Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/661 E. 2022/144 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/661
KARAR NO: 2022/144
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 12/10/2017
NUMARASI: 2016/81 E. 2017/194 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)|Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin usta oyuncu …’ın mirasçıları olduklarını, davalı … tarafından hazırlanan … reklam filminin Yeşilçam filmlerinden alıntılardan oluştuğunu, 15-17, 27-28 ve 44-46. saniyelerinde …’ın oyunculuğu ile bütünleşmiş … ve … filmlerindeki sahneleri bulunduğunu, reklam filmi ile halka mal olmuş sanatçılar kullanılarak “…” algısı yaratıldığını, müvekkillerinin murisinin yazılı hak devri olmamasına karşılık çeşitli televizyon kanallarında ve internet sitelerinde gösterime sunduğunu ve en pahalı yayın kuşaklarında sayısız kez yayınlayarak ciddi maddi gelir elde ettiğini, FSEK’nun 80. maddesinde düzenlenen eser sahibi ile bağlantılı haklar kapsamında usta sanatçı …’ın icracı sanatçı sıfatıyla filmler üzerinde hak sahibi olduğunu, aynı Kanunun 52. maddesine göre eserlerden doğan hakların kullanımının ancak yazılı devirle mümkün olduğunu, müvekkillerince dava dışı üçüncü kişiye karşı açılan İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2013/48 Esas sayılı dosyasında “müvekkillerinin murisi rahmetli ustanın dava konusu filmler üzerinde icracı sanatçı sıfatıyla mali ve manevi hak sahibi olduğu, bu hakların ancak yazılı devir ile kullanılabileceği, kullanımın karşılığında icracı sanatçıya bedel ödenmesi gerektiği” yönünde maddi ve manevi tazminata hükmedildiğini, kararın Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2012/17118 Esas, 2013/1903 Karar sayılı ilamı ile maddi tazminat yönünden kesinleştiğini, dava konusu reklam filminde davalı tarafından … filmlerinden bizzat kendisinin yer aldığı görüntülere yer verilmesinin ve ticari amaçla kullanılmasının yazılı devir olmaması sebebiyle müvekkillerinin murisinin icracı sanatçı sıfatıyla doğan haklarını ihlal ettiğini, dava konusu reklam filminin televizyon kanallarında ve internet sitelerinde gösteriminin durdurulmasına, sözleşme yapılması halinde talep edilebilecek veya tespit edilecek rayiç bedelin 3 katına karşılık olarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi tazminat ile her müvekkili için ayrı ayrı 15.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili kurumun, sermayesinin tamamı devlete ait bir Kamu İktisadi Devlet Teşekkülü olup, merkezi Rize’de olduğundan davanın Rize’de açılması gerektiğini, müvekkilinin geçmişten bu yana ülkemizde çay tarımını geliştiren ve çay sanayini kuran sorumlu ve yetkili bir kurum olduğunu, Türk çaycılığının adeta kimliği konumunda bulunduğunu, bu realitenin kamuoyuna yeniden hatırlatılması ve tarihsel geçmişe vurgu yapılması amaç ve saikiyle çekilen reklam filminde toplumsal yaşamın önemli bir parçası olan sinema filmlerinden sadece tarihsel hatırlatma adına, kısa kısa kesitler alındığını, filmin orijinalliğine dokunulmadığını, alıntılar yapılırken sanatçıların kişilik ve tanınmışlıklarından bağımsız olarak, filmlerin Türk tarih ve kültürünün birer parçası olması ve müşterek toplumsal hafızada yer etmiş olmalarının yapılan tercihin sebebini oluşturduğunu, sanatçıya çay reklamı yaptırılmadığını, davacıların haklarının ihlal edilmediğini, davacıların murisinin devretmiş olduğu telif haklarını, silsile yoluyla devralan 3. şahıslardan bedeli mukabilinde satın alarak imzalanan sözleşmeye uygun şekilde kullanıldığını, müvekkilinin bazı Yeşilçam filmlerinden oluşan sahneleri