıldığından bu markaları kullanma hakkının sadece müvekkili şirkete ait olduğunu, Türkiye’de müvekkilinin davaya konu markalarını taşıyan ürünlerin orjinalliğinin ancak ürünlerin müvekkili veya müvekkilinin izni ile piyasaya sunulması ile mümkün olacağını, davalı tarafın satışa sunduğu ürünlerin; müvekkili şirketçe satışa sunulan orijinal ürün olduğunu ve müvekkili şirketçe piyasaya sunulduktan sonra çeşitli yollarla kendisinin zilyetliğine geçtiğinin ispatlanmadığını, mahkeme kararına esas teşkil eden 10.11.2017 tarihli bilirkişi raporunda; davalı tarafça piyasaya sunulan jecod markasını taşıyan ürünlere ilişkin davalı ticari defterlerinde herhangi bir kayda rastlanmadığının tespit edildiğini, 5- İlk derece mahkemesinin dava konusu ürünlerden 496 adedinin Çin’den usulüne uygun olarak ithal edildiği bu ürünlerin yurt dışından paralel ithalata konu edilmesinin hukuka aykırılık ve markaya tecavüz oluşturmadığı yönündeki kararının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Davalı şirketin 25…2017 tarihli beyanlarında müvekkili şirket adına tescilli … ve … markalarının Çin menşeili bir firma adına Çin’de tescilli olduğunu ileri sürdüğünü ve bilgisayar ekran çıktılarını dayanak gösterdiğini, ülkesellik prensibi gereği; … ve … markaları yurtdışında başka bir şirket adına tescil edilmiş olsa dahi Türkiye sınırları içerisinde marka hakkı sahibi müvekkili şirket olduğundan, müvekkili şirketin marka haklarına helal getirmeyeceğini, dosyaya sunulan bilgisayar ekran çıktılarının hukuki anlamda delil niteliğinde olmadığını, davanın marka hakkına tecavüz olup, davalının uhdesinde tespit edilen ve marka hakkına tecavüz eden ürünlerin yurt dışından ithal edilip edilmediğinin dava ile ilgili olmadığını, müvekkilinin kendi adına tescilli ürünlerini sadece yurt içinde satış için halka arz ettiğini, rızası ile yurt dışında satışı söz konusu olmadığını, Dava konusu ürünlerin paralel ithalatı sonucu marka hakkı sahibi müvekkili şirketin marka hakkının tüketildiğinden bahsedebilmek için; hak sahibi olan müvekkili şirketin rızasıyla başka bir ülkede hakka konu ürünün satışa sunulması, markayı taşıyan ürünün orijinal ürün olması gerektiğini, müvekkili şirketin markalı ürününü fason üretim yapan yerlerde kendi adına ürettirdiğini ve ürünlerin yurt içinde satışını gerçekleştirdiğini, Çin’de veya başka yabancı bir ülkede kendisi veya rızasıyla başkası tarafından satışa sunulması söz konusu olmadığından, davalı tarafın ticari defterlerinde tespit edilen 496 adet … markasını taşıyan ürünlerin paralel ithalata konu edildiğinden ve müvekkili şirketin marka hakkının tüketildiğinden bahsedilmeyeceğini, davalı şirketin, müvekkili şirketten izin almaksızın, marka taklidinin yapıldığı Çin’den üzerinde müvekkili şirketin tescilli markasını taşıyan dava konusu ürünleri ithal ederek müvekkilinin marka haklarını ihlal ettiğini, yerel mahkemenin müvekkil şirketin marka hakkının tüketilmiş olduğu yönündeki kararı usul ve hukuka aykırı olduğundan, kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; TPMK nezdinde tescilli … nolu … ve … nolu … markasını davalının sahibi olduğu, “http://www…com.tr/…html” internet sitesinde kendi markası gibi akvaryum ekipman ve aksesuarları için kullanarak kamuya arz ederek, marka hakkına tecavüz teşkil ettiği ve maddi zarara uğrattığından, davalının markaya tecavüzünün tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup karar yukarıdaki sebeplerle davacı tarafça istinaf edilmiştir. Davacı vekili tarafından yapılan istinaf incelemesine göre; 1-Mahkemenin 09/05/2017 tarihli oturumunda; HMK.’nın 184-186. maddeleri gereğince sözlü yargılama ve hüküm için tarafların 12.09.2017 günü saat 11:35’te mahkemede hazır bulunmaları, aksi takdirde yokluklarında hüküm verileceğinin bildirilmesine (bildirildi), duruşmanın 