Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/660 E. 2021/1437 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/660
KARAR NO: 2021/1437
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ:07/12/2017
NUMARASI: 2017/121 E. – 2017/267 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı taraf dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait … esas unsurlu ve şekil markasının tanınmış marka olduğunu, davalı tarafa ait … şekil markası ve … sayılı … şekil markasının müvekkil markalarıyla aynı sınıflarda benzer ve kötü niyetli tescilli olduğunu, davalının basiretli tacir gibi davranmadığını, bu nedenle davalı markalarının hükümsüzlüğüne kayıtlardan terkinine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait şirketin 2002 yılında kurulduğunu, alışveriş hizmetleri ve deri giyim eşyası sektöründe faaliyet gösterdiğini, özellikle üretimi yapılıp satışa sunulan deri ceket ve aksesuarlarda … markası kullandığını, TPE nezdinde marka tescilinden sonra itiraz olmadığını, marka kayıtlarının kesinleştiğini, bu nedenle öncelikle zamanaşımı ve hak düşürücü nedenlerle davanın reddini, marka kullanıma ile ilgili kötü niyetli kullanımın davacı tarafından gerçekleştiğini, müvekkil şirketin yasal ve haklı gerekçelerle kullandığı markanın hükümsüzlüğü talebinin hukuki dayanağı bulunmadığını, davanın reddini yargılama gideri ve ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesini talep ve beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Somut olayda davacı taraf adına tescilli tanınmış … ve … ile birlikte şekil markası dikkate alındığında ; davalı tarafa ait markaların asli unsurunun … şekil olup her iki markada da şekil markası olarak … ibareli olup ortak benzer nokta olduğu … ibaresinin ortak olduğu … ve diğer şekil markasının farklı olduğu ancark bir bütün halinde bakıldığında davacı tarafa ait markanın tanınmışlığından davalı taraf istifade ederek ayırt edicilik sağlamayan … ve şekil kullandığı ortalama tüketici nezdinde söz konusu markalar karşılaştırıldığında seri marka imajı yaratan bir kullanım olup markaların aynı işletmeden gelen benzer markalar imajı uyandırdığında karıştırılma ve benzetme ihtimali söz konusu olduğundan sınıfsal olarak da davalı tarafın … ve şekil markalarının bir çok sınıfta tescilli olup benzer sınıflar söz konusu olduğundan davalıya ait markaların hükümsüzlüğüne kayıtlardan terkinine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Karıştırılma ihtimali teknik ve çözümü özel bilgi gerektiren bir hal olduğu halde bilirkişi incelemesi taleplerinin kabul edilmediğini, delillerinin yeterince incelenmeden yüzeysel bir inceleme ile karar verildiğini, davacının taleplerinin hak düşümüne ve zamanaşımına uğradığını, TPE kayıtlarında içinde “…” sözcüğü geçen 1.776 adet marka bulunmakta olduğunu, davacının markanın ayırt edicilik özelliği kazandığı iddiasının kabul edilemeyeceğini, …’nun bir spor dalı olduğunu, her sektörde içinde “…” kelimesi geçen yüzlerce marka olduğunu, bir spor dalının isminin markada başka sözcüklerle birlikte kullanılmış olmasının yasal olup, markanın hükümsüzlüğünü gerektirmeyeceğini, markalarındaki ayırt edici unsurun “…” kelimesi olduğunu, bu sözcüğün “…” sözcüğünden oldukça büyük ve ayırt edici karakterli olarak yazıldığını, ayrıca markadaki şeklin, davacının şeklinden farklı olduğunu, müvekkiline ait markada oldukça büyük ve iç içe geçmiş iki yarım çember bulunduğunu, herhangi bir iltibas veya karışıklıktan söz etmenin mümkün olmadığını, müvekkili şirket markasındaki “…” sözcüğünün, “…” sözcüğünden