Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/66 E. 2020/277 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/66 Esas
KARAR NO: 2020/277
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 01/06/2017
NUMARASI: 2016/109 E. – 2017/134 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin … markasının tanınmış marka olduğunu, Türk Patent Enstitüsü nezdinde … tescil numarası ile tanınmış marka olarak tescil edildiğini, Davalı Şirketler …ve … A.Ş.’nin de davacı şirket gibi LPG ve sıvılaştırılmış gazlar konusunda hizmet veren firmalar olduğunu, dilekçelerinde bildirdikleri adreste davalı …’nun davacı … …’nin otogaz istasyonlarının görsel olarak ayırt edilemeyecek düzeyde benzerini tüketici nezdinde iltibas yaratacak şekilde kullandığını, bu durumun marka hakkını ihlal ettiğini, Bakırköy 1.FSHHM’nin 2015/147 D. iş sayılı dosyası ile bu hususun tespit edildiğini, söz konusu durum nedeniyle davacı şirket markasına tecavüz oluşturulduğunu, markaların kesinlikle benzer olduğunu ve davalının aynı sektörde faaliyet gösteren davacı markasından haksız kazanç sağlandığını, … A.Ş.’nin de sorumluluğunu bayisi üzerine yüklemekle sorumluluktan kurtulamayacağını, 5307 sayılı LPG kanununu 5.maddesindeki özel düzenleme gereğince dağıtıcı … A.Ş’nin satıcı bayisini gözlemlemek zorunluluğu olduğunu, davacının … tanınmış markasının tescilli olup davalının, … otogaz istasyonunu … otogaz istasyonu izlenimi vererek davacı ile herhangi bir bayilik ilişkisi olmaksızın … markasının tanınmışlığından yararlanarak kendi ürününü üstelik … ismini kullanarak sattığını, tabelaların ihtiyati tedbir yoluyla kaldırılmasını talep ettiklerini, davalılar, davacı şirketin otogaz istasyonu giydirme tasarımlarını taklit ettiklerini, davacı markalar ile görsel ve işitsel bir benzerlik olduğunu, davalıların, … ibaresinin yanında davacı şirket adına tescilli logoya benzer logoyu ve otogaz konseptini kendi yararına, benzer konumlandırma benzer renk, dekorasyon, yazı stili ile benzetme gayesiyle kullandığını, görsel ve işitsel yönden benzer olduğu ve adeta davacının markasından türetilmiş bir seri marka izlenimi yarattığını, davalıların 556 sayılı KHK ve gerekse TTK haksız rekabet hükümlerine aykırı fiilleri sebebiyle davacı şirketin ticari itibarının ve kişilik haklarının ihlal edildiği bu nedenle 500.000,00 TL manevi tazminata karar yerilmesini, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile, ihtiyati tedbir karar verilmesini talep ve dava ettikleri anlaşılmıştır. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davalı …’a husumet düşmediğinden reddi gerektiğini, esas yönünden ise; davalı şirket …’ın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nce verilen ruhsatla 1990 yılında kurulan LPG’nin üretimi, temini, stoklanması, dolumu ve LPG’li cihaz ve ürünlerin temini ile satışını kapsayan tüm süreçleri gerçekleştiren sayılı LPG şirketlerinden olduğunu, hem şirket kimliğini oluşturmak hem de basiretli bir tacire yaraşır şekilde hareket etmek maksadıyla şirket logosu hazırlattığını, Türkiye Patent Enstitüsü’nün … marka tescil numarasıyla tescil edildiğini, tescil ilk olarak 07/04/2003 tarihinde tescil edilmişken son yapılan başvuru ile 07/04/2013 tarihinden itibaren on yıl süreyle yenilendiğini, davalı şirketin tescilli logosu ile davacı tarafın logosunun kesinlikle bir benzerlik içermediğini, hiç bir renk ve tonunun kimsenin tekeli olamayacağını, Bakırköy 1. Fshhm’nin 2015/147 D.