Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/655 E. 2021/1521 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/655 Esas
KARAR NO: 2021/1521
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 30/11/2017
NUMARASI: 2015/205 E. – 2017/249 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … markasının sahibi olduğunu, bu marka adı altında kendisine ait saatlerin üretimini yaptırdığını ve sahibi olduğu şirket …Tic. Ltd Şti üzerinden sattığını, bu markaya ciddi anlamda yatırım yaptığını ve Türkiye’de ve yurt dışında 41 tane mağazası bulunduğunu, marka ile aynı alan adlı internet sitesinin … bulunduğunu, davalıların müvekkiline ait … markasını taklit ederek saatleri ürettiklerini ve tamamen benzer olan saatleri … ismi altında internet sitesi üzerinden satışa arz ettiklerini, davalının ürün örnekleri ile müvekkiline ait orjinal ürün örnekleri ve internet siteleri karşılaştırıldığında hem ürünlerin aynı olduğunu hem de markaların aynı olduğunu, davalıların davacılar internet sitesinde bulunan ürünlerin aynılarını yayınlayarak tüketicileri yanılttığını, haksız kazanç elde ettiğini, davalının … ve … isimli internet sitelerinin durdurulmasına, 5.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminat ve tecavüzün önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili davaya karşı cevabında özetle; Müvekkilinin kendi markası ile tanınan bilinen ve sektörde tercih edilen bir firma olduğunu, kendi internet sitesi olan … üzerinen satışları olduğunu ve Türkiye genelinde farklı kişi ve tüzel kişilikleri ait bayi ve mağazalarda ürünlerinin satıldığını, davacının kast ettiği benzerliğin saatlerin endüstriyel tasarımıyla ilgili olduğunu, davacı tarafın bu saatlerin üreticisi değil ihtahatçısı olduğunu, davacı tarafın daha önce TPMK da başvuru yaptığını bu başvuruların tasarımın yenilik vasfının bulunmadığı gerekçesi ile reddedildiğini, müvekkilinin markasının özgün olduğunu, tecavüz söz konusu olmadığını, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen Bakırköy 2.FSHHM nin 2016/193 esas 2016/177 Karar sayılı dosyasında davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin “… markasının sahibi olduğunu, Türkiyede tanınmış bir saat markı halinde getirdiğini, internet sitesinde kullandığını, davalıların müvekkiline ait markayı taklit etmek suretiyle kullandığını, haksız rekabetin tespitine, önlenmesine, haksız rekabet sebebiyle 5.000 TL manevi tazminat, 100 TL maddi teminata karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Somut olayda, davacı taraf her ne kadar markaya yönelik tecavüzün tespiti meni talep etmiş ise de davalı taraf markası tescilli olup, tescilli hakkın kullanımı, tecavüz teşkil etmeyeceğinden yerinde olmayan marka hakkına yönelik tecavüzün tespiti ve men’ine yönelik talebin reddine karar vermek gerekli ve yerinde görülmüştür. Haksız rekabete ilişkin olarak yapılan inceleme ve değerlendirmede, haksız rekabet dürüstlüğe aykırı her türlü ticari faaliyeti kapsamaktadır. Karıştırılma ticari alandaki faaliyetlerde şeyler arasında bir benzerliğe veya karışımı ifade etmekte olup, satın alınan iki mal arasında veya kullanılan iki unvan arasında vaya iş mahsullerinde birbirinden ayrılmayacak derecede benzerliğe istinat ettirilmesidir. TTK’nun 55/1-a bendinin 4 nolu alt bendinde başkasının iş ürünleri, faaliyetleri veya işleriyle karıştırılmaya müsait önlemler almak haksız rekabettir. Marka tasarım ve patent üzerindeki hakların korunması aynı zamanda haksız rekabetinde de konusudur, dürüstlük ilkesine aykırı ticaret yöntem ve uygulamalarına karşı emek ilkesi uyarınca işletmesel çabayı, birikimi ve yatırımı kapsayan emeğin korunmasıdır, somut olayda, davalı taraf faaliyetlerini kendi marka ve kapsamında kullanmakta olup, ürünlerdeki bir kısım ambalaj ve tasarımsal görsel benzerlikler mevcut ticari hayat içinde olağan karşılanabilecek nitelikte olup, söz konusu ambalaj ve tasarımlara yönelik yurt içinde ilk kullananın davacı taraf olduğunda ileri sürelip ispat edilmediğine göre davalı tarafın aynı sektör içinde faaliyette bulunması ve kendi markasıyla bu faaliyeti yürütmesi haksız rekabet olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp, tüm talepler yönünden asıl ve birleşen davanın reddine” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle;-Müvekkili …’ın “…” markasının sahibi olduğunu, markanın Türkiye’de çok tanınan bir saat markası haline geldiğini, davalıların müvekkilinin üretimini yaptırıp sattığı saatlerle tamamen aynı olan saatleri “…” ismi altında internet (… ve …) üzerinden ve adresi kısmında bulunan mağazada ve yine değişik saat mağazaları vasıtasıyla sattığını, hem ürünlerin aynı olması sebebiyle hem de markayı oluşturan ibarelerdeki benzerlik, ünlem işaretinin bile aynı olması sebebiyle müvekkillerinin markasının bilinirliliğinden faydalandığını, bu sayede haksız bir kazanç elde ettiğini, davalıların, müvekkiline ait internet sitesinden ve sosyal medya hesaplarından izinsiz olarak aldıkları resimleri de kendi sitelerinde yayınladıklarını, bu resimlerde saatler üzerinde müvekkiline ait “…” ibaresinin bile göründüğünü, -Davalıların kendi markalarını tanıtırken ve ürünlerini satarken müvekkilinin markası ile irtibatlandırmaya çalıştığını ve tüketici nezdinde iki ürün ve marka arasında irtibat olduğu algısını yarattığını, dosyaya sunulan sosyal medya hesaplarından alınan görsellerde davalıların müvekkilin çektiği, yayınladığı fotoğrafları kendi internet siteleri ve sosyal medya hesaplarında birebir yayınladıklarını, ürünü tanıtım aşamasında müvekkilinin markasını taşıyan fotoğrafların bulunduğunu, , müvekkilin markasını taşıyan paylaşımlarda bulunduklarını, davalıların bu eyleminin açıkça marka hakkının ihlali olduğu gibi haksız rekabet de teşkil ettiğini, fotoğraflar ve sosyal medya ile ilgili bilirkişi raporunda da bu konuda bir değerlendirme yapılmadığını, taraflar arasındaki İzmir 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/906 e. Sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda ise bu görsellerin haksız rekabet teşkil ettiğinin belirtildiğini, -Mahkemenin ürünlerin ambalaj ve tasarımlarının benzer olmasının ticari hayatta olağan karşılanması gerektiğini ifade ettiğini, ancak ürün ve tasarımlar arasında benzerliğin ötesinde birebir aynılık mevcut olduğunu, ürünlerin ambalajlarının tasarımlarının, ürünlerin tasarımlarının, ürünler üzerinde markaların uygulandığı yerlerin, markanın uygulanma şeklinin dahi bire bir aynı olduğunu, bu sebeple mahkeme kabulünün hatalı olduğunu, -Davalıların müvekkilinin sayfasında yer alan ürünlere ait resimleri dahi izinsiz alarak kendi sitelerinde kendi ürünlerinin fotoğrafları gibi paylaştıklarını, Müvekkilinin bu ürünlerin fotoğraflarını çekmek için özel olarak fotoğrafçılarla anlaşıp ücret ödediğini, davalıların ise bu resimleri dahi kopyalayarak kendi sitelerinde paylaşmakta ve ürünlerinin fotoğraflarını çekme zahmetine bile girmediklerini, -Müvekkili …’ın, “…” markasının tescili için kuruma 18.01.2013 tarihinde başvurduğunu, davalıların ise “…” markasının tescili için 01.12.2015 tarihinde başvurduklarını, müvekkilinin bu saati 2013 yılından bu yana Türkiye’de sattığını ve tanıttığını gösteren internet gazete haberleri bulunduğunu, 2014 yılında yaptığı satışlara ait fatura örneklerinin dosyaya ibraz edildiğini, “…” isimli internet adresinin 18.06.2011 tarihinde alındığını, domain yaşı sorgulama çıktısının dosyada olduğunu, müvekkilinin … isimli sosyal medya sitesinde 24.01.2013 tarihinde yaptığı paylaşımı gösteren çıktıların da dosyada mevcut olduğunu, Davalıların ise bu ürünü 15.06.2015 tarihinde ilk defa Çin’den ithal ettikleri hususu ise İzmir 1. FSHH Mahkemesi’nin 2017/75 esas sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda tespit edildiğini, bilirkişi heyetinin verdiği raporunda; dava konusu ürünü bu görsel tasarım ve ambalaj dizaynı ile ilk kez Türkiye sınırları içinde satışa arz eden ve pazar payı yaratan davacının ise TTK m.55/1,a-4 maddesinin ihlalinin söz konusu olacağı ve fakat dosyada buna dair bir belge veya bilginin bulunmadığı belirtildiğini, oysa müvekkillerinin markayı, ürünü, ambalajlarını yurt içinde ilk defa kullanan kişiler olduklarını, -Davalıların eyleminin sadece haksız fiil değil aynı zamanda müvekkilinin