Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/679 E. 2021/1494 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/679
KARAR NO: 2021/1494
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 14/11/2017
NUMARASI: 2017/44 E. – 2017/234 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20.02.2017 tarihinde teblig edilen hak mahrumiyeti cezasının tüm sonuçları ile ortadan kaldırılması, müvekkilinin sağlık durumu nedeniyle, sağlık sigortasından ve diğer haklarından dava sonuçlanıncaya kadar yararlanabilmesi açısından, kararın uygulanmasının dava sonucuna kadar durdurulmasını sağlamak amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesine, Karara gerekce olan müvekkilinin sosyal paylaşım sitesi facebook’tan yaptığı iddia edilen paylaşımların gosterildiğini, öncelikle … disiplin yönergesi açısından zaman aşımı itirazlarının bulunduğunu, ifadelerin iddia edildiği gibi iftira ve hakaret içermediğini, basında …‘ın Borsa ‘da maniplasyon iddiası ile yargılandığına dair pek çok yerde haber bulunduğunu, Müvekkilinin 200 ‘e yakin kayıtlı eseri olan bir sanatçı olduğunu ancak buna rağmen geçimini sağlayacak kadar gelir elde edememesine istinaden serzenişte bulunduğunu, bu nedenle huzurdaki davanın açıldığını beyan ederek, hak mahrumiyetinin tüm sonuçları ile kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri kanunu’nun 42. maddesi uyarınca kurulan, statüsü ve kuruluşu yasa tarafından belirlenen ve müzik eserleri alanında faaliyet gösteren bir meslek birliği olduğunu, davacının facebook isimli sosyal paylaşim sitesi üzerinden yayınlarının olduğu 29.12.2016 tarihli yazıda “… denilen dağ taslağımız yine fare doğurdu, gecen yıla oranla hakkedişimden üçün biri verildi : )) eserim coğalırken üstelik. Huzur paralarını huzurla yesinler yönetenler. … da ülkemden daha önce başkanlık sistemine geçildi. Ne de olsa baskanın dostuydu borsa spekülatörü … bizim halimizden ne anlar … “şeklinde …’ı temsile yetkili yönetim kurulu başkanı ve diğer yönetim kurulu üyeleri hakkında hakaret ve kişilik haklarına saldırı niteliğini taşıyan beyanlarda bulunduğunu, davacı tarafın bu beyanları üzerine, yönetim kurulu’nun 17.01.2017 tarih ve 946/7 karar numaralı kararı gereği “… üyelerinden …’in sosyal medyadaki yazılı ifadelerinin soruşturulması amacı ile … haysiyet kuruluna sevk edilerek, üye disiplin yönergesi doğrultusunda islem tesis edilmesine ” karar verildiğini, bunun üzerine haysiyet kurulu tarafından yürütülen soruşturma neticesinde, davacı tarafın, bu eylemi ile üye disiplin yönergesi’ nin 7’nci maddenin b bendinde yer alan “basın-yayın organları, internet veya sosyal medya (twitter, facebook vb.) aracılığıyla … yararlarını zedeleyici, gerçeğe aykırı beyanat vermek” hükmüne aykırı hareket etmis olduğuna karar verildiğini, ve işbu kararın davacı tarafa tebliğ edildiğini, davacının dava dilekcesinde ileri sürmüş olduğu, … üye disiplin yönetmeliği çerçevesinde söz konusu fiil için zaman aşımı dolmuş olduğu, itirazın herhangi bir dayanağı olmadığını, zira … üye disiplin yönetmeliği’nin 10/b maddesinde; Söz konusu eylemin işleniş tarihi ile sundukları kovuşturma evrakları göz önüne alındığında söz konusu fiil için zamanaşımının dolmamış olduğunu, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde yayınlanmış olan ve yukarıda anlatılan yazının kendisine ait olduğunu kabul etmiş ve bu kapsamda … tüzel kişiliğini temsile yetkili yönetim kurulu başkanı’na borsa spekülatörü diyerek, … tiizel kişiliğini yermiş ve kamuoyu nezdinde saygınlığını zedelendiğini, bu bakımdan, eleştiri sınırlarının aşılmış olduğunu, … tüzel kişiliği, yönetim kurulu üyeleri ve yönetim kurulu başkanına yönelik hakaret niteliği taşıyan onur, şeref veya saygınlığı zedeleyici ve kişileri toplum içinde değersizleştiren beyanlarda bulunulduğunu, bu nedenlerle de, haysiyet kurulu tarafından başvurulan hak mahrumiyeti yaptırımının yerinde ve hukuka uygun olduğundan, davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ” Davacı yanca ”huzur paralarını huzur ile yesinler, ülkemizde Başkanlık sistemine geçildi, nede olsa Başkanın dostuydu, borsa spekülatörü … bizim halimizden ne anlar, pastayı birkaç büyük şirket bölüşüyor, kazan kaynıyor, paralar tanıdık adamlara akıyor” gibi TCK kapsamında hakaret içeren ifadalerde bulunulması, içerik bir bütün halinde meslek birliğini ve …’ı küçük düşüren kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğundan, davacının bu eyleminin ise üye disiplin yönergesinin 7/b maddesinde düzenlenen “Basın yayın organları, internet ve sosyal medya aracılığıyla … yararlarını zedeleyici, … ve üst kurul üyeleri hakkında olumsuz, tahkir edici beyanlarda bulunmak .. “ şeklindeki hükmünü ihlal ettiğinden … Üye Disiplin Yönergesine uygun olarak tesis edilmiş, 08.02.2017 tarihli tarihli … Haysiyet Kurulu Kararının dolayısıyla … disiplin yönergesinin 