Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/700 E. 2021/1584 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/700
KARAR NO: 2021/1584
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 27/11/2017
NUMARASI: 2017/27 E. – 2017/360 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında akdedilen 25.11.2011 tarihli ajans sözleşmesi ile davalının müvekkilinin eserlerinin yurt dışında yayınlanabilmesi için yurtdışındaki yayıncılar ile görüşmeler yapmak ve müvekkilinin yazılı onayı ve imzasına istinaden telif haklarının bu yayıncılara devri için sözleşmeler yapılmasına aracılık etme işini 3 yıl süre ile üstlendiğini, davalının bu kapsamda yapılan sözleşmelerden doğan telif haklarının % 50’sini komisyon olarak tahsil ettiğini, müvekkilinin yurtdışında yazım faaliyetlerini yürütmeye başladığını bu nedenle bundan sonraki süreçte yerli ajans olan davalının imkanlarının kısıtlı olması nedeni ile davalı ile aralarındaki mevcut sözleşmenin sona erdirilmesi talebi ile davalıya mail gönderdiğini, davalının maile verdiği cevapta sözleşmenin feshinin hukuken mümkün olmadığını bildirdiğini, yapılan mail yazışmalanndan sonuç alınmayınca müvekkili tarafından davalıya gönderilen ve 09.02.2017 tarihinde tebliğ edilen noter ihtan ile sözleşmenin feshedildiğinin davalıya bildirildiğini, bu kapsamda feshin tek taraflı bir irade beyanı olması ve karşı tarafa ulaştığı anda hüküm ve sonuç oluşturması nedeniyle karşı tarafa yapılan fesih bildirimine rağmen davalının sözleşmenin devam ettiği şeklindeki cevabi ihtarı nedeniyle davalıların olası tecavüzünün menine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; Davacının feshinin süre bakımından ve sebep bakımından haksız olduğunu, haksız fesih nedeniyle müvekkilinin mağdur olduğunu, sözleşmenin sona ereceği tarihin 25.11.2017 olacağını, davacının iddiasının aksine 02.02.2017 tarihinde müvekkilin davacı adına ispanyalı temsilci ile sözleşme yapması da dikkate alındığında, müvekkilinin imkanlarının kısıtlı olması şeklindeki iddiasının haksız olduğunu, sözleşmenin Londra Kitap Fuarı öncesi feshetmesi nedeniyle yazar adma yapılacak sözleşmelerin engellendiğini, beklenmeyen haksız fesih nedeniyle müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını, ayrıca davacının yurt dışı yayıncılara da müvekkili ile yollarını ayırdığını bildirmesinin müvekkilinin ticari itibarını zedelediğini, bu nedenlerle asıl davanın reddi ile karşı dava olarak fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk Derece Mahkemesince ; “Bilirkişi raporuna itibarla, asıl davada davacıya sözleşmeyi tek taraflı feshetme yetkisi verildiği, feshin süresinden önce ve haksız yapılması halinde dahi tazminat yükümlülüğü kapsamında tecavüzün men’inin talep edilebileceği, karşı davada ise davacının meydana gelen herhangi bir zararının bulunmadığı, sözleşme kapsamında yapılacak sözleşmelerde davacı onayının bulunması gerektiği, bu nedenle tazminat taleplerinin de yerinde olmadığı, zarar iddiasının da ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine,” karar verilmiştir.Davalı-karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafın hiçbir haklı sebebi yokken sözleşmeyi feshettiğini ve gerekçeli kararda Mahkemece bu durumun açıkça kabul edildiğini, ancak buna rağmen asıl davanın kabulüne karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, müvekkili ile karşı taraf arasında imzalanmış olan 25.11.2011 tarihli sözleşmenin “Vekalet Sözleşmesi” olarak kabul edilerek bu varsayımdan yola çıkıldığını, yalnızca menfi zararın