Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/702 E. 2022/214 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/702
KARAR NO: 2022/214
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 29/11/2017
NUMARASI: 2017/470 E. 2017/386 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 1950 yılında … tarafından “… Sanayi- …” unvanlı şahıs firması ile 1986 yılında kurulan “…-…” unvanlı şahıs firmasının 1993 yılında “Anonim Şirket” statüsüne dönüştürüldüğünü ve …Anonim Şirketi unvanını aldığını, …’nin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli markalarının bulunduğunu, “…” markasının Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WİPO) nezdinde … sayı ile davacı adına tescilli olduğunu, … markasının uzun süredir etkili ve eylemli olarak müvekkili tarafından kullanıldığını, davalının …. Ltd. Şti. şeklinde ticaret unvanı tescil ettirdiğinin ve haksız biçimde “…” marka ve ticaret unvanını kullandığının öğrenilmesi üzerine gönderilen ihtarnamenin tebliğ edilmesine rağmen, tecavüzün sonlandırılmadığını, aynı sektörde faaliyet gösteren davalının, müvekkili ile aynı unvan ve marka kullanımıyla faaliyet göstermesinin iltibasa yol açtığını, davalının haksız biçimde müvekkilinin tescilli ticaret unvanı ve markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer kullanımının ticaret unvanı ile marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet yarattığını, davalının “…, “…” ve “…” tanıtım işaretini kullanarak tekstil sektöründeki faaliyetlerinin, müvekkilinin marka ve ticaret unvanı tescilinden doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet yarattığının tespitini, ticaret unvanı ve marka hakkına tecavüzün önlenmesi ve men’ini, … ibaresini kullanımına son verilmesini, ticaret unvanından … ibaresinin terkinini, … markasının kullanıldığı tabelaların sökülmesini, reklam vasıtası, basılı evrak ve ürünlerin toplatılmasını, www…com.tr ve www…com alan adlı web sayfalarına erişimin engellenmesini, hükmün ilanını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Görevli ve yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğundan, davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddini, müvekkilinin 1999 yılında …Tic. Ltd. Şti. unvanıyla tekstil alanında faaliyete başladığını, 2007 yılında … … Tic. Ltd. Şti. olarak unvan değişikliğini ticaret siciline tescil ettirdiğini, müvekkilinin şirket unvanındaki ‘’…’’ ibaresini 2007 yılında usulüne uygun olarak ticaret siciline tescil ve ilan ettirdiğini, yurt içinde ve yurt dışında bu unvanla tanınıp, ticari faaliyetine devam ettiğini, ayrıca “…” isminin şirket hissedarlarından …’ın oğlunun ismi olduğunu, “…” ibaresinin marka olarak tescili için TPE’de başvuru tarihinin 04.07.2007 olup, müvekkili şirketin unvan değişikliğini ticaret siciline tescil ettirdiği tarihten sonra olduğunu, müvekkili şirketin ticaret unvanında ”…” ibaresinin kullanıldığının davacı tarafça bilindiğini, bu kullanıma karşı süresi içinde herhangi bir ihtar ve açılmış dava bulunmadığını, müvekkilinin davacı adına tescilli marka ile üretim yapmadığını, “…” ibaresini ticaret unvanı olarak kullandığını, marka olarak kullanmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “Davanın 556 Sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması talepli olduğu, görev itirazında bulunulmuşsa da dava 556 Sayılı KHK kapsamında açıldığından fikri mülkiyet uyuşmazlığına dayalı davada mahkeme görevli olduğundan görev itirazının yerinde görülmediği, Davacının …+şekil ibareli 22, 23, 24. sınıflarda … tescil nolu 29.03.1996 tarihinde tescilli markası, … ibareli 1-45. sınıflarda …tescil nolu 06.02.2009 tescil tarihli markası, …+şekil ibareli 35. sınıfta … tescil nolu 08.04.2013 tescil tarihli markası, …+şekil markası 25, 24, 23, 35.sınıflarda … tescil nolu 19.02.2014 tescil tarihli markası, … ibareli 20, 23, 24, 25,27, 35, 40 ve 44. sınıflarda … tescil nolu 21.12.2016 tescil tarihli markası, … ibareli aynı