7/ b bendi kapsamında davacıya verilen hak mahrumiyeti kararı disiplin yönetmeliğine uygun olduğu gerekçesiyle davanın esastan reddine ” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin kararı hukuka aykırı ve yerinde olmayan bir karar olduğunu, müvekkilinin sosyal medya üzerinden kuruma yönelttiği eleştirilerin TCK anlamında suç oluşturduğu iddia edilse de, bu iddianın gerçeği yansıtmadığını, kaldı ki açılmış herhangi bir soruşturma, şikayet ya da ceza davası bulunmadığını, bu anlamıyla yerel mahkemenin yetki aşımı yaparak konunun suç oluşturduğuna karar verdiğini, adeta ceza soruşturması yürütür bir tutum takındığını, Eleştiri yapmanın her bireyin hakkı olduğunu, eleştiri hakkının toplumun temel taşı olduğunu, aksi takdirde demokratik bir işleyişten bahsetmenin mümkün olmayacağını, üstelik her bireyin düşüncelerini ifade etme hakkının T.C Anayasası ile güvence altına alındığını, bir bireyin, üye olduğu kurumun politikalarını ve işleyişini eleştirdiği için bu kadar ağır cezalandırılamayacağını, Müvekkilinin kayıtlı 200’den fazla esere sahip bir sanatçı olduğunu, 200 den fazla kayıtlı eseri varken 24,00 TL gibi bir telif bedelinin yatırılmasını eleştirmesinin çok görülememesi gerektiğini, eleştiri hakkının gasp edilemeyeceğini ve eleştirdiği için cezalandırılamayacağını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, Türkiye Musiki Eserleri Sahipleri Birliği (…) Haysiyet Kurulu’nun kararı ile üye davacı … hakkında verilen hak mahrumiyeti kararının iptali istemli davadır. Davacının, facebook isimli sosyal paylaşım sitesi üzerinden 29.12.2016 tarihli yazıda “… denilen dağ taslağımız yine fare doğurdu, gecen yıla oranla hakkedişimden üçün biri verildi : )) eserim coğalırken üstelik. Huzur paralarını huzurla yesinler yönetenler. … da ülkemden daha önce başkanlık sistemine geçildi. Ne de olsa baskanın dostuydu borsa spekülatörü … bizim halimizden ne anlar … ” şeklinde …’ı temsile yetkili yönetim kurulu başkanı ve diğer yönetim kurulu üyelerine yönelik beyanlarda bulunduğu, davalı yanca, disiplin yönergesinin 7/b maddesinde düzenlenen ”Basın yayın organları, internet ve sosyal medya aracılığıyla … yararlarını zedeleyici, … ve üst kurul üyeleri hakkında olumsuz, tahkir edici beyanlarda bulunmak…” şeklindeki hükmün ihlal edildiği gerekçesiyle davacı hakkında hak mahrumiyeti yaptırımı uygulandığı görülmektedir. İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. Düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir. İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir. Ancak belirtmek gerekir ki, ifade özgürlüğü sınırsız değildir. İfade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa’nın 12. maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur. Bu itibarla, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şeref ve itibarının korunmasıdır. Davalının dava konusu yayında davacı hakkında sarf ettiği söz ve ifadelerin, ifade özgürlüğünün sınırlarını aştığını tespit ederken mahkemece ortaya konulan gerekçenin, bu özgürlüğü sınırlamak için yeterli ve ilgili olmasının yanında, ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın, demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik, ölçülü, orantılı ve istisnai nitelikte olması gerekir. Buna göre, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değil ise demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez. Tüm bu açıklamalar ışığında davaya konu ifadeler değerlendirildiğinde; …’ın sanatçı kişiliği ile tanındığı, “… denilen dağ taslağımız yine fare doğurdu, gecen yıla oranla hakkedişimden üçün biri verildi : )) eserim coğalırken üstelik. Huzur paralarını huzurla yesinler yönetenler. … da ülkemden daha önce başkanlık sistemine geçildi. Ne de olsa baskanın dostuydu borsa spekülatörü … bizim halimizden ne anlar …” şeklinde kullanılan söz konusu ifadelerin bu kapsamda anayasal eleştiri sınırını aşarak kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu, davacının kullandığı ifadelerin …’ın yapmış olduğu sanata veya sanatçı kişiliğine yönelik bir eleştiri mahiyetinde olmayıp yapılan sanatın dışında yapıldığı iddia edilen eylemlere yönelik olduğu bu sebeplerle Yönergenin 7/b. maddesinde düzenlenen ” Basın-yayın organları, internet veya sosyal medya (twitter,facebook vb) aracılığıyla … yararlarını zedeleyici, … divan yönetim kurulu ve diğer üst kurul üyeleri hakkında olumsuz, tahkir edici beyanlarda, hakarette bulunmak” fiilini oluşturduğu, açıklanan sebeplerle “Hak mahrumiyeti cezasının” iptali talebinin reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, dolayısıyla davacının istinaf başvuru sebeplerinin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14/11/2017 tarih ve 2017/44 E., 2017/234 K. Sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davacı tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 02/12/2021