12/09/2017 tarihine bırakılmasına karar verildiği, takip eden 12/09/2017 tarihli oturumda ise, her ne kadar sözlü yargılama duruşması verilmiş ise de, dosya incelendiğinde davalının davaya konu ürünleri ithal edip etmediğinin yeterince aydınlanmadığı tespit edildiğinden, sözlü yargılama duruşması yapılmasından vazgeçilerek tahkikata devam olunduğu ve dosyanın bilirkişi incelemesi için Ankara Nöbetçi FSHHM’ne talimat yazılmasına karar verildiği tespit edilmiştir. Mahkemece sözlü yargılama günü verilmesine ilişkin 09/05/2017 tarihli kararı ile sözlü yargılamadan dönülerek bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin 12/09/2017 tarihli kararı ara karar niteliğindedir. Yargıtay HGK’nun 30/09/2021 tarihli 2017/(19) 11-934 esas ve 2021/1124 karar sayılı kararında belirtildiği üzere; hâkimin verdiği kararlar ara kararları ve nihai kararlar olmak üzere ikiyi ayrılır. Ara kararları, yargılamaya (davaya) son vermeyen, yürütmeye, ilerletmeye yarayan kararlardır. Hâkim, yargılamayı yürütmek (ilerletmek) için davada birçok ara kararı verir. Bütün bu kararların ortak niteliği, hâkimin ara kararı ile davadan (işten) elini çekmeyip, bilâkis davaya devam etmesidir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt III, s.2998). Bu kapsamda olmak üzere mahkemenin görev ve yetki itirazının, zamanaşımı def’înin reddine ilişkin kararları ara kararı olduğu gibi taraflara delillerini göstermeleri, tanık, bilirkişi incelemesi ve keşif masraflarını yatırmaları için süre vermesine ilişkin kararları da birer ara kararıdır ve hâkim ara kararı niteliğinde bulunan kararlardan dönülebilir. Ara kararları tek başına temyiz edilemez ancak esas hüküm ile birlikte temyiz edilebilir. Yargılamaya son veren ve hâkimin davadan elini çekmesi sonucunu doğuran kararlara ise nihaî karar denir. Hâkim nihaî karar ile o davadan elini çeker, verdiği karardan dönemez ve onu değiştiremez. Fakat (ara kararlardakinin aksine) nihaî kararlar temyiz edilebilir. Davacı vekili tarafından verilen sözlü yargılama günü tayinine ilişkin 09/05/2017 tarihli karar, ara kararı niteliğinden olduğundan, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca mahkemece dönülebileceğinden, mahkemenin eksik olduğunu düşündüğü bilirkişi incelemesi için sözlü yargılama günü tayinine ilişkin ara karardan dönülmesinde usule aykırılık olmadığı gibi, dosyanın eksikliğinin tamamlanmadan karar verilmesi sonucu İstinaf ve Temyiz aşamasında bozularak mahkemeye iadesi, davayı daha fazla uzatacağından, eksikliğin tamamlanması için ara karardan dönülmesi, dava ekonomisi ilkesine de aykırı olmadığından istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2- Davalı vekili cevap dilekçesi madde 9’da -Davacı, davaya konu ürünlerin orijinal ve Çin Malı olan somut mallarını kendisi de satmakta, tanıtmakta, web sitesinde ilan etmektedir. Davacı bu eylemleri ile ürünlerin bu biçimde ticarete konu edilmesine rıza göstermiş bulunmaktadır. madde 10’da-Menşe ülkede tescilli bulunan ve yasal yollardan ithal edilmiş olan, ürünün sahte ve taklit olduğu ispatlanmadığı hallerde marka hakkına tecavüzden bahsetmek olanaksızdır.” sözleri ile davacının marka hakkını tükettiğini belirttiği gibi, 19/04/2017 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde “10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile birlikte ulusal olarak uygulanan hakkın tüketilmesi ilkesi artık uluslararası olarak uygulanmaktadır. Bu düzenleme gereğince dünyanın herhangi bir ülkesinde piyasaya sunulmuş ürünlerin , usulüne uygun olarak Türkiye pazarına sokulması ve orijinal olması koşuluyla üçüncü kişiler tarafından Türkiye’de pazara sunulmasının yasaya aykırılık oluşturmayacağı belirlenmiştir. Markayı taşıyan ürün, herhangi bir ülke ya da bölgede piyasaya sunulup marka hakkı tüketildikten sonra, bu