Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/724 E. 2021/1618 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/724
KARAR NO: 2021/1618
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/01/2018
NUMARASI: 2016/656 E. – 2018/27 K.
DAVANIN KONUSU: Borçtan Kurtulma Davası
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin kimya sanayinde iştigal etmekte olduğunu, müvekkil şirketin davalı şirketle iş yapılacağına duyduğu inanç ve güvenle bir çok çek vermesine rağmen müvekkil şirket ile davalı şirket arasında bu zamana kadar tek bir kuruşluk dahi iş ve ticaret yapılmadığını, beklenen işbirliğinin gerçekleşmediğini, müvekkil şirketin iş bu çekleri avans olarak verdiğinin kolayca anlaşıldığını, ekte sunulan çek çıkış bordrolarından da görüleceği üzere çeklerin davalı şirket tarafından teslim alındığı ve çek bedellerinin cari hesaba alacak kaydedilmesinin bildirildiğini, ancak müvekkil şirketle davalı şirket arasında bu zamana kadar herhangi bir ticari ilişki gerçekleşmediğinden müvekkil şirketin davalı şirkete teslim ettiği çeklerin bedelsiz kaldığını belirterek, davanın kabulüne, müvekkil şirketin davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, … Ümraniye İmes Şubesine ait 13,07.2016 ödeme günlü … no.lu 190.000,00 TL bedelli ve 18.07,2016 ödeme günlü … no.lu 140.000,00 TL bedelli çeklerin iptaline, başkanlığınızca uygun görülecek teminat karşılığında davaya konu çekin davalıya veya üçüncü kişilere ödenmemesi ve ayrıca takip yapılmaması için ihtiyati tedbir karan verilmesine, dava sırasında çekin İcra takibine konu edilmesi veya ödenmesi halinde istirdat davası olarak devam edilmesine, bu durumda çek bedelinin ve ferilerinin ödeme tarihinden itibaren İşleyecek TCMB avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilin, davalının aynca % 40 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu olan çeklerin müvekkili tarafından değil 3. bir şahıs tarafından tahsil edildiğini, bu hususun davacının da kabulünde olduğunu, boylece davacının borçlu olmadığının tespitinde hukuki yarar kalmadığını, menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşme ihtimali de bulunmadığını, tahsilatı müvekkili yapmadığından müvekkilden istirdadının söz konusu olmadığını, üzerindeki imza da inkar edilmediğine göre bu çeklerin, bu çekler için mücerretlik ilkesinin de geçerli olduğunu, davacının belirttiği hiçbir sebebin mücerretlik ilkesini ortadan kaldırabilecek nitelikte olmadığını, davacının çekleri avans için verdiğini yazılı delillerle ispat etmesi gerektiğini belirterek, tebligatların usulsüzlüğünün tespitine, menfi tespit davası (istirdata dönüşemeyeceğinden) konusuz kaldığından davanın açılmamış sayılmasına, haksız ve kötü niyetli davanın reddine, çek miktarlarının % 20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir. İlk Derece Mahkemesince; “Bir alım satımda çek verilmesi durumunda ödeme yapıldığı karinesi, yine ticari alım satımda hazırlar arası alış verişte ödeme yapıldığında malında alındığı karinesinin bulunduğu, dava konusu olayda çeklerin avans olarak verildiği iddia edilmekte olup, çekin ödeme aracı olduğu da dikkate alındığında malın alındığı yönündeki karinenin aksine aynı ölçüde delille ispat etme yükümlülüğünün davacının üzerinde olduğu, davacının bahsi geçen karinenin aksini yazılı delille kanıtlayamadığından davanın reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dilekçelerinde belirtilen Yargıtay kararlarına göre, tacirler arasında verilen çeklerin sebepten soyut olarak değerlendirilmediği, mutlaka bu çeklerin altında bir ticari ilişki / alacak verecek olması gerektiğine hükmedildiği, bu nedenle ilk derece mahkemesinin kararının emsal kararlara aykırı olduğu. burada davalının, dava konusu çeki ciro ile teslim almadığı yani ilk lehdar olduğu ve müvekkili şirket ile davalı arasında alt ilişkinin de mevcut olmadığı da ortaya çıktığı, bu nedenle davalının, haksız olarak tahsil ettiği çekin bedelini ödemekle yükümlü olduğu, davalı şirketin, çeki başkalarından ciro yolu ile teslim almadığı, yani 3. kişi konumunda da olmadığı, bu bunlar dışında resen tespit edilecek sebeplere binaen; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, avans olarak verildiği belirtilen çeklerin bedelsiz olduğu iddia edilerek İİK 72.maddesi kapsamında açılan menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı vekili, dava konusu çeklerin davalı şirkete