Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/662 E. 2022/35 K. 06.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/662
KARAR NO: 2022/35
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 28/09/2017
NUMARASI: 2016/5 E. 2017/188 K.
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin “…” adlı bir senaryo hikayesi (…) yazdıklarını, sinopsisinin kendilerine ait olduğunu 24/01/2013 tarihinde Kadıköy … Noterliği’nin … yevmiye numaralı beyanıyla onaylattıklarını, daha sonra senaryo halinde 13/03/2013 tarihinde taslak olarak mail yolu ile birbirlerine gönderdiklerini ve sektördeki bir kısım insanların eline geçtiğini, detayı senaryo içinde geçen hastane bölümü konusunun davalılarca “…” isimli film haline getirildiğini, filmin çıkış noktasının davacılara ait senaryodaki hikaye esas alınarak yazılmış olduğunu ve senaryosu müvekkillerine ait filmin FSEK kapsamında eser olduğunun 04/12/2015 tarihli bilirkişi raporuyla tespit edildiğini, davaya konu filmin vizyonda kaldığı süreçte 393.042.08 TL hasılat yaptığını, halen gösterimde olmadığını, www…. adresinden ulaşılabileceğini, filmde davalı …’in künyede “…” olarak göründüğünü, filmin aynı zamanda dijital televizyon platformlarından …’ta yayınlandığını, ne kadar gelir getirdiğinin bilinmediğini, yapılacak hesaplamada bu bedelin de göz önünde tutulması gerektiğini belirterek, tecavüzün men’ine, 5.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacıların İstanbul Anadolu 2. FSHHM’nin 2016/67 D. İş sayılı dosyası üzerinden alınan bilirkişi raporunu huzurdaki haksız kurgulanan davaya dayanak yaptığını, rapor davalıya tebliği edilmediği için yasal itiraz haklarını kullanamadığını, rapordan sehven haberdar olduğunu, bilirkişi tespit raporunun hükme esas alınacak mahiyette olmadığı gibi, isabetsiz değerlendirmeler ve çelişkili ifade ve tespitler taraflı yaklaşımlarla dolu, her açıdan yetersiz olduğunu, davalının davacıları tanımadığını, iş ilişkisi olmadığını, davacıların senaryosunu ve sinopsisini görmediğini, davacıların senaryosunun kendisine ulaşma olasılığı olmamakla birlikte, intihal iddiasının dayanaksız olduğunu, her iki hikaye arasında illiyet bağı olmadığını, Davalı-birleşen davada davacının davaya konu senaryoyu içinde cin geçen bir senaryo yazılmasının talep edilmesi üzerine yazdığını, cinlerin geçtiği bir senaryoda hastane sahnesinin olmasının, bunlardan korunmak için insanların dua etmesi, cinin musallat olduğu kişinin intihar etmesi gibi olayları insanoğlunun yüzyıllardır bildiği, uyguladığı bilgiler olduğunu, bu hususta yazılmış yada yazılacak eserlerde bu detayların geçmesinin intihal yaratmayacağını, bir psikolog olarak çeşitli kurumlarda çalıştıktan sonra yazarlık yapmaya başlayan davacının kendisine “…” adlı filmin senaryosu ısmarlandığında en iyi bildiği yer olan akıl hastanesi üzerine bir kurgu yapmayı uygun bulduğunu, ancak hastanede geçen sıradan bir şey yazmamak için hastanede yaşanan kabusun hikayesini, cin hikayesi ile iç içe yazdığı, hikayeyi kurgulama çalışmaları sırasında filmin yardımcı yönetmeni …’ün, akrabalarının yaşadığı bir hikayeden yola çıkmayı önerdiğini, bu olaya göre, gömüden geldiği düşünülen bir cinin evin annesine musallat olduğunu, çeşitli sağlık kuruluşlarına götürmelerine rağmen normale dönmediğini, davacının bu olaydaki yaşlı