içeren bir reklam filmi yapmak üzere … Ltd. Şirketi ile 1 yıl süreyle gösterilmek üzere sözleşme imzaladığını, imzalanan sözleşmeye göre reklam filmlerindeki çay sahneleri ile sınırlı olmak üzere filmlerin telif haklarının kullanımının 5846 sayılı yasa uyarınca müvekkiline geçtiğini, müvekkilinin bu iş karşılığında 1.052.955,00 TL bedel ödediğini, … Ltd. Şirketi’nin ise bahis konusu filmlerin işleme, çoğaltma, yayma, temsil ve umuma iletim dahil olmak üzere tüm haklarını, eser sahipleri ve bağlantılı komşu haklarını elinde bulunduran … Tic. Ltd. Şirketi’nden yine 1.052.955,00 TL bedel karşılığında devraldığını, müvekkili kurumun yasanın gerektirdiği mali ve sair hakların bedelini ödediğini ve hukuka uygun kullanım hakkı elde ettiğini, icracı sanatçı kavramının ilk kez 4410 sayılı yasa ile 1995 yılında hukukumuza girdiğinden, 1995 yılı öncesine ait filmlere ilişkin icracı sanatçı sıfatıyla hak talebinde bulunulamayacağını, davacıların mali haklar bakımından dayanak gösterdiği FSEK’nun 68.maddesindeki “rayiç bedelin 3 katı” şeklindeki düzenlemenin Anayasa’nın 10. maddesine aykırı olduğunu, manevi tazminat isteminin de haksız ve dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın, davacıların murisi …’ın rol aldığı … ve … filmlerindeki bir kısım görüntülerin davalıya ait reklam filminde, davacılardan yazılı onay alınmaksızın izinsiz kullanıldığı iddiası ile açılan maddi ve manevi tazminat davası olduğu, Davaya konu … filminin yapım yılının 1983, … filminin yapım yılının 1979, yapımcı şirketin … A.Ş., hak sahibinin ise … A.Ş. Olduğu, … A.Ş’nin Beşiktaş … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ve 22/12/1993 tarihli sözleşmesi ile … ve … filmleri de dahil 122 adet yerli filmin mülkiyet, işleme, çoğaltma, yayma, temsil, radyo ile yayım hakkı dahil tüm mali haklarını … A.Ş.’ne devrettiği, … A.Ş’nin Beşiktaş Noterliği’nin … yevmiye numaralı ve 16/08/2002 tarihli sözleşmesi ile … ve … filmleri de dahi 500 adet yerli filmin mülkiyet, filmlerin video, VCD, DVD olarak üretme, çoğaltma, promosyon yapma, taşıma, pazarlama ve üçüncü şahıslara satma haklarını 4 yıllık süre için … Ltd. Şirketi’ne devrettiği, … Ltd. Şirketi’nin sözleşme süresi sona ermekle, hak sahipliğinin yapımcı … A.Ş.’ne döndüğü, … A.Ş.’nin filmlerle ilgili tüm yetkileri … A. Şirketine verdikleri, … Şirketi’nin eser haklarını elinde bulunduran … A.Şirket’inden 25/03/2016 tarihli sözleşme ile 1.052.955,00 TL bedelle diğer filmlerle birlikte bu filmlerin de haklarını satın aldığı, davalının da reklam filminin çekimi için … şirketi ile 25/03/2016 tarihli sözleşme ile anlaştığı, filmlerden bazı sahneleri reklam filminde kullandığı, Uyuşmazlık konusu sinema eserleri 4110 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 12/06/1995 tarihinden önce meydana getirildiğinden, söz konusu eserlerde başrol oyuncusu olarak yer alan davacıların murisi …’ın başlangıçta icracı sanatçı olarak komşu hak sahipliği bulunmamakla birlikte, 4110 sayılı Kanun ile değişik 5846 sayılı FSEK’unun 80. maddesi ile icracı sanatçılara tanınan haklar, aynı Kanun’un 21/02/2001 tarih ve 4630 Sayılı Kanun ile değişik ek 2. maddesi uyarınca 12/06/1995’ten önceki icraları da kapsadığından, davacıların murisi Kemal Sunal’ın davada bahsi geçen sinema eserlerinde icracı sanatçı olarak 5846 sayılı FSEK’unun 80. maddesi uyarınca komşu hak sahibi olduğu, uyuşmazlık konusu sinema eserlerinin yapımının tamamlandığı 12/06/1995 tarihinden önce yürürlükte bulunan 5846 sayılı FSEK’unun 8. maddesi uyarınca da bir sinema eserinin sahibinin onu imal ettiren olup, 5846 sayılı FSEK uyarınca eser sahibine tanınan mali ve manevi hak ve yetkileri herhangi bir sözleşme veya izne tabi olmaksızın elde edeceği,
