Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/693 E. 2021/1509 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/693
KARAR NO: 2021/1509
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2017
NUMARASI: 2016/167 E. – 2017/266 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1978 yılında Amerika’da kurulan … firmasından ülkemize ithal ettiği bir çok ürünün Türkiye’de bağımsız distribütörlerle satışını ve dağıtımını gerçekleştiren bir firma olduğunu, … ürünlerinin kozmetik, parfüm ve takviye edici gıdalar da kullanıldığını, online satışların www…com. www…com ve www…com sitelerinde yapılabileceğini, bu siteler dışında satış yapılmasını yasak olduğunu, TPE nezdinde Amerika’daki müvekkili adına … markasının tescilli olduğunu, müvekkilinin markanın inhisari lisans hakkı sahibi olduğunu, müvekkilinin Amerikadaki firmanın ülkemizdeki tek temsilcisi olduğunu, davalı adına www…com isimli internet sitesinde müvekkilinin … markalı ürünlerini satışa sunduğunu, ayrıca …, … ve … isimli internet sitelerine link/bağlantı vererek bu sitelerde kurduğu mağazalar aracılığıyla da satış gerçekleştirdiğini, www…com internet sitesinin whois bilgilerine bakıldığında davalı …’nin adına rastlandığını, davalının müvekkilinin onayı olmadan dava konusu sitede ürün satışı yaptığını ve … markasını kullanmak suretiyle müvekkilinin tescilli markasına tecavüz ettiğini, davalı tarafından 1/3 fiyatına satılan ürünlerle aynı zamanda haksız rekabet fiilinin işlendiğini, açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz olup olmadığının tespiti ile durdurulmasını, dava konusu internet sitesinin yayınının durdurulmasını, şimdilik toplam 30.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın, müvekkilinin 556 Sayılı MarKHK’dan doğan marka hakkına tecavüzü ve haksız rekabete yol açacak şekilde müvekkili tarafından tescil edilmiş markalı ürünleri “www…com” isimli internet sitesinin sahibi olan …’ya temin ettiğini, bu sitede satılan ürünlerinin davalı tarafından satıldığından bahisle, vaki tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ile önlenmesini, satışa arzın önlenmesini, mahkeme kararının ilgililere tebliği ile kamuya yayın yoluyla duyurulmasını, işbu hak ihlalleri ve marka tecavüzü sebebiyle, MarKHK md.68 uyarınca 10.000 TL itibar tazminatı da dahil olmak üzere, müvekkili şirketin uğramış olduğu zararlar ile 10.000 TL yoksun kalınan kazancının hesap edilerek avans ticari faizi ile birlikle ve 10.000 TL maddi tazminatın tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … adlı reklam şirketinin sahibi olduğunu, satışa konulan ürünlerin … firmasına ait olduğunu, müvekkili reklam ve internet hizmetleri verdiğinden kendisinin adına ulaşıldığını, sitenin sahibinin Konya’da mukim … firması olduğunu, web sitesini kuranın değil, siteyi yasaya aykırı olarak kullananın sorumlu olacağını, bu nedenle açılan davanın reddini talep etmiştir. Davalı … firması cevap dilekçelerinde internet sitesinde satışa sunulan ürünlerin orijinal olduğunu, faturalı yasal ürünler olduğunu, ürünlerin davacı firma tarafından ülke içinde satılmasından sonra başkalarının ürünler üzerinde mülkiyet hakkı elde ettikleri ürünlerin … isimli şahıstan aldıklarını beyan etmiş, davaya feri müdahil olarak katılan … da duruşmada ve müdahale dilekçesinde ürünleri … firmasından tedarik ettiğini, davaya konu ürünlerin davacıya ait olduğunu beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları kapsamında asıl davada davalının internet sitesinin sahibi olmadığı, siteyi oluşturan kimse olduğu anlaşılmakla hakkında açılan davanın reddi gerektiği, diğer davalı … Şirketi tarafından ise dava konusu internet sitesindeki satışların fatura karşılığında davaya fer’i müdahil