sınıflarda tescilli … tescil nolu 01.11.2016 tescil tarihli markası, …+şekil ibareli 23, 24, 25 ve 40.sınıflarda … tescil nolu 25.10.2016 tescil tarihli markası, … +şekil markası aynı sınıflarda, … tescil nolu 01.11.2016 tescil tarihli markası ve … ibareli 23, 24, 25.sınıflarda … tescil nolu 13.02.2017 tescil tarihli markasının mevcut olduğu, İstanbul ticaret sicil kayıtlarında; davacı şirketin 29.03.1996 tarihinde ilk kez her türlü tekstil mamülleri alım-satım ve imalatı, her türlü konfeksiyon pamuk, iplik, bez alım-satımı ve ana sözleşmesinde yazılan diğer işler alanında faaliyet gösterdiği, 1995 yılından itibaren … ibaresini markasında asli unsur olarak tescil ettirdiği ve halen devam ettiği, markaların koruma altında olduğu, Davalının ….com.tr ve ….com.tr. ibareli internet siteleri bulunduğu ve dava dilekçesi ekindeki delillerden, davalının ticaret unvanını markasal olarak kullanarak “web sayfamız yapım aşamasındadır” ibaresi ile internet kullanımında bulunduğu, www…com ibareli sitesinde 20.03.2017 tarihli kıvancdenimcompany ibareli markasal kullanım olduğu, ınstagram hesabında … ibaresinin markasal kullanıldığı, facebook hesabında … ibarelerinin kullanıldığı, davalının davacıya ait tescilli … markasını internet üzerinde kullanmakta olduğu, Davanın açıldığı tarih itibariyle 6769 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı, 6769 Sayılı Kanun’un 29. maddesinde marka sahibinin izni olmaksızın markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmanın tecavüz sayılacağının belirtildiği, kanunun 7/3-e. maddesinde işaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılmasının marka sahibi tarafından önlenmesini talep etme hakkı bulunduğundan, davalının, davacı ticaret unvanındaki … ibaresini markasal kullanımının, davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, Toplanan deliller kapsamında davalının davacı marka hakkına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespiti, önlenmesi ve meni kapsamında davalının …, …, … işaretlerini markasal kullanımının önlenmesine, bu ibareleri içeren tabelaların sökülmesine, reklam vasıtası basılı evrak ve ibareyi taşıyan ürünlerin toplanmasına, davalıya ait ….com.tr ve kivançdenim.com.tr. isimli internet sitelerindeki söz konusu ibareleri taşıyan kullanımların içerikten çıkarılmasına, mümkün olmadığı taktirde sitelere erişimin engellenmesine, davacının hukuki yararı bulunduğundan kesinleşen hüküm özetinin ilanına Davalının ticaret unvanını 2007 yılında … Ltd. Şti. şeklinde değiştirdiği, davacının 23.03.2012 tarihinde ihtarname göndererek ticaret unvanının terkinini talep ettiği, geçen 5 yıllık süre zarfında davacının sessiz kalma yolu ile hak kaybına uğradığından, ticaret unvanının terkinini talep edemeyeceğinden, talebin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalının, daha önce … Tekstil Ltd.Şti. unvanı ile faaliyet göstermekte iken 2007 yılında iyi niyetle bağdaşmayacak şekilde müvekkilinin markaları ve ticaret unvanıyla iltibasa sebebiyet verecek biçimde … Tic. Ltd. Şti olarak ticaret unvanını değiştirdiğinin öğrenilmesi üzerine, Ankara … Noterliği’nin … Yevmiye No’lu ihtarnamesi ile müvekkilinin ticaret unvanına ve markasına tecavüz niteliği taşıyan, haksız rekabet ve iltibas yaratan eylemlerine son verilmesinin istendiğini, ihtarnamenin 03.04.2012 tarihinde tebliği üzerine ticaret unvanı ve marka kullanımına son verileceğinin sözlü olarak bildirildiğini ve süre istendiğini, iyi niyetle süre verilmesine rağmen, kötüye kullanılarak, haksız rekabet kastı içeren, kötüniyetli eylemlerin artarak devamı üzerine dava açıldığını, Müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösteren davalının bu eylemlerinin tesadüf olmadığını, müvekkilinin markalarının, unvanının gücünü ve tanınmışlığını gayet iyi bildiğini, hatta onu takip ederek taklit ettiğini, haksız rekabet kastı ve kötüniyetle hareket ettiğinin açık olduğunu, 6769 Sayılı SMK 29. maddesinde 