4110 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki FSEK’unun 8. maddesi uyarınca sinema eserlerinin eser sahibi için koruma süresi 20 yıl ile sınırlı iken, 4630 sayılı Kanun ile sinema eserleri hakkındaki uzatılmış koruma süresinin eser sahiplerine avdet etmesi nedeniyle, davalının sözleşme yaptığı … Ltd. Şirketi’nin dava konusu filmler üzerinde yasal hak sahibi olduğu ve davalının da hak sahibi olan şirketle yaptığı sözleşme sonucunda filmleri reklam filminde kullandığı, 4110 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce meydana getirilen dava konusu filmlerde o tarihler itibariyle icracı sanatçı hakları mevcut olmadığından; yapımcı/eser sahibi olan şirket ile davacıların murisi olan … arasında akdedilen sözleşme kural olarak belirli bir sonucun taahhüt edildiği iş görme sözleşmesi niteliği taşıdığı ve bu sözleşmelerin de kural olarak eser sözleşmesi niteliğinde olduğu, 5846 sayılı FSEK’unun 80/1-A maddesi 1. bendine göre icracı sanatçının ancak eser sahibinin izniyle gerçekleştirdiği icrası üzerinde komşu hak sahipliği olduğu, aynı maddenin 5. bendi uyarınca da icracı sanatçılar haklarını uygun bir bedel karşılığında sözleşme ile yapımcıya devredebileceği, dava konusu sinema eserlerinin meydana getirilmesi esnasında taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmamakla birlikte, daha sonra haklarını başkalarına devreden yapımcı şirket ile davacıların murisi …’ın başrol oyunculuğuna ilişkin şifahi sözleşme taraflarca ifa edilip söz konusu sinema filmleri meydana getirildiğine göre, artık murisin FSEK’unun 80. maddesi ile sahip olduğu mali hakları yapımcıya/devralana uygun bir bedel karşılığında sözleşme ile devrettiği ve yapımcının/devralanın aynı zamanda eser sahibi olduğu, FSEK’unun 27/son maddesi uyarınca eser üzerindeki hakkının da 70 yıl süre ile koruma altında bulunduğunun kabulü gerektiği, Bu durumda, eser sahibinden usulüne uygun olarak eserleri reklam filminde kullanma hakkını alan davalının, 5846 sayılı FSEK uyarınca sahip olduğu eserler üzerinde reklam filminde kullanılması konusunda tasarruf yetkisi bulunduğundan, muris … mirasçısı olan davacıların davalıya karşı bu filmlerden alınan bazı sahnelerin reklam filminde kullanılması nedeniyle FSEK’unun 80/1. maddesi uyarınca mali hak ihlali ya da elde edilen kazançtan sözleşmeye dayalı olarak uygun bir bedel talep hakkı bulunmadığı, 5846 sayılı FSEK’nun 80/1-A(1). fıkrasına göre icracı sanatçıların manevi hakları, icralarının sahibi olarak tanıtılmak ve icralarının kendi itibarlarını zedeleyebilecek şekilde tahrif edilmesinin ve bozulmasının önlenmesini talep etmek olduğu, somut uyuşmazlıkta, davacıların murisinin icracı sanatçı (başrol oyuncusu) olarak yer aldığı dava konusu filmlerden alınan sahnelerin reklam filminde aynen kullanıldığı, reklamın tanıtımını yaptığı ürünün davacıların murisinin itibarını bozabilecek bir ürün olmayıp, Türkiye’de herkes tarafından sıkça tüketilen bir içecek olduğu, bu nedenle FSEK’da sayılan manevi haklarının ihlal edildiği hususunun kanıtlanamadığı, bu gösterimlerin TBK’nun 58. maddesi anlamında da kişilik haklarına saldırı oluşturmadığının anlaşıldığı, Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı ile davalının, eser sahibi olan diğer film yapımcılarından usulüne uygun biçimde devraldığı filmler yönünden hukuka aykırı bir kullanımından söz edilemeyeceği gibi, muris … mirasçılarının dava konusu sinema eserlerini eser sahipliğinin kendisine tanıdığı mutlak ve yasal haklar