Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/729 E. 2021/518 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/729 Esas
KARAR NO: 2021/518
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/11/2017
NUMARASI: 2014/308 E. – 2017/1172 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin 22.07.2010 tarihine kadar yaklaşık 10 yıl … firmasında plasiyer olarak çalıştığını, müvekkilinden 22.07.2010 tarihinde zorla alınan açık vadeli 250.000,00 TL tutarlı senedin doldurularak Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, akabinde de müvekkilinin evindeki eşyalarının muhafaza altına alındığını, müvekkilinin yanında sigortalı olarak gözüken …’in CarrefourSa-… mağazasına ürün nakliyesi yaptığını, bu kişinin bir kısım ürünleri sahte irsaliye düzenleyerek mağazaya teslim etmiş gibi göstererek piyasaya satarak haksız kazanç elde ettiğini, yapılan soruşturmada suçunu kabul ettiğini, yalnız başına hareket ettiğini beyan ederek davalı firmayı 60.000,00 TL civarında zarara uğrattığını kabul ettiğini, iki türlü satış usulünün olduğunu, zincir mağaza satışları (Carrefour-Migros-Tansaş vs.) ile yaygın satış usulü, yaygın satışta müşteri bulma ve tahsil etme plasiyer yada çalışanın sorumluluğunda olduğunu, zincir mağaza satışlarında ise büyük firmaların kendi aralarında bağlantılarını yaptığını, satıcıların sadece ürün nakliyesi ile ilgilendiğini, satıcının kamyona firmadan aldığı tavuk ürünlerini yüklediği, yüklenen ürünlerin de satıcıdaki PTS-E1 terminali cihazına işlendiğini, aynı zamanda firma deposunun bilgisayar sistemine de çıkan ürünlerin girişlerinin yapıldığını, satıcının zincir mağazanın mal kabul kısmına ürünleri teslim ettiğini, teslim ettiği ürünlere ilişkin sevk irsaliyesi düzenlendiği ve zincir mağazanın sorumlusuna kaşe bastırılıp imzalattığını, satıcı-plasiyerin de akşam davalı firma muhasebesine kestiği irsaliyeleri verdiğini, muhasebenin de teyit aldıktan sonra faturasını keserek ilgili mağazaya gönderdiğini, aynı zamanda plasiyerin PTS-E1 terminali cihazının okuyucuya takılarak sattığı ve geri getirdiği ürünlerin sağlamasının yapıldığını, depodan da iade ve satış ürünlerin sağlamasının yapıldığını, bu satışların kontrolünün davalı firmanın yaptığını, davacının kontrolünde olmadığını, bu yüzden de zincir mağaza satış primlerinin yaygın satış primlerine göre daha az olduğunu, muhasebe departmanın da fatura kesmeden önce irsaliyelerde kaşe ve imza olup olmadığının kontrol ettiğini, el terminali ve depo kayıtlarından satılan ürünlerin kaydının tespit edildiğini, yine firmalar arası cari hesap mutabakatlarında da fatura uyuşmazlıklarının ortaya çıktığını, müvekkilinin …’in satışlarını kontrol etmesinin imkansız olduğunu, zira bu satışların kontrolünün davalı firma yaptığını, müvekkilinin ise satıcı-plasiyer …’in sigortasını yatırdığı, aracını temin ettiği ve maaşını ödediğini, bu sebeple bu kişi tarafından yapılan usulsüzlüklerin bedelinin davacı müvekkiline ödettirilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, davalı tarafından yapılan suç duyurusu neticesinde savcılık tarafından yapılan kovuşturmada (Şişli C.S. 2010/33850 soruşturma, işli 14.ASCM 2010/524 E) müvekkili hakkında takipsizlik kararı verildiğini, bütün bunlara ve …’in de suçunu kabul etmesine rağmen davalı firmanın binasında 1-…, 2-…, 3-Av. …, 4-…, 5-…’in hazır bulunduğu toplantıda önce telefonlardaki piller ve sim kartların çıkarttırıldığını, silah gösterilerek kanun yasa biziz, emniyet müdürü tanıdığımız var gibi mafya vari yöntemlerle hiçbir kusuru ve günahı olmadığı halde davacı müvekkilinin olaydan sorumlu tutulduğunu, akabinde de halen Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına konu olan 22.07.2010 tarihli boş senet imzalatıldığını, müvekkiline ait … plakalı Isuzu kamyonet ve … plakalı Mitsubishi marka aracın ertesi günü noterden davalıya satış yapıldığı, ancak karşılığında davalıdan hiç para ödenmediğini, müvekkiline ait 4 adet tanesi 4.500,00 TL civarında değerindeki barkod okuyucu el terminali (PTS) ve yazıcı setine de davalı tarafından el konulduğunu, müvekkiline ait 4 adet araç uydu cihazına da davalının el koyduğunu, ayrıca müvekkilinin 