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmanın tecavüz sayılacağının belirtildiğini, 7/3-e maddesinde işaretin ticaret unvanı olarak kullanılmasının marka sahibi tarafından önlenmesini talep etme hakkı bulunduğunun düzenlendiğini, uzun süreli sessiz kalma yoluyla hak kaybının 6769 Sayılı SMK da düzenlenmediğini, somut olayın özelliklerine bakılarak değerlendirme yapılması gerektiğini, sürenin belirlenmesinde dürüstlük kuralının esas alınacağını, Müvekkilinin davalının kullanımına sessiz kalmadığını, ihtarname ile engel olmaya çalıştığını, davalının müvekkilinin iyiniyetini kötüye kullanarak, unvan değişikliği için masraf ve zaman gerektiğini belirterek müvekkilini oyaladığını, haksız rekabet kastı içeren, kötüniyetli eylemlerini arttırdığının anlaşılması üzerine dava açıldığını, davalının haksız rekabet kastı ve kötüniyetle hareket ettiğinin, halen eylemlerini sürdürdüğünün açık olduğunu, Ticaret ünvanının terkinine ilişkin taleb reddi halinde, davalının dürüstlük ilkesine aykırı ticari yöntem ve uygulamalarının gerçek anlamda engellenemeyeceğini, müvekkilinin yıllarca emek ve yatırımlarla elde ettiği ticari itibarının, sınai mülkiyet hakları zarar görmeye, davalının haksız biçimde kazanç elde etmeye devam edeceğini, bu durumun, 6769 Sayılı Kanunu’nun temel amaçlarına ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, açıklanan ve res’en bulunacak nedenlerle, kararın, “davalının ticaret ünvanın terkinine ilişkin talebin reddine “ yönelik kısmı yönünden kaldırılmasını, davalının ticaret unvanından … ibaresinin terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1.Müvekkili şirketin 1999 yılında …Tic. Ltd. Şti. olarak tekstil alanında faaliyete başladığını, 04.06.2007 tarihinde ticaret ünvanı değişikliğine giderek … Dış Tic. Ltd. Şti. olarak yeni ticaret ünvanını ticaret siciline kaydettirdiğini, davacının “…” ibaresinin marka olarak tescili için TPE’ye müvekkili şirketin ticaret ünvanını sicile kaydettirmesinden sadece 1 ay sonra 04.07.2007 tarihinde başvurması ve sonrasında bu davayı ikame etmesinin kötüniyetli olduğunu, Müvekkili şirket tarafından ticaret ünvanı olarak sicile tescil edildiğini ve kullanıldığını çok öncesinden bilmesine rağmen, davayı yaklaşık 10 yıl sonra ikame ettiğini, 2012 yılında ihtarname çekmesinin bu hususu kanıtlar nitelikte olduğunu, davacının bu tutum ve davranışlarının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, mahkemece davacının bu tutumları değerlendirilmeden hüküm tesis edilmesinin, kararının bozulmasını gerektirdiğini, Davalı şirketin ticaret ünvanının 04.06.2007 yılında ticaret siciline kaydedildiğini, sicile güven ilkesi dikkate alındığında yaklaşık 10 yıl geçtikten sonra davanın ikame edilmesinin M.K. 2 maddesine uygun olmadığı gibi, sessiz kalma yoluyla hak kaybı söz konusu olduğundan mevcut kayıtlara göre verilen hükmün bozulması gerektiğini, 2.Davacı şirket ile müvekkili şirketin iştigal konuları farklı olduğundan ve müvekkili şirketin faaliyetleri markasal kullanım niteliğinde olmadığından, davacının marka hakkına tecavüz oluşturmayacağını, Davacı şirketin faaliyet alanı hazır giyim parakende sektöründe yer alan ve lokal markalara çeşitli özelliklerde iplik ve kumaşlar tedarik etmesi olmasına karşılık, müvekkili şirketin faaliyet alanının hazır giyim/konfeksiyon şeklinde olduğunu, davacı adına tescilli marka ile hiçbir zaman üretim yapılmadığından marka hakkına tecavüz ettiğinden bahsedilemeyeceğini, davada savunmalarının nazara alınmadığını, müvekkili şirketin davacının 10 yıl sonra kötü niyetli olarak ikame ettiği dava sonrasında verilen hüküm neticesinde ciddi itibar kaybına uğrayacağını, izah olunan ve nazara alınacak sair sebeplerle mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; Türk Patent ve Marka Kurumu ve Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WİPO) nezdinde 1075401 sayı ile adına tescilli, uzun süredir etkili ve eylemli olarak kullandığı “…” markasının, davalı