Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/654 E. 2021/1503 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/654
KARAR NO: 2021/1503
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/12/2017
NUMARASI: 2017/64 E. – 2017/269 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … Ltd Şti. 2011 yılından bu yana tüm sektörlerde yönetim sistemleri ve ürünler için denetim, belgelendirme ve gözetim hizmetleri konusunda faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin “…” ibaresini 42.sınıfta tescilli olduğunu, davalının … markasının müvekkil markası ile ayırt edilmeyecek derecede benzer olduğunu, haksız surette tescil ettirdiğini, haksız kazanç sağladığını, her iki markanında 42.sınıfta aynı hizmetlerde tescilli olduğunu, 6769 Sınai Mülkiyet Kanunu 6 ve 25.maddeleri gereğince 42.sınıfta hükümsüzlüğüne tescil kaydından 42.sınıfın terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait … markasının 36 ve 42.sınıf- ta tescil edildiğini, müvekkilinin ticari unvanı … AŞ olup, … markasındaki … ifadesinin, birebir davalının unvanında yer aldığını, ayırt edicilik unsuru taşıdığını, … markasının ayırt edici özelliğe sahip olduğunu, markaların farklı olduğunu, hem şekil hemde anlam ve görsel açıdan benzerlik bulunmadığını yersiz haksız ve hukuki dayanaktan yoksun açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Somut olayda, davacı tarafa ait marka … ve … ibarelerinin birleşiminden ibaret olup, davalı tarafın markası … ibarelerinden oluşan sözcük markası niteliğinde olup her iki ibarede … ve … ibareleri ortak olup, … ibaresi ayırt ediciliği olmayan nitelik bildiren bir ifade olup, …, … ibaresi her iki markada kullanılmış olup, ortalama tüketici nezdinde bağlantı kurulması ve aynı işletmeden gelen seri marka imajı yarattığından davalı tarafın 42.sınıf ve davacı tarafın aynı sınıfta tescilleri söz konusu olup, hükümsüzlük talebi 42.sınıf yönünden olup, davacı tarafın talebinin kabulü ile benzerlik nedeniyle bu sınıf yönünden davalı markasının kısmen hükümsüzlüğüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davacının markası ile davalı şirket markaları arasında iltibas yaratacak bir ayniyet veya benzerlik bulunmadığı, 2-Mahkemenin tarafların bilirkişi incelemesi talebini reddederek, bilirkişi incelemesi yapmadan hüküm kurması nedeniyle de eksik ve hatalı bir sonuca varıldığı, zira her ne kadar Mahkeme, uzmanlık mahkemesi ise de, markanın bir bütün olarak değerlendirilmesi, özellikle tarafların faaliyet alanındaki ortalama tüketici profilinin bilimsel olarak ortaya konulması ve akabinde markanın ibare ve şekil olarak bir bütün halinde değerlendirilerek hitap ettiği tüketici kesiminde yanılgıya veya iltibasa yol açıp açmadığının belirlenmesi, bilimsel bir görüşe ihtiyaç gösterdiği, 3-Kararda markalarda yer alan ibarelerin ortak olduğu ve gerekçesiz bir şekilde genel ifadelerle, ortalama tüketici nezdinde iltihasa yol açıldığı belirtilmiş ise de, taraf markalarının hitap ettiği ortalama tüketici profiline ilişkin hiçtir dayanak kararda yer almadığı gibi, gerekçeli kararda markaların sadece mevcut ibareler yönünden değerlendirildiği, marka şekillerinin farklılığına hiç değinilmediği,
4-6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun nispi red nedenlerinin sayıldığı 6/1. Maddesinde nispi ret sebebi olarak. hem markaların aynı veya benzer olması hem de markaların kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzer olması unsurlarının bir arada bulunması gerektiği, markanın hükümsüzlüğüne karar verebilmek için davalı müvekkili şirketin markasının davacının markasıyla aynı sınıfta (42. Sınıfla) tescil edilmiş olmasının tek başına yeterli olmadığı, 6769 Sayılı Kanun’un 6/1. Madde’sine göre her iki unsurun bir arada bulunmasının şart olduğu, 5-Davalı müvekkilin ticari unvanının “… AŞ” olmakla, davalıya ait “…” markasındaki “…” ifadesi birebir davalının unvanında yer almakta