kapsamında kullanan davalıdan icracı sanatçı olarak komşu hak sahipliğinden doğan bir hak talebinde bulunamayacağı, davacıların murisinin manevi haklarının da ihlal edilmediği anlaşılmakla davanın reddine” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili davacıların murisinin görüntülerinin kullanılması sebebiyle açılan maddi ve manevi zararların tahsili talepli davanın asıl sebebinin …’ın oyuncusu olduğu filmlerdeki görüntülerin, davalı tarafından … reklam filmlerinde kullanılması ve bunun sonucunda bilgisi ve isteği dışında kullanılan bu görüntülerin müvekkillerinin kişilik haklarını ihlal etmesi olduğunu, dosyada, kişilik hakları ihlaline yönelik değerlendirme yapılmadığını, davacının icracı sanatçı sıfatıyla bağlantılı hak sahibi olup olmadığı noktasında kanunun yanlış yorumlandığını, müvekkillerinin murisi … FSEK kapsamında icracı sanatçı olup, müvekkillerinin bağlantılı hak sahibi sıfatına haiz olarak, davaya konu reklam filmi ile kişilik haklarının saldırıya uğradığını, Filmlerin haklarını dava dışı 3. kişilerden devralmasının davalı tarafa murisin görüntülerini izinsiz olarak kullanma hakkı vermediğini, muris …’ın yer aldığı filmlerin televizyon kanalları vb. mecralarda gösterilmesine ilişkin müvekkillerinin yazılı izni bulunmadığını, davalının dava dışı 3. kişilerden filmlerdeki görüntülerin gösterimi için izin almasının müvekkillerini bağlamadığını, aksi kabul edilse bile murisin bu filmlerdeki görüntülerinin kişilik haklarını ihlal edecek şekilde ticari amaçla kullanmasının haklı kabul edilemeyeceğini, dava konusu reklam filminin Yeşilçam filmlerinden alıntılardan oluştuğunu, 15-17, 27-28 ve 44-46. saniyelerinde, müvekkillerinin murisi ustanın oyunculuğu ile bütünleşmiş Türk sinemasının en önemli filmlerinden sahnelere yer verildiğini, (von Hannover / Almanya (no.2), 7 Şubat 2012 tarihli Büyük Daire Kararı, s. 96, Y.2.H.D. 29.1.1976-9403/625; Y.A H.D. 11.2.1985-1985/ 9517 – 958, 1.11.1988/6227/9120 sayılı kararları) Yargıtay kararlarında kişiyi tanıtan resim üzerinde kişinin, kişilik hakkının var olduğu ve kişinin rızası olmadan resminin yayınlanmasının hukuka aykırı olduğunun kabul edildiğini, kişinin resminin izinsiz kullanılmasından hukuka aykırılık sonucunu çıkaran yüksek mahkemenin kararı kişinin görüntülerinin yer aldığı reklam filminde de aynı sebeplerle hukuka aykırılığın varlığını ortaya koyduğunu, (Yargıtay 11. HD’nin 2016 / 4922 E., 2017/3681 K. Sayılı kararı, Yargıtay 11. HD’nin 2017 / 208 E., 2017/1340 K. Sayılı kararı) 1995 yılında meydana gelen yasal değişiklikler ile ortaya çıkan hukuki durumi yerel mahkemenin hatalı ve noksan değerlendirdiğini, her ne kadar davaya konu eserler 12.06.1995 tarihinden önce meydana getirilmiş olsa da FSEK kapsamında 1995 yılında yapılan yasa değişikliğinin, yasanın yürürlüğe girdiği 12/06/1995 tarihinden önce yapımına başlanan sinema eserlerine de uygulanacağını, (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 2016/71 E. 2017/3073 K. Sayılı kararı) müvekkili davacıların murisi Kemal Sunal’ın icracı sanatçı sıfatıyla bağlantılı hak sahibi olduklarını Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 80/1-A. 4. bentte davaya dayanak teşkil edecek şekilde; İcracı sanatçı, tespit edilmiş icrasının veya çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtımına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda icrasına ulaşılmasını sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına sahip olduğunu, 2. fıkrasında yapımcının filmler üzerindeki haklarının kullanımının icracı sanatçıdan mali hakları devir şartına bağlandığını, FSEK 