Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/730 E. 2021/439 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/730
KARAR NO: 2021/439
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 18/12/2017
NUMARASI: 2014/431 E. 2017/1061 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkilinin, … ve …’nun şahit olarak imzaladığı 20/03/2008 tarihli sözleşme ile Tekirdağ Çorlu … köyü … pafta … Ada ve … Parsel sayılı taşınmazı 12.000 TL bedel ile davalıya satarak, bedeli tahsil ettiğini ve teminat olarak imzaladığı açık senedi davalıya verdiğini, sattığı taşınmazın tapuda devir işlemleri için davalı ile iletişime geçtiğini, ancak ısrarla devir almaktan kaçındığını, davalı tarafça teminat olarak verilen senetlerin anlaşmaya aykırı olarak, 25.090 TL bedelli olarak doldurularak, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından takibe konulduğunu, sözleşme gereği müvekkilinin taşınmazı davalıya devretmeyi talep ettiğini ancak davalının devralmadığını, davalının sözleşme bedeli olan 12.000,00 TL’nin iadesini isteyebileceğini, müvekkilinin takibe konu senedin satış bedeli dışındaki 13.000,00 TL’lik kısmından borcu bulunmadığının tespitine, takipten önce satış bedeli müvekkilinden talep edilmediğinden, takip öncesi ve sonrası faiz isteğinin reddine, davalı takip yapmakta kötü niyetli olduğundan %20 tazminata karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Taraflar arasında gayrimenkul alım satımı konusunda anlaşma yapıldığını, sözleşme gereği 12.000,00 TL bedelin müvekkili tarafından davacıya ödenmiş olduğunu, 20/03/2008 tarihinde sözleşmenin yapılmış olmasına rağmen tapunun devredilmediğini, tapunun devrinin ertelenmesi sebebiyle davacı tarafından gayrimenkulün değer artışı ve tapu devri için tanınan bir buçuk yıllık süre nazara alınarak, 25.000,00 TL bedelli teminat senedi verilerek, senedin arka yüzüne de teminat olduğu kaydının düşüldüğünü, tüm görüşmelere rağmen davacının tapu devrini gerçekleştirememesi sebebiyle, sözleşme tarihinden 4 yıl sonra senet bedelinin tahsili için takip yapıldığını, davanın reddi ile davacı kötü niyetli olduğundan, %20 kötü niyet tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi’nce; ”Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında alacaklı tarafından borçlu aleyhine 25.000,00 TL bedelli 20.03.2008 tanzim tarihli 15/07/2009 vadeli bonoya dayalı olarak, ilamsız icra yolu ile takip yapıldığı, takibin kesinleştiği, borçlunun süresi içerisinde menfi tespit davası açtığının anlaşıldığı, Yargılamanın devamı sırasında davalı tarafından 20/05/2014 tarihli ibraname başlıklı belge ibraz edildiği, belgede “Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında olan borcum sebebi ile alacaklı vekiline 4.000 TL verdim, alacaklı vekili ile icra ve dava dosyaları sebebiyle vekalet ücretleri dahil toplamda bakiye alacak için 42.000 TL ye anlaşılmıştır, bu bedelin 4.000 TL si elden ödenmiş olup bakiye 38.000 TL borcumu icra dosyası kanalı ile bankadan icra dosyası ile bloke konulan paradan alınacaktır, aksi takdirde bakiye borcumuda elden ödeyeceğim, bu dosya sebebiyle ticaret mahkemesinde devam eden davamdan feragat ediyorum, taraflar bu şekilde birbirlerini ibra ederler.” şeklinde anlaştıkları alacaklı vekili ve borçlu …’ın imzasının bulunduğu, Yargılama sırasında Çorlu SHM’nin 2014/848 Esas