2010 yılının 6. ayının son 10 günü ile 7. ayın tamamına ait primlerinin de ödenmediğini, müvekkilinin etrafta dürüstlüğü ve çalışkanlığıyla örnek gösterilen bir insan olduğunu, taraflar arasındaki 24.07.2010 tarihli cari hesap ekstresinde müvekkilinin davalı şirkete 3.182,41 TL borçlu gözüktüğünü, sattığı ürünlerin geri dönüşü ve ödenmeyen prim alacakları dikkate alındığında ise müvekkili davacının davalıdan alacaklı olduğunu, iddia edildiği gibi müvekkilinin 500.000,00 TL dolandırıcılık yapmış olsa idi halen dahi aynı evde oturup üç çocuğu ve eşinin gözü önünde buzdolabı, çamaşır makinesi gibi eşyaların haczedilmesini beklemeyeceğini beyan ederek, müvekkiline ait 22.07.2010 tanzim tarihli 250.000,00 TL’lik senede ilişkin yapılan Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına borçlu olmadığının tespitine, senedin ve takibin iptaline, davalının %40 dan az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, fazlaya dair maddi ve manevi hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkiline ait el konulan araçların bedelleri, el konulan PTS cihazlarının bedeli, el konulan uydu takip cihazlarının bedeli ve ödemeyen prim alacaklarının tespitine, bu hakları için şimdilik davalıdan 20.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesinin talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Üzerinde ihdas nedeni “nakden” yazılı olan bononun bedelsiz olduğunu iddia eden davacının bunu yazılı delil ile ispatlaması gerektiğini, bononun zorla alınmadığını, davacının kendi iradesi ile tanzim edildiğini, bunu ayrıca ikrar ettiğini, Şişli C. Savcılığına verdiği 10.05.2011 tarihli ifadesinde “zorla senet imzalama olmadığını, teminat nedeni ile senedin boş olarak tanzim edildiğini” belirttiğini, davacının gerçekte var olmayan ancak kendisine kazanç olarak gösterdiği 99.017,70 TL lik sorunlu satışların kesintisi ile ilgili olarak “tüccar plasiyer iş görme sözleşmesinde de yer alan “tüccar …’nun belirleyeceği prim sistemiyle çalışmayı kabul eder. Ancak tüccarın alacağı bu primden tahsil edemediği müşteri alacaklarıyla geri getirmediği kasa ve seperatör bedelleri düşürülür.” Maddesindeki ve yine sözleşmede yer alan “pazarlama görevi satılan mal bedeli tahsil edildikçe biter.” maddesindeki ifadeye istinaden yapılan kesintileri içerdiğini, bu kesintilerin hepsinde tüccarın kendi imzalı onayı bulunmakta olup kesinti yapıldığı gündeki müşteri geciken bakiye görüntüleri de tediye makbuzlarına tediye makbuzlarına ilişkilendirilerek sayın mahkemeye dilekçe ekinde ibraz edildiğini, ayrıca yine davacı dilekçesi ekinde bulunan irsaliye ve faturalar ile sunulan Migros giriş fişlerinin birbirleriyle hiçbir bağlantısı olmadığını, örnek sunulan giriş fişlerinin hepsinin şirket sisteminde mevcut olduğunu, davacı adına çalışan …’in hesabından Ekim 2009 prim hak edişine yansıtıldığını, bu durumu sistem çıktıları ve Migros hesap özeti alınarak gögörüldüğünü, örnekte sunulan fatura ve irsaliyelerin ise hiç birisinin Migros’ta kaydı bulunmadığını, özellikle 23.12.2009 daki örnek için el terminali programı çıktısı da alınarak … kullanıcısının bu malı taşımak için aldığı, ancak Migros ta bu ürünün girişinin olmadığı ve dolayısıyla Migros’tan alınan 23.12.2009 tarihli ekstrede de bu faturaya ait hiçbir kaydın bulunmadığının görüldüğünü, yani bu ürünün Şişli şubelerinden alındığı ve Migros’a gitmiş gibi gösterildiğini, ancak böyle bir teslimatlarının Migros kayıtlarında görülmediğini, bu tespitin 2009 yılı Migros mutabakatında ortaya çıktığını ve faturanın … adına sorumlu olan kişi davacıya yansıtıldığını, araçlar, el terminali ve uydu takip cihazları bedellerini talep eden …’in kendisi tarafından müvekkili şirkete olan borçlarına mahsuben … ve … plaka sayılı araçlarında üzerlerindeki uydu takip cihazları ile birlikte müvekkili şirkete sattığını ve teslim ettiğini, el terminali (PTS) cihazlarının ise müvekkili şirkete teslim edildiğine dair kayıtlarında herhangi bir ize rastlanılmadığını beyan ederek, davasının reddine, %40 tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “15/07/2016 tarihli ek rapora itibar edilerek, icra takibine konu senedin taraf ticari