İş dosyasıyla tespiti yapıldığı iddia olunan markaların benzerliği iddiaları tamamen asılsız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, 5307 sayılı Lpg kanunun 5.maddesinin davalı aleyhine yorumlanamayacağını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir. Davalı …vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin kullanmış olduğu tabela ile davacı şirketin tabelasının tamamen farklı olduğunu, müvekkili şirketin davacı şirketin markası ile iltibas teşkil edecek veya herhangi bir karışıklığa sebebiyet verecek tecavüzünün bulunmadığını, davacı şirketin ihtiyati tedbir taleplerinin hukuka aykırı olup, reddi gerektiğini, tazminat isteminin fahiş bulunduğunu davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen kararda; Dosyada toplanan deliller, denetim ve hüküm kurmaya elverişli Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/147 D.iş sayılı dosyasında alınan rapor, mahkememizce alınan ve bilirkişilerin hükme esas alınan haksız rekabete ilişkin değerlendirmeleri ve dava açıldıktan sonraki kullanıma ilişkin fotoğraflamalar, TPMK’dan celp edilen tescil belgeleri, davacı markasının tanınmış marka olduğuna dair kurum tarafından gönderilen belgeler dikkate alındığında; davalıların kullanımı markasal kullanım olması nedeniyle davacının tescilli marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, 10.000 TL manevi tazminatın ticari reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve mütesilsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin günlük tirajı yüksek 5 gazeteden birinde ilanına, masrafın davalılarca karşılanmasına, Davacının tanınmış markası olan … logo ve yazım stiline benzeyen davalılarca tüm ticari kullanımların önlenmesine (davacının tescilli 2002/07354 ve 2011 /94558 tescil nolu markalar yönünden), tabela, tanıtım materyali gibi fiziki mataryele karar kesinleştiği takdirde el konulmasına, karar verilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen manevi tazminatın amacının, kişisel hakları haleldar olan kişinin manevi yönden tatmin edilmesini sağlamak olduğunu, Davalı …’ın, İstanbul’daki 3 ayrı bayisi ile haksız rekabete girişmesi üzerine iş bu davanın ikame edildiğini, basiretli tacir gibi davranması gereken 2.davalı …’ın aradan 4,5 yıl geçmesiyle aynı marka ihlalini ve haksız rekabetini eldeki davalara konu eylemlerle tekrarladığını, davalı …’IN 2010 yılındaki haksız eylemini bu defa 3 bayisi ile birden tekrarladığından bir daha tekrarlayamayacakları tutarda caydırıcı bir manevi tazminat tutarına hükmedilmesi gerektiğini, yerel mahkeme karar’ında manevi tazminat tutarının düşük belirlenmiş olmasına yönelik itirazlarının kabulü ile bu yönden düzeltilerek yeniden manevi tazminat miktarı için hüküm kurularak 500.000,00 TL’ye yükseltilmesine karar verilmesini talep etmişlirdir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle, -Davanın davalı … yönünden husumet yokluğu sebebiyle reddi gerekmekteyken müşterek ve müteselsil sorumlu tutularak verilen kararın bozulması gerektiğini, 5307 sayılı yasanın 5. maddesinde bahsedilen gözlemleme yükümlüğünün kanopilerdeki sözde benzerliği takip etme zorunluluğu ile ilgisi bulunmadığını, ayriyeten EPDK’dan celp edilen sözleşmede dayanılan madde de kanopiler veya dış giydirmelerle ilgili bir hüküm olmadığını, intifa hakkı verilen tankerlerin üzerinde davalı firmanın tescilli logosu olduğunu, iddia edildiği gibi anılan istasyonda da hiçbir surette benzerlik bulunmadığını, her ne kadar hüküm altına alınmışsa da davalı şirketin iddia edilen benzerlikle uzaktan yakından alakası olmadığını, bu yönüyle de yerel mahkemenin almış olduğu karara itiraz ettiklerini, -Bakırköy 1.FSSHM’nin 2015/147 d.iş sayılı dosya hüküm kurmaya elverişli olarak değerlendirilse de, hüküm kurmaya, hükme esas alınmaya kesinlikle elverişli olmadığını ve buna dayanılarak oluşturulan benzerlik kanaatiyle verilmiş kararın bozulması gerektiğini, 19.1.2017 tarihli bilirkişi raporunun da davacı şirketin tescilsiz markasını korumaya çalışır nitelikte ve taraflı olduğunu ve bu rapordaki taraflı tespitler sebebiyle davalı aleyhine hüküm kurulmasının hak ve nefaset ölçüleriyle bağdaşmadığını, -Davacı tarafından tescil ettirilmemiş kullanımların benzerliğine dayanarak tazminata ve diğer yaptırımlara hükmedilmesinin hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, dava konusu giydirmelerinin tüm Türkiye’de aynı renk tonlarıyla yapıldığını, taraflı bilirkişi değerlendirmelerinin kanaatin bu yönde gelişmesine neden olduğunu, -Manevi tazminat tutarına öncelikle husumet yokluğu nedeniyle tekrar itiraz ettiklerini, davacının tescilsiz kullanımlarına sözde benzerlik ile hükmedilen manevi tazminat tutarının da hakkaniyetle bağdaşmadığını tüm bu nedenlerle kararın kaldırılmasını talep ettikleri görülmüştür. İstinafa konu uyuşmazlık; davalı ve bayisinin, davacı …’nin otogaz istasyonlarının görsel olarak ayırt edilemeyecek düzeyde benzerini tüketici nezdinde iltibas yaratacak şekilde kullandıkları iddiasıyla marka hakkının ihlali, haksız rekabetin tespiti, tedbir ve manevi tazminat isteminde toplanmaktadır. