Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/678 E. 2021/1476 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/678 Esas
KARAR NO: 2021/1476
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1.Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 05/12/2017
NUMARASI: 2017/265 E. – 2017/247 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan HaklaraTecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin “…” isimli filmin senaryosunu davalılardan … ile birlikte yazmış olduğundan ortak eser sahibi olduğunu, diğer davalıların ise filmin yapımcısı olduğunu, filmin jeneriğinde senaryo yazarı olarak sadece davalı …’ün isminin yazıldığını, kendisinin senaryo yazarı olduğu halde ismine yer verilmediğini beyan ederek, senaryonun eser sahiplerinden olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılardan … vekili cevap dilekçesinde özetle; “…” isimli sinema filminin … tarafından hazırlanmış özgün senaryo olduğunu ve sinema eserinin özgün senaryosunun …’a ait olduğunu, davalının da tanınan bir senarist olması nedeniyle davalılardan … ile birlikte özgün senaryo üzerinde düzeltmeler yapılması amacıyla 2014 yılının Ocak ayında anlaştıklarını, bu iş neticesinde müvekkiline 5.000 TL ücret ödenmiş olduğunu, “…” isimli sinema eserinin özgün senaryosunun …’a ait olduğunu, müvekkiline ait herhangi bir özgün senaryonun bahsi geçen filmde kullanılmamış olduğunu, sadece bu durumun bile davacının iddialarının en baştan itibaren haksız olduğunun göstergesi olduğunu, özgün senaryo metninin yapım şirketi tarafından müvekkiline edite edilmesi için gönderildikten sonra tamamlanmış metnin yine müvekkili tarafından yapım şirketine gönderilmiş olduğunu, davacı …’in müvekkilinin eski eşi olup senarist veyahut yazarlık geçmişi olmayan bir kişi olduğunu, tarafların boşanmalarından belli bir süre sonra müvekkili ile davacının tekrardan aynı evi paylaştıklarını, bu yaşama sırasında da müvekkiline bahsi geçen filmin senaryosunun editörlük teklifinin gelmiş olduğunu, müvekkilinin “…” isimli filmin senaryosunun editörlüğünü yaparken davacının da bir nevi asistanlığını yaptığını, bu asistanlığın da normal bir asistanlık olmayıp, müvekkili tarafından senaryoda ufak tefek değişiklikler yapılırken müvekkilinin şu sahne böyle olmasın ya da şöyle olsun dediği kısımları müvekkiline yardımcı olmak amaçlı not almış ve kendisine unutmaması açısından e-posta yoluyla göndermiş olduğunu, davacı tarafın senaryo üzerinde bundan başkaca bir fonksiyonu bulunmadığını, bir nevi asistanlık yapmasının ise eser sahibi olacağı anlamına gelmediğini, müvekkili ile davacı arasındaki asistanlık ilişkisi haricinde Olay örgüsü ve hikayesinin müvekkiline hazır olarak gönderilen senaryo üzerinde müvekkilinin dahi fazla bir değişiklik yapma imkanının bulunmadığını, bunun nedeninin de adı geçen filmin Kültür Bakanlığının desteklediği bir film olmasından dolayı senaryo içerisine başka bir sahne aksı veya başka bir hikaye eklenmemesine izin verilmemesi olduğunu, müvekkili tarafından …’a ait olan senaryoda sahne sıralamasının değiştirilmiş, bazı ek sahneler yazılmış ve kimi sahne diyalogları gibi sınırlı sayıda düzenleme ve düzeltmeler yapılmış olduğunu, filmin jeneriğinde müvekkilinin de senaryo yazarı olarak adının geçmesinin diğer davalı … tarafından nezaketen yapılmış olduğunu adı geçen filmin ne senaryosu, ne olay örgüsü ne de hikayesinin müvekkiline ait değilken davacı tarafından kendisini senaryonu yazarlarından biri olarak iddia edip dava açmasının gerçekle bağdaşmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Diğer davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; “…” isimli sinema eserinin özgün senaryosunun …’a ait olduğunu, sadece bu durumun bile davacının iddialarının en baştan itibaren mesnetsiz olduğunun göstergesi olduğunu, Kültür Bakanlığımdan destek alarak çekilmiş olan adı geçen filmin … tarafından hazırlanmış olan özgün senaryosu üzerinde kimi eksikleri gidermek ve özgün senaryo üzerinde filmin daha etkileyici ve dram yönünü öne çıkarması açısından düzeltmeler yapılması için