defterlerinde yer almadığı, davalının, senedi davacının verdiği zarar miktarınca doldurduğu savunmasını ispat edemediği, davalının ticari defter kayıtlarına göre davalının davacıdan 3.350,19 TL alacaklı bulunduğunun saptanmış olması karşısında dava ve takip konusu senetten dolayı davacının davalıya sadece bu miktar borçlu olduğu, bakiye kısımdan ise borçlu olmadığı, Davacı menfi tespit talebi yanında 2 adet araç bedeli 18.619,00 TL talep etmiş ise de, araçların davalıya satıldığı anlaşıldığından ve menkul satımına ilişkin olarak edimlerin birlikte ifa edildiğinin kabulü yönündeki karinenin aksi ispat edilemediğinden bu yöndeki talebin reddine, Yine davacının alınan bilirkişi raporu kapsamında taraf ticari defterleri kapsamında 15.247,85 TL alacağı bulunduğu saptandığından bu miktara hükmedilmesine, Davacı, 4 adet cihaz bedeli 16.000,00 TL alacak talebinde bulunmuş ise de, bu alacağının bulunduğunu ispat edemediğinden talebinin reddine, Davacının sözleşmenin fesih tarihine kadar hak ettiği ve ödenmeyen 8.359,05 TL pirim alacağı bulunduğu bilirkişi raporu ile saptandığından bu miktara ilişkin talebin de kabulüne karar verilerek neticede, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Davaya konu senedin tamamı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenle kötüniyet tazminatına hükmedilmemiş olmasının da yerinde olmadığını, Davalının tespit edilen bir alacağı olsa dahi bunun, cari hesap ve prim borcundan mahsup edilmesi gerektiğini, Davalı tarafın ticari defterleri usulüne uygun tutulmamasına rağmen bu hususun, alacak hesabında Mahkemece dikkate alınmadığını, bilirkişi raporlarında yapılan hesaba göre 117.713,62 TL davalıdan alacaklı olduklarını, Araç satış bedeline ilişkin talebin ise kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu beyan ederek İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Dava konusu senedin ticari defterlere işlenmemiş olmasının, senedin ispat gücünü ortadan kaldırmadığını, bu kapsamda, davalı şirketin zarara uğrayıp uğramadığının araştırılması gerektiğini, zira davacının, iradesi sakatlanarak senet verdiğini ispatlayamadığını, İspat açısından kendilerine yemin teklif edilmesi gerektiğini, Hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik inceleme içerdiğini, ürünlerin başka yerlere teslim edilmesi nedeniyle tahsil edilemeyen faturalar ile Carrefoursa cari hesap dökümlerinin incelenmediğini, Prim alacağına ilişkin üç adet faturanın tarafların kayıtlarında yer almadığını, buna rağmen alacağa hükmedilmesinin hatalı olduğunu, kaldı ki prim alacağının maddi zarara ilişkin alacaktan mahsubu gerektiğini beyan ederek İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı, daha önce davalı şirket ile aralarında ”Tüccar Plasiyer İş Görme Sözleşmesi” bulunduğunu, bu kapsamda dava dışı firmalara ürün satışı yaptığını, ancak dava dışı …’in aslında dava dışı bir mağazaya bir kısım ürünleri teslim etmediği halde teslim etmiş gibi irsaliye düzenlediğini, bunun üzerine davalı şirketin, zarara uğradığını iddia ederek kendisine davaya konu senedi zorla imzalattırdığını, iki adet aracına ve PTS cihazlarına el konulduğunu, primlerinin ödenmediğini beyan ederek senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, el konulan araç ve cihazların bedelleri ile ödenmeyen primlerin ödenmesine karar verilmesini talep etmiş, davalı ise; dava dışı şahıs ile davacının beraber hareket ederek şirketi zarara uğrattıklarını, dava dışı şahsın davacının çalışanı olduğunu, davaya konu senet ile araçların ve cihazların zarara karşılık olmak üzere alındığını, primlerin ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar her iki taraf vekillerince de istinaf edilmiştir. Dava menfi tespit ve alacak davasıdır. 