Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/68 E. 2020/258 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/68 Esas
KARAR NO: 2020/258
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul(kapatılan) 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 20/06/2017
NUMARASI: 2013/145 E. 2017/112 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalılara ait ürünler üzerinde müvekkiline ait “…”, “…” ve “…” markalarının iltibas yaratacak derecede benzerlerini müvekkiline özgü şekliyle ürün üzerine konumlandırarak kullandığını, yine anılan ürünlerin bir kısmında müvekkiline ait “…” ve “…” markalarının da kullanıldığını, ayrıca müvekkili markaları ile iltibas yaratacak derecede benzer markasal kullanımların yer aldığı ürünlerin, davalılara ait www…com.tr ve www…com.tr adresli internet sitelerinde kamuoyuna sunulduğunu ve bu durumun müvekkili marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespitini, önlenmesini, men’ini, davalıların müvekkilinin ürünleri ile iltibas yaratan dava konusu ürünlerin imalinin, ithal ve ihracının, stoklanmasının, satış ve pazarlanmasının, ilan, reklam, katalog ve diğer basılı kağıtlarda ve diğer şekillerde kullanmasının durdurulmasını, ve tekrarlarının yasaklanmasını, 30.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın, davalıların haksız eylemlerinin taraflarınca tespit edildiği 16/05/20103 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, davaya konu ürünlerin, etiket, ambalaj, katalog, ilan, reklam gibi tanıtma araç ve gereçleri ile bunların imalinde kullanılan tüm malzemelere el konularak imhasını ve hükmün ilanını talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili tarafından marka başvurusu yapıldığını ve markanın kesinleştiğini, 556 Sayılı KHK’nın 63. maddesi uyarınca, üçüncü kişiler tarafından açılan davalarda, yetkili yer davalının ikametgahı olduğunu, yani müvekkillerinin ikametgahı olan Mersin Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, davanın yetkisiz yerde açıldığını ve öncelikle yetki itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin tüzel kişiliğe sahip olduğunu ve açılan davanın mahiyeti sebebiyle tüzel kişiliğe haiz şirket ile birlikte şirket yetkilisi diğer müvekkili …’un da davalı olarak gösterilmesinin usule aykırı olduğunu, markanın sahibinin müvekkili şirket olduğunu ve markaya karşı açılan davalarda husumetin sadece müvekkili şirkete yöneltilmesi gerektiğini, bu sebeple müvekkili … yönünden davanın husumetten reddi gerektiğini, müvekkilinin … markasının ve logosunun tescili için TPE’ye başvuruda bulunduğunu, davacının TPE’ye itiraz etmiş ise de, itirazının reddedilerek müvekkili markasının tescil edildiğini, marka ile ilgili TPE kararının iptali için Ankara 1. FSHHM’nin 2013/119 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, bu dosyanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, müvekkili adına tescilli marka ve logo ile … marka ve logosunun benzer olmadığı gibi, karıştırılma ihtimalinin de bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesi kararında ”Davalı yanın başvuru tarihinden itibaren korumaya hak kazanması söz konusu olsa dahi, başvuruların reddi, müddet olması ya da tescil yapılsa dahi mahkemece hükümsüz kılınması söz konusu olduğundan, bu tarihten itibaren dava tarihine kadar olan dönemde davalıların iş yerinde ele geçirilen ve yed-i emine alınan ürünleri ve dolayısıyla ürünler üzerinde bulunan … esas unsurlu şekil markalarını kullanmak suretiyle davacı yanın … ibareli ve üç şerit, … olarak adlandırılan logo markalarına tecavüzde bulunduğu, ayrıca bu fiillerin 6102 Sayılı TTK’nın 55. Maddesinde ifadesini bulan haksız rekabeti oluşturduğu, … ibaresinin davacı yanın … ibaresi ile karşılaştırıldığında üç heceden ibaret olup, telaffuz olarak benzerliğinin yanında yazım şekli ve karakterinin de benzediği, davalının söz konusu ürünleri ile ilgili marka kullanımı sırasında çok seçenek olmasına rağmen davacının markasının benzeri ibareyi kullanması markadan yararlanmaya yönelik olduğu gibi, yine şekil itibariyle de üç şerit logosunun sayısını aynen muhafaza etmek ve logonun belirli noktalarına kavis vermek suretiyle kullansa dahi bu tür ürünleri kullanıcısı olanların ilk bakışında şeritlerin davacı markasını çağrıştırması sebebiyle ve yine … olarak adlandırılan logonun da benzeri olan şekli davalı her ne kadar orta kısmına çiçek figürü ilave etmiş