52 ve FSEK’in 80. maddesinin 7. fıkrası uyarınca müvekkillerinin murisinin icracı sıfatıyla sahip olduğu hakların davalı tarafından kullanımının meşruluğunun muhakkak şartının bu hakların yazılı şekilde devri olduğunu, hak sahibi olduğu iddia edilen … Ltd. Şti. arasında ne sağlığında … arasında ne de vefatını takiben müvekkilleri arasında rahmetli oyuncunun icracı sanatçı olması hasebiyle dava konusu filmlerden doğan bağlantılı haklarının devrine ilişkin bir sözleşme imzalanmadığını, Müvekkillerinin murisinin mirasçıları olmaları sebebiyle, hukuka uygun kullanımlar olması halinde müvekkile ödenmesi gereken alacak miktarının, kullanımların yazılı devir olmaksızın, hukuka aykırı şekilde olması nedeniyle FSEK m. 68/1’in hükmü gereğince 3 katı üzerinden maddi tazminat hesabı yapılması gerektiğini, FSEK’in 80. maddesinin 8. fıkrasında komşu hak sahinin film yapımcısına yazılı izin vermesinin gerekli olmadığı hallerin belirtildiğini, söz konusu reklam kampanyasının ürünün etkin tanıtımı ve dolayısıyla reklam verenin çok daha yüksek kar marjına ulaşmasını sağlamak amacıyla yapıldığından, komşu hak sahibinin yazılı izninin gerekli olmadığı bir halin mevcut olmadığını, … oyuncunun böyle bir reklam kampanyası içerisinde yer almak isteyip istemeyeceği iradesinin hiçe sayıldığını, …’nın görüntülerinin herhangi bir reklam filminde yer almasına müsaade etmediklerini, reklam filminin, …’nın mirası olan manevi değerlerine de ciddi şekilde zarar verdiğini, ailenin reklam filmi nedeniyle manen endişe ve ıstırap duyduğunu bu zararın giderilmesi için, FSEK 66 ve devamı maddeleri ile 80. maddesi kapsamında manevi tazminat talep etmek gerektiğini, izah olunan ve re’sen göz önünde bulundurulacak hususlar dahilinde, kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; … tarafından hazırlanan … reklam filminde izinleri olmaksızın, murisleri icracı sanatçı …’ın yer aldığı … ve … filmlerindeki sahnelere yer verilip, reklam filminin çeşitli internet siteleri ve televizyon kanallarında yaygın şekilde gösterime sunulduğundan, eser sahibi ile bağlantılı haklar kapsamında murisleri sanatçı …’ın icracı sanatçı sıfatıyla filmler üzerinde hak sahibi olduğundan, FSEK 80, 52 ve 68 ile TBK 58 maddeleri uyarınca maddi ve manevi tazminattır. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup karar yukarıdaki sebeplerle istinaf edilmiştir. Davacılar, icracı sanatçı mirasçıları olarak filmlerdeki görüntülerinin izinsiz kullanıldığından bahisle, sanatçı …l’ın bağlantılı hak sahibi sıfatı ile manevi tazminat talep etmişlerdir. Davaya konu olan “…” ve “…” filmleriyle ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan getirtilen hak sahipliği belgelerinde; … filminin yapım yılının 1983, … filminin yapım yılının 1979, yapımcı şirketin … A.Ş., hak sahibinin ise … A.Ş. olduğu tespit edilmiştir. Mahkemece toplanan deliller sonunda, yasa ve değişiklikleri doğru yorumlanrak, her ne kadar davaya konu “…” ve “…” filmlerinin yapım yılı 12/06/1995 tarihinden önce olsa da, 21/02/2001 tarih ve 4630 Sayılı Kanun’la değişik ek 2. maddesi uyarınca 12/06/1995’ten önceki icraları da kapsadığından, davacıların murisi …’ın davada bahsi geçen sinema eserlerinde icracı sanatçı olarak 5846 sayılı FSEK’unun 80. maddesi uyarınca komşu hak sahibi olduğu tespit edilmiştir. 