olarak katılan kimseden alınmış orijinal ürünler olduğu anlaşılmakla ve bunun aksi ispat edilememekle buna ilişkin tecavüz iddiaları yerinde görülmemiş ancak alan adının davacının hak sahibi olduğu markalar ile iltibas yaratması nedeni ile tecavüz ve haksız rekabetin oluştuğunun tespiti, önlenilmesi ve ortadan kaldırılması gerekmiş, sitenin oluşturulması ile ihtiyati tedbir kararı tarihleri arasındaki kısa aralık ve orijinal ürünlerin satışı nedeni ile talep olunan maddi ve manevi tazminat yerinde görülmeyerek asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabul kısmen reddine” karar verilmiştir. Davacı / Birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davalı …, www…com isimli internet sitesinin kime ait olduğunun sorgulandığı whois sorgusunda alan adının sahibi olarak, yani tescil eden (regıstrar) olarak gözüktüğünü, davalının, yerel mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde, siteyi kurduğunu, yani sitenin tescil eden (registrar) sıfatıyla sahibi olduğunu açıkça ikrar ettiğini ve sitede satılan ürünlerin diğer davalı olan … Ltd. Şti. tarafından satıldığını ileri sürdüğünü, davalının böylelikle sitenin kurucusu olduğundan bahisle, ürünlerin satışını gerçekleştiren diğer davalıyla birlikte iştirak halinde sorumlu olduğunu, 2-Yerel mahkemenin, müvekkilin marka haklarına vaki tecavüzü tespit etmiş olmasına rağmen, hemen akabinde davaya konu sitede satılan ürünlerin orijinal olduğundan bahisle ürünlere ilişkin marka hakkına tecavüze yönelik taleplerin reddi ile maddi manevi tazminat taleplerinin reddine karar vermiştir ki, bu kararın kendi içinde çelişki barındırdığını, yerel mahkemenin tecavüzü tespit ettiğini, ancak tecavüze rağmen müvekkilinin tazminat taleplerini reddettiğini, tecavüz var ise bu tecavüzün giderilmesi ve uğranılan mağduriyetin giderilmesi bakımından uygun bir tazminata da hükmedilmesi gerektiğini, 3-Bilirkişilerin ”ürünlerin numunelerinin sunulmadığını, teknik bilgisinin verilmediğini, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos 2016 tarihlerinde … tarafından davalıya kesilen faturalar ışığında herhangi bir teknik bilgi kanıta dayanmaksızın ürünlerin orijinal olduğu yönünde bir varsayımın geçerli olamayacağı, dolayısıyla davacının marka haklarına tecavüz edildiğinin kabul edilmesi gerektiği” yönünde kanaat bildirdiklerini, bilirkişilerin bu beyanlarıyla, ürünlerin orjinal olduğu yönünde bir varsayımın geçerli olamayacağı yönündeki değerlendirmelerine rağmen, yerel mahkemenin eksik ve yetersiz incelemeyle ürünlerin orijinal olduğunu kabul ettiğini ve çelişkili olarak karar tesis ettiğini, yerel mahkemenin birleşen dava yönünden, bir yandan müvekkilinin marka haklarının tecavüz edildiğini tespit ederken, bir yandan da dayanak aldığı bilirkişi raporunda bile eksik olarak belirtilen bir hususu dikkate almayarak karar tesisinin istinaf sebebi olduğunu, 4-Yerel mahkemenin sitenin kurulduğu tarih ile erişimin durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı arasındaki sürenin az olduğunu, bu nedenle tazminat taleplerinin reddine ilişkin kararının da hukuka aykırı olduğunu, yapılan yargılama sonucunda müvekkilin marka hakkının tecavüzüne karar verilmesiyle tecavüzün tespit edildiğini, bu noktada sitenin kurulduğu tarih ile erişiminin engellendiği tarih arasındaki sürenin çok ya da az olmasının tecavüze etkisinin bulunmasının düşünülemeyeceğini, yukarıda izah edildiği üzere tecavüz gerçekleşmiş olup, tazminat yönünde karar tesisi gerektiğini, 5-Yerel Mahkemenin itibar tazminatı talebinin reddine karar verdiğini, oysa ki; davalıların, kurdukları internet sitesi üzerinden son tüketici nezdinde karışıklık yaratarak haksız kazanç elde ettiklerini, müvekkilinin, Amerika