ise de, bu figür ayırt ediciliği yeterli sağlayamadığından ve mevcut benzerlik kırılamadığından, davalı yanın bu kullanımı dahi davacı yan markasına tecavüz oluşturduğu, markaya tecavüz ve haksız rekabetin iddiaların sübut bulduğu anlaşıldığından, davalının tecavüz ve haksız rekabet fiillerin tespiti ile men ve ref’ine, oluşan maddi durumun giderilmesine, ayrıca KHK’nın 66/b maddesi gereğince talep edilen tazminatla ilgili muhasip bilirkişi net olarak belirleme yapamadığından, her ne kadar celbedilen defter ve kayıtlarda davalı yanın tüm ticari işlerinden elde ettiği kar belirlenmiş ise de, uyuşmazlığa konu davacı markasına tecavüz oluşturan ürünler sebebiyle elde ettiği karın belirlenememiş olması sebebiyle, Türk Borçlar Kanunun 50 ve 51. Maddeleri nazara alındığında, davalının davacı markalarının benzerlerini birden çok kullandığı ve çok sayıda üründe kullanmış olması sebebiyle de hakkaniyet kuralları da nazara alındığında, takdiren davada talep edilen miktar kadar olan 30.000,00 TL üzerinden maddi tazminatın kabulü ile yine uyuşmazlığın niteliği ile davalı yanın fiildeki yoğunluğu nazara alındığında takdiren 10.000,00 TL manevi tazminat üzerinden talebin kabulüne karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmiştir. Davalılar vekili dilekçesinde, ”…” ibaresini taşıyan markasının tescili için Türk Patent Enstitüsü’ne başvuruda bulunulduğunu, yapılan inceleme neticesinde başvurunun kabul edilerek … tescil numarasıyla markanın resmi marka bülteninde yayınlandığını, davacı tarafça bu duruma itiraz edildiğini ancak Türk Patent Enstitüsü tarafından yapılan inceleme sonucunda, markaların benzer olmadığı ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı gerekçesiyle itirazın reddine karar verildiğini, müvekkilinin ”…” markasını kullanmasının hukuka uygun olduğunu, tescilli bir markanın haksız kullanımından söz edilemeyeceğini, mahkeme kararının bu nedenle hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, her iki marka arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının tazminat talebinin dayanağı olmadığını, zira müvekkilinin dava konusu ürünlerden herhangi bir kazanç elde etmediğini, aksine bir delilin dosyada bulunmadığını, bu nedenle tazminat konusundaki kararın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davacı adına tescilli … ve … logosu ile … şekil ibareli markalara, davalının tecavüzde ve haksız rekabette bulunduğunun tespiti ile tecavcüzün men ve ref’i ile 30.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemli davadır. Taraflar arasında görülen Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinde daha önce dava görüldüğü, bu davada aynı davacının, başvuruya konu (…) markanın müvekkilinin markalarıyla ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, ”…” ibareli markanın tesciline yönelik itirazlarının haksız olarak reddedildiğini, davalı şirketin benzer nitelikle başvurularının ise müvekkilinin itirazı üzerine reddedildiğini, bu durumun davalının kötü niyetini ortaya koyduğunu ileri sürerek Türk Patent Enstitüsü YİDK tarafından verilen 28.03.2013 tarih … nolu kararın iptaline davalı adına tescilli … sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ettiği, yapılan yargılama sonucunda, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 22/04/2014 tarih ve 2013/119-2014/108 sayılı kararı ile ”TPE YİDK tarafından verilen 28.03.2013 tarih … sayılı kararın iptaline, davalı şirket adına tescilli … nolu “…” ibareli markanın tescilli bulunduğu 25. sınıf yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine” karar verildiği, verilen kararın Yargıtayca incelenmesi sonucunda, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/17327 esas, 2015/2353 karar sayılı kararı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, dosyaya sunulan 17.11.2014 havale tarihli bilirkişi raporunda; davalının kullandığı … esas unsurlu şekil markaları davacı markaları ile karşılaştırıldığında, yazı karakterlerinin aynıya yakın düzeyde benzediği gibi, bütüncül bir form olarak detaylar algılandığında da benzer olduğu ve tüketcinin bu markaları karıştırabileceği, sadece yuvarlak dünya şeklindeki çizgilerden oluşan ve içerisinde … yazan kullanımın farklılıklarının benzer özelliklerden daha çok olduğu, … şekil markasının ise davacının … markası ile tasarımların genel benzerliğini de etkileyecek şekilde ve tüketicilerin karıştırmasına müsait olduğu