müvekkillerinden … ile diğer davalı …’nin 2014 yılının Ocak ayında anlaştığını, bu iş neticesinde ise diğer davalı …’ye 5.000 TL ücret ödenmiş olduğunu, iş bu sözleşme neticesinde tarafların karşılıklı olarak edimlerini yerine getirildiğini, karşılıklı borç ve alacak ilişkisi kalmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ” Toplanan deliller denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporları, Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğünce gönderilen eser işletme belgesi içindeki sözleşmeler, mali hak devir belgeleri kapsamına göre, bu belgelerin hiç birinde davacının mali hak sahibi olarak yer almadığı, eldeki davada hususiyet taşıyan yani özgün olan senaryonun …’a ait olup, FSEK m.2/1 anlamında bu şahsın hususiyetini taşıdığı, davalı … tarafından yapılan revizelerin …’u ortak eser sahibi ve/veya işlenme eser sahibi yapmayacağını, FSEK madde 11’deki karine çerçevesinde de davacının senaryo yazarı olarak eser işletme belgelerinde ve ekinde mali hak devir belgelerinde adı görülmediğinden filmin senaryo yazarı olduğunu ispat edemediği gerekçesiyle subut bulmayan davanın esastan reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı … ve diğer davalıların davada, …’un senaryoda sadece değişiklik yapan kişi olduğunu, senarist olmadığını söylediklerini, bilirkişilerin resmiyet kazanmış, hukuki sonuç doğuran eser işletme belgesini yoksayarak, sadece davalıların beyanlarından hareketle …’un senarist olmadığını söylemesinin hiçbir anlam ifade etmediğini, …’un senarist olduğunu, huzurdaki davada ihtilaf konusunun …’un senaristliği olmadığını, bu çerçevede davacının da senarist … ile beraber esere katkısının araştırılması gerektiğini,… ile müvekkili arasında senaryo yazma aşamasında yazılan senaryonun karşılıklı olarak birbirlerine gönderilmesine ilişkin tüm mailler incelendiği taktirde senaryonun tamamının hatta ağırlığının müvekkili tarafından yazıldığının da görüleceğini, bilirkişilerin raporlarında, sahne karşılaştırması yaparak, karşılaştırılan senaryoların aynı senaryo olduğu sonucuna vardığını, yazılan senaryolarda, konu, hikaye, akış, senaryo dili, karakterler vb. aynı olduğunu iddia ettiklerini, her senaristin kendi üslubu kendine ait bir dili olduğunu, sahnelerinin benzerliğine, senaryoların örtüştüğüne dair kanaat bildirildiğini, oysa ki …’a ait senaryoda kullanılan fikrin sabit kaldığı, hikayenin buna göre yeniden yazıldığını, bir sinema filminde bırakın hikayedeki değişiklikleri, bir sahnenin hatta diyalogdaki bir cümlenin etkisinin bile bilirkişi tarafından değerlendirilmesi gerektiğini, bu kapsamda; açılış sahnesinde, bilirkişinin de belirttiği gibi …’a ait senaryoda … karakteri … tarafından röntgenci olarak suçlandığını, gizlice kendisini izlediğini iddia ederek tanıştıklarını, oysa ki müvekkilin de çalıştığı/yazdığı senaryoda yüksek bir tepeden ölmek için atlayan, intihar eden …’i ve onu kurtaran, kahramanı olan …’in görüldüğünü, daha ilk sahneden başlayarak yeniden yazılan olay örgüsünün ve anlatımdaki tercihlerin görmezden gelindiğini, açıklanan nedenlerle, hatalı bilirkişi raporuna dayalı olarak verilen mahkeme kararının ortadan kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Diğer yandan, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’nin 3/2 maddesinde “müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” düzenlemesine yer verildiğini, dava, eser sahipliğinin tespiti davası olup, bu davanın filmin tescil belgesine göre senaristi gözüken iki davalıya ve filmin yapımcısı gözüken iki davalıya açıldığını, dava sebebinin tek olduğunu, Mahkeme kararında da davanın esastan reddine karar verildiğini, her bir davalı yönünden ayrı gerekçeli ret kararı verilmediğini, dolayısıyla davanın ret sebebinin de ortak olduğunu, bu nedenle tüm davalılar yönünden tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davaya konu ”…” isimli senaryonun hususiyet taşıyan FSEK’in 2/1. maddesi kapsamında ”dil ve yazıyla ifade olunan ilim ve edebiyat eseri” olduğu, uyuşmazlığın ise, adı geçen eserdeki ortak eser sahipliğinin FSEK 