Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/727 E. 2021/1582 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/727
KARAR NO: 2021/1582
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/11/2017
NUMARASI: 2016/611 E. – 2017/1334 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı … isimli firma ile müvekkili arasında ticari ilişkiler bulunduğunu, bu kapsamda adı geçen firmaya borçlanıldığını, bir kısım ödemelerden sonra kalan bakiye borç için 18 adet boş senet verildiğini, davacılardan …’ün de bu senedi kefil olarak imzaladığını, ancak sonradan davaya konu senedin doldurularak icra takibine konulduğunu, davalı ile aralarında bir ticari ilişki bulunmadığını, senedin düzenlendiği tarihte davacılardan …’un yurt dışında bulunduğunu, düzenleme tarihi itibariyle de senedin bono vasfını taşımadığını, kefil …’ın eş rızasının alınmaması nedeniyle kefaletin geçerli olmadığını, davalının kötüniyetli hareket ettiğini beyan ederek, davanın kabulü ile, bono nedeniyle davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, davalının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının davacıdan şahsi alacağı olduğunu, kambiyo senetleri yönünden mücerretlik ilkesinin geçerli olduğu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davacıların takip ve davaya konu bonoyu imzaladıklarının sabit olduğu, takip konusu bonoda unsurların tamam olup mücerretlik ilkesinin geçerli olduğu, her ne kadar verilen bononun bazı kısımlarının boş bırakıldığı, daha sonra gerçeğe aykırı şekilde doldurulduğu ileri sürülmüş ise de, bononun bu şekilde düzenlenip verildiği ve anlaşmaya aykırı şekilde doldurulduğunu ispat yükünün davacı tarafta olduğu, imzası inkar edilmeyen bonodan dolayı davacıların sorumlu oldukları, dava dilekçesinde belirtildiğinin aksine bonoda tanzim tarihinin bulunduğu, tanzim tarihi itibariyle davacının yurtdışında olmasının bononun geçerliliğini etkilemeyeceği gerekçeleriyle davanın reddine,” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece delillerin toplanmadığını, delillerin toplanması hususunda taleplerinin değerlendirilmediğini, e-mail yazışmaları ile iddialarının ispatlandığını, e-mail yazışmalarının yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirilmesi gerektiğini, oysa Mahkemece yalnızca sebepten mücerretlik ilkesine dayanılarak karar verildiğini, kararın bu nedenle dahi kaldırılması gerektiğini, Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/250 Esas sayılı dosyada dinlenen ve o dosyada davacı … tanıkları olarak mahkeme huzuruna çıkan tanıkların dahi “…’ün esas borçlu değil borca kefil olan şahıs olduğunu” beyan ettiklerini, aynı tanıkların, borçlanma ilişkisinin mal alışverişine dayandığını ifade ettiklerini, bu nedenle davalının, elden borç para verildiği yönündeki iddiasının çürüdüğünü, Konuya ilişkin olarak Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı’na bulunulan suç duyurusu neticesinde verilen takipsizlik kararının aleyhe değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, Davalı tarafın ticari defterlerinin bilirkişi incelemesine tabi tutulmadığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, 10.03.2015 tanzim, 10.04.2015 vade tarihli, 300.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak yapılan icra takibi kapsamında ve bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır. Davacı, dava konusu senedin dava dışı … isimli firmayla olan ticari ilişkiler kapsamında bakiye borç için boş olarak verilen senetlerden bir tanesi olduğunu, senedin sonradan doldurulduğunu, senedin tanzim tarihinde davacılardan …’un yurt dışında olduğunu, bu hususta delillerin toplanmadığını, e-mail yazışmalarının değerlendirilmediğini, Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/250 Esas sayılı dosyada dinlenen tanıkların beyanlarının dikkate alınmadığını, davalının ticari defterlerinin incelenmediğini iddia etmiş ise de bono kambiyo senetlerinden olup, illeten mücerrettir. Bu ilke gereğince, senedi elinde bulunduran hamilin, ayrıca ticari defterlere göre alacaklı olduğunu ispat etmesi beklenemeyecektir. Somut davaya konu senet incelendiğinde, unsurlarının tam olduğu, davacıların senetle borç altına girdikleri, davalının ise senette alacaklı olduğu, senedin ihdas kısmında ”nakden” kaydının bulunduğu, davalının savunmasında borç karşılığında senedi aldığını beyan etmesi sebebiyle senedin veriliş sebebini talil etmediği, aksine ispat yükünün, senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu iddia eden davacıda olduğu, miktar itibariyle senetle ispat kuralının uygulanması gerektiği, bu kapsamda davacının iddialarını ispata yarar dosyaya yansıyan kesin bir delilin bulunmadığı, davacının açıkça yemin deliline de dayanmadığı, dolayısıyla Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacılar vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/11/2017 tarih ve 2016/611 E., 2017/1334 K. sayılı kararına karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davacılar tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 16/12/2021