kadını genç bir kız olarak yorumlayarak hikayeyi bu yaşantı üzerine kurguladığını belirterek, haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Ticaret Limitet şirketinin, usulüne uygun olarak dava dilekçesi kendilerine tebliğ edildiği halde süresinde cevap dilekçesi sunmadığı, 26/09/2017 tarihinde sundukları yazılı beyanlarında, davanın haksız açıldığını, davacı tarafın iddialarını ispatlayamadığını, alınan bilirkişi raporu ile benzerliklerin hususiyet taşımayan klişeler üzerinde olması, var olan benzerliklerin iki eserin ana unsurunu oluşturmaması, benzerliklerin bir çok eserde işlenen motifler üzerinden esinlenme düzeyinde kaldığı, klişe motiflerden teşekkül ettiği/esinlenildiği, bu nedenle sahibinin hususiyetini taşımadığının tespit edildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Birleşen davada davacı-asıl davada davalı … vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin psikolog olduğunu, asıl davanın diğer davalısı ile aralarında 16/01/2015 tarihli “Senaristlik ve Mali Haklar Devir Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşme gereği davalı-birleşen davada davacı tarafından “…” isimli 70 sayfalık senaryoyu neşir ettiğini ve yapımcı firmanın asıl davada davalı olan … şirketi olduğunu, müvekkilinin birleşen davanın davacılarını tanımadığını, buna rağmen maddi ve manevi tazminat davası açtıklarını, müvekkilinin filmin yapımının öncesinde ve sonrasında sinopsis metnini ve metinle ilgili herhangi bir senaryo, film, kitap, dizi vs görsel yada yazılı başka bir taslak veya eser görmediğini, her iki metin arasında benzerlik bulunmadığını, “…” sözcüğünün Kurani Kerimin … suresinde geçen bir sözcük olduğunu, hastane sahnelerinin bu tür filmlerin genelinde olabilecek sahneler olduğunu, kendisinin yalnızca senaryodan sorumlu olabileceğini, hakkında intihal gerekçesiyle haksız dava açılmasından dolayı kişilik haklarının zarar gördüğü iddiasıyla 30.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davanın davalılar vekili cevap dilekçesinde; birleşen davayı kabul etmediklerini, açtıkları davanın İstanbul Anadolu 2. FSHHM’nin 2015/67 D. İş sayılı dosyada alınan bilirkişi raporuna dayandığını, manevi tazminat talep edilebilmesi için kasten manevi haklara zarar verilmesi ve illiyet bağının bulunması gerektiğini, müvekkillerinin eylemlerinin hukuk platformunda hak aramaktan başka bir şey olmadığını, müvekkillerinin senaryosunun başkaları tarafından film haline getirildiğini, manevi tazminatın koşullarının oluşmadığını belirterek birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın, davalılar aleyhine açılan FSEK’dan kaynaklanan haklara tecavüzün men’i, maddi ve manevi tazminat davası, birleşen davada haksız fiil nedeniyle manevi tazminat davası olduğu, Asıl dava, davacılara ait senaryo esas alınarak davalılar tarafından oluşturulan senaryonun filme çekilmesi suretiyle FSEK’dan kaynaklanan haklara tecavüz edildiği iddiasıyla açılmışsa da, alınan ayrıntılı ve gerekçeli bilirkişi raporu ile, her iki tarafın senaryoları arasında bazı karakter ve mekan benzerlikleri mevcutsa da, karakterlerin genel özellikleri, olay örgüsü ve konusunun birebir aynı olmadığı, cinlerin yer aldığı korku filmlerinde ve gerilim filmlerinde sıkça kullanılan klişelerin her iki senaryoda ortak olarak kullanıldığı, ancak bu klişelerin