15/2. maddesi kapsamında tespitine yönelik olduğu mevcut delillerden anlaşılmaktadır. FSEK’in 11.maddesi, “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın.” şeklinde olup, söz konusu düzenleme, hak sahipliği konusunda kanuni bir karine teşkil etmektedir. Bu kapsamda dosyada mevcut Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğünden gelen eser işletme belgesinde, senaryo yazarının … ve … olduğu, ekinde mali hak devrine ilişkin sözleşmelerin bulunduğu, bu belgelerde davacının mali hak sahibi olarak yer almadığı görülmüştür. Bu durum karşısında ispat yükünün davacıda olduğu şüphesizdir. Davacı tarafından dosyaya sunulan e-posta yazışmaları ve dava konusu senaryoya ilişkin CD içerikleri Mahkemece bilirkişi teknik incelemesine sunulmuştur. Bilimsel ve teknik yönden denetime elverişli ikinci heyet raporu ve ek raporda yapılan tespitlere göre; davacının davalı … ile birlikte yazdığını iddia ettiği senaryoya katkısının, ancak senaryo asistanlığı olarak değerlendirilebileceği, hikayesi, karakterleri ve olay örgüsü dava dışı …’a ait olan senaryoda, davalı …’un bazı sahneleri kısaltarak ya da çıkartarak, yeni sahneler ekfeyerek değişiklikler yaptığı sonucuna varıldığı, senaryoların değerlendirmesinde, davalı …’un senaryosunun dava dışı …’un senaryosu ile konu, genel hikaye, olay örgüleri, akış, senaryo dili, karakterler gibi temel konularda birebir örtüştüğü, davalı …’un, senaryonun gidişatını ya da genelini etkileyen yeni bir olay örgüsü, yeni bir hikaye, karakter katmadığı, dolayısıyla davacının da davalıya katkısının eser sahipliği yaratacak nitelikte olmadığının belirtildiği, bu tespitler ışığında, davacının senaryonun meydana getirilmesinde eser sahibi sıfatını alabilecek müşterek bir çalışmasının bulunduğunu ispat edemediği, bu kapsamda, FSEK’in 10/3.maddesinde “Bir eserin vücuda getirilmesinde yapılan teknik hizmetler veya teferruata ait yardımlar iştirake esas teşkil etmez.” hükmü dikkate alındığında; davacının eserin meydana geitirilmesinde davalı …’a senaryo asistanlığı şeklinde katkıda bulunduğu, bunun da eser üzerinde eser sahipliği hakkı vermediği, dolayısıyla Mahkemece verilen kararda bu yönüyle bir isabetsizlik bulunmadığı, aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Diğer yandan, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’nin 3/2 maddesi uyarınca tüm davalılar hakkında ortak red sebebi bulunması sebebiyle davalılar lehine tek vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği halde, davalılar …, … ve … AŞ. ile diğer davalı …’nin kendilerini ayrı ayrı vekiller ile temsil ettirdikleri gerekçesiyle ayrı ayrı vekâlet ücreti takdir edilmesi hatalı görülmüş olup, bu itibarla davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.Açıklanan sebeplerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabul edilerek, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2- İstanbul 1.Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 05/12/2017 tarih, 2017/265 E., 2017/247 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i davasının REDDİNE, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu karar harcından peşin alınan 27,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 31,60 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı … tarafından yapılan 60,00 TL tebligat ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya iadesine, 4/d- Davalı … tarafından yapılan 60,00 TL tebligat ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya iadesine, 4/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle kendilerini vekil ile temsil ettiren davalılar …, … ve …’ye verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- Davacının istinaf talebi kısmen kabul edildiğinden yatırmış olduğu istinaf peşin karar harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine, 5/b- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan 98,10 TL başvurma harcı ve 79,90 TL posta gideri olmak üzere toplam 178,00 TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 5/c- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 02/12/2021