Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/696 E. 2021/1533 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/696
KARAR NO: 2021/1533
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 18/01/2018
NUMARASI: 2017/262 E. – 2018/6 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı taraf vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının tescilli … tescil numaralı “…” ve … tescil numaralı “…” markalarının müvekkilinin tescilli … esas unsurlu markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer ve aynı emtia sınıflarında tescilli edildiğini bu sebeple halk nezdinde iltibasa sebebiyet verdiğini, kötü niyetli olarak tescil ettirildiğini hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı taraf vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davacının markasından faydalanma amacı olmadığını, davacıya ait … markası ile müvekkiline … ve … markaları arasında ayniyet oluşturacak benzerlik olmadığını, … markasının aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanı olduğunu, markalar arasında gerek yazım gerekse fonetik açıdan bin benzerlik olmadığı gibi müvekkilinin markayı kullanırken seçtiği dizayn, yazım karakteri, kullanılan renkler dikkate alındığında her iki marka arasında benzerlik bulunmadığını haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davacıya ait tescilli markanın … ibaresinden oluşmakta olup, davalı markaları … ve …’ dur. Söz konusu markalar yabancı kelimelerden ibaret olup, … markasındaki … ibaresi birleşik yazılmış olsa bile ayırt edicilik sağlamayan tanımlayıcı nitelikte bir ibaredir. Her iki marka ibareleri karşılaştırıldığında … ve … ibareleri arasında bir harf değişik olup, söz konusu bir harf değişikliği yabancı kelime olması itibariyle anlamsal fark olsa dahi ortalama tüketici nezdinde ayırt edicilik sağlamadığından söz konusu ibareler birbiriyle benzer nitelikte aynı işletmeden gelen marka akla geldiğinden markaların aynı sınıfta benzer alanda kullanılması söz konusu olduğundan benzerlik sebebiyle davalı tarafa ait markaların hükümsüzlüğüne, kayıtlardan terkinine karar vermek gerekli ve yerinde görülmüştür. Her ne kadar uzman görüşü ve son bilirkişi raporunda markaların farklı olarak algılandığı beyan edilmişse de, söz konusu ibareler yabancı kelimeden ibaret olup … ibaresinin asli unsur olarak yer almadığı, … ve … ibarelerinin bir harf değişikliği sebebiyle ortalama tüketici nezdinde karıştırma ihtimali olup, söz konusu değerlendirmeler yerinde görülmemiş, mahkememizce söz konusu husus ortalama tüketici nezdinde değerlendirilecek bir husus olduğundan ayrık rapor ve uzman görüşlerinden farklı olarak” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -556 Sayılı KHK m.63/3, 6100 Sayılı HMK m.6 hükmüne göre dava, davalının ikametgahında açılması gerektiğini, Müvekkili şirketin dava tarihindeki merkezi İzmir olup, bu husus dava tarihinden önce 29.01.2016 tarihinde İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünce tescil edildiğini, 6102 Sayılı TTK m.36 da düzenlenen hususun tescil ve ilanın üçüncü kişilere etkisi ile ilgili olduğunu, geçerlik anıyla ilgili olmadığını, Mahkemenin yetkisiz olduğunu, -Dosyada markalar arası benzerlik bulunmadığı ve karıştırılma ihtimali (tehlikesi) olmadığı hususunda hukuki mütalaaların dosyaya sunulduğunu, ses benzerliğinin … ve … arasında olmadığını, şekil benzerliği olmadığını, anlam açısından bakıldığında “…” kelimesi İtalyanca zirve anlamına gelirken … kelimesinin herhangi bir anlamı olmadığını, -Mahkeme tarafından … markası ile … markasının esasen hiç kıyas edilmediğini, … markası olup, bir bütün ve tamamı asli unsur olduğunu, “…” ibaresinin sektörde yaygın bilinen kullanımı olmadığını, -… markasının pazara girerek Türkiye’nin doğusundan batısına birçok şehirde şubeler açması ile birlikte ayırt edicilik kazandığını, -Davacının söz konusu markanın varlığından en az TPE nezdinde “…” markası için yapılan itirazdan bu yana iki yıl boyunca haberdar olduğu, sadece aynı AVM çatısı altında bile en az 1,5 yıl boyunca beraber faaliyet gösterdikleri, buna rağmen … markasının ticari olarak kullanımına ses çıkarmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi yönünde kararın kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2016/8687 E., 2017/1509 K. ve 18.5.2017 tarihli kararında da adres değişikliğinin ilan tarihinden itibaren hukuki sonuç doğuracağının değerlendirilmiş olduğu,TTK. 36 Maddesi uyarınca ticaret sicil kayıtları Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edildiği tarihten itibaren hukuki sonuç doğuracağından buna göre dava tarihi itibariyle de şirket merkezinin Esenler/İstanbul adresi olduğu gözetildiğinde HMK. 6-7 Maddelerine göre de Bakırköy Mahkemelerinin yetkili olduğundan yetkiye yönelik istinaf isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. HMK 282. maddesi uyarınca hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği gibi, HMK 293.maddesi uyarınca taraflar dava konusu olayla ilgili uzmandan bilimsel mütalaa alarak mahkemeye sunabilirler. HMK 198.madde uyarınca kanuni istisnalar dışında hakim delilleri serbestçe değerlendirir. Rapora davalı vekilince itiraz edilmiş ve hukuki mütalaa ile çelişki olduğu gerekçesi ile yeniden rapor alınması talep edilmiş ise de, HMK 266 madde gereği markanın benzerliği , varsa haksız rekabet ve marka iltibası gibi hukuki tespitler içeren olgular yani hukuki değerlendirmelerin mahkemece rapor alınmadan da yapılabileceği, bilirkişi raporundaki çelişkili beyanların, mahkemece bilirkişi raporuna dayanma sebepleri gerekçeleri ile açıklandığından, istinaf sebebi olarak yeniden rapor alınmasına yönelik talebin reddinin gerektiği görülmüştür. Davalıya ait “…” markası yönünden yapılan Mahkeme değerlendirmesinin yerinde olduğu, Davalıya ait “…” markası yönünden de iltibas tehlikesinin değerlendirmesinde markaların baskın unsurları da gözetilmek suretiyle üzerinde kullanılacağı ürünlerin ortalama tüketicileri nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak karışıklığa yol açıp açmayacağının dikkate alınması gerektiği ve söz konusu karşılaştırma sırasında, markalarda yer alan ve ayırt ediciliği bulunmayan unsurların dikkate alınmayacağı, bu anlamda markalar arasında görsel benzerlik, kavramsal ve sesçil ayniyet bulunduğu dikkate alındığında markalar arasında 556 Sayılı KHK’nın 8/1-b bendi uyarınca ilişkilendirme ihtimalini de kapsayacak şekilde karıştırılma tehlikesinin varlığının kabulü gerektiği, davacı markalarında yer alan ürünler ile davalı başvurusunda yer alan ürünlerin piyasa anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap etmeleri, benzer ihtiyaçları gidermede kullanılmaları, son kullanıcıları, birbiri yerine ikame edilebilme ile rekabet etme olanaklarının bulunması, kullanım amaçları, birinin diğerini tamamlama imkanının olması, dağıtım kanallarının ortak bulunması, kullanım yöntemleri ve hedeflenen halk kesimleri nazara alındığında aynı tür olarak nitelendirilmelerinde de usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18/01/2018 tarih ve 2017/262 E., 2018/6 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 6.558,06 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.639,52 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.918,54 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 09/12/2021