sayılı vasi tayini için dava açıldığı, yargılama sonunda vasi tayinine gerek olmadığı gerekçesi ile davanın reddedildiği, Davacının vefat etmesi sebebiyle mirasçıları, …, …, … ve … davaya dahil oldukları, Davacı tarafın takibe konu olan senedin 13.000 TL’lik kısmına ilişkin borcunun bulunmadığına dair menfi tespit talebinde bulunduğu, yargılama aşamasında dava dışı alacaklı ile borçlunun sulh olarak karşılıklı olarak anlaştıkları, 20/05/2014 tarihli ibraname belgesinin düzenlendiği, feragat dava dışı yapılmış olsa dahi belgedeki imzalar inkar edilmediği sürece geçerli olduğu, davacının mirasçıları ve davacı, feragat beyanına ilişkin geçerli olmadığı iddiasında bulunmuşlar ise de, vasi tayinine ilişkin Çorlu Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/848 Esas sayılı dosyasında vasi tayinine yer olmadığına karar verildiğinden, davacı tarafça bu ibranameye ilişkin hile, hata, ikrah, iddiasında bulunup ispatlanmadığından, feragat beyanı davayı sonlandıran işlemlerden olduğundan bahisle davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı mirasçıları vekili istinaf dilekçesi ile; Müvekkili …’ın dava sırasında vefat ettiğini, sunulan ibranamenin/feragat beyanının imzalandığı tarihte 80 yaşında olup, kendisini idare edebilir, savunabilir ve kendisine sahip olabilir durumda olmadığını, 26.05.2014 tarihinde saat 15:50’de müvekkili …’ın, Çorludaki avukatı Av. …’nin bürosuna giderek, “… ve … isimli kişiler tarafından İstanbul’a Av. … isimli avukata götürüldüğünü, bazı belgelerin imzalatıldığını, ancak imzaladığı belgeler hususunda kendisine bilgi ve imzalanan belgelerden bir örnek verilmediğini” belirttiğini, Av. …’nin şahsını bilgilendirmesi üzerine, UYAP ortamında dava dosyası incelendiğinde, herhangi bir feragat dilekçesi verilmediğini, icra dosyasının icra müdürlüğü tarafından istendiğini tespit ettiğini, icra dosyasının incelenmesinden, haczedilen paranın reddiyatının yapılmasının talep edildiğini tespit ettiklerini, davacı tarafından imzalanmış bir belgeye ulaşılamadığını, davalı vekili Av. … arandığında “yeğenleri ile geldi, borcunu ödedi, bana ibraname verdi.” cevabını verdiğini, bu durumun hayatın olağan akışına, aykırı olduğunu, icra takibinde borçlu konumunda olan davacı olduğundan, borcunu ödemiş ise ibranamenin davacıya verilmesi gerektiğini, … ve … isimli kişilerin davacının yeğeni olmaması, Çorlu’da emlakçılık yapan kişiler olması, davacının ödeme yapmadığına dair beyanı karşısında davacının zorla ve/veya hile ile İstanbul’a götürüldüğü, mahiyetini bilmediği bir kısım belgelerin hile ile imzalatıldığı, bu suretle davalının huzurdaki davanın sonuçlarından kurtulmaya çalıştığı anlaşıldığından, davacıya, konuyu Savcılığa intikal ettirmesi, huzurdaki dava açısından da belge ibrazına kadar beklenilmesinin tavsiye edildiğini, HMK’nın 309/1. maddesinde “Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır.” , kanunun 154/3. maddesinde “Aşağıdaki hususlar mutlak olarak tutanağa yazılır:” 154/3-ç maddesinde “Beyanda bulunana okunmak ve imzası alınmak kaydıyla ikrar, yeminin edası, davanın geri alınmasına muvafakat, davadan feragat, davayı kabule ilişkin beyanlar ve sulh müzakereleri ile sonucu.” şeklinde düzenlendiğinden, HMK. md. 154 ve 309. maddeye uygun bir feragat olmadığından, davalı tarafından ibraz edilen belgedeki “davadan