olup, çeşitli alanlarda ölçüm hizmeti sunan davalıya ait olmak üzere diğer ibareyle birlikte ayırt edicilik unsurunu taşıdığı, nitekim davacınında markasında yer alan “…” kelimesi de belgelendirme hizmeti sunan ve sertifika veren davacının yaptığı işi tanımlayan bir kelime olduğu, davalı şirketin, davacının şirket unvanından farklı olan kendi şirket unvanını marka olarak kullanması doğal olduğu gibi, aksi yorum şirket unvanlarının da karıştırılma ihtimaline yol açlığı vb.. bir yoruma sebebiyet verebilecek olup tarafların iki ayrı şirket olduğu ve unvanlarının birbirinden farklı olduğu, 6- Davalının “…” markasında “…’ ibaresinin yer almasının da tek başına iltibasa yol açacak nitelikte olmadığı, zira markada kullanılan ibarelerin bütününe bakıldığında ve görsel, işitsel özellikler birlikte değerlendirildiğinde, markanın davalının hitap ettiği ortalama tüketici kesiminde iltibasa yol açmayacağı, markaların birbirinden tamamen farklı olduğu, davalı müvekkili şirket ölçüm ve belgelendirme ile ilgili olarak uluslararası alanda da faaliyet göstermekte olup, müvekkilinin unvanı olan “…” kelimelerinin sonuna “…” ibaresinin eklenme amacının, davalı müvekkili şirketin markasına uluslararası alanda da ayırt edilebilirlik sağlanması amacı taşıdığı,7-Mahkemece incelenmeyip, gözden kaçırılan noktanın ortalama tüketiciden ne anlaşıldığı hususu olduğu, hukuken ve Yargıtay içtihatlarıyla da ortaya konduğu üzere, ortalama tüketiciden anlaşılması gerekenin, makul seviyede özenli, yeterince mal ve sektör hakkında bilgisi bulunan markanın hitap ettiği ortalama tüketici kitlesi, yani hizmetin götürüldüğü müşteri kitlesi olduğu, mahkemece yasal mevzuata aykırı olarak, davalı markasının hitap ettiği ortalama tüketici kitlesi ve hizmet grubunda yer alan müşteri profilinin hiçbir. şekilde incelenmediği ve gerekçesiz bir şekilde genel ifadelerle karar verildiği, yukarıda da bahsedildiği gibi. 42. sınıfta yer alan hizmetler kısaca ulusal ve uluslararası standartlara, mevzuat ve kriterlere göre emisyon, çevresel gürültü, atık, toprak, su analizleri, enerji verimliliği vd. gibi çevre ile ilgili ölçüm testi ve deneyleri yapmak ve raporlamak için laboratuvarlar kurmak, işletmek ile basınçlı kaplar, kazanlar ile kaldırma ve iletme makinelerinin (asansörler, vinçler vd..) kontrollerini ve testlerini yapmak, raporlamak ve belgelendirme vd. gibi hizmetler olup, bu hizmetleri alan ortalama tüketici kitlesi olan şirketlerin markanın işitsel farklılığı yanında, marka görselini de görecekleri ve iki markanın farklı olduğunu anlayacakları, zira verilen hizmetlerin niteliği ve bu hizmetlerin ancak imalat yapan belirli nitelikteki şirketlere verilebildiği dikkate alındığında, hizmet sunumları ve davalı markanın ortalama tüketicisi olan ticari şirketlerin markanın işitsel ve görsel olarak bütününü göreceği ve dolayısıyla markanın hitap ettiği ortalama tüketicide iltibas oluşturmayacağı bilimsel inceleme yapılarak bilirkişi raporu alınması yönündeki talep Mahkemece kabul edilseydi, bu hususun yapılacak ayrıntılı bilimsel inceleme ile oraya çıkmış olacağı, 8- Davacının “…” markası ile davalının “…” markasının görünümü ve şekilleri birbirinden tamamen farklı oldukları, davalı müvekkiline ait “…” markasının, Mahkemece, yalnızca tek yönlü olarak markada yer alan ibareler yönünden bir değerlendirmeye tabi tutulmuş olup, kararda markanın şekil unsuruna bir cümle ile bile değinme ihtiyacı duyulmadığı, istinaf incelemesi sırasında görüleceği Üzere, her iki markanın görünümü ve şekillerinin birbirinden tamamen farklı olduğu, davacıya ait olan “…” markasının, şekil olarak mavi bir dairenin içinde, … kelimesinin “…” şeklinde yazılmasından ibaret olup, davalı markasının ise “…” kelimelerinden oluştuğu, görüldüğü üzere her iki şeklin birbirinden oldukça farklı olduğu ve markaları gören ortalama tüketici tarafından karıştırılma imkanınında bulunmadığı, mahkemece, her