ürünlerin marka sahibinin yetkilendirmesi aranmaksızın diğer ülkelere ithal edilmesi (paralel ithalat- gri ürün ticareti) önünde bir engel yoktur. Yani tescilli marka sahibi olan kişi, bu markayı taşıyan mal hukuka uygun bir şekilde Türkiye piyasasına sunulduktan sonra bu malın tedavülünü marka hakkına dayanarak engelleyemez. Müvekkil şirket de akvaryum, akvaryum ekipmanları, akvaryum ürünleri alanında faaliyet göstermekte olup, tüm dünyadaki bu sektörde çalışan firmaların yaptığı gibi yasal yollarla ithal ettiği ürünleri satışa sunmuştur.” sözleri ile de tekrar ettiğinden, marka hakkının tüketilmesi sebebine dayanılmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 3- Mahkemece, davaya konu ürünlerin davalı tarafından yurt dışından ithal edilip edilmediği, edilmiş ise hangi şirketten ithal edildiğinin tespit edilmesi için bilirkişi incelemesine karar verildiği ve alınan 10/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda; Davalı şirketin usulüne uygun tutulmuş 2015 ve 2016 yılı defter kayıt ve belgeleri üzerinde yapıları incelemede, davalı şirketin … ve … adlı markalarla ilgili ürünlerin imalatını yapmadığı, ithal ederek alım satımını yaptığı, … ve … adlı ürünlerin aynı tür ürün olduğundan alım satım faturalarında tek bir ismin … kullanıldığı ve stok takibinin de tek bir isim üzerinden yapıldığı, ibraz edilen gümrük beyannameleri ve ekindeki alış faturalarından; iki adet ürün dışında, davaya konu markalarla ilgili tüm ürünlerin ÇİN’den … adlı firmadan ithal edildiği, davalı şirket tarafından, Bursa ilinde faaliyette bulunan Bursa/Nilüfer Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün … Vergi Numaralı Mükellefi olan … firmasından 29.02.2016 tarihli fatura ile … adlı üründen 2 adet aldığına dair alış faturasının ibraz edildiği tespit edilmiştir. Davacı tarafın, davaya konu ürünlerin kendi ürünü olduğu iddiası mevcut değildir. Bu aşamada davalı tarafın ürünlerinin Çin’den ithal edilen orijinal ürünler olmadığı henüz kanıtlanmadığından, davalı taraf ürünleri yurt içi ve yurt dışından temin ederek orijinal markası ile internet sitesinde satışa sunduğunu beyan ettiğinden, satışa sunulan ürünlerin orijinal marka ve ismi ile internet sitesinde satışa sunulması ve gösterilmesi, marka hakkının ihlali olarak nitelendirilemeyeceği gibi, markaya zarar verecek, değerini ve itibarını zedeleyecek şekilde satışa arzettiğine ilişkin eyleminin bulunduğu da tespit edilmediğinden, mevcut hali ile davacının markasının kullanımı söz konusu değildir. Bilirkişi rapor ve görüşü mahkeme hakimi tarafından HMK 282. maddesi uyarınca diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirileceğinden, dosya kapsamındaki delillere uygun düşmeyen İstanbul Anadolu 1. FSHHM’nin 2016/19 D. İş Sayılı dosyasındaki davacının marka hakkına tecavüz edildiğine ilişkin bilirkişi görüşü mahkeme hakimini bağlamayacağından, 496 adet ürün için marka hakkına tecavüzün varlığının ve davanın kabul edilmesi gerektiğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 4- Mahkemece; mali bilirkişiye, ithalat belgeleri ve ticari defterler üzerinde inceleme yaptırılmış olup, bilirkişi tarafından … markasını taşıyan ürünlere ilişkin davalı ticari defterlerinde herhangi bir kayda rastlanmadığı tespit edilmiştir. Davalı taraf tüm ürünlerin …. markası altında aynı Çin Firması’ndan ithal edildiğini beyan ettiğinden, bilirkişi bu beyan üzerine tespite konu ürünler ile gümrük belgelerini ve ibraz edilen faturaları karşılaştırıp, sayı itibariyle birbirini doğruladığını tespit etmiştir. Gümrükteki ithal işlemlerinin niteliği nazara alındığında, farklı ürüne ait fatura ile ürün ithalinin mümkün olup olmadığı, mevcutsa dava konusu ürünler ile faturaya konu ürünlerin seri numaraları karşılaştırılarak … markası ile ithal edilen ürünlerin gerçekte … marka ürünler olup olmadıkları konusunda bilgi verilmediği gibi, dava konusu ürünler üzerinde teknik bilirkişi incelemesi yaptırılarak orijinal olup olmadıkları konusunda rapor alınmadığı dosyanın incelenmesi sonucu tespit edilmiştir. 