Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/697 E. 2021/1495 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/697 Esas
KARAR NO: 2021/1495
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2017
NUMARASI: 2017/265 E. – 2017/340 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)|Marka (Manevi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 08.05.2015 tarihinde endüstriyel tasarım tescili başvurulu endüstriyel tasarımının … tasarım tescil nosu ile tescil edildiğini, tescilli tasarımlarının, davalı tarafça taklit edilerek davacı şirketin ve tescilli tasarımlarının itibarına zarar verecek şekilde piyasaya sürdüğünü ve haksız kazanç elde ettiğini, müvekkilinin izni alınmadan ve onun tescil hakkını ihlal edecek şekilde davacı tarafça üretildiğini, satıldığını ve benzeri tecavüz niteliğinde eylemlerde bulunduğunu, İstanbul 4. FSHHM’nin n 2015/62 D.İş dosyası ile delil tespiti yaptırıldığını ve müvekkil davacı adına tescilli tasarımların hukuka aykırı şekilde kullanıldığının bilirkişi eliyle tespit edildiğini davalı tarafından satışa sunulan ürünlerin tüketiciyi yanıltacak şekilde ve bilgilenmiş kullanıcı yönünden ayırt edilemeyecek derecede davacı adına tescilli tasarımlara benzer olduğunun saptandığını, 554 sayılı KHK 51. maddesinin 2. fıkrası gereği geçen “tasarımdan doğan haklara tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, tasarımı kullanması ile elde edilebileceği muhtemel gelire göre” yöntemi kullanarak hesaplanmasını talep ettiğini belirtmiş davacı adına tescilli tasarım haklarına tecavüz edildiğinin tespit edilerek tecavüzün ref i ve men’ini, ilişkin haklan saklı kalmak koşulu ile 1.000 TL maddi ve 30.000 TL manevi tazminatın fiili tecavüz tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, hükmün ilan edilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu ürünlerin davacı tarafından başvurularak 01.06.2015 tarihinde davacı adına tescil edildiğini ancak müvekkilin, davacının tescil tarihinden önce söz konusu ürünlerin satışını yaptığını, bu husus ile ilgili dilekçelerinin ekinde söz konusu ürünlerin 13.04.2015 tarihinde “… Ltd. Şti” isimli şirkete satımını gösteren fatura örneği bulunduğunu, söz konusu faturada “5110” kodlu ürünlerin dava konusu ürünler olduğunu, davalıdan alınan numunelerin üzerilerindeki kartlarda ürün kodu olan “5110” yazdığını, İstanbul 4. FSHHM’nin 2015/62 D.iş sayılı dosya ile sunduğu bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, davacı tarafın söz konusu ürünlerin daha önceden satımı olan ürünler olduğuna dikkat etmeden kendi ürünleri gibi tescil ettirdiğini ve söz konusu davayı açtığını, bu durumun davacının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini belirtmiş ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ” Toplanan deliller yapılan değişik iş dosyasındaki tespit ve hüküm kurmaya elverişli ve yeterli alınan bilirkişi heyet raporu ışığında, davacının tescilli tasarımının davalı tarafından taklit edilerek kullanıldığı, bu nedenle tecavüzün tespiti, refi ve menine karar verilmesi gerektiği, KHK 52/a bendi gereğince bilirkişi tarafından hesap edilen 3.044,25 TL yoksun kalınan kazancın tespit tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan alınmasına, somut olayın özelliğine göre davacının tasarım hakkının ihlalinden dolayı meydana gelen manevi zararına yönelik olarak takdiren belirlenen 5.000,00 TL manevi tazminatın tespit tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına ve davacının hukuki yararı bulunduğundan kesinleşen hüküm özetinin ilanına,” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kök rapora yapmış oldukları itirazların Mahkemece karşılanmadığını, gerekçeli kararda ek rapordan bahsedilse de, dosyanın ek rapora gönderilmediğini, daha önce hesaplama yöntemine itiraz etmiş olduklarını, bilirkişi hesabının kârlılık esasına göre yapıldığını, oysa 554 sayılı KHK’nın 52/1-a maddesi uyarınca, gelir esasına göre hesaplama yapılması gerektiğini, ancak bu itirazın Mahkemece karşılanmadığını,Diğer yandan Mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarının az bir miktarda olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davaya konusu tasarımın 01.06.2015 tarihinde davacı adına tescil edildiğini, ancak müvekkilinin, davacının tescil tarihinden önce söz konusu ürünlerin satışını yapmakta olduğunu, bu hususla ilgili; söz konusu ürünlerin 13.04.2015 tarihinde ‘… Ltd.