Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/72
KARAR NO: 2020/182
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 18/07/2017
NUMARASI: 2014/103 E., 2017/167 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/10/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili kurum ile davalı şirket arasında imzalanan 22.10.2001 tarihli TSE Markasının Kullanılması Tip Sözleşmesi uyarınca davalı şirketin “…” markasının TSE tarafından tescil edildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin bugüne kadar yenilerek devam ettiğini, ancak davalı şirketce 18/10/2011 tarihli 2.950,00 TL bedelli ve 18/10/2011 tarihli 709,12 TL bedelli faturaların, gönderilen tüm ihbarnamelere rağmen ödenmediğini, bunun üzerine İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davalı şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin söz konusu takipteki borcun tamamına itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, borçlunun itirazlarının tamamen haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, bu sebeplerle davalının icra dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacı tarafça icra takibinde faturaya dayanılmış olsa bile bu faturanın ne olduğu belirtilmediğinden yaptıkları itirazın haklı olduğunu, müvekkilinin hizmet aldığı faturaların bedellerini ödediğini, davacıya karşı herhangi bir borcu bulunmadığını, bu durumun müvekkilinin defter ve kayıtlarının incelenmesiyle ortaya çıkacağını, fatura tarihlerinde müvekkilinin davacı kurumdan hizmet almadığını belirterek, açılan davanın reddine, %20’den az olmamak kaydıyla haksız icra tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Mahkemece, temin edilen bilirkişi rapor ve ek raporları, dosya kapsamndaki bilgi ve belgeler değerlendirilerek, taraflar arasında davacıya ait TSE markasının davalıya ait ürünler üzerinde kullanılması için 22/10/2001 tarihli sözleşmenin imzalandığı, sözleşmenin 3. maddesine göre taraflardan birisinin sözleşmeyi feshetmemesi halinde kendiliğinden bir yıl daha uzayacağı konusunda anlaştıkları, davalının sözleşmeyi feshettiğini davacıya bildirdiğine dair dosyaya herhangi bir delil ve belge sunmadığı, bu nedenle takibe konu olan fatura tarihlerinde taraflar arasındaki sözleşmenin yürürlükte olduğu, bu nedenle davalının sözleşme gereğince aldığı hizmetin bedelini ödemesi gerektiği halde takibe konu olan fatura bedellerini ödemediği, davacıya her iki fatura bedelinden kaynaklanan toplam 3.659,12-TL borçlu olduğu, bu nedenle asıl alacağa yapılan itirazın haksız olduğu, ancak TBK’nun 117. maddesinde muaccel bir borcun borçlusunun alacaklının ihtarıyla temerrüte düşeceği belirtildiğinden ve icra takibinden önce davalıya faturaların tebliğ edildiğine veya temerrüte düşürüldüğüne dair dosyada hiç bir delil ve belge bulunmadığından icra takibinden önce davalıdan faiz talep edilemeyeceği, alacak likit olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle; “Davanın KISMEN KABULÜNE, Davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra takibine 3.659,12 TL asıl alacakla ilgili yaptığı İTİRAZIN İPTALİNE, takibin bu meblağ üzerinden DEVAMINA, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %9 oranında faiz uygulanmasına, Davacının 644,25 TL faize ilişkin talebinin reddine, Asıl alacağın %20’si olan 731,82-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davalı vekilinin istinaf sebepleri; taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı, müvekkili şirketin 2011 yılı için TSE’den belge almadığı, icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğu, davacı tarafın işlemiş faiz talebi reddedilmesine rağmen bu kısım yönünden davacı aleyhine haksız icra tazminatına hükmedilmemesinin doğru olmadığı, davacı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin yüksek olduğu, davalı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin düşük olduğu hususlarına ilişkindir. Dava, itirazın iptali talebine ilişkin bulunmaktadır. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenine, dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına, hükme esas alınan bilirkişi rapor ve ek raporlarının olaya, oluşa ve Yargıtay uygulamalarına uygun denetlenebilir gerekçeler içermesine, bu raporların hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamasına, taraflar arasında davacıya ait TSE markasının davalıya ait ürünler üzerinde kullanılması için 22/10/2001 tarihli “TSE Markasını Kullanmak İçin Tip Sözleşme”nin imzalanmış bulunmasına, sözleşmenin 3. maddesine göre taraflardan birisinin sözleşmeyi feshetmemesi halinde kendiliğinden bir yıl daha uzayacağı konusunda anlaşmış olmalarına, davalının sözleşmeyi 2011 yılı Ekim ayından önce feshettiğini davacıya bildirdiğine dair dosyaya herhangi bir delil ve belge sunulmamasına, kaldı ki davalı firmanın, TSE uygunluk belgesini kaybetmeleri nedeniyle davacı kurumdan yeni belgenin verilmesini talep ettiğinin dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmasına, daha önceki faturaların ödenmiş bulunmasına, davalının fesih bildirimi üzerine davacı kurumun 20/10/2011 tarihli kararı ile fesih işlemleri ile ilgili olarak karar verilmiş ve 01/01/2010-14/10/2011 tarihleri arası marka kullanım ücreti ile inceleme ücretine ilişkin faturaların düzenlenerek davalıdan bu faturaların ödenmesinin talep edilmesine, bu hususlar dikkate alındığında takibe konu olan fatura tarihlerinde taraflar arasındaki sözleşmenin yürürlükte olduğu, bu nedenle davalının sözleşme gereğince aldığı hizmetin bedelini ödemesi gerektiği halde takibe konu olan fatura bedellerini ödemediğinin anlaşılmasına, davalının sabit olan fatura alacağına yönelik takibe itiraz etmesi nedeniyle alacağın likit olmasına binaen aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesine bir isabetsizlik bulunmamasına, dosyadaki bilgi ve belgeler ve ihbarnameler dikkate alındığında icra takibinden önce davalıya borcun ödenmesi için bildirim yapıldığının anlaşılması karşısında davacı tarafça icra takibinde faiz talebinde bulunulması nedeniyle davacı tarafın haksız ve kötü niyetli olduğu söylenemeyeceğinden davacı aleyhine tazminata hükmedilmemesinde kanuna aykırılık bulunmamasına, davacı lehine karar tarihi 2017 yılı AAÜT gereğince Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan davalar için öngörülen maktu 2.860,00-TL vekâlet ücretine hükmedilmesinde ve aynı tarife 13/2. maddesi gereğince hükmedilecek vekâlet ücretinin reddedilen alacak miktarını geçemeyeceği için davalı lehine reddedilen miktar olan 644,25 TL vekâlet ücretine hükmedilmesinde bir yanlışlık bulunmamasına göre Mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamakta olup, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18/07/2017 tarih ve 2014/103 E., 2017/167 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 249,95 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 62,48 TL harcın mahsubu ile bakiye 187,47-TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanunun 42 nci maddesi ile değişik 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/10/2020