1- Davacı, icra takibine konu edilen 250.000,00 TL bedelli senedin zorla imzalatıldığını beyan ederek bedelsizlik iddiasında bulunmuş olup, bu hususta ispat yükünün davacı üzerinde olduğu tartışmasızdır. Ne var ki davacının bu iddiasını ispata yarar dosyaya yansıyan bir bilgi, belge ve delil bulunmamaktadır. Hal böyleyken, davalının, davacının çalışanının sebep olduğu zararlar nedeniyle senedin davacı tarafından verildiğine yönelik savunması karşısında (29.06.2017 tarihli beyan dilekçesi), Mahkemece kusur ve zarar olgularının varlığı araştırılarak toplanan delillerin tartışılması neticesinde varılacak kanaate göre karar verilmesi gerekirken, ilgisiz bir şekilde, davalının ticari defter kayıtlarına göre davacıdan alacaklı olduğu tespit edilen miktarı senet bedelinden re’sen mahsup ederek bakiye kısım yönünden davanın kabulüne karar verilmesi hatalı görülmüştür. 2- Davacı, aynı olay nedeniyle, iki adet aracına ve bir kısım cihazlarına davalı tarafça el konulduğunu ileri sürmüştür. Ancak yukarıda açıklandığı üzere, davacı bu iddiasını da ispatlayamamıştır. Davalının, söz konusu araçların ve cihazların da zarar kapsamında verildiği yönündeki savunması karşısında (29.06.2017 tarihli beyan dilekçesi), iki adet aracın ve cihazların bedeli tespit edilip zarar borcuna mahsuben verildiği dikkate alınmak kaydıyla, bu bedelin, toplam zarar miktarından mahsubu ile bakiye kısım yönünden varılacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile hüküm kurulmuş olması hatalı görülmüştür. 3- Tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemeleri neticesinde dosyaya sunulan raporlarda; davacının talep ettiği prim alacağının üç adet fatura karşılığı 8.359,05 TL olduğu tespit edilmiş, Mahkemece de bu tespite itibar edilerek prim alacağı yönünden ıslahla arttırılan talebin kabulüne karar verilmiştir. Ancak, söz konusu üç adet fatura, tarafların hesap ekstresinde yer almadığı gibi, faturaların tarafların ticari defterlerinde de kayıtlı olmadığı yine bu raporlarda tespit edilmiştir. Faturaya konu prim alacağının varlığı konusunda ispat yükü üzerinde olan davacının, mevcut delillere göre alacağını ispatlayamadığı, yemin deliline de dayanmadığı, fakat davalının savunmasında, 2009 yılı öncesine ilişkin primlerin makbuz karşılığı, 2009 yılı sonrasına ilişkin ödemelerin ise banka aracılığı ile ödendiğini ileri sürerek ispat yükünü üzerine aldığı, bu kapsamda; kesintilerin gerçekte var olan satışlara dayanıp dayanmadığı, davacının hak ettiği primlerin tamamen ödenip ödenmediği hususlarının tespiti bakımından taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan prime ödemesine ilişkin hükümler ile davalı tarafça dosyaya sunulan tediye makbuzları birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerektiği, var ise, ödendiği ispat edilemeyen kısıma ilişkin alacağa hükmedilmesi gerektiği ancak Mahkemece belirtilen hususlara dikkat edilmeden tarafların kayıtlarında yer almayan üç adet fatura üzerinden alacağa hükmedilmesi de hatalı görülmüştür. 4- Diğer yandan davacı dava dilekçesinde, ticari defter ve kayıtlara göre davalıdan alacaklı olduğuna dair bir iddia ileri sürmemiş, yargılama sırasında dosyaya sunulan bilirkişi raporunda, davacının davalıdan ticari defter ve kayıtlara göre alacaklı olduğu tespiti üzerine davacı taraf ıslah dilekçesi sunarak ve harcını da yatırarak ıslah talebinde bulunmuştur. Oysa ki bu hususta davacının açmış olduğu bir dava bulunmamaktadır. Islah tek taraflı bir irade beyanı olup, ıslahın geçerliliği için karşı tarafın ve mahkemenin kabulüne gerek yoktur. Davanın tamamen ıslahı durumunda dahi, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması gerekeceğinden (HMK m.179/1),artık yeni bir dava açılmamış sayılacak, dava, ilk dava gününde açılmış sayılacaktır. Yerleşik Yargıtay uygulaması ile sabit olduğu üzere, dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır. Bu durum karşısında, Mahkemece taleple bağlılık ilkesi gözetilmeksizin talebi aşar mahiyette karar verilmiş olup, bu yönden de kararın kaldırılması gerekmektedir. 5- Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a/6. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/11/2017 gün ve 2014/308 Esas, 2017/1172 Karar sayılı kararının 1,2,3,4 ve 5 numaralı bentlerde belirtilen sebeplerle 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 5- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 4.615,30 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 6- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 7- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 29/04/2021