feragatın” şekil yönünden geçersiz olduğunu, doğmamış bir haktan feragat, vazgeçme olmayacağını, dava henüz sonuçlanmadan ve davacının, davalıdan henüz bir alacak hakkı doğmadan feragat beyanında bulunması hukuken mümkün olmadığından, şekil yönünden geçersiz ve içerik itibariyle sahte olan ibranamenin, maddi hukuk yönünden bir hakkı söndürme etkisine sahip olmadığını, Davalı tarafından ibraz edilen belgenin irade fesadı ile malul olup, geçersiz olduğunu, davacının, davayı takip etmeyen, ön inceleme duruşması hariç duruşmalara iştirak etmeyen davalı vekiline, dava tekemmül ettikten ve muhtemelen lehe sonuçlanacağı duruşmadan bir kaç gün evvel, Çorlu’dan İstanbul’a gelip Çorludaki ve İstanbul’daki avukatından habersiz ibraname vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının yaşı, kendisine sahip olamaması, mahkemeye bizzat müracaat edip davadan feragat etmemiş olması, davalının icra dosyasının tamamını tahsil ediyor olması hep birlikte değerlendirildiğinde, sözde ibranamenin irade fesadı ile malul olduğunun açık olduğunu, feragatin geçersizliğinin bir ön sorun olarak bu davada incelenmesi gerektiğini, (Yargıtay 1.H. D’si Esas: 2013/6576 Karar: 2013/7856 sayılı ve 16.05.2013 Tarihli kararı) Mahkemece, harici feragatin geçerli olduğu, irade fesadının ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini, 20.05.2014 tarihli evrak aynı zamanda sulh sözleşmesi olarak nitelendirerek, imzanın inkar edilmediği, irade fesadının ispatlanamadığı, dava dışı feragatin geçerli olduğunun kabul edildiğini, Evrakı tanzim edenin avukat, tanzim yerinin avukatın bürosu olup evrakın başlığında “ibraname” yazdığını, Mahkeme ve dosya numarasının yazılmadığını, davacı avukatla temsil edilmesine rağmen, davacı avukatının bu işlemlerden (nedense) haberi olmadığını, davacıya vasi atanma talebinin red edilmesinin tek başına irade fesadının mevcut olmadığını göstermeyeceğini, davalı vekilinin 18.07.2014 tarihli dilekçesinde, davacının yanında iki kişi ile geldiğini ikrar ettiğini, bunlardan birinin … isimli kişi olduğunu bildirdiğini, tanık olarak dinlenen …’in hiç bir şey bilmediğini söylediğini, tanık beyanları, davacının Mahkemeye aktarılan anlatımı (06.06.2014 tarihli dilekçe) davalı vekilinin anlatımı (18.07.2014 tarihli dilekçe) özellikle davalı vekili ile … ve … arasındaki konu ile alakalı olduğu bildirilen olağan dışı, hayatın olağan akışına aykırı, tanık … tarafından örtülü olarak inkar edilen para trafiği ve bir bütün olarak hadise değerlendirildiğinde irade fesadının mevcut olduğunu, 20.05.2014 tarihli evrakın hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, icra takibinde borçlu konumunda olan davacının borcunu ödemiş ise ibranamenin davacıya verilmesi gerektiğini, evrak başlığı ile içeriğinin tezat teşkil etmesi, … ve … isimli kişilerin davacının yeğeni olmaması, Çorluda emlakçılık yapan kişiler olması, davacının ödeme yapmadığına dair beyanı karşısında, davacının zorla ve/veya hile ile İstanbul’a götürüldüğü, mahiyetini bilmediği bir kısım belgelerin hile ile imzalatıldığı, bu suretle davalının huzurdaki davanın sonuçlarından kurtulmaya çalıştığının açık olduğunu, açıklanan sebeplerle Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/431 E. – 2017/1061 K. Sayılı ve 18.12.2017 tarihli usul ve yasaya aykırı kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesi ile; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/431 Esas sayılı dosyasından verilen karar incelendiğinde, kararın usul ve yasaya uygun olduğu ve ayrıntılı ve açıklayıcı bir şekilde yazıldığı, gerekçelerin usul ve yasaya uygun dile getirildiğinin görüleceğini, kararın onanmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı … ile davalı … arasında düzenlenen 20/03/2008 tarihli sözleşme ile Tekirdağ Çorlu … Köyü … pafta, … Ada,… Parsel sayılı taşınmazın 12.000,00 TL bedel ile davalıya satışı konusunda anlaştıkları, davacının bedeli tahsil ettiği, tapuda devir işleminin yapılamadığı, tapunun devrinin teminatı olarak davacının davalıya senet verdiği anlaşılmıştır. Keşidecisinin … lehtarın … olduğu, 15/07/2009 vade tarihli 25.000,00 TL bedelli senetten dolayı Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından ilamsız icra yolu ile takip başlatıldığı, takibin kesinleştiği, borçlunun menfi tespit davası açtığı, yargılamanın devamı sırasında 20/05/2014 tarihli ibraname başlıklı belgede, “Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında olan borcum sebebi ile alacaklı vekiline 4.000 TL verdim, alacaklı vekili ile icra ve dava dosyaları sebebiyle vekalet ücretleri dahil toplamda bakiye alacak için 42.000 TL ye anlaşılmıştır, bu bedelin 4.000 TL si elden ödenmiş olup bakiye 38.000 TL borcumu icra dosyası kanalı ile bankadan icra dosyası ile bloke konulan paradan alınacaktır, aksi takdirde bakiye borcumuda elden ödeyeceğim, bu dosya sebebiyle ticaret mahkemesinde devam eden davamdan feragat ediyorum, taraflar bu şekilde birbirlerini ibra ederler.” alacaklı vekili ve borçlu …’ın imzasının bulunduğu belgenin sunulduğu görülmüştür. Davacı … ve yargılamanın devamı sırasında 13/10/2015 tarihinde vefatı sebebiyle davaya dahil edilen mirasçıları tarafından, feragat beyanının irade fesadı ile malul olduğu iddia edildiğinden, mahkemece irade fesadının kanıtlanması için delillerin sunulması konusunda süre verildiği, bildirilen tanıkların dinlendiği, yapılan yargılama sonunda, vasi tayinine ilişkin Çorlu Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/848 Esas sayılı dosyasında vasi tayinine yer olmadığına karar verildiğinden, davacı tarafça ibranameye ilişkin hile, hata, ikrah, iddiasında bulunup ispatlanmadığından, feragat beyanı davayı sonlandıran işlemlerden olduğundan, davanın reddine karar verildiği tespit edilmiştir. Davacı vekili; müvekkili …’ın dava devam ettiği sırada vefat etmiş olmakla birlikte dosyaya sunulan ibranamenin/feragat beyanının imzalandığı tarihte 80 yaşında olduğunu ve kendisini idare edebilir, savunabilir ve kendisine sahip olabilir durumda olmadığından feragatin geçersiz olduğundan kararın kaldırılmasını talep etmiştir. HMK 190. maddesi uyarınca ispat yükü kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Davacı …’a vasi tayinine ilişkin Çorlu Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/848-2015/44 Esas ve Karar sayılı dosyasında vasi tayinine yer olmadığına karar verildiği gibi, dosya içerisinde mevcut 02/12/2014 tarih ve 1429 sayılı Çorlu Devlet Hastanesi’nin heyet raporundan, …’ın akli melekelerinin yerinde olduğu, kendi kendini idare edebilecek durumda olduğu, vasi tayini gerekmediği bildirildiğinden, davacı tarafça aksini kanıtlar, feragat beyanı tarihi ve