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 6769 sayılı SMK Md. 6/3 kapsamında, tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin, bu işaret veya markanın bir başka kimse adına tescil edilmesine ilişkin talebe itiraz edebilmesi için, tescil hususunda yapılan başvuru tarihinden veya başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu marka veya işaret için hak elde etmiş olması ve bu hakkın, sahibine, daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama yetkisi vermesi gerekir. Amaç haksız rekabetin önlenmesidir. Hükümle tescilsiz bir markayı veya başka bir işareti ilk defa ticarette kullanan kişi, haksız rekabete karşı korunmaktadır. Diğer bir değiş ile, hüküm öncelik ve üstün hak sahibini korumaktadır. Dolayısıyla, ilgili kişi bu üstünlük hakkına dayanarak, marka veya işaretinin aynı veya benzerinin, aynı veya benzer mal veya hizmetler için başkası adına marka olarak tesciline itiraz edebilir. Yukarıda izah edilen hükmün uygulanma şartları açısından bakıldığında, mutlak olarak markasal anlamda olmasa da kullanmayla sahibi tarafından maruf hale getirilmiş tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan ticaret unvanı, işletme adı, alan adı gibi bir işaretin bulunması ve bu işaretin sahibine üstün ve öncelik hakkı sağlamasıdır. Doktrinde marufiyet (bilinirlik) olarak da kabul edilen şarta göre, kural olarak, marka hakkının ilk olarak (marka üzerindeki öncelik hakkının), o markayı ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye ait olduğu, bu kişi adına yapılan tescilin ise açıklayıcı olduğu, tescilin bu markanın daha özel hükümlerle korunmasını temin ettiği, ikinci olarak marka hakkının, bir markayı daha önce ihdas ve istimal etmeksizin, seçilip tescil ettirilmesi ile de elde edilebileceği, buna göre, marka sahibinin yaptırdığı tescilin kurucu etkiye haiz olduğu kabul edilmektedir. KHK ve 6769 sayılı SMK tarafından aranan ikinci şart ise, bu marka veya işaretin aynısının veya benzerinin aynı veya benzer mal veya hizmetlerde bir başkası tarafından marka olarak tescili için TPE nezdinde başvuruda bulunulmasıdır. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca aynılık veya benzerlik kavramları, iki ayrı maddede ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi; “Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar” mutlak olarak reddedilir hükmünü içermektedir. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin 8/1-b bendi ise “tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa” sonraki tescil başvurusunun itiraz üzerine reddedileceğini bildirmektedir. “Aynı” kavramı açıklamayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Başvuru konusu işaret önceki tarihli marka veya başvuru konusu işaret ile hiçbir farklılık içermemektedir. “Ayırt edilemeyecek kadar benzer” ise, başvuru konusu işaret ile önceki tarihli marka veya başvuru konusu işaret arasında herhangi bir benzerlik değil, ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmalıdır. Benzerlik incelemesi yapılırken marka ve işareti oluşturan unsurlar göz önünde bulundurulmalı; birden ziyade unsur söz konusu ise, ana unsur itibari ile benzerliğin derecesi tayin edilmelidir. Olayın özelliklerine göre, yapılan karşılaştırmada, işitsel, görsel veya kavramsal benzerliklerden bir ya da birkaçının önemi ön plana çıkabilir. Şekil markalarında doğal olarak görsel benzerlik önem taşır. Şekil ve sözcük bileşimi ile