Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/667 E. 2021/1397 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/667
KARAR NO: 2021/1397
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/09/2017
NUMARASI: 2016/206 E. – 2017/201 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, 1982 yılında kurulmuş ve o tarihten beri faaliyette sektöründe öncü bir lojistik şirketi olduğunu, yurt dışında da önde gelen firmalarla işbirliği içinde olduğunu, hizmetlerinin tüm dünyaya yayıldığını, Almanya’da bir şirket açtığını, 1982 yılından beri “…” ibareli ticaret unvanını kullandığını aynı zamanda müvekkiline ait tescilli … nolu “…” ve … no.lu “…” tescilli markalarının da vurgulayıcı ayırt edici unsuru olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresini marka ve ticaret unvanı olarak uzun yıllardır kullandığını ve işarete tanınmış marka niteliğini kazandırdığını, bu durumun da mahkeme kararları ve YİDK kararları ile sabit olduğunu, davalının, ticaret sicilinde yer almayan bir şekilde “…” unsurunu çıkartılarak yer aldığı kullanımının, müvekkiline ait markalara ve alan adına da tecavüz oluşturduğunu, tarafların ticaret sicil kayıtlarından iştigal alanlarının aynı olarak görüleceğini, müvekkilinin markalarının tescilli olduğu 35, 39 vc 42. sınıfların tarafın iştigal alanı kapsamında olduğunu, davalının kullanımının ve ticaret unvanının, iltibas ve dolayısıyla müvekkilinin ticaret unvanına, marka hakkına ve alan adına tecavüze ve rekabete yol açtığını, davalının ticaret unvanında “…” ibaresinin yer almasının, tüketiciyi yanıltmaya sevk edecek ve müvekkili ile karıştırılmasına neden olacak nitelikte olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, zira müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, müvekkilinden habersiz olduğunu ileri süremeyeceğini ve tüm bu iltibas hallerinden kaynaklı olarak, davalı taraf ticaret ünvanının davalının ticaret sicilinde kayıtlı olmayan haksız kullanımının ve davalı taraf internet sitesinin müvekkilinin ticaret unvanına, tescilli markalarına vc alan adına iltibas ve dolayısıyla tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek, ihtiyati tedbire hükmedilmesine, davalının internet sitesi kullanımının derhal durdurulmasına, davalıya ait ticaret unvanının terkinine, davalıya ait üzerinde “…” ibaresi kullanılmakta olan tüm kartların, reklam araçlarının, broşürlerin, ilgili tüm tanıtım vasıtasının bulundukları yerlerden toplatılmasına ve çıkartılmasına, davalının tecavüz ve haksız rekabetinin tespitine ve durdurulmama, şimdilik 1.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ve hükmün ilanına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı davaya cevap vermemiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Toplanan deliller, TPE Kayıtları, Ticaret Sicil Kayıtları, Alan adı Kayıtları ve bilirkişi heyet raporu kapsamında, davacının “…” esas unsurlu markalarını nakliyat ve lojistik alanında yoğun ve yaygın bir biçimde uzun yıllardır kullandığı ve belirli bir bilinirliğe ulaştırdığı, böyle olmakla birlikte, dosyada, davacı tarafa ait markanın tanınmışlık vasfını gösterir yeterli delilin bulunmadığı, davacının marka hakkına, alan adı üzerindeki hakkına ve ticaret ujıvanı hakkına dayalı olarak tecavüz ve haksız rekabet iddiasında bulunamayacağı zira www…com.tr internet sitesinde rastlanan kullanımın hukuken var olan bir hakkın (tescilli marka ve tescilli ticaret unvanı) fiilen kullanımı niteliğinde olduğu ve tarafların fiili iştigal konularının davacının nakliyat ve lojistik, davalının ürünlerinin elektronik ticareti farklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Eldeki davanın “…” markasına karşı ikame edilmediğini, markanın hükümsüzlüğüne ilişkin herhangi bir taleplerinin olmadığını, bilirkişi heyetinin, dava kapsamındaki taleplerini kısmen yanlış yorumlayarak