merkezli dünyaca ünlü bir şirket olduğunu, ürünlerini distribütörler ağı ile tüketicilere sunduğunu, bu distribütörlük ağının, yılların tecrübesi ile, dünya çapında kurulmuş bir sistem olduğunu, davalıların ise müvekkili ile hiçbir ticari bağları olmaksızın kurdukları site ile adeta müvekkili ile bağlantıları varmış gibi tüketiciyi yanıltmalarının ise, açıkça müvekkilin ticari itibarını zedelediğini, 6-Davaya feri müdahil olarak kabul edilen …’nun distribütörlük sözleşmesinin, müvekkili tarafından şirket ilke ve kurallarına aykırı davranışları nedeniyle haklı nedenle feshedildiğini, Feri Müdahil …’nun sözleşmenin feshine konu eylemlerinin, müdahale dilekçesine cevaplarında tek tek sunulduğunu, bu şahsın, müvekkilinin distribütörlük sisteminden şirket ilke ve kurallarına aykırı davranışları nedeniyle çıkarılmış olmasına rağmen, huzurdaki davaya konu internet siteleri marifetiyle müvekkilinin ürünlerinin satışını yapmaya, kendisini adeta müvekkilinin distribütör olarak göstermeye devam ettiğini, huzurdaki davada da ürünlerin bu kişi tarafından davalı …’e satıldığının ortaya çıktığını, kendisinin de bizzat davaya müdahillik talebinde bulunduğunu, yerel mahkemeye sundukları üzere, bu kişi ile müvekkili arasında derdest hukuk ve ceza davaları bulunduğunu, hal böyle iken, davaya müdahil olan bu şahıs ile müvekkili arasındaki hukuki anlaşmazlıkların, yerel mahkeme tarafından nazara alınmaksızın, müvekkilinin ticari itibarinin zedelenip zedelenmediği hususunun aydınlanmasının mümkün olmadığını, 7-Yerel mahkemenin ilamın ilgililere tebliği ve kamuya yayın yoluyla duyurulması talebimize ilişkin karar tesis etmemiş olup, bu nedenlede kararın kaldırılmasını talep ettiklerini belirterek, yukarıdaki nedenlerle usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesini ve tehiri icra talebinin kabulü ile, icranın geri bırakılmasına, ücreti vekalet ile yargılama giderlerinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Asıl dava, 556 Sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış davalı gerçek kişiye karşı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve tazminat talepli dava, birleşen dava, davacının, … Şirketi aleyhine aynı taleplerle açmış olduğu eda davasıdır. … davaya davalı yanında feri müdahil olarak katılmıştır. Davacı vekili, müvekkili şirketin 1978 yılında Amerika’da kurulan … firmasından ülkemize ithal ettiği bir çok ürünün Türkiye’de bağımsız distribütörlerle satışını ve dağıtımını gerçekleştiren bir firma ve müvekkilinin Amerikadaki firmanın ülkemizdeki tek temsilcisi olduğunu, davalı adına www….com isimli internet sitesinde müvekkilinin … markalı ürünlerini satışa sunduğunu, ayrıca …, … ve … isimli internet sitelerine link/bağlantı vererek bu sitelerde kurduğu mağazalar aracılığıyla da satış gerçekleştirdiğini, www…com internet sitesinin whois bilgilerine bakıldığında davalı …’nin adına rastlandığını, davalının müvekkilinin onayı olmadan dava konusu sitede ürün satışı yaptığını ve … markasını kullanmak suretiyle müvekkilinin tescilli markasına tecavüz ettiğini, davalı tarafından 1/3 fiyatına satılan ürünlerle aynı zamanda haksız rekabet fiilinin işlendiğini, açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz olup olmadığının tespiti ile durdurulmasını, dava konusu internet sitesinin yayınının durdurulmasını, şimdilik toplam 30.