tarafından … Dış Tic. Ltd. Şti şeklinde ticaret unvanı olarak tescil ettirilerek, “…” marka ve ticaret unvanında haksız biçimde kullanıldığından, davalı kullanımının marka ve ticaret unvanı tescilinden doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet yarattığının tespitine, ticaret unvanı ve marka hakkına tecavüzün önlenmesi ve men’ine, davalının … ibaresini kullanımına son verilmesine, ticaret unvanından … ibaresinin terkinine, … markasının kullanıldığı tabelaların sökülmesine, reklam vasıtası, basılı evrak ve ürünlerin toplatılmasına, www…com.tr ve www…com alan adını taşıyan web sayfalarına erişimin engellenmesine, hükmün ilanına karar verilmesine ilişkindir. Mahkemece, davalının, davacı ticaret unvanındaki … ibaresini markasal kullanımının, davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, davalının …, …, … işaretlerini markasal kullanımının önlenmesine, davalının ticaret unvanını 2007 yılında … Ltd. Şti. olarak değiştirdiği, davacının 23.03.2012 tarihinde ihtarname göndererek ticaret unvanının terkinini talep ettiği, geçen 5 yıllık süre zarfında davacının sessiz kalma yolu ile hak kaybına uğradığından, ticaret unvanının terkinini talep edemeyeceğinden, talebin reddine karar verilmiştir. Karar aleyhine davacı ve davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekilinin istinaf talebi yönünden; Davalı şirketin … Ltd. Şti. iken, 01.06.2007 tarih ve 25 sayılı karar ile ticaret unvanını … Ltd. Şti. olarak değiştirdiği ve yeni ticaret ünvanını ticaret siciline kaydettirdiği, kararın 07/06/2007 tarih ve 6825 sayılı Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği, davacı … tarafından, … marka hakkına ve ticaret unvanına tecavüz edildiğinden bahisle son verilmesi için, davalı şirkete 23/03/2012 tarihinde ihtar gönderildiği, ihtarın 03/04/2012 tarihinde tebliğ edildiği ve davanın 21/03/2017 tarihinde açıldığı dosya kapsamı ile sabittir. Davacı vekili, uzun süreli sessiz kalma yoluyla hak kaybının 6769 Sayılı SMK da düzenlenmediğini iddia etmiş olup, bu konuda 6769 Sayılı SMK’da düzenleme mevcut değil ise de; sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin temeli 4721 sayılı TMK’nun 2. maddesine dayanmaktadır. Maddede; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” düzenlemesi olup, düzenlemeye göre, hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması gerektiğinden, sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesi, ticaret unvanları yönünden açılacak davalarda da söz konusudur (Yargıtay HGK’nun 2021/11-456 esas ve 2021/776 karar sayılı kararı). Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/06/2021 tarih ve … esas ve … karar sayılı kararında belirtildiği üzere; “Sessiz kalma yoluyla hak kaybı, önceki hak sahibinin, hakka konu ticari ad ve işareti iyi niyetli bir şekilde kullanan kişiye karşı dava açma hakkını uzun süre kullanmaması ve ihlallere sessiz kalarak ticari ad ve işareti koruma hakkını yitirmesi demektir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin temeli 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesine dayanmaktadır. Anılan madde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmünü haizdir. Buna göre, anılan madde ile hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki temel ilkeye yer verilmiş olup, öncelikle hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesi ticaret unvanları yönünden açılacak davalarda da söz konusudur. Gerçekten aynı veya benzer bir ticari ad ve işaretin başka bir kişi tarafından ticaret unvanında kullanılması hâlinde önceki hak sahibinin dava açarak bu unvanın terkinini veya değiştirilmesini talep etmesi mümkündür. Ancak bu hakkın kullanılması imkânının önceki hak sahibine sınırlandırılmaksızın tanınması bazı hâllerde haksız sonuçlar doğurabilmektedir. Zira iyi niyetli olarak ticaret unvanını tescil ettirmiş ve kullanmaya başlamış olan tacirin, para ve emek sarf ederek bu unvan altında yatırımlar yapması, ancak önceki