dava konusu dışında kalan şeyleri araştırma ve değerlendirme yoluna gittiğini, “…” ibareli marka ile müvekkilinin markalarının ibareleri arasında bütünsel olarak herhangi bir benzerlik olmadığını, eldeki dava kapsamında yalnızca davalı yan ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin müvekkili ticaret unvanı ve markalarına tecavüz teşkil ederek haksız rekabet doğurduğu ve buradan hareketle ticaret unvanı kapsamında “…” ibareli ticaret unvanının sicilden terkin ettirilmesi gerektiğinin tespitini talep ettiklerini, ancak bu hususun Mahkeme tarafından da dikkate alınmadığını ve gerekçeli kararın 4. sayfasında ısrarla anılan markanın tescilli olmasından, esas unsurunun farklı olmasından bahsedildiğini, Davalı yan ticaret unvanın “…” ibaresinin yer alması gerek müvekkili markaları gerek ise müvekkilinin ticaret unvanı açısından haksız rekabet ve tecavüz teşkil ettiğini, müvekkili markalarının esas unsurlarının … ibaresi olduğunu, piyasadaki uzun ve yoğun kullanım da dikkate alındığında … ibaresinin müvekkilinin piyasadaki ayırt edici ibaresi haline geldiğini, kaldı ki, emsal Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde 2004/178 E. sayısı ile görülmüş olan bir davada verilen ve Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 01.05.2008 T. 2008/4587 E. ve 2008/5866 K. Sayılı kararı ile onanmış kararın da bu durumu doğruladığını, daha sonra da kesinleşen ilgili müvekkilinin ticaret unvanının içeriğinde bulunan … ibaresinin de ticaret alanında kendisi ile ilgili olarak kabul ettirildiğini, bu hususun da yargı marifeti ile tespit edildiğini, Piyasada sair … esas unsurlu ticaret unvanlarının olmasının her şeyden önce müvekkilinin büyük bir titizlikle koruduğu markalarına ayırt ediciliğin kaybedilmesi anlamında önemli zararlar vereceğini ve davalı firma gibi firmaların müvekkilinin bilinirliğinden haksız bir şekilde yararlanmasını gündeme getireceğini, örneğin, … esas unsurlu markalarından haberdar olan tüketicilerin, … şirketinin ticaret unvanını gördüğünde müvekkili markaları ile ilişkilendirecek ve kaliteye güvenerek hizmet ya da ürün satın alacağını, ikinci bir yandan … esas unsurlu markaları bilen tanıyan ve kaliteye güvenen tüketicilerin, … şirketini de müvekkili markaları ile ilişkilendireceğini, bunun da haksız rekabete yol açacağını, bilirkişi raporunun müvekkili markaları ile davalı yan ticaret unvanı arasındaki iltibas ve haksız rekabet değerlendirmesini eksik bıraktığını, bu alanda herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, yeni bir heyetten yeni bir rapor yahut aynı heyetten itirazları karşılar nitelikte ek bir rapor alınmasını talep ettiklerini, Müvekkili markalarının mutlak surette tanınmış olduğunu, Ankara 2 FSHHM’nin 2015/214 E. sayılı dosyası ile aynı Mahkemenin 2015/396 E., sayılı dosyasında verilen kararlarının, iddialarını doğruladığını, müvekkili markalarının KHK 8/4 kapsamında tanınmış olduğunu kaydeden bir de bilirkişi raporu bulunduğunu, Ankara 3 FSHHM’nin 2016/101 E. Sayılı dosyasına sunulan 20/09/2016 tarihli raporun sunulduğunu, müvekkilinin sair tirajlı ve sair pazarlara ilişkin vermiş olduğu reklamlar olduğunu, bu reklamlara ilişkin olan belgelerin de delil dilekçesi ile sunulduğunu, •Uluslararası ODTÜ Cumhuriyet Kupası, Dans Sporu Dünya Sıralama Turnuvasında sponsorluk (broşür ve dans sahası içi görselleri) • Uluslararası Lojistik Dergisi UTA Lojistik, Kasım 2016 11. Sayı tam sayfa reklam ve haber içeriği (2015 yılında lojistik sektöründeki AYLIK tirajı 8000’dir ) • Deniz Kültürü Dergisi Vira 12. Yıl 121. Sayı, Kasım 2016 tam sayfa reklam (http://www.virahaber.com/) • İMEAK Deniz Ticaret Odası’nın çıkarttığı Deniz Ticareti Dergisi’nin Aralık 2016 sayısı, tam sayfa reklam (http://www.denizticaretodasi.org.tr/sayfalar/dergi.aspx) •Uluslararası Nakliyeciler Derneği 2015-2017 yılları arası