marka hakkının ihlali olduğunu, heyetlerin raporlarında; iki markayı oluşturan ibareler arasında esaslı unsurların … ve … ibareleri olduğunu ifade ettiklerini, ancak ürünlerin ortalama tüketici nezdinde her iki marka ve markanın uygulandığı ürünler birlikte dikkate alındığında tamamen karıştırılmaya elverişli olduğunu, markalar arasında bire bir benzerlik aranması yada markasal kullanımın haksız rekabet teşkil etmeyeceği yönünde bir kabulün hatalı olduğunu, halk nezdinde sadece bağlantı kurma hatta çağrıştırmasının bile marka ihlali oluşturduğu kabul edilen bir hukuk düzeninde bu bağlantı kurmanın haksız rekabet eylemini oluşturmayacağının kabulünün mümkün olmadığını, her iki tarafın ürününün de 14. sınıfta tescilli olduğunu, müvekkilinin markası adı altında üretimi yaptırıp sattığı saatlerle davalıların üretimi yaptırıp sattığı saatlerin birebir aynı olduğunu, sosyal medyadaki paylaşımlarının müvekkilinin ürünlerini ve markasını kötüleyen ve itibarını zedeleyen paylaşımlar olduğunu, bu paylaşımların marka hakkının ihlali olduğu gibi haksız rekabet teşkil ettiğini, davalı eylemlerinin hem müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil etmekte ve hem de haksız rekabet teşkil etmekte olduğunu, hükmün kaldırılmak suretiyle asıl ve birleşen davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Dilekçede açıklanan hususlar gereğince istinaf isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Markanın, tescilli olduğu sürece sahibine başkalarını kullanmaktan men etme ve haksız kullanımdan doğan zararları talep etme yetkisi verdiği kabul edilmelidir. Davalının; davacının kullanım hakkına sahip olduğu marka ile iltibas yaratacak şekilde marka kullanımında bulunmadığının aldırılan bilirkişi raporu ile ve dosya kapsamı itibariyle anlaşılmış olmakla davacının esaslı unsurları … ve … ibareleri olan markalarla ilgili ürünlerin ortalama tüketici nezdinde her iki marka ve markanın uygulandığı ürünler birlikte dikkate alındığında tamamen karıştırılmaya elverişli olduğuna ilişkin istinaf isteminin yerinde olmadığı bu yöndeki istinaf isteminin reddinin gerektiği anlaşılmıştır. Markaya tecavüz ile marka hükümsüzlüğü kavramları farklı olduğu gibi, koşullarıda farklıdır. Markaya tecavüzün varlığının kabulü için, davalı tarafın ürününde kullanması gibi tecavüz oluşturan eylemin bulunması yeterli olup, tescilli bir markanın bulunması zorunlu olmadığı halde, hükümsüzlüğe ve sicilden terkine karar verilebilmesi için, tescil edilmiş veya tescil için başvurulmuş bir markanın bulunması, 556 sayılı KHK’nin 42/1-a-b maddesindeki koşulların gerçekleşmesi zorunludur. Markanın haksız kullanımı sebebiyle haksız rekabet özel haksız fiil çeşididir. Davacının, davalının internet sitesinin kullanımına ilişkin isteminin bulunduğu ancak Mahkemece bu hususta değerlendirme yapılmadığı, her ne kadar davacı da, davalı taraf da ceza mahkemesi tarafından aldırılan bilirkişi raporunda incelendiği iddiasında ise de, ceza mahkemesine sunulan bilirkişi raporunda sosyal medya hesaplarının kime ait olduğu konusunda ehil bilirkişi olmadıklarını bu sebeple bu durumun tespiti yönünden bilirkişiler tarafından inceleme yapıldıktan sonra haksız rekabet oluşturup oluşturmayacağı noktasında görüş bildirebilecekleri yönünde görüş bildirildiği, Mahkemece bu durum dikkate alınmadan eksik inceleme ile karar verildiği kanatine varılmakla, davacı vekilinin sosyal medya kullanımlarının davalı tarafa ait olup olmadığı belirlendikten sonra, haksız rekabet oluşturup oluşturmayacağına yönelik istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda açıklanan hususlarda değerlendirme yapılarak, ayrıca davacı talebinde yer alan ancak Mahkemece değerlendirilmemiş olan davalı tarafça web sitesi ve kataloğunda kullanılıp kullanılmadığı da araştırılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacılar vekilinin istinaf isteminin kısmen KABULÜ ile; 2- Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 30/11/2017 tarih, 2015/205 E. 2017/249 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 342,00 TL istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 09/12/2021