Şti.’ isimli şirkete satımını gösteren fatura örneği bulunduğunu, söz konusu faturada ”5110” kodlu ürünlerin, dava konusu ürünler olduğunu, bilirkişi raporu hazırlanmak üzere alınan numunelerin üzerlerindeki kartlarda ürünün kodu olan ”5110” yazmakta olduğunu, faturadan da görüleceği üzere müvekkilinin, davalı şirketin söz konusu ürünleri tescil ettirmeden önce zaten satışını yapmış olduğunu ve davacının itibarına zarar verecek şekilde davranma amacı bulunmadığını,Davaya konu ürünlerinin daha önce kamuya arz edildiğini, 1-http://..com/…-http://www…com/…/ sitelerinde mevcut olduğunu, söz konusu internet sitelerinin hali hazırda halen açık olup, söz konusu ürünlerin de satımının 2014 yılından bu yana hala yapıldığını, davacı tarafın, söz konusu ürünlerin daha önceden satımı olan ürünler olduğuna dikkat etmeden sanki kendi ürünleriymiş gibi tescil ettirip dava açarak kötü niyetli davrandığını, davaya konu ürünlerin gerek yurt içinde gerekse yurt dışında birçok firmaca satımı yapıldığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, endüstriyel tasarıma tecavüzün tespit ve men’i ile oluşan maddi ve manevi zararın giderilmesine yönelik tazminat davasıdır. Davacının …nolu tasarımının 01/06/2015 tarihinde bültende yayınlandığı ve 08/05/2015 tarihinde tescilinin yapıldığı, 7 adet elbise tasarımının bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı, davalının söz konusu tasarımı taklit ederek üretimde bulunduğunu ve ürünleri sattığını iddia etmiş, davalı, ürünlerin tescil tarihinden önce satıldığını, aleniyet kazandığını savunmuş, Mahkemece, tespit dosyasına sunulan rapor ve esas dosyaya sunulan bilirkişi raporları dikkate alınarak tasarıma tecavüzün gerçekleştiği kanaatiyle davanın kısmen kabulüne, 3.044,25 TL yoksun kalınan kazanç ile 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş, karar davacı ve davalı vekilince istinaf edilmiştir. Davalı vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde; Davalı vekili tarafından her ne kadar, söz konusu ürünlerin, tasarım tescil tarihinden önce satıldığı iddia edilmiş ise de, dosyaya sunulan fatura içeriğindeki ürünlerin davaya konu tasarımı içeren ürünler olduğu yönünde dosyaya yansıyan bir delil bulunmadığı, İstanbul 4. FSHHM’nin 2015/62 değişik iş sayılı tespit dosyasında yapılan tespit kapsamında davalı işyerinden alınan numuneler ile davacıya ait tasarım örneklerinin karşılaştırılması neticesinde dosyaya sunulan 21.04.2017 tarihli raporda, davacı tarafa ait … numaralı tasarım tescilinin başvuru tarihi olan 08.05.2015 tarihi itibarı ile koruma şartı olan yenilik ve ayırt edici nitelik şartlarına sahip olduğunun belirtildiği, tespit tarihi itibarıyla davacı tasarımının tescilli olduğu, 2015/62 D.İs dosyasında tespit edilen davalıya ait tasarımın davacıya ait … numaralı tasarım ile bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunmadığı, bu sebep ile benzer olarak algılandıkları, davalının sunmuş olduğu internet sitelerinde, davacıya ait … numaralı tasarım ve / veya benzerlerinin tespit edilemediği, dolayısıyla ürünün daha önceden aleniyet kazandığı iddiasının ispat edilmediği, Mahkemece tasarıma tecavüzün tespit ve men’ine yönelik kararda bir hata bulunmadığı, açıklanan nedenlerle davalının istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davacı vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde; Davacının maddi tazminata esas talebinin, KHK’nın 52/a maddesine göre, tasarımdan doğan haklara tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, tasarım hakkı sahibinin tasarımı kullanması ile elde edebileceği muhtemel gelire göre hesap yapılmasıdır. Bu durumda davalının tecavüzü olmasaydı davacının elde edilebileceği menfaatin hesabı gerekmektedir. Oysa mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, tarafların incelenen ticari defterlerine göre her iki şirketin kârlılık yüzdelerinin birbirine oranlandığı, ortaya çıkan sonucun, farazi satış tutarının yüzdesi olarak alınmak suretiyle hatalı bir değerlendirmede bulunulduğu ve mahkemece bu şekilde yapılan hesap sonucu belirlenen rakama göre hüküm kurulduğu, bu şekilde, davacının talebine uygun olmayan bir hesap tarzına göre karar verilmesinin doğru bulunmadığı, belirtilen hususlar teknik değerlendirmeyi gerektirdiğinden İlk Derece Mahkemesince ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, ortaya çıkan sonuca göre, haksız eylemin nitelik ve boyutları itibariyle manevi tazminat miktarının da yeniden değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek hükmün bu sebeplerle kaldırılmasına karar verilmiştir. Açıklanan hususlar gereğince, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b./ .maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin istinaf sebebi yönünden Mahkemece esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla, davacının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacının istinaf isteminin KABULÜ ile; 3- İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21/11/2017 tarih, 2017/265 E. 2017/340 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 4- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 5- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 6- Davalıdan alınması gerekli 549,50 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının peşin alınan 137,37 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 412,13 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 7- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 8- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 9- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 10- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 02/12/2021