sektör raporu dergisi (http://und.web.tr/tr/69/sektor-raporlari) •Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi olan Hizmetix Ocak 2017 sayısı (http://www.hizmetix.com.tr/) tam sayfa reklam ve haber içeriği •Uluslararası Lojistik Dergisi UTA Lojistik, Mart 2017, 3. Sayı tam sayfa reklam ve haber içeriği (2015 yılında lojistik sektöründeki AYLIK tirajı 8000’dir ) •Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi olan Hizmetix Nisan 2017 sayısı (http://www.hizmetix.com.tr/) tam sayfa reklam •Turkey’s Project Logistics &Heavy Lift Catalogue 2017 tam sayfa reklam ve haber içeriği belgelerinin renkli çıktılarının tamamı da bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde sunulduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, davacı markasının davalı ticaret ünvanından ve internet alan adından terkini ile maddi ve manevi tazminat istemli davadır. Davacıya ait … no’lu “…” ve … no’lu “…” tescilli markalarının bulunduğu, davacı tarafından açılan başka bir davaya ilişkin olarak, Yargıtay 11.HD’ nin 23.03.2016 tarih ve 2015/8798 E., 2016/3202 K. sayılı kararı ile onanan Ankara 1. FSHHM’nin 09.12.2014 tarih ve 2010/181 Esas, 2014/303 K. sayılı kararında; davacı …’a ait işbu davada dayanak gösterilen markalarda yer alan “…” ibaresinin ayırt edici niteliğe sahip önemli bir unsur olduğu, bu ibarenin markaların esas unsuru olduğunun kabul edildiği, böylelikle davacı markalarında yer alan “…” işaretinin, markaların ayırt edici esas unsuru olduğu, yine davacı tarafından dosyaya sunulan ve Yargıtay 11.HD’nin 04/04/2016 tarih ve 2015/8960 E- 2016/3613 K. sayılı kararı ile onanan Ankara 2. FSHHM’nin 17.09.2015 tarih, 2014/496 E.- 2015/290 K. ve 29.04.2015 tarih, 2014/497 E,-2015/142 K. sayılı kararlarında; huzurdaki davanın davacısı … ve …a ait markalar ile ilgili olarak; davacı markasının asıl ve ayırt edici unsurunun “…” ibaresi olduğu, davalı markasının yoğun ve yaygın biçimde kullanıldığı, davacı markasının uzun yıllardır kullanılmakla belli bir bilinirlik elde edildiğinin kabul edildiği, anılan kararlarda davacı markasının tanınmış marka olduğuna değil, daha çok ayırt edici unsuruna vurgu yapıldığı, eldeki davada gerek dosyaya sunulan delillere ve gerekse bilimsel ve teknik yönden denetime elverişli bilirkişi raporuna göre, davacı markasının bilinirliği olmakla birlikte tanınmış olduğuna ilişkin iddianın ispatlanamadığı, davacının marka tescillerinin 1996 ve 2002 yıllarına ait olduğu, davacının uzun süredir taşımacılık ve lojistik sektöründe faaliyet gösterdiği, söz konusu markaları nakliyat ve lojistik alanında yoğun ve yaygın bir biçimde kullandığı, dolayısıyla sektördeki algı düzeyinin yüksek olduğu, davalının ise elektronik ticareti ile iştigal ettiği, her ne kadar taraf şirketlerin şirket ana sözleşmesindeki faaliyet alanları bakımından benzerlik gösteren yönleri olsa da, faaliyet alanlarının farklı olduğu, davalının markasal kullanımının ise, davacı markasına yaklaşmadığı, zira davalıya ait olduğu bilirkişi heyeti tarafından tespit edilen ”www…com.tr” isimli internet sitesindeki markasal kullanımın, doğrudan davalıya ait … tescil no.lu “…” markasının tescil edildiği şekle uygun olduğu, incelenen internet sitesindeki kullanımda “goodfood” ibaresinin marka olarak öne çıktığı, “…” ibaresinin davalı kullanımında ön plana çıkarılmadığı, markasal kullanımlarında benzer mal ve hizmetlerde kullanılmadığı, açıklanan nedenlerle davacı taleplerinin, dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 7. ve 8. maddeleri ile TTK’nun 52.,54. ve 55.maddeleri kapsamında reddine karar verilmesi gerektiği, dolayısıyla Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış olup, istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19/09/2017 tarih ve 2016/206 E., 2017/201 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 18/11/2021