oluşturulan markalar da ise, “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur” ilkesi gereği genellikle sözcük baskın ve ayırt edici unsurdur. Marka kapsamındaki mal veya hizmetin türü de bu konuda ağırlık kazanabilir. Buna göre giyim ürünlerinde görünüm, lokanta hizmetlerinde işitsel benzerlik daha önemli role sahiptir. Yine özellikle, sözcüğün önceki markadan kısmen veya önemli bir bölümü itibariyle alınması ya da değiştirilmesi suretiyle kullanılması durumlarında, sadece işitsel benzerlik karıştırılma ihtimalini için yeterli olabilir. Sözcük markalarında vurgunun hangi hece ya da birden fazla sözcük olması halinde hangi sözcükte olduğu değerlendirilmelidir. Bu husus sözcüğün hangi dilde olduğuna göre de değişebilir. Görsel işitsel ve kavramsal benzerlik karşılaştırmasında özellikle önceki markanın tercih edilmesinin arkasında yatan fikrin gözden uzak tutulmamasında yarar vardır. Aynı düşünce başvuruya konu markanın seçilmesinde de etkili ise, bu durum vurgunun ya da baskın unsurun görsel veya işitsel öğelerden birinde hatta bir sözcüğün tek bir hece veya harf gurubunda ortaya çıkmasını sağlayabilir. Önemli olan her somut olayın kendi koşulları içerisinde değerlendirilmesi, markaların/işaretlerin ve markaların kapsamındaki her bir mal/hizmet grubu bakımından, o mal veya hizmetin hitap ettiği ortalama tüketicilerin aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer marka değerlendirmesinde bulunma ihtimalinin tespitidir. Somut olay açısından yapılan değerlendirmede; bilirkişi raporunda dava konusu davacı markasının tescilsiz olduğu, markanın, fonetik, anlamsal ve görsel olarak bir bütün halinde değerlendirilmesi esas olacak şekilde, taraf markalarının benzer olduğu kabul edilmiştir. Markalar bu hali ile, gerek görsel, gerek de işitsel açıdan benzerlik içermektedir. Davaya konu marka ile davacının tescilsiz kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığı tespit edilen markası arasında, kullanılan/tescili talep edilen emtialar açısından aynı/aynı tür mallar ile birlikte malın türü, kullanım amaçları, işlevleri ve birbirleri ile olan ilişkileri (alternatif veya tamamlayıcı olması) bakımından yapılan değerlendirmede mal kategorisinin aynı olduğu tespit edilmiştir. Somut olayda, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden, tüketici işlemi ya da tüketiciye yönelik uygulamaların her aşamasında makul düzeyde bilgiye sahip olan gerçek veya tüzel kişi olan ortalama tüketici açısından, taraf markalarını aynı anda ya da ayrı ayrı görmesi halinde, bu markaların ilişkili markalar olduğunu sanma tehlikesi mevcuttur. Ortalama tüketici açısından ortaya çıkacak karıştırılma olasılığı ile hitap edilen/hedeflenen tüketici kesimi için yapılacak değerlendirmede, takdir edilmelidir ki, çocuklara hitap eden bir mal sınıfı ile yetişkinlere hitap eden mal sınıfına ait potansiyel alıcı veya kullanıcı kitlesi, bu kimselerin eğitim ve mesleki bilgi düzeyi, malı satın alırken gösterecekleri dikkat ve özenin derecesi ve satın alma kararı verirken harcayacakları süre birbirinden farklıdır. Taraf markaları arasında, yukarıda sayılan gerekçelerle, makul derecede gözlem yapan, makul derecede dikkatli, makul derecede tecrübeli kimseler açısından da karıştırılma ihtimali mevcuttur. Dikkat edilmelidir ki; Ortalama tüketici, satın alma kararını verirken, markayı bir bütün olarak görür ve detayların analizine giremez, markaları yan yana koyup karşılaştıramaz, aklında kaldığı kadarıyla kıyaslama yapabilir. Yukarıdaki açıklamalar ile birlikte; davalı tarafın davacının tescilsiz markasına yönelik istinaf isteminin yerinde olmadığı görülmüştür. Markanın kullanımının kötüniyetli olup olmadığı değerlendirmesi bakımından, kişinin içsel durumunu ifade eden sübjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün olmayıp, somut olayda marka kullanımının içsel durumunu ifade eden bilme, kast, niyet gibi hususlar ile anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde ve bunlar araştırılarak, kötü niyet sonucuna ulaşılabileceğinden, somut olayda davalının kötüniyetli hareket ettiğine ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamaktadır. Davalının markasını kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalının kötüniyetli olmadığı kanaatine varılmıştır. 