hak sahibinin bu durumdan haberdar olmasına rağmen uzun süre sessiz kaldıktan sonra dava açması “dava hakkının kötüye kullanılması” olarak nitelendirilmelidir. Keza sonraki ticaret unvanının bilinmesi veya devam eden tecavüze karşı uzun süre sessiz kalındıktan sonra dava açılması, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilecektir. Ticari ad ve işaretin sahibi, haklı bir sebep olmaksızın hakkını uzun süre kullanmayarak bundan sonra da kullanmayacağı yönünde bir kanaat oluşturmuşsa artık bu hakkını kullanamaması gerekir. Bu nedenle önceki hak sahibinin, TMK’nin 2. maddesi gereğince belli bir davranışta bulunması gerekirken sessiz kalması sonucu, ticaret unvanını daha sonra iyi niyetli olarak tescil ettiren kişiye karşı dava açma hakkını veya devam eden eylemli kullanımını men etme hakkını kaybettiği kabul edilmelidir (Yasaman, Hamdi/ Yusufoğlu, Fülürya: Marka Hukuku, İstanbul, 2004, s. 856). Sessiz kalma yoluyla hak kaybında, hak genel olarak sona ermemekte, sadece bu haktan eylemine sessiz kalınan kişi ya da kişilerin yararlanmasına katlanılmaktadır. Zira tacirin, bir hakkını bilerek isteyerek belli bir süre kullanmaması sebebiyle ticaret unvanından doğan hakkı kaybolmamakta, sadece uzun süredir var olan kullanıma/tescile sessiz kalmış olması sebebiyle bu duruma zımnen icazet verildiği kabul edilmelidir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybından bahsedilebilmesi için, önceki hak sahibinin ticari ad ve işaretin aynısının veya benzerinin ticaret unvanı olarak tescil ettirildiğini veya başkaları tarafından kullanıldığını bilmesi ve buna rağmen sessiz kalmış olması gereklidir. Buna karşın ticaret unvanlarının ticaret siciline tescil edilmek zorunda olmaları ve tescilin olumlu etkisi nedeniyle tescil ve ilan edilmiş ticaret unvanının bilinmediği ileri sürülemeyecektir. Bununla birlikte önceki hak sahibinin uzun süre sessiz kalması mücbir sebep yada objektif imkânsızlık gibi haklı bir nedene dayanıyorsa ve bunun ispatlanması hâlinde sessiz kalma yoluyla hak kaybı söz konusu olmayacaktır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybından bahsedilebilmesi için her şeyden önce ticaret unvanını sonradan tescil ettiren kişinin iyi niyetli olması gerekir. Zira ticaret unvanını sonradan tescil ettiren kişi kötü niyetli ise sessiz kalma yoluyla hak kaybından söz edilemeyecek önceki hak sahibi ticaret unvanının terkinini süre gözetilmeksizin her zaman talep edebilecektir. Önceki hak sahibi, ticari ad ve işaretin bir başkası tarafından ticaret unvanı olarak tescil edilmesine veya kullanılmasına sessiz kalmayarak dava yoluna başvurursa artık sessiz kalma sebebiyle hak kaybı söz konusu olmamaktadır. Bununla birlikte önceki hak sahibi dava yoluna başvurmadan önce ihtarname göndermesi de sessiz kalmadığı anlamına gelmelidir. Ancak dikkat edilmesi gereken husus, uzun süre boyunca, belirli aralıklarla sadece ihtarname gönderen, fakat dava açmayan ve ihtarname dışında unvanın kullanılmaması için herhangi bir girişimde de bulunmayan önceki hak sahibinin sessiz kalmadığını ileri sürmesi, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir. O hâlde kullanımın daha fazla devamını istemeyen önceki hak sahibi, bu arzusunu açıklayan bir ihtarname göndermiş ise de makul bir süre içinde bu iradesini dava yoluyla da göstermelidir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olabilmesi için, önceki hak sahibinin, ticaret unvanının aynısının veya benzerinin kullanılmasına belirli bir süre sessiz kalmış olması gereklidir. Ancak ticaret unvanı yönünden sessiz kalmanın ne kadar süre geçtikten sonra hak kaybına sebep olacağı TTK’de düzenlenmiş değildir. Bununla birlikte 10.01.2017 tarihinde yürürlüğü giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile ilk defa marka hukukunda hükümsüzlük davaları yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin bir düzenleme getirilmiştir. SMK’nin 