talep edilebileceğinin belirtildiği, Mahkemece bu yönde karar verildiğini, ancak işbu varsayım ve tespitin açıkça hatalı olduğunu, davaya konu sözleşmenin 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kapsamında yapılmış atipik bir sözleşme olduğunu, hal böyle iken davaya konu sözleşmenin Borçlar Hukuku kapsamında yapılmış bir Vekalet Sözleşmesi olarak adlandırılması ve huzurdaki uyuşmazlığa Borçlar Hukuku Özel Hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını, Müvekkilinin davacı-karşı davalıyı yurt dışı pazarlarında daha hızlı ve etkili şekilde tanıtmak amacıyla İspanya’da bir temsilci ile anlaştığını, ayrıca sözleşmenin devam edeceğine ilişkin güveni neticesinde, Mart 2017’de yapılan Londra Kitap Fuarı’nda davacı-karşı davalının tanıtımı için büyük hazırlıklar yaptığını, haksız fesih nedeniyle bu fuara katılamadığını, sözleşmeyi, müvekkilinin uzun zamandır hazırlandığı fuar öncesi feshederek müvekkilini maddi açıdan büyük zarara uğratan davacı-karşı davalının, bununla yetinmeyerek bir de yurt dışı yayıncılarına müvekkiline ait ajanstan ayrıldığını açıkladığını, bu açıklamanın müvekkilinin ticari itibarını sarstığını, dolayısıyla, müvekkilini maddi açıdan büyük zararlara uğrattığını, davacı-karşı davalının, müvekkilinin ticari itibarını sarsarak onu manevi açıdan da zarara uğrattığını, dolayısıyla yerel mahkemece müvekkilinin zararı olmadığı gerekçesiyle hüküm kurmasını kabul etmediklerini, Taraflar arasındaki iş ilişkisinin uzun yıllara dayandığını, bu nedenle müvekkilinin sözleşmenin devam edeceğine ve sözleşmeden doğan edimlerin gereği gibi ifa edileceğine dair haklı güveni bulunduğunu, bu haklı güven ile karşı tarafın yurt dışı tanıtımlarına büyük emek ve mesai ile devam ettiğini, hakkaniyet ve dürüstlük kuralları uyarınca da müvekkilinin sözleşmenin yürürlük tarihine kadar ayakta kalacağı ve edimlerin gereği gibi ifa edileceğine dair haklı güveninin korunması ve müvekklinin uğramış olduğu zararın tazmin edilmesi gerektiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, 5846 Sayılı Kanun kapsamında açılmış muhtemel tecavüzün men’i talepli olup, davalı karşı davasında, sözleşmenin haksız feshi sebebiyle davacı-karşı davalı aleyhine maddi ve manevi tazminat talep etmiştir. Taraflar arasında yapılan 25.11.2011 tarihli sözleşme gereğince davalı-karşı davacının, davacı-karşı davalının eserlerinin yurtdışında yayınlanabilmesi için yurtdışındaki yayıncılar ile görüşmeler yapma ve telif haklarının bu yayıncılara devri için sözleşmeler yapılmasına aracılık etme işini üstlendiği, davacının, Ankara … Noterliği’nin 06.02.2017 tarih ve … yevmiye numaralı fesih bildirimi ile ”görülen lüzum üzerine” denilmek suretiyle sözleşmeyi feshettiği, davalı-karşı davacının ise, Bakırköy … Noterliği’nin 10.02.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ”feshin geçerli bir fesih olmadığı, sözleşmenin devam ettiği” gerekçelerine dayanarak bu ihbara cevap verdiği görülmektedir. Uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşmenin feshinin haklı ve geçerli bir fesih olup olmadığı, fesih nedeniyle davacı-karşı davalının tecavüzün menine yönelik talebi ile davalı-karşı davacının maddi ve manevi tazminata yönelik taleplerinin yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; feshin süresinden önce ve haksız yapılması halinde dahi tecavüzün men’inin talep edilebileceği gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, karşı davada ise, davacının meydana gelen herhangi bir zararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davalı-karşı