10.01.2017 gün ve 29994 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22.12.2016 gün ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Geçici Madde 1/(1) hükmü uyarınca anılan kanunun yayımı tarihinden önce yapılmış marka tescil başvurularına, başvuru tarihinde yürürlükte bilinen 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanmasının zorunlu bulunması, YİDK kararının iptali ve buna bağlı tescil istemli davaların başvuru tarihindeki hukuki durum nazara alınarak sonuca bağlanmalarının gerekli olması karşısında 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanarak sonuca bağlanmalarının icap etmesi nedeniyle yeni SMK’nın yargılamanın yukarıdaki biçimde sonuçlandırılmasını engellemediği düşünülmüştür.
Davalı Şirket, bayiisini iyi seçmemek ve onu yeterince eğitip denetlememekle davacının zarara uğramasına neden olmuştur. Gerekli dikkat ve özen gösterilmeden yapılan sözleşme sonucunda davacının uğradığı zararın bayi ve davalı şirket tarafından karşılanması gerekir. 5307 sayılı LPG kanununu 5.maddesindeki özel düzenleme ve davalının üretmiş olduğu malı bayiinin sattığı, teknik ekipmanların denetiminin davalı şirkete ait olduğu da dikkate alınarak, davalının husumet istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Taraf vekillerinin manevi tazminat miktarına yönelik istinaf istemine gelince; 6098 Sayılı TBK’nun 56. maddesi hükmüne göre hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Eldeki davada, olay tarihi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olayın oluş şekli, kötü niyetin ispat edilememiş ve zarar miktarının belirlenmemiş olması da yukarıda açıklanan ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesince davacı yararına hükmedilen 10.000,00 TL manevi tazminatın, ulaşılmak istenilen manevi tatmin (doyum) için yeterli olduğu, fazla yada az olmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin ve davalı vekilinin bu hususa yönelik istinaf istemleri de yerinde görülmemiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerle, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, taraf markalarının, fonetik, anlamsal ve görsel olarak benzer olduğu, dava konusu marka ile davacının tescilsiz kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığı tespit edilen markası arasında, kullanılan/tescili talep edilen emtialar açısından aynı/aynı tür mallar ile birlikte malın türü, kullanım amaçları, işlevleri ve birbirleri ile olan ilişkileri bakımından mahkemenin kısmen kabulüne konu hizmetler bakımından benzer olduğu, ortalama tüketici açısından, taraf markalarını birlikte ya da ayrı ayrı görmesi halinde, bu markaların ilişkili markalar olduğunu düşünebileceği, davalının kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekili ile davalılardan … A.Ş vekilinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İStanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 01/06/2017 tarih ve 2016/109 E., 2017/134 K. sayılı kararına karşı davacı vekilinin manevi tazminat miktarına yönelik istinaf istemi ile davalı … A.Ş. vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf istemlerinin, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- Davacı tarafından yatırılması gereken 54,40 TL istinaf yoluna başvuru harcının peşin yatırılan 31,40 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye kalan 23,00 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafından yatırılması gereken 683,10 TL harçtan peşin yatırılan 171,00 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubuyla, bakiye kalan 512,10 TL harcın davalı … A.Ş.’den tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik 8100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 05/11/2020