senaryoyu yazanların hususiyetini taşımadığı, bu nedenle “…” isimli filmin senaryosunun davacılara ait “…” adlı senaryodan alındığının kanıtlanamadığı, taraflar arasında herhangi bir iş ilişkisi veya bağlantı ve tanışıklık bulunmadığı, davacılara ait senaryonun davalıların eline ne şekilde geçtiği izah edilemediği gibi kanıtlanamadığı, “…” ibaesinin Kuran-ı Kerim’de geçen bir isim olduğu anlaşılmakla, ispatlanamayan asıl davanın reddine,.. Birleşen davada davalıların, bazı klişe karakter ve mekanlar, isim benzerliği gibi nedenlerle birleşen davanın davacısının senaryosunun kendi senaryolarından alındığından şüphelenerek, 2015/67 D. İş sayılı dosyası ile tespit yaptırdıkları, alınan bilirkişi raporunda her iki senaryo arasında benzerlikler olduğunun belirtildiği, her ne kadar açılan asıl davanın yargılaması sırasında tüm deliller toplandıktan sonra alınan bilirkişi raporu ve dosya kapsamı ile birleşen davanın davacısı …’in senaryosunun birleşen davanın davalılarının senaryosundan alıntı olmadığı tespit edilmişse de, birleşen davanın davalıları … ve …’in birleşen davanın davacısı … hakkında dava açmaları için yeterli emare bulunması nedeniyle, birleşen davanın davalıların hak arama özgürlüklerini kullandıkları anlaşıldığından, birleşen davanın da reddine” karar verilmiştir. Davacılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davalı …’in, dava, cevap ve beyan dilekçelerinde, geçmişte Psikolog olması nedeniyle hastanede geçen bir senaryo yazmayı tercih ettiğinden bahsettiğini, tanıkların, filmin hastanede geçme sebebinin, diğer davalı prodüksiyon şirketinin talebi ile gerçekleştiğini belirttiklerini, Tanık anlatımına göre; dava konusu filmin senaryosunu yazmasını davalıya tanık olan yönetmenin teklif ettiği beyan edilmesine rağmen davalının, teklifi yapım şirketinden aldığını belirttiğini, tanıklardan biri davalı …’in zaten bir korku filmi yazmakta olduğunu beyan etmişken, diğer tanığın korku filmi teklifinin kendisinden gittiğini söylediğini, anlatımlarının çelişmesinin, beyanlarının doğruluğuna gölge düşürdüğünü, tanıkların davalı ile birlikte çalışmalarının, beyanlarının objektifliğini etkilediğini, 2-Davalı …’in daha evvel bir film senaryosu yazmamış olmasının, dava konusu filmin senaryosunun -özellikle de spesifik bir konu olan “korku filmi” – hem kısa bir süre içinde hem de bu konuda tecrübesiz birinden talep edilmesi sonucu “başka yerden çalınmış olma ihtimalini” güçlendirdiği halde mahkeme ve bilirkişinin bu hususları gözden kaçırdığını, Müvekkillerinin mahkeme kanalı ile almış oldukları bilirkişi raporuna istinaden davayı açtıklarını, senaryoların benzerliğinin ilk raporda intihal olarak yorumlanması sonucunda maddi-manevi hak talep ettiklerini, dosyada alınan raporda ise, davalı tarafın filminin, müvekkillerin senaryosundan intihal olmadığı, zira işlenen konunun klişe niteliğinde olduğunun belirtildiğini, bilirkişilerin, dosyada mevcut tanık anlatımları, davalının çelişkili dilekçeleri ve bu dilekçeler ile tanıkların beyanları arasındaki çatışmaları göz ardı ederek rapor hazırladığını, Davalının, mesleğinin senaristlik olmadığı halde, bu kadar kısa sürede bu denli benzerlik gösteren bir film ortaya çıkarması, bununla birlikte hastanede geçen bir film olmasına kendisinin karar vermemiş olması, müvekkillerin senaryo