öncesine ait rapor, tedavi evrakı yada bilincini ortadan kaldıran ilaç kullandığı iddia edilerek reçete v.b delil sunulmadığından, davacı …’ın 20/05/2014 tarihli ibraname başlıklı belge tanzimi sırasında 80 yaşında olması, tek başına kendini idareden ve savunabilir olmaktan yoksun olduğunu ve kendisine sahip olmadığını göstermeyeceğinden, bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla reddine karar verilmiştir. Dosyaya sunulan feragat, duruşma dışında vuku bulan feragat beyanı olup, HMK. 154/ç maddesi ile duruşma tutanağının ihtiva etmesi gereken hususları düzenlediğinden, duruşmada vaki feragat beyanlarına uygulanabileceğinden, HMK 309.maddesinde “feragat ve kabul dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır, feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi karşı tarafın veya mahkemenin kabulüne bağlı değildir, kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir, feragat ve kabul kayıtsız şartsız olmalıdır.” düzenlemesi karşısında, davalı tarafça duruşma haricinde hazırlanan, 20/05/2014 tarihli ibraname başlıklı belge, kayıtsız şartsız feragati içerdiğinden, duruşma dışı feragatin yazılı olması yeterli olup özel şekil şartı düzenlenmediğinden, feragat tarihi itibariyle feragate konu “Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası” ve “bu dosya sebebiyle ticaret mahkemesinde devam eden huzurdaki davanın” bulunduğu sabit olduğundan, davanın açılması ile birlikte davadan feragat hakkı doğacağından, içeriğinin sahte olduğu davacı tarafça kanıtlanmadığından, davacı vekilinin HMK 154. ve 309. maddeye uygun bir feragat olmadığı, davalı tarafından ibraz edilen belgedeki “davadan feragatın” şekil yönünden geçersiz olduğu, dava henüz sonuçlanmadan ve davacının, davalıdan henüz bir alacak hakkı doğmadan feragat beyanında bulunması hukuken mümkün olmadığı, şekil yönünden geçersiz ve içerik itibariyle sahte olan ibranamenin, maddi hukuk yönünden bir hakkı söndürme etkisine sahip olmadığına, ilişkin istinaf sebebinin de yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. Mahkemece; feragat beyanının dosyaya sunulduğu 30/05/2014 tarihli oturumda davacı vekiline, ibraz edilen ve feragat beyanı içeren ibraname başlıklı belgeye karşı beyanda bulunması için 1 hafta kesin süre verildiği, davalı vekili tarafından ibraz edilen fotokopi belge adi belge olduğundan, belgeye davacı vekilinin itiraz etmesi durumunda , HMK m 168 ve devamı hükümleri uyarınca davacı asile HMK m 171 hükmüne havi isticvap davetiyesi tebliğine karar verildiği, davacı vekilinin feragate karşı irade fesadı itirazı sebebiyle, davacı asile çıkarılan isticvap davetiyesinin tebliğ edildiği, takip eden oturumda, yapılan yoklamada hazır olmadığı, davacı vekilinin müvekkilinin vesayet altına alınması için dava açıldığına ilişkin derkenar ibraz edildiği, mahkemece vesayet davasının sonucunun beklenmesine karar verilip, irade fesadı ile ilgili iddianın ispatlanması yönündeki delillerini ibraz etmesi için HMK 140. maddesi uyarınca 2 hafta ihtaratlı kesin süre verildiği, her iki tarafın tanıklarını bildirdiği, 07/10 2014 tarihli oturumda, davacı vekiline, irade fesadına ilişkin olguları somut şekilde belirtip, dilekçesini ibraz etmesi için 2 hafta kesin süre verildiği, davacı vekilinin süresinde beyanda bulunduğu, davacı tanığı …’in, “davacı …’in bu davadan