Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/717 E. 2021/1588 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/717
KARAR NO: 2021/1588
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 05/12/2017
NUMARASI: 2017/241 E. – 2017/255 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı taraf dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait ”…” kelimesinin, sıçrayan kedi ve yan şerit şekli TPE nezdinde tescilli markaların mevcut olduğunu, davalı tarafından tescil edilen … tescil no’lu markanın, müvekkilinin markası ile karıştırılma ihtimali olduğunu ve benzer sınıflarda kullanılan marka olduğunu, müvekkilinin tanınmış markasının kullanılması sebebiyle davalı markasının 556 sayılı KHK 8/1-b ve 35. maddeleri gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinden cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini, markalar arasında benzerlik bulunmadığını, davacının markalarının zayıf markalar olduğunu, ayırt ediciliği bulunmadığını, davacının dava açmakta kötü niyetli olduğunu, davayı baskı aracı olarak kullandığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davacı tarafa ait çok sayıda şekil markası olup davacı taraf markalarının sektörde tanınmış ve bilinirliği olduğu, wıpo nezdinde tescilli … tescil nolu markası dikkate alındığında çatal şeklindeki markanın şekil markası olarak birebir tersi şeklinde davalı tarafından benzer şekilde tescili aynı sınıf ve emtia yönünden tanınırlık dikkate alındığında ortalama tüketici nezdinde bağlantı ve irtibat kurulan aynı işletmeden gelme seri markalar şeklinde algılanabileceğinden davacı ve davalı tescilli markasının şekil olarak benzer algılanabileceği, Davacı ve davalı tarafların aynı sektörde olup davacıya ait çok sayıda tanınmış şekil markasının davalı tarafından bilindiği halde söz konusu markanın ters şekilde ve benzer şekilde tescili iyi niyet ile bağdaşmadığından ve davalı taraf tescilde kötüniyetli hareket ettiğinden hak düşürücü süreye yönelik itirazın reddine, davalı tarafa ait şekil markasının hükümsüzlüğüne,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın konusu olan … no lu markanın, 26.02.2004 tarihinde TPE nezdinde başvurusunun yapıldığını ve 16.05.2005 tarihinde müvekkili adına tescil edildiğini, bu dava 2015 yılı Aralık ayında açıldığından 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacı şirketin, bu markanın tesciline, kullanımına sessiz kaldığını, müvekkilinin hiçbir kötüniyetinin sözkonusu olmadığını, kötüniyetin ispat edilemediğini, Davalı markasının, davacı markaları ile bir benzerliğinin olmadığını, 30.09.2016 tarihli kök bilirkişi raporunda; “davacının dosyaya sunduğu kataloglardan çatallı markasını 1960 lardan beri kullandığı anlaşılmaktadır.Ancak spor ayakkabıların yan tarafında kullanılabilecek şekiller bakımından hareket alanının darlığı dikkate alındığında „davalı markasında kullanılan şeklin davacı markaları ve kullanımları ile karıştırılma tehlikesi taşımadığı düşünülmektedir… Çatallı şeklin ters yönde ayakkabı ürünü bakımından farklı bir alg oluşturup, tüketicinin markalar arasında ilişki kurmasını engelleyecek yöndedir.” ifadelerinin bulunduğunu, aynı raporun sonuç bölümünde de hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı yönünde tespitte bulunulduğunu, Mahkeme tarafından bilirkişi kök raporuna hiç itibar edilmeksizin ek rapora itibar edilmesinin doğru olmadığını, Ayrıca dosya içine davacı tarafından sunulmuş 25.10.2016 tarihli dilekçenin 4. sayfasındaki görsel incelendiğinde, davacının markasını tescilli hali ile değil farklı bir şekilde kullandığının görüleceğini, … markalarına bakıldığında bu logo markalarının tasarımsal yönden hiçbir özelliğinin olmadığını, dava dilekçesinde yer alan ve davacıya ait olduğu iddia edilen birçok logo markasının … kelime markası ile de bir bağlantısının bulunmadığını, … ve benzeri logo markalarının doktrinde zayıf markalar olarak yer aldığını, bu zayıf logo markalarını ayırt edici kılan şeyin, kelime markaları ile birlikte kullanılması olduğunu, ayrıca kelime markası olmaksızın, davacıya ait olduğu iddia edilen salt logo markalarının yer aldığı spor ayakkabıların, orta düzeyde bilgilenmiş bir spor ayakkabı alıcısı tarafından hiçbir şekilde … marka ayakkabı diye satın alınmayacağını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve sonuçta davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, marka hükümsüzlüğüne karar verilmesi talepli davadır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine, denetime elverişli bilirkişi ek raporuna, taraflarca sunulan delillere göre; Davacı tarafından sunulan WIPO nezdinde … tescil numaralı kayıtta yer alan çatal şeklindeki marka görselinin davalı markası olan çatal şeklinin ters yöndeki hali olduğu, sadece yön itibariyle oluşturulan bu farklılığın ortalama tüketici tarafından algılanabilecek bir farklılık oluşturmadığı, taraf markalarının benzer sınıflarda tescilli olduğu, özellikle davacı markasının sahip olduğu yüksek tanınmışlık düzeyi dikkate alındığında, davalı markasının davacı markası ile iltibas oluşturabileceği, davalının aynı sektörde davacı markasını bilmemesinin mümkün olmadığı, buna rağmen benzer markasal kullanımda bulunmasının TMK’nun 2. maddesi bağlamında dürüstlük kuralına aykırı olduğu, bu nedenle davalının kötüniyetli hareket ettiği, kötüniyetin varlığı halinde sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin hak düşürücü sürenin uygulanmayacağının kabulü gerektiği, böylelikle ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 05/12/2017 tarih ve 2017/241 E., 2017/255 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davalı tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 16/12/2021