ve sinopsislerinin 2013 yılına dayanması, senaryonun intihal yöntemiyle oluşturulduğuna karine teşkil ettiğini, bu iddialarla ek rapor talep ettikleri halde, iki rapor arasında çelişkiler olmasına rağmen mahkemece ek rapor alınmadığını, Müvekkillerinin davasının reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kararının bozulmasını, talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacılar … ve …’in talebi; Senaryosu davalı … tarafından yazıldığı iddia edilen ve yapımcılığını …’nin üstlendiği “…” filminin, hak sahibi oldukları “… ” adlı eserden intihal edildiğinden bahisle, tecavüzün men’ine, 5.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminatın … ve …’nden tahsiline ilişkindir. Birleşen davada davacı …’in talebi; …” adlı senaryo hikayesinin(sinopsis) kendisinin yazdığı … adlı özgün senaryo ve filime dönüşmüş şeklinin intihal yolu ile oluştuğu iddiası ile dava açılmasının, eser sahibi olarak iş hayatını mesleki kariyer ve saygınlığını, bu iş piyasasında adını olumsuz etkilediğinden 5846 Sayılı Kanun’un 71/1.maddesi ve kişilik haklarına tecavüz sebebiyle 6098 Sayılı Kanun kapsamında 30.000 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsiline ilişkindir. Mahkemece, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş olup, karar yukarıdaki sebeplerle istinaf edilmiştir. Davacılar … ve …’in istinaf talebine yönelik; 1-Birleşen dosya davacısı vekili aracılığı ile verdiği dava dilekçesinin 1.sayfasında: “… Tic. Ltd. ile tanışmış,yapımcı firma müvekkilimden bir “ cin filmi” senaryosu yazmasını talep etmekle,karşılıklı mutabakat sağlanarak 16.01.2015 tarihli “Senarstlik ve Mali Haklar Devir Sözleşmesi” imzalanmıştır” takip eden ikinci sayfada; “Müvekkil davacı sözleşme gereği ‘…” adlı yetmiş sayfalık (70 sayfa) senaryoyu neşir etmiş ve yapımcı firma … Ltd. filim yapılarak vizyonda seyirci ile buluşmuştur.” sözleri ile senaryonun yapımcı firmanın talebi üzerine yazıldığını beyan ettiği, 19/04/2016 kayıt tarihli dilekçesinde; “Bir psikolog olarak çeşitli kurumlarda yıllarca çalıştıktan sonra mesleğini bırakarak yazarlık yapmaya başlamıştır. Yazar olarak çalışmaya başlamasının 5. yılında yapımcı firma … Ltd. Şti’nin…. bir cin filmi senaryosu yazmasını ve 15, en fazla 20 gün içinde tamamlamasını istemişlerdir. Zamanın bu derece kısıtlı olması ve cin filmlerinin her daim klişelerle örülü olması sebebiyle diğerlerinden ayrıştırmak için en iyi bildiği yer olan akıl hastanesi üzerine bir kurgu yapmayı uygun bulmuştur. Böylece araştırma yapmakla vakit kaybetmeyecek, hemen yazmaya başlayabilecek idi. Bununla birlikte sırf mekan seçmiş ve akıl hastanesinde geçen sıradan bir şey yapmış olmaktan uzaklaşmak için hastanede yaşanan bambaşka bir kabusun hikayesini, cin hikayesi ile iç içe yazmayı tercih etmiştir. Cin hikayesini kurgulama çalışmaları sırasında ise filmin yardımcı yönetmeni … kendisine akrabalarının yaşadığı bir hikayeden yola çıkmayı önermiştir” sözleri ile senaryonun yazılış aşamalarını anlattığı, duruşmada dinlenen filminin yardımcı yönetmeni …; “…’i daha önceden tanırım. Kendisi bana bir korku filmi senaryosu yazmakta olduğunu söyledi… Çocukluğumda duyduğum cinli, gömülü, hacılı, hocalı hikayelerden birini …’ya anlattım. O da bu hikaye üzerinden senaryonun yürüyebileceğini söyledi…. Daha sonra bu senaryo “…” adıyla filme çekildi. Filmi … şirketi çekti. Ancak … ile şirket arasında ne şekilde iletişim kurulduğu hakkında benim bilgim yoktur… Yapımcı şirket olan … olayın hastanede geçmesi halinde çekimlerin daha ucuz olacağını söylediği için olay hastanede geçecek şekilde senaryo yazıldı ve filme çekildi. Ben de filmin çekiminde yardımcı yönetmenlik yaptım” şeklinde, filmin yönetmeni …; “önceden tanıdığım … adında bir arkadaşım … bir film yapması gerektiğini söyleyerek benden yardım istedi. Diğer tanık …’ün çocukluğundan aklında kalan bir hikaye vardı. Ben … ile iletişime geçerek bu hikayeden bir senaryo yazıp yazamayacağını sordum. … olayın hastanede geçmesini istedik. Ben …’nun psikolog olduğunu bildiğim için ve olay hastanede geçeceğinden bu konuyu onunla görüştüm. … Bu senaryo … tarafından yazıldı. … Adının … olmasını da ben istedim….Filmin yönetmenliği ben, yardımcı yönetmenliğini de diğer tanık yaptı. Senaryoda çok özgün hususlar yoktur. Ben …’i bizimle daha önce metin yazarlığı hususunda çalıştığı için tanırım…. Dava konusu filmin senaryosunu yazmasını ben teklif ettim…. Senaryo filme çekilirken yönetmen olarak üzerinde istediğim her türlü değişikliği yapma hakkına sahibim… bu şekilde bazı değişiklikler yaptım. Örneğin filmde cin tarif edilmiyordu. Cinin tarifini ben ekledim” şeklinde beyanda bulunduğu tespit edilmiştir. Senaryonun hastanede geçmesi konusuna karar veren, senaryo teklifini veren açısından davacı …’in beyanı ile tanık beyanları arasında farklılık mevcut ise de, senaryonun talep üzerine davacı tarafından yazıldığı, hikayenin …’ün çocukluğunda yaşadığı bir hikayeden yola çıkılarak yazıldığına ilişkin birbirini doğrulayan beyanları ve yönetmen ile yardımcı yönetmen olan tanıkların yapımcı … Ltd. ile yönetmen ve yönetmen yardımcılığı sıfatları dışında hukuki bağlarının araştırılmamış olması karşısında, davacılar … ve …’e ait senaryodan intihal edildiğini kanıtlamaya yeterli olmadığından, asıl olan tarafların doğru söylediği olup, aksinin iddia eden tarafça kanıtlanması gerektiği halde, bu yönde başkaca delil sunulmaması birlikte değerlendirildiğinde, davacı – birleşen dosya davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Davalı – Birleşen dosya davalısı …’in daha önce senaristlik tecrübesinin olmaması dava konusu eserin oluşturulmadığını kanıtlamayacağından bilirkişiler tarafından nazara alınmaması hukuka aykırı olmadığı gibi, vekilinin vermiş olduğu 30/06/2016 tarihli cevaba cevap dilekçesinde daha önce senaristliğini üstlendiği yapımlar belirtilmiştir. Davacı tarafça dava açılmadan önce, Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/67 D. İş sayılı dosyası ile alınan 04.12.2015 tarihli bilirkişi raporunda gerekçeleri izah edilerek; “Dosya kapsamında yapılan incelemeler neticesinde yukarıda açıklanan gerekçelerle “…” adh filmin çıkış noktası, fifmin içeriği, gelişimi, zamanı, mekânları ve karakterleri özetle bir filmi var eden temel unsurlar bakımından dava konusu hikâye ve hikâye esas alınarak yazılmış senaryo ile benzerlikler olduğu görülmüş olup, “…” adlı hikâye ve hikâye temel alınarak yazılmış senaryo, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser niteliğindedir.” olduğu yönünde görüş bildirildiği, Mahkemece alınan 08/05/2017 tarihli raporda; “Esas olarak var olanı benzerliklerin