26/6. maddesi; “Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez” hükmünü haizdir. Buna göre marka hükümsüzlük davalarında sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin uygulanabilmesi için beş yıllık sürenin geçmiş olması gerekmektedir. Ancak ticaret unvanı yönünden mevzuatta bir süre belirlemesi bulunmadığından TMK’nin 2. maddesi de gözetilmek suretiyle her somut olayın özellikleri dikkate alınarak sürenin belirlenmesi gerekmektedir. Sessiz kalma nedeniyle dava açılamayacağı yönündeki savunma bir def’î olmayıp itirazdır. Zira sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin dayanağı TMK’nın 2. maddesi olduğuna göre, dava açılması açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve bu durum dava dosyasından ortaya konulabiliyorsa, sessiz kalma yoluyla hak kaybı bir itiraz olarak kabul edilip hâkim tarafından re’sen dikkate alınmalıdır. Keza TMK’nin 2/2. maddesi gereğince bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Bu açıklamalar nazara alınarak görülmekte olan davaya bakıldığında; davalı tarafın ticaret sicilindeki unvan değişiklik tarihi 07/06/2007 tarihi olup, 23/03/2012 tarihinde ihtar gönderilmiş ise de; dava 21/03/217 tarihinde açıldığından 10 yıla yakın bir süre geçtiği sabittir. Davacı tarafça ihtardan sonra süre istenildiği, iyi niyetli olarak süre verildiği, verilen sürede eylemlere son verilmediği bu nedenle davalı tarafın kötü niyetli olduğu iddia edilmiş ve kötü niyet halinde sessiz kalma yolu ile hak kaybından söz edilemez ise de; Yargıtay HGK’nun 2021/11-456 esas ve 2021/776 karar sayılı kararda belirtildiği üzere, ihtarname gönderen, fakat dava açmayan ve ihtarname dışında unvanın kullanılmaması için herhangi bir girişimde de bulunmayan önceki hak sahibinin sessiz kalmadığını ileri sürmesi, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir, kullanımın daha fazla devamını istemeyen önceki hak sahibi, bu arzusunu açıklayan bir ihtarname göndermiş ise makul bir süre içinde bu iradesini dava yoluyla da göstermelidir. Dosya kapsamından; davacı vekilinin, davalının kötü niyetli olduğunu, müvekkilini oyaladığına ilişkin delil sunarak, 2012 tarihli ihtarnameden sonra davalı tarafın … ibaresini ticaret unvanında kullanmaması için eylemli faaliyette bulunduğunu kanıtlanmadığı gibi, ticaret sicili aleni olup, davalı ile aynı sektörde olan davacı tarafın, basiretli tacir sıfatı ile davalının tescilinden haberdar olmadığını iddia edemeyeceğinden, 23/03/2012 ihtar tarihi ile davanın açıldığı 21/03/2017 tarihi arasında geçen süre de makul süre olarak kabul edilmeyeceğinden, Yargıtay HGK kararı uyarınca davacı tarafın sessiz kalmadığını ileri sürmesi iyi niyetli davranış olmadığından, TMK 2. maddesi uyarınca kötü niyet hukuk düzeni tarafından korunamayacağından, davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi, Davalı vekilinin istinaf talebi yönünden; 1-Davalı şirketin unvanının … Ltd. Şti. iken, 01.06.2007 tarih ve 25 sayılı karar ile ticaret unvanı değişikliğine giderek … Dış Tic. Ltd. Şti. olarak yeni ticaret ünvanını ticaret siciline kaydettirdiği, kararın 07/06/2007 tarih ve 6825 sayılı Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği, davacı … tarafından, … marka hakkına ve ticaret unvanına tecavüz edildiğinden bahisle son verilmesi için, davalı şirkete 23/03/2012 tarihinde ihtar gönderildiği, 03/04/2012 tarihinde tebliğ edildiği ve davanın 21/03/2017 tarihinde açıldığı dosya kapsamı ile sabittir. Davacının …+şekil ibareli 22, 23, 24. sınıflarda … tescil nolu 29.03.1996 tarihinde tescilli markası, … ibareli 1-45. sınıflarda … tescil nolu 06.02.2009 tescil tarihli markası mevcut olup, davalı taraf bu tarihlerden öncesine ilişkin markasal kullanımı olduğu ve “…” ibaresi üzerinde üstün hakkı bulunduğu iddia ve ispat edilmemiştir. 