belirgin şekilde büyük olarak yazıldığını, şekilde yer alan yarım dairelerin davacı markasında bulunmadığını, … figürünün her iki marka için ortak olarak gözükmekte olup, bu figürün … sporunu temsil ettiğini ve satılan ürünün sportif bir karakteri bulunduğunu belirtmek için kullanılmasının elzem olduğunu, bir spor dalını simgeleyen figürün bir kuruma tahsis edilmesinin hukuka uygun olmadığını bu nedenlerle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Müvekkiline ait “…” markası, bir … veya … yahut … oyununun oynanması için gerekli alanın ve atların tahsis edilmesi suretiyle hizmet satılan bir ticarethane tarafından tescile konu edilmiş olmadığını davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Karıştırma ihtimali değerlendirmesi yapılırken tüketicilerin her iki markayı yan yana koyarak değerlendirme yapmaları beklenmemeli, önceki markayı bir şekilde görmüş, kullanmış, tecrübe etmiş olan tüketicilerin, o markanın baskın unsurunun zihinlerinde bıraktıkları genel izlenimin etkisiyle sonraki markayı gördüklerinde her iki markanın aynı ticari işletme veya aralarında ticari, ekonomik veya idari işletmesel bağ bulunan farklı işletmeler tarafından sunulan mal veya hizmetler olduğunu düşünme ihtimallerinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir. Somut uyuşmazlıkta, davacı markaları ve davalı markası arasında iltibas ya da iltibas tehlikesi hususu karşılaştırıldığında, benzerliğin yazım tarzı, sesteşlik, kavramsal benzerlik veya görsel benzerlik gibi hususlar nazara alınarak, markalar bütünsel olarak değerlendirilip incelendiğinde, … kelimesinin tasviri bir kelime olduğu ve bu kelime ile ifade edilen oyunun dörderli iki takım oyuncularının ellerindeki özel oyun sopaları ile 10 cm çapındaki bir topa vurmaları ile oynanan bir oyun olduğu, … ibaresinin zayıf marka niteliğinde değerlendirileceği, ancak her iki markanın kullanılacağı mallar bakımından ortalama tüketiciler zihninde baskın olarak ve figürler arasındaki ayrıntılardan ziyade “…” figürü izlenimi bırakacağı göz önüne alınacağından, söz konusu genel izlenim itibariyle işaretler arasında 556 sayılı KHK 8/1-b bendi anlamında iltibas tehlikesi oluşacağı, davacının … ibaresi ile birlikte şekillerin de bulunduğu markaları ile bu ibareye ilave edilen tasviri olmayan kelimelerden oluşan diğer markalarının kuvvetli marka olduğu, davalının markasının … ibaresinden oluştuğu, bu ibare içerisinde davacının zayıf markası olan … ibaresinin mevcut olduğu, ancak belirtildiği üzere tasviri nitelikli olan bu kelimenin yanında bulunan … figürü nedeniyle davalı markası içerisinde doğrudan belirleyici unsur niteliğinde bulunduğu, davacı markaları ile davalının markasında sınıfsal olarak da aynilik bulunduğu, yapılan bütünsel değerlendirmede, tüketicilerin davacı markası ile davalı markası arasında doğrudan irtibat kurup, karıştırma ihtimalinin bulunacağı, davacının markasının tescil tarihi ve uzun süreli olan kullanım durumu nazara alındığında, ayırt edici nitelik taşıdığı gibi, tescilli sınıftaki mal ve hizmeti alan tüketicilerin davalı markasını gördüklerinde, davacının … unsurlu markaları dolayısıyla davalı ile davacı arasında ekonomik bir bağ ya da işletmesel ilişki olduğu sonucuna varabileceklerinden ve iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan bilirkişi incelemesinin yapılmasının gerekmediği anlaşılmıştır. Açıklanan hususlar gereğince, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 07/12/2017 tarih ve 2017/121 E., 2017/267 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 25/11/2021