feragat edip etmediğini bilmiyorum, buna ilişkin görgüm ve bilgim yoktur”, davacı tanığı …’in “davacı …in bu davadan feragati ile ilgili benim herhangi bir bilgim ve görgüm yoktur”, Tanık …’ın “Ben Çorlu İlçesinde emlak işiyle uğraşırım. Davacının oğlu bize gelerek davacı babasının bir taşınmazı olduğunu ve satmak istediğini, yardımcı olmamızı istedi. Bizde tamam dedik. taşınmazı satın almak için tapuya gittiğimizde üzerinde haciz olduğunu öğrendik. Kimin haciz koyduğunu sorduğumuzda davalının haciz koyduğunu öğrendik, ben taşınmazı almadım. Konuya ilişkin başkaca bilgim ve şahitliğim yoktur.”, davacı tanığı …’in “davacı …’in …’e söz konusu yeri sattığını biliyorum, yanlış hatırlamıyorsam 10.000 TL civarında anlaşmışlardı, ben de … parayı alırken aldığını gördüm, anlaştıklarını biliyorum fakat teminat olarak bir senet verildiği konusunda bilgim yoktur, tapunun geçirilip geçirilmediğini, davalının yeri almaktan vazgeçtiği ya da iade ettiği hususunda bir bilgim ve görgüm yoktur, bildiğim kadarıyla o arsanın on yıl kadar tapu geçmez kaydı vardı, bu sebeple o zamanlar tapuda devri mümkün değildi”, davacı tanığı …’ın “söz konusu yer satıldığı zamanlar tapuda devri mümkün değildi, biz de sözleşme ile yerlerimizi satıyorduk, bende aynı şekilde yerimi satmıştım, …’in yerini sattığını ve parasını aldığını duydum, teminat amacıyla her hangi bir şekilde bir senet alınıp verildiği hakkında bir bilgim yoktur”, tanık …’ın ” dava konusu taşınmazı davacı …’in davalı …’e sattığını davacı …’den duydum, ne kadar bedele sattığını bilmiyorum, sanırım davalı davacıya bir miktar kapora vermiş, ne kadar kapora verdiğini ben bilmiyorum, mahkemelik olmuşlar, davalı … davacı …’i icraya vermiş, bana bunların hepsini davacı … anlattı, taraflar arasında düzenlenen 25.000 TL bedelli seneti de bilmiyorum” şeklinde beyanda bulundukları, ibraz edilen feragat beyanı sırasında iradenin sakatlandığına ilişkin görgüye dayalı bilgileri bulunmadığından, davacının irade fesadını kanıtlamadığı, davalı tarafından ibraz edilen belgenin irade fesadı ile malul olup, geçersiz olduğu yönündeki istinaf talebinin yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. HMK 310. maddesi uyarınca dava kesin hüküm ile sonuçlanıncaya kadar davadan feragat mümkün olduğundan, 20.05.2014 tarihi itibariyle dava tekemmül etmediğinden, reşit ve temyiz gücü bulunan hak sahibinin vekili olmaksızın feragat hakkı bulunduğundan, duruşma haricinde dilekçe ile feragatin yapılabileceği HMK 309/1 maddesinde düzenlendiğinden, vekiline haber vermeksizin davalı vekilinin bürosunda feragat beyanında bulunulması tek başına irade sakatlığının varlığını kanıtlamayacağından, mahkemece feragat beyanının dosyaya sunulduğu 30/05/2014 tarihli oturumda ve takip eden oturumlarda irade fesadına ilişkin itiraz, ön sorun olarak araştırıldığından, feragat aynı zamanda kısmi ibraname niteliğinde olup, 20/05/014 tarihi itibariyle takip dosyası borcunun nakden ödenmeyen bölümü için, “bankadan icra dosyası ile bloke konulan paradan ödeyeceğim” ibaresi ve tanık …’ın “Ben Çorlu İlçesinde emlak işiyle uğraşırım. Davacının oğlu bize gelerek davacı babasının bir taşınmazı olduğunu ve satmak istediğini, yardımcı olmamızı istedi. Taşınmazı satın almak için tapuya gittiğimizde üzerinde haciz olduğunu öğrendik. Kimin haciz koyduğunu sorduğumuzda