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesin, birleşen davada, birleşen davada, davacı vekili, davalı tarafın, müvekkilinin 556 Sayılı MarKHK’dan doğan marka hakkına tecavüzü ve haksız rekabete yol açacak şekilde müvekkili tarafından tescil edilmiş markalı ürünleri “www….com” isimli internet sitesinin sahibi olan …’ya temin ettiğini, bu sitede satılan ürünlerinin davalı şirket tarafından satıldığından bahisle, vaki tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ile önlenmesini, satışa arzın önlenmesini, mahkeme kararının ilgililere tebliği ile kamuya yayın yoluyla duyurulmasını, işbu hak ihlalleri ve marka tecavüzü sebebiyle, MarKHK md.68 uyarınca 10.000 TL itibar tazminatı da dahil olmak üzere, müvekkili şirketin uğramış olduğu zararlar ile 10.000 TL yoksun kalınan kazancının hesap edilerek avans ticari faizi ile birlikle ve 10.000 TL maddi tazminatın tazminine karar verilmesini talep etmiş, davalı …, kendisinin,reklam ve internet hizmetleri işiyle uğraştığını, sadece diğer davalının talebi üzerine işi gereği bu siteyi kurduğunu, bu yüzen adının gözüktüğü, dava konusu marka ve ürünlerle bir ilgisinin bulunmadığı, diğer davalı şirketin satışı gerçekleştirdiği, birleşen davada davalı şirket, marka tecavüzünün söz konusu olmadığı, ürünlerin orijinal olduğu, ürünleri …’dan satın aldığı ve ticaretini yaptığı, kaldı ki site üzerinde tedbir olduğundan zaten internette satış yapamadığı, davanın reddi gerektiği savunmasında bulunmuş, mahkemece, birleşen davada, davalının marka tecavüzü yönünden davanın kısmen kabulüne, asıl dava ile birleşen davadaki diğer taleplerin reddine karar verilmiş, davacı vekili ve birleşen dava-davalı vekili iş bu kararı istinaf etmiştir. Dava konusu … ve … markalarının …, … ve … numaraları ile Amerika ikametgahlı firma adına tescilli olduğu, davacının dava dışı Amerikan şirketinden ithal ettiği ürünlerin Türkiyede bağımsız distrübütörlerle satış ve dağıtımını sağladığı, feri müdahil …’nun davacı şirketin daha önceki ditribütörü olduğu, davalı şirketin ürünleri bu kişiden temin ettiği, ürünlerin sahte değil, orijinal olduğu, davalı …’nın internet hizmetleri ve reklamcılık işleri ile uğraşan ve siteyi kuran kişi olduğu, ürünlerin satışı ve marka kullanımı ile doğrudan ilgisinin bulunmadığının anlaşıldığı, uyuşmazlık noktalarının, davalı …’nın site kurucusu olarak sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, dğer davalı şirketin iddia konusu marka tecavüzü, haksız rekabet fiilerinden ve bundan dolayı tazminat sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktalarında toplandığı görülmektedir. Mahkemece, 09.10.2017 havale tarihli 3 kişilik uzman heyetten ve 18.08.2017 tarihli mali müşavir bilirkişi raporları alınmış, 3 kişilik heyet raporunun, dosya kapsamına uygun ve denetlenebilir olduğu görülmüştür. Dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname’nin Marka Hakkına Tecavüz Sayılan Fiilleri içeren 61. maddesinin (a) bendi uyarınca; “Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 9. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak” marka hakkına tecavüz olarak değerlendirmektedir. KHK’nın “Marka tescilinden doğan hakların kapsamı” başlığı ile düzenlenen 9. maddesi ise aşağıdaki şekildedir: “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibi, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep edebilir: a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal ve/veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması. b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dâhil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması. Aşağıda belirtilen durumlar, birinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a) İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi veya bu amaçla stoklanması, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi veya o işaret altında hizmetlerin sunulması veya sağlanması. c)İşareti taşıyan malın gümrük bölgesine girmesi, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması. d)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. e)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması…arıştırılma ihtimali varsa, o işaret ile tescilli marka arasında benzerlik olduğunun kabulü gerektiği anlaşılmaktadır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Haksız Rekabete ilişkin 54. maddesi uyarınca da, Haksız rekabete ilişkin hükümlerin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. 