6769 Sayılı Kanun’un 29. maddesinde marka sahibinin izni olmaksızın markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmanın marka hakkına tecavüz sayılacağı, kanunun 7/3 maddesinde işaretin ticaret alanında kullanılması halinde 2. fıkra uyarınca yasaklanabileceği, 7/3-e maddesinde işaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılmasının marka sahibi tarafından önlenmesinin talep edilebileceği düzenlemiştir. Davalı taraf tacir olup, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca, tacirlerin internet sitesindeki kullanımları ticaret alanında kullanım vasfındadır. Dosyadaki belgelerden, davalının “….com.tr” ve “….com.tr.” ibareli internet sitelerinin bulunduğu, davacı tarafa ait “…” markasını kullandığı tespit edildiğinden, bu kullanımları 6769 Sayılı Kanun’un 29. maddesinin göndermesi ile 7/3-e maddesi uyarınca marka hakkına tecavüz oluşturduğundan, marka sahibi tarafından yasaklanabileceğinden, davalı taraf markanın adına tescilli olduğunu veya kullanmakta üstün hakkı olduğunu kanıtlamadığından, davacı tarafın 6769 SK’nun 7/3-e bendi uyarınca dava açması yasal hakkının kullanılması olup, yasal hakkın kullanılması kötü niyet olarak kabul edilmeyeceğinden, davacı tarafın göndermiş olduğu 23/03/2012 tarihli ihtarnameden önce davalının markasal kullanımından haberdar olduğunu gösterir dosyaya yansımış delil bulunmadığından, davacı tarafın markasal kullanımdan ihtar tarihi itibariyle haberdar olduğunun kabulü gerekip, 23/03/2012 ihtar tarihi ile davanın açıldığı 21/03/2017 tarihi arasında yasanın aradığı 5 yıllık süre dolmadığından, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2- Davacı …’nin 1993 yılından itibaren “her türlü tekstil mamulleri, alım, satım ve imalatı, her türlü konfeksiyon, pamuk, iplik, bez alım ve satımı, ana sözleşmesinde belirtilen işler” alanında, davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin “hazır giyim, konfeksiyon” alanında iştigal ettiği tespit edilmiştir. Davacı ve davalı şirketin konfeksiyon alanında iştigal ettiği tespit edildiğinden, iştigal alanlarının aynı olduğu sübuta erdiği gibi, davalının ….com.tr ve ….com.tr. ibareli internet siteleri bulunduğu ve davalının ticaret unvanını markasal olarak kullanarak “web sayfamız yapım aşamasındadır” ibaresi ile internet kullanımında bulunduğu, davalının www…com ibareli sitesinde ve 20.03.2017 tarihli kıvancdenimcompany ibareli markasal kullanımının bulunduğu, ınstagram hesabında … ibaresini markasal olarak kullandığı ve facebook hesabında … ibarelerinin kullanıldığı, davacıya ait tescilli … markasını da internet üzerinde kullanmakta olduğu anlaşılmıştır. Dava, açıldığı tarih itibariyle 6769 Sayılı Kanun hükümlerine tabidir. 6769 sayılı Kanun’un 29. maddesinde marka sahibinin izni olmaksızın markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmanın marka hakkına tecavüz sayılacağı, kanunun 7/3 maddesinde işaretin ticaret alanında kullanılması halinde 2. fıkra uyarınca yasaklanabileceği, 7/3-e maddesinde işaretin ticaret unvanı yada işletme adı olarak kullanılmasının marka sahibi tarafından önlenmesinin talep edilebileceği düzenlemiştir. Davalı taraf tacir olup, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca, tacirlerin internet sitesindeki kullanımları ticaret alanında kullanım vasfındadır. Dosya kapsamındaki belgelerden, davalının “….com.tr” ve “…com.tr.” ibareli internet sitelerinin bulunduğu, davacı tarafa ait “…” markasını kullandığı tespit edildiğinden, bu kullanımları 6769 Sayılı Kanun’un 29. maddesinin göndermesi ile 7/3-e maddesi uyarınca marka hakkına tecavüz oluşturduğundan, davalı vekilinin, davacı markası ile üretim yapılmadığından markasal kullanım olmadığı ve marka hakkına tecavüz oluşturmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2 Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 29/11/2017 tarih ve 2017/470 E. 2017/386 K. Sayılı kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalıdan alınması gerekli 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 71,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,90 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 17/02/2022