556 Sayılı KHK’nin 13 maddesi uyarınca marka hakkının tüketilmesi için ürünlerin orijinal olduğunun kanıtlanması gerektiğinden, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmiştir. 5- Davacı taraf markanın kendisine ait olduğunu, kendi adına tescilli ürünlerini sadece yurt içinde satış için halka arz ettiğini, rızası ile yurt dışında satışı söz konusu olmadığını, Çin’de veya başka yabancı bir ülkede kendisi veya rızasıyla başkası tarafından satışa sunulması söz konusu olmadığından ithalatın olamayacağını ileri sürmüş ise de; Çin’in VİPO üye ülkesi olması sebebiyle, markası kendi ülkesinde usule uygun tescilli ise, … ve … tescilli markası altında üretim yaparak, ülkemize ithal etme ve ülkemizde tescilli olmasa dahi marka korumasından yararlanma hakkına sahip olacağından, 556 Sayılı KHK’nin 13. maddesinin uygulanması açısından, davacı tarafın ürünlerini yurt dışında satışa sunmaması sonuca etkili değildir. Davalı tarafça satışa arz edilen dava konusu ürünler üzerinde teknik inceleme yapılarak ürünlerin, davacı markası altında Çin’de taklit üretim olduğuna ilişkin davacı tarafça alınmış ve dosyaya ibraz edilmiş rapor bulunmadığından, davacı vekilinin ürünlerin Çin’de müvekkilinin markası altında taklit üretim yaptırılarak ithal edildiği yönündeki istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Davalı taraf ürünlerin orijinal üreticisinin ve marka sahibinin ürünleri ithal ettiği Çin ülkesinde olduğunu iddia etmiş ithalata ilişkin belgelerini ibraz etmiştir. Markalarda ülkesellik prensibi uyarınca marka tescilli olduğu ülke sınırları içerisinde korunur ise de; Çin’in … üye ülkesi olması sebebiyle, Çin firmasının … ve … markası kendi ülkesinde usule uygun tescilli ise ülkemizde tescilli olmasa dahi marka korumasından yararlanacağından, ithalat yolu ile ülkemize getirilerek satılabileceğinden, marka sahibi olduğu saptandığında, ithal belgeleri ile dava konusu ürünler eşleştiğinde 556 Sayılı KHK’nin 13. maddesindeki şartlar oluşarak marka hakkının tüketilmesi sonucu gerçekleşebileceğinden, davacı vekilinin marka hakkının tüketilmesi için müvekkilinin kendi markası altında ürünlerini piyasaya sürmesi gerektiği yönündeki istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Mahkemece, dava konusu ürünler üzerinde teknik bilirkişi aracılığı ile inceleme yaptırılarak, davalı tarafın iddia ettiği gibi ürünlerin Çin firması tarafından kendi geçerli markası altında üretilen orijinal ürünler olup olmadığı, gümrükteki ithal işlemlerinin niteliği nazara alınarak, farklı ürüne ait fatura ile ürün ithalinin mümkün olup olmadığı, dava konusu ürünler üzerinde seri numarası mevcut ise faturaya konu ürünlerin seri numaraları ile karşılaştırılarak, … markası ile ithal edilen ürünlerin gerçekte Jecod marka ürünler olup olmadıkları konusunda rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, bu yönde rapor alınmadan karar verilmesi usul ve yasal düzenlemelere aykırı olduğundan, davacı vekilinin paralel ithalat sebebiyle tecavüz oluşmadığına ilişkin kararın hatalı olduğu yönündeki istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. Tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, dosyanın 4. ve 5. madde uyarınca teknik bilirkişiden rapor ve mali bilirkişiden ek rapor alınarak karar verilmek üzere mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/11/2017 tarih ve 2017/360 E. 2017/203 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 hükmü gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 ve 362/(1)/g. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 17/02/2022