6102 sayılı TTK’nun 54. maddesinin 2. fıkrasında ise iyi niyetle bağdaşmayan, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı olduğu ifade edilmiş ve TTK ‘nun 55. maddesinde haksız rekabet halleri hüküm altına alınmıştır. Bu çerçevede davalı tarafın www…com ibaresini sadece alan adı olarak değil, aynı zamanda internet sitesi içeriğinde markasal anlamda da kullandığı davacı tarafın aynı alanda hak sahibi olduğu, markaların esas unsurunun … ibaresi, davalı tarafın internet sitesinin adının ise, … ibaresi olduğu, “…” ibaresinin, internette yapılan satış anlamına geldiği ve herkesin kullanımına açık yardımcı unsur niteliğinde olduğu, markada ön plana çıkan esas unsurun … ibaresi olduğu, bu açıdan bakıldığından davacı tarafın … markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer ve, bu nedenlerle marka tecavüzünün söz konusu olduğu, ayrıca davalı tarafça www…com ibaresinin kullanımının satıcının, marka sahibinin dağıtım ağının bir parçası olduğu veya bunlar arasında özel bir organik bağ olduğunu düşündürebileceği, davalı … firmasına tarafından www…com isimli alan adının markasal olarak kullanılmasından dolayı davacı tarafın marka haklarının ihlal edildiği ve haksız rekabet gerçekleştirildiğinin kabulü gerekmektedir. Öte yandan, www…com isimli internet sitesinde satılan ürünler sebebiyle davalı … firmasının, davacı tarafın marka hakkını ihlal edilip edilmediği açısından bakıldığında, yukarıda da açıklandığı üzere, sitede satışa sunulan ürünlerin orijinal olmadıklarının kanıtlanamadığı, bu sebeple orijinal olduklarının kabulü gerektiği, internet sitesinin açılmasından kısa bir süre sonra tedbiren kapatıldığından satış yapılamadığı, davacının da, 556 sy KHK nın 62/b2 maddesi uyarınca, davalının ürünlerin satışından elde ettiği gelir nedeniyle yoksun kaldığı kazancı talep ettiği, bilirkişi tarafından yapılan incelemelerde, davacı firmaya ait ürünlerin satışının ve bu satıştan gelir elde edildiğinin tespit edilemediği, dolayısıyla bundan dolayı davacının marka haklarının ihlalinden kaynaklı uğradığı maddi bir zararın oluşmadığı, davalı şirketin söz konusu internet sitesinde kısa bir süreliğine de olsa, satışa sürdüğü ürünlerin orijinal olduğu, bunun dışında davalının markasal kullanımının davacının itibarını zedeleyici bir hususa rastlanmadığı, aksinin davacı tarafça kanıtlanamadığı görülmektedir. Sonuç olarak, birleşen dosyada, davalı şirketin, davacı şirketin markasını iltibas yoluyla alan adı olarakta kullandığı, bu sebeple marka tecavüzü ve haksız rekabetin gerçekleştiği, fakat davacının yukarıda açıklandığı üzere, talep ettiği tazminat türü de dikkate alınarak oluşan bir maddi zararının tespit edilemediği ve bu sebeple maddi tazminat talep şartlarının oluşmadığı, asıl dosya da davalının, reklam şirketi sahibi olarak hak ihlali sitenin kurucusu olduğu, fakat marka kullanımı yada haksız rekabet eylemini gerçekleştirdiğine, ya da davacı tarafça önceden herhangi bir şekilde uyarıldığına dair bir delilin bulunmadığı, bu sebeplerle davanın reddi gerektiği, bu doğrultuda, İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/10/2017 tarih ve 2016/167 E., 2017/266 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, (birleşen 2016/233 esas sayılı dosyası) 4- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- Davacı tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 02/12/2021