hususiyet taşımayan klişeler üzerinden olması, var olan benzerliklerin iki eserin ana unsurlarını oluşturmaması, benzerliklerin birçok eserde işlenen, motifler üzerinden esinleme düzeyinde kaldığı, davacılar … ile …’in senaryosu İle dava konusu filmin FSEK kapsamında eser niteliğinde olduğu, davalı senaristin eserinden hayat geçirilen filmin senaristinin yine davalı … olduğu, davacıların senaryosunun yazıldığı tarih olarak Davacılar “…” adlı yazdıkları tertmanlarını Kadıköy … Noterliği’nin … yevmiye numaralı beyanıyla, 24/01/2013 tarihinde onaylattığı tarihin eserin yazıldığı tarih sayılması gerektiği, davacılar ve davalı eser arasında var olan benzerliklerin; eserlerin yapısını oluşturan ana unsurlar üzerinden olmadığı, dünya sinema ve edebiyat tarihinde daha önce kullanılmış klişe motiflerden teşekkül ettiği/esenlendiği ve bu nedenle sahibinin hususiyetini taşımadığı, karar mahkemeye bırakılarak, davalı filmin davacı eserden intihal olmadığı” nın bildirildiği tespit edilmiştir. Davacılar … ile … vekili tarafından yasal süre içinde bilirkişi raporuna itiraz edildiği, mahkemece 06/06/2017 tarihli oturumda “mevcut dosya kapsamına ve delil durumuna göre bilirkişiden ek rapor alınması davaya yenilik getirmeyeceğinden davacı-birleşen davalı vekilinin bu yöndeki talebinin reddine” karar verildiği, gerekçeli kararda; alınan ayrıntılı ve gerekçeli bilirkişi raporu ile, her iki tarafın senaryoları arasında bazı karakter ve mekan benzerlikleri mevcutsa da, karakterlerin genel özellikleri, olay örgüsü ve konusunun birebir aynı olmadığı, cinlerin yer aldığı korku filmlerinde ve gerilim filmlerinde sıkça kullanılan klişelerin her iki senaryoda ortak olarak kullanıldığı, ancak bu klişelerin senaryoyu yazanların hususiyetini taşımadığı, bu nedenle “…” isimli filmin senaryosunun davacılara ait “…” adlı senaryodan alındığının kanıtlanamadığı, taraflar arasında herhangi bir iş ilişkisi veya bağlantı ve tanışıklık bulunmadığı, davacılara ait senaryonun davalıların eline ne şekilde geçtiği izah edilemediği gibi kanıtlanamadığı, “…” ibaesinin Kuran-ı Kerim’de geçen bir isim olduğu anlaşılmakla, ispatlanamayan asıl davanın reddine karar vermek gerekmiştir gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği tespit edilmiştir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca birbirine aykırı raporlar mevcut olduğunda aykırılığın giderilmesi gerektiği gibi, karara dayanak yapılan rapora üstünlük tanınma gerekçesinin mahkemece açıklanması zorunludur. Değişik iş dosyasında alınan rapor ile mahkemece alınan rapor arasında açık aykırılık olduğu ve asıl davanın davacılar vekili tarafından itiraz edildiği halde, mahkemece raporlar arasındaki aykırılık giderilmediği gibi, 08/05/2017 tarihli rapora üstünlük tanınma sebepleri gerekçeli kararda izah edilmeden davanın reddine karar verilmesi usule aykırı olduğundan, davacılar … ile … vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ssıl davanın davacılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacılar … ile … vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/09/2017 tarih ve 2016/5 E. 2017/188 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar … ile … tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 ve 362/(1)/g. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 06/01/2022