davalının haciz koyduğunu öğrendik, ben taşınmazı almadım.” şeklindeki beyanı ve satışa konu Ergene (Çorlu) … köyü … pafta … Ada ve … Parsel sayılı taşınmazın tapu kaydındaki 1999 tarihinde tesis edilen 3367 Sayılı Kanun uyarınca 10 yıl takyidatlıdır şerhi ile birlikte değerlendirildiğinde, davacının taşınmaz üzerindeki şerhin kaldırılması için takip alacaklısı ile sulh olma yolunu seçmesi hayatın olağan akışına uygun olup, davacı vekilinin, davayı takip etmeyen, davalı vekiline, dava tekemmül ettikten ve muhtemelen lehe sonuçlanacağı duruşmadan bir kaç gün evvel, Çorludaki ve İstanbul’daki avukatından habersiz ibraname vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, mahkemeye bizzat müracaat edip davadan feragat etmemiş olması, davalının icra dosyasının tamamını tahsil ediyor olması birlikte değerlendirildiğinde, sözde ibranamenin irade fesadı ile malul olduğunun açık olduğu, feragatin geçersizliğinin bir ön sorun olarak bu davada incelenmesi gerektiğine ilişkin istinaf talebinin yerinde olmadığı tespit edildiğinden reddine karar verilmiştir. 20.05.2014 tarihli feragat beyanında mahkeme ve dosya numarası mevcut değil ise de; “Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası” ve “bu dosya sebebiyle ticaret mahkemesinde devam eden huzurdaki davanın” sözleri ile açıkça Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/431 Esas sayılı dosyası olduğu anlaşıldığından, aynı belge ile 4.000,00 TL kısmi ödeme yapıldığından, aynı zamanda ibraname vasfı taşıdığından, başlığına ibraname yazılmasının usule aykırı olmadığı gibi, mahkemece vasi tayini dosyasının reddi yanında “ibranameye ilişkin hile, hata, ikrah, iddiasında bulunup ispatlanmadığından,” gerekçesine de dayanıldığından, 20/05/2014 tarihli belgede davacının 38.000,00 TL için ödeme taahhüdü bulunduğundan, belgenin davalı taraf elinde olması işlem yapılabilmesi için zorunlu olduğundan, belge bütün olarak kısmen nakdi ödeme, kısmen ödeme taahhüdü ve feragat beyanı içerdiğinden, beyanlar kronolojik olarak yazılmış olup, birbirine aykırı ifadeler barındırmadığından, evrakı tanzim edenin avukat olup, evrakın başlığında “ibraname” yazmasının, mahkeme ve dosya numarasının yazılmamasının, davacı avukatla temsil edilmesine rağmen, davacıya vasi atanma talebinin red edilmesinin tek başına irade fesadının mevcut olmadığını göstermeyeceği, 20.05.2014 tarihli evrakın hayatın olağan akışına aykırı olduğu, icra takibinde borçlu konumunda olan davacının borcunu ödemiş ise ibranamenin davacıya verilmesi gerektiği, evrak başlığı ile içeriğinin tezat teşkil etmesi, … ve … isimli kişilerin davacının yeğeni olmaması, Çorluda emlakçılık yapan kişiler olması, davacının ödeme yapmadığına dair beyanı karşısında, davacının zorla ve/veya hile ile İstanbul’a götürüldüğü, mahiyetini bilmediği bir kısım belgelerin hile ile imzalatıldığına ilişkin istinaf sebebi de yerinde olmadığından, reddine karar vermek gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/12/2017 tarih ve 2014/431 E. 2017/1061 K. sayılı kararına karşı davacı … mirasçılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacılar tarafından yatırılan 35,90 TL’nin mahsubuyla bakiye kalan 23,40 TL harcın davacılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davacılar tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 15/04/2021