davacı vekili tarafından yukarıda açıklanan nedenlerle istinaf edilmiştir. Taraflar arasındaki 25.11.2011 tarihli sözleşmenin 2. maddesine göre sözleşmenin konusu; maddi ve manevi hakları yazara ait olan tüm eserlerin yurtdışı (Türkiye harici ülkeler) ile ilgili tetif haklarının Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesi içinde belirli koşullarda kullanma ve telif hakları ile ilgili sözleşmeler yapma yetkesinin Ajansa verilmesidir. Sözleşmenin 4. maddesine göre sözleşme imzalandığı tarihten itibaren 3 yıl için geçerlidir. Sözleşmenin 7. maddesine göre, Ajans yazar adına yapmış olduğu sözleşmeler sonucu oluşan ve fatura karşılığı tahsil ettiği hakkından kendi komsiyonu olan % 50 aldıktan sonra Maliye’ye yazar adına yatıracağı stopaj vergisini bloke eder ve geri kalanını en geç 5 gün içinde yazara öder. Davacı-karşı davalının ileri sürdüğü iddia ve dosyaya yansıyan delillere göre, davacı-karşı davalının sözleşmeyi, yurtdışı planları ve mevcut sözleşmedeki ödeme koşullarının ağır geldiği gerekçeleriyle feshettiği görülmektedir. Sözleşme süresine ilişkin 9. madde ” sözleşme imzalandığı tarihten 2 yıl sonra taraflardan birinin, sözleşmenin bitiminden 1 ay önce yazılı olarak uzatmayacağını bildirmesiyle sona erer. Ancak taraflardan biri ihbarda bulunmadığı taktirde sözleşme 1 yıl süre ile kendiliğinden uzar. Bu tarihi izleyen yıllar içinde bu uygulama devam eder…” şeklindedir. Buna göre, davacı-karşı davalının bildirim süresine uymadığı, ancak fesih bildiriminde bulunarak sözleşmeyi sonlandırdığı görülmektedir. Diğer yandan, yukarıda belirtilen fesih gerekçesine göre, feshin haklı bir nedene dayanmadığı da ortadadır. Ancak, fesih haklı bir nedene dayanmasa da, sona ermiş bir sözleşme nedeniyle davalı-karşı davacının sözleşmeden kaynaklanan hakları kullanabilmesinin beklenemeyeceği, dolayısıyla davacı-karşı davalının, telif hakları kapsamında muhtemel tecavüzlerin önlenmesini talep edebileceği anlaşılmıştır. Bu durum karşısında, davalı-karşı davacının zarar talep edilebilmesi için, sözleşmeyi sona erdirecek objektif ve haklı bir sebebin bulunmaması, sona ermenin zaman olarak karşı tarafın sözleşmenin devam edeceğine ilişkin güvenine aykırı bir zamanda gerçekleştirilmesi koşullarının somut olayda gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, davalı-karşı davacı, sözleşmenin devam edeceği inancıyla emek harcadığını ve masraflarda bulunduğunu ileri sürmüştür. Sözleşmeye göre, davalı-karşı davacı üçüncü şahıslarla yaptğı sözleşmelerin süreleri sona erinceye kadar kazanılmış mali hakları almaya devam edecektir. Dolayısıyla talep edilen zarar menfi zarar olup, bu zararın da davalı-karşı davacı tarafından ispatlanması gerekmektedir. Ancak mevcut delil durumuna göre, söz konusu zararın ispatlanamadığı görülmektedir. Açıklanan sebeplerle Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı, davalı-karşı davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı-karşı davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2.Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 27/11/2017 tarih ve 2017/27 E., 2017/360 K. sayılı kararına karşı davalı-karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 71,80 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 12,50 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davalı-karşı davacıya iadesine 3- Davalı-karşı davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davalı-karşı davacı tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 16/12/2021