yolunda görüş belirtildiği anlaşılmış, itirazlar nedeniyle düzenlenen 30/06/2015 tarihli ek raporda ise, kök rapordaki görüşün doğrulandığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince davacı tarafın itirazları nedeniyle yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulmuş, sunulan 03.10.2016 tarihli raporda, davacının tescilli markaları ve logolarını davalının fiili kullanımı ile teker teker karşılaştırdıktan sonra sonuç olarak, davalı tarafın ürünlerinde kullandığı ve davalı taraftan alınarak yed-i emine teslim edilen davalı ürünlerinin görsellerini de rapor içeriğine eklemek suretiyle davacı markaları ile görselleri de karşılaştırıldıktan sonra tecavüz ve bağlı taleplerle ilgili değerlendirme yapıldığı, davalının ürünlerinde kullandığı markaların davacı markaları ile şekilsel olarak benzer olduğu, ayrıca kullanılan ürünlerin sınıfsal açıdan da ayniyet arzettiği, markaya tecavüz fiilinin oluştuğu, tazminat hesabının yapılabilmesi için davalının ticari defterlerinin ve vergi beyannamesi örneklerinin celbi gerektiği yolunda görüş belirtildiği, davalılar vekilince ticari defter ve kayıtların Mersin Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde olduğu belirtildiğinden, 556 Sayılı KHK’nın 66/b maddesi kapsamında tazminat hesabı yapılabilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumundan kayıt ve belgeler istenildiği, gönderilen kayıt örnekleri nazara alınarak, bilirkişilerden ek rapor istenildiği yapılan inceleme sonucu düzenlenen 03.05.2017 tarihli ek raporda, davalının 2010 yılından itibaren dava tarihine kadar olan dönemde ”…” esas unsurlu markalara ilişkin satış tutarlarının tespit edilemediği, yevmiye defterlerinin kapanış tasdiklerinin yapılmadığı, defter-i kebirin tasdiksiz olduğu, defterlerin ticari delil niteliğini taşımadığı, sadece defterlerdeki mal satışlarının 10’ar günlük aralıklarla faturalı satış bedelleri ve faturalı fason açıklaması ile kaydedildiği belirtilmiş, yalnızca 2012 ve 2013 yıllarına ait genel dönem net karının belirlendiği anlaşılmıştır. Tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporları ve taraflarca dosyaya sunulan deliller birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu ”…” ibareli marka ile davacıya ait … sayılı “…”, … sayılı ”…”, … sayılı ”…” (üç yaprak), … sayılı ”…” ve … sayılı ”…” markalarının iltibasa mahal verir düzeyde benzer olduğu, markaların tescilli oldukları mal ve hizmetlerin aynı veya benzer nitelikte bulunduğu, davacı markalarının tanınmış markalar içerisinde yer aldığı, tescil kapsamında farklı mal ve hizmet olmamakla birlikte tanınmışlığın iltibas tehlikesini arttıran durumlardan olduğu, davalı adına daha önce tescil başvurusu kabul edilen … tescil sayılı ”…” ibareli markanın Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 22/04/2014 tarih ve 2013/119-2014/108 sayılı kararı ile hükümsüzlüğüne karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği, kararın geçmişe etkili sonuç doğurduğu, davalının tescilli bir markanın sahibine tanıdığı haklardan faydalanamayacağı, 03.05.2017 tarihli ek raporda, davalının 2010 yılından itibaren dava tarihine kadar olan dönemde ”…” esas unsurlu markalara ilişkin satış tutarlarının tespit edilemediği, yevmiye defterlerinin kapanış tasdiklerinin yapılmadığı, defter-i kebirin tasdiksiz olduğu, defterlerin ticari delil niteliğini taşımadığı, sadece defterlerdeki mal satışlarının 10’ar günlük aralıklarla faturalı satış bedelleri ve faturalı fason açıklaması ile kaydedildiği belirtilerek yalnızca 2012 ve 2013 yıllarına ait genel dönem net karının belirlendiği, böylelikle davalının eylemlerinin işleniş biçimine, yoğunluğuna, ürün sayısına göre mahkemece takdir edilen maddi ve manevi tazminat miktarında bir isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul(kapatılan) 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 20/06/2017 tarih ve 2013/145 E., 2017/112 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin HMK 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 2.732,40 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 800,00 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 1.932,40 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- İnceleme duruşmasız olarak yapıldığından taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlinin üzerinde bırakılmasına, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 05/11/2020