4110 sayılı Kanun değişikliği öncesinde sinema eserleri açısından koruma süreleri FSEK’in 29. maddesinde düzenlenmiş olup, bu hükme göre, sinema eserlerinde koruma süresi alenileşmeden itibaren 20 yıl olarak öngörülmekte iken 1995 yılında 4110 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik neticesinde sinema eserleri için koruma süresi aleniyet tarihinden itibaren 70 yıl olarak değiştirilmiştir. Aynı kanun ile FSEK’e ek 2. madde eklenmiş olup, bu maddeye göre; “Bu kanundaki koruma süreleri komşu haklar, sinema eserleri, bilgisayar programları ve veri tabanları bakımından, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra alenileşen eserlere, işlenmeler ve mahsullere uygulanır. Bu Kanunun sinema eseri sahipliği ile ilgili hükümleri, 4110 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 12.06.1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir. Kanun koyucu ek maddedeki değişikliği, sinema eseri sahipliğinin 4110 ve 4630 sayılı Yasada yapılan değişiklerde oluşan mevcut durumun özellikle koruma sürelerindeki değişikliğin, 1995 yılı öncesi sinema eseri sahipleri ile 1995 yılından sonraki sinema eseri sahipleri arasında oluşabilecek koruma sürelerine ilişkin eşitsizliği ortadan kaldırmak maksadıyla yapmış ve uygulamanın da geçmişe yönelik yapılmasını uygun görmüştür. Davada tartışılması gereken, söz konusu kanun değişikliği ile getirilen ”bağlantılı hak” kavramının geçmişe uygulanabilir olup olmadığı hususudur. 5846 sayılı yasanın bazı maddelerinde değişiklik yapan 4630 sayılı yasanın 35. maddesi ile ek madde 2/1. fıkrasında; “bu kanunla korunan T.C. vatandaşı eser sahipleri ve eser sahiplerinin hakları ile bağlantılı hak sahipleri tarafından üretilmiş Türkiye’de mevcut bütün eserlere, tespit edilmiş icralara ve fonogramlara uygulanır, son fıkrasında ise, önceki yasada olduğu gibi “bu kanunun sinema eserleri ile ilgili hükümlerinin 4110 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 12/06/1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanacağı belirtilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında “1. fıkranın uygulanması sonucu kanun kapsamına alınan eserlerin tespit edilmiş icraların ve flogramların yasal kopyalarını elinde bulunduran kişilerin bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden 6 aylık sürenin sonuna kadar yazılı bir izne tabi olmaksızın bu kopyaları satabileceği, bununla birlikte eserler tespit edilmiş icralar ve flogramlara ilişkin olmak üzere bu kanunla birlikte eser sahipleri ve diğer hak sahiplerine sağlanan hakların kullanılması eser veya bağlantılı (komşu) hak sahiplerinin iznine tabi olduğu belirtilmiştir. Bu geçiş hükmü ile bağlantılı haklar geçmişe yürütülmüş, değişiklikten önce hak sahibi olanların haklarının sona erdiği de bu değişiklikle belirtilmiştir. Aynı doğrultuda, kanununun geçici 1. maddesi ile, “bu kanun hükümleri yürürlükten önce ilk defa memleket içinde umuma arz yahut sicile kaydedilen eserlere de uygulanır. Eser veya mahsulün 08/05/1326 tarihli “Hakkı Telif Kanunu hükümlerine tabi olup olmaması bu durumu değiştirmez” denilmek suretiyle hakkın geçmişe yürütülmesine izin verilmiştir. Bu madde 5846 sayılı yasanın ilk kez yürürlüğe girdiği tarihte kabul edilen bir düzenleme olup, o tarihte icracı hakları (somut olay açısından bağlantılı hak) tanınmadığı için sadece eser sahiplerinin haklarından söz edilmiş ve maddede çok açık olarak yeni yasayla tanınan hakların yürürlük tarihinden önce oluşturulan eserlere de uygulanacağı belirtilerek yasanın getirdiği yeni koruma geçmişe yürütülmüştür. 5846 sayılı yasada değişiklik yapan 4110 sayılı yasa ile sağlanan korumanın sadece yasanın yürürlüğe girdiği 1995 tarihinden sonraki icralara değil, yasanın yürürlüğe girdiği tarihte Türkiye’de mevcut tespit edilmiş icralara da uygulanacağı, dolayısıyla komşu haklar bakımından geriye yürüyeceği kabul edilmiştir. 