ileride kurulması muhtemel ticari işbirliği kapsamında avans olarak verildiği, davalıdan bu çekler karşılığında hiç bir mal yada hizmet alınmadığı, yani çeklerin bedelsiz olduğu bu nedenle davalıya karşı bu çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespitine ve çeklerin iptaline karar verilmesini istemiş, daha sonra ise çekler tahsil edildiğinden, çek bedellerinin istirdadını talep etmiş, davalı taraf, kambiyo senetlerinin sebepten mücerret olduğunu, davacının senetle aynı kuvvette yazılı delille çeklerin bedelsiz olduğunu kanıtlaması gerektiği, çeki tahsil edenin kendisi olmadığı, bu nedenle çek bedellerinin kendisinden istirdadınında talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davalı vekili iş bu kararı istinaf etmiştir. Mahkemece taraf ticari defter ve belgeleri üzerine bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, ibraz edilen 28/06/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; her iki tarafın ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, dava konusu çeklerin her iki tarafın defterlerinde kayıtlı olduğu, çeklerin keşide tarihi 13/07/2016 ve 18/07/2016 olmasına rağmen, davacı şirketin bu çeklerden doğan alacağının yıl sonunda dava dışı iki ayrı şirkete aktarıldığı, dava konusu çeklerin davacı şirket cari hesabına alacak olarak kaydedilmesinin muhtemel bir mal satımı nedeniyle avans olarak verildiğini gösterdiği, davalı tarafın defterlerinde ise alıcılar hesabında kayıtlı olduğu, çeklerin mevcut hali ile ödenmiş durumda olduğu tespitleri yapılmıştır. Mahkemece, davacı tarafa, delil listesinde belirtilmiş olduğundan, yemin delili hatırlatılmış, davacı taraf davalıya teklifinde bulunmuş, davalı tarafça, 22.11.2017 tarihli duruşmada çeklerin avans olarak verilmediğine dair yemini eda etmiştir. Çek, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu sebeple bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Senetlerde borcun sebebi “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) sebebine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükü kaydın aksini iddia edene aittir. Menfi tespit davalarında ise ispat külfeti kural olarak alacaklı olduğunu iddia eden davalı tarafa aittir. Davalı taraf iddiasını dava konusu iki adet çeke dayandırmıştır. Çekler üzerine malen veya nakden kaydının düşülmediği tespit edilmiştir. Çekler, yasanın aradığı şekil şartlarına uyularak, usulüne uygun düzenlenmeleri koşulu ile mücerretlik ilkesi uyarınca, temelindeki hukuki ilişkiden ayrık olarak, tek başına alacağın varlığını ispata yeterlidir. Davaya konu çeklerde alacaklı davalı olup çekleri sunmak suretiyle alacağını varlığını ispat etmiştir. Davacı ise çeklerin avans olarak verildiğini, bedelsiz kaldığını belirtmek suretiyle, çek metninde bulunmayan verilecek mal karşılığı düzenlendiğini belirtmek suretiyle aksini iddia ettiğinden, (talil ettiğinden) yerleşmiş Yargıtay uygulamaları gereğince ispat külfeti çeki talil eden tarafta olup, bu hali ile ispat külfeti yer değiştirmediğinden, ispat külfeti davacı tarafa aittir. Davacı taraf çeklerin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak nitelikteki iddiasını HMK madde 200 ve 201. maddesi gereği ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. Sunulan çeklerin metinlerinde avans olarak verildiğine dair bir ibare bulunmadığından, çeklerin bu sebeple düzenlendiğini davalı taraftan sadır olmuş yazılı belge ile kanıtlamak zorunda olup, davacı tarafça bu yönde belge sunulmamıştır. Her ne kadar davacı ticari defterleri incelenmişse de, davalı taraf delil olarak münhasıran davacının ticari defterlerine dayanmadığından, davacı ticari defterleri yukarıda belirtilen anlamda kesin delil niteliğini taşımayacak olup, bu defterlerde davalı …’dan alacaklı olarak gözükmesinin dava konusu çeklerden dolayı borçlu olmadığını kanıtlayacak kuvvette yazılı ve kesin delil olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Sonuç olarak, davalı tarafça yapılan yemin ve diğer deliller birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu senetlerin avans olarak verildiğini, bedelsiz kaldığını ispat yükü kendisinde olan davacının aynı kuvvette yazılı ve kesin delille kanıtlayamadığı, İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/01/2018 tarih ve 2016/656 E., 2018/27 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davacı tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 16/12/2021