5846 sayılı Kanun’un amacını açıklayan 1. maddesinde, ”Bu Kanunun amacı, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo-televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir. ” denilmek suretiyle kanunun amacının sanatçıyı korumak olduğu açıkça vurgulandığından, aksine yorumlar, yasanın amacıyla bağdaşmaz. Her ne kadar 4110 sayılı yasa ile yapılan değişiklikten önce, sinema eserinin sahibi onu imal ettiren olsa da, bağlantılı hak sahipliğinin korunmasının bu kapsamda değerlendirilemeyeceği ortadadır. Zira eser sahipliğinin verdiği hak, bağlantılı hak sahipliğine üstün tutulmamalıdır. Her ikisi de kendi bağımsızlığı içerisinde korunması gereken haklardır. Gerek Yargıtay’ın ve gerekse İlk Derece Mahkemesinin kararına konu olan gerekçeye göre, her ne kadar somut olayda, icracı sanatçı ile yapımcı arasında sözlü bir sözleşme yapıldığı ve bu sözleşmeyle mali hakların yapımcıya devredildiği belirtilmiş ise de, icracı sanatçının henüz bağlantılı hak sahibi olmadığı bir dönemde, sonradan yasa değişikliyle tanınan hakkın geçmişe dönük bir şekilde eserin yapıldığı tarihte devredildiğini kabul etmek hukuken mümkün değildir. Görülmekte olan davada; davalı, sinema eseri üzerindeki hakları yapımcıdan devralan dava dışı … şirketinden bu hakları devralan … şirketine yaptırdığı reklam filmini kullanan konumundadır. Açıklanan sebeplerle, yapımcı yeni yasa gereği hak sahibi olmayıp, davalı da FSEK’in 54/1 maddesi gereğince hak sahibi değildir. Dolayısıyla icracı sanatçının yasal mirasçılarının izni olmaksızın işleme, çoğaltma, yayma, temsil, işaret, ses veya görüntülü araçlarla kamuya sunma gibi yasayla tanınan haklar, davalı da dahil olmak üzere başkaları tarafından izinsiz olarak kullanılamayacaktır. Davacıların murisi Kemal Sunal bir icracı sanatçı olup, kendisinin 4110 sayılı Kanun’la değiştirilen 5846 sayılı yasanın 80. maddesine göre bağlantılı hak sahibi olduğu, bu hakkın ilk defa 4110 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle tanındığı, yine FSEK’in ek 2. maddesi ve geçici 1.maddeleri ile bu hakkın, yürürlük tarihinden önceki icraları da kapsayacak şekilde geri yürütüldüğü, FSEK’in 27/son maddesi ile koruma süresinin 70 yıla çıkarıldığı, yine FSEK’in 80. maddesi uyarınca icracı sanatçılara tanınan komşu hakların, izinsiz kullanımının yasaklandığı, somut olayda FSEK’in 52. maddesi kapsamında kullanıma ilişkin yazılı bir izin veya mali hak devrinin bulunmadığı, eserin yapıldığı tarihte varolmayan bir hakkın devrinin de hukuken mümkün olmadığı, farazi olarak kabul edilen devir sözleşmesinin yasa değişikliği ile tanınan bağlantılı hakkı içerdiğinin kabul edilemeyeceği, 5846 sayılı kanunun amacının sanatçıyı korumak olduğundan, mahkemenin davacıların, icracı sanatçı mirasçıları olarak, bağlantılı hak sahipliğine dayanarak dava açma ve maddi-manevi tazminat isteme hakkına sahip olduğu yönünden değerlendirme yapılması gerektiği halde, eksik araştırma ve incelemeyle davanın reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğu anlaşılmakla, istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. Yukarıda açıklanan hususlar gereğince kaldırma kararı nazara alınarak bu aşamada diğer istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına, davacılar vekilinin istinaf talebinin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacılar vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2-İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12/10/2017 tarih ve 2016/81 E. 2017/194 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 ve 362/(1)/g. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 20/01/2022