ne kadar şekil unsuruna önem verilmeyerek, karar verilirken markaların şekil farklılıkları değerlendirme dışı tutulmuş ise de, şekil de markanın çok önemli bir unsuru olduğu ve markanın ayırt edici olup olmadığı incelenirken mutlaka değerlendirilmesi gerektiği, 9- Bu bağlamda davalı markanın bütün unsurları birlikte değerlendirildiğinde, davalının “…” markasının biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve işitsel olarak ortalama tüketicide ayırt edici bir izlenim bıraktığı ve gerek renk kombinasyonu, gerek bütünsel şekil itibariyle yeni olduğu, davacının markası ile iltibasa yol açmadığı belirtilerek, yukarıda sunulan durumlar ve HMK 355. maddesi gereğince re’sen göz önünde bulundurulacak sair sebeplerden dolayı, istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile hukuka aykırı olan Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin 12.12.2017 Tarih, 2017/64 E. 201 71269 K. sayılı kararının kaldırılmasına, delillerin tekrar değerlendirilmesi ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle esas hakkında yeniden hüküm kurularak, yersiz, haksız. ve hukuki dayanaktan yoksun açılan davanın reddine, ilk derece mahkemesine ve istinaf yargılamasına ait yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, markanın hükümsüzlüğü terkini davasıdır. Davacı vekili , müvekkiline ait, … ŞTİ’nin, 2011 yılından bu yana tüm sektörlerde, yönetim sistemleri ve ürünler için denetim, belgelendirme ve gözetim hizmetleri konusunda faaliyet gösterdiğini, “…” ibaresinin 42.sınıfta tescilli olduğunu, davalının … markasının müvekkili markası ile ayırt edilmeyecek derecede benzer olduğunu, haksız surette tescil ettirdiğini, haksız kazanç sağladığını, her iki markanında 42.sınıfta aynı hizmetlerde tescilli olduğunu, bu nedenlerle, 6769 Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6 ve 25.maddeleri gereğince 42.sınıfta hükümsüzlüğüne, tescil kaydından 42.sınıfın terkinine karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili, müvekkiline ait … markasının 36 ve 42.sınıfta tescil edildiğini, müvekkilinin ticari unvanı … AŞ olup, … markasındaki … ifade- sinin birebir davalının unvanında yer aldığını, ayırt edicilik unsuru taşıdığını, … markasının ayırt edici özelliğe sahip olduğunu, markaların farklı olduğunu, hem şekil hemde anlam ve görsel açıdan benzerlik bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekilince yukarıdaki sebeplerle istinaf edilmiştir. TPMK’dan gelen belgelere göre, davacı tarafa ait markanın … sayılı …URK markası olduğu, 35, 41 ve 42. sınıfta tescilli olduğu, davalı tarafa ait markanın … markası olduğu, 36 ve 42.sınıfta … sayıyla tescilli olduğu, söz konusu markalarının sahipleri adına halen geçerliliğini koruduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, HMK 266. Madde uyarınca, dava konusu olayda, teknik incelemeyi gerektiren bir husus olmadığından yargılamanın ucuzluk ve basitlik ilkesi de dikkate alınarak bilirkişi raporu alınmasına gerek görülmediği ve hakim tarafından dosyadaki deliller değerlendirilmek suretiyle karar verildiği görülmüştür. 6100 sayılı HMK’nın 266. maddesinde “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” düzenlemesi yapılmıştır. Davalı vekilince uzman bilirkişi raporu alınması gerektiği ileri sürülmüşse de, HMK 266 madde gereği markanın benzerliği, varsa haksız rekabet ve marka iltibası gibi hukuki tespitler içeren olguların, yani hukuki değerlendirmelerin mahkemece rapor alınmadan da yapılabileceği, somut olayda da markalar arasındaki benzerliğin, iltibasın ve ortalama tüketici kitlesinde yaratacağı etkilere ilişkin değerlendirmenin genel bilgi, tecrübe ve hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün görüldüğünden davalı vekilinin bu konudaki itirazları yerinde görülmemiştir.Marka üzerindeki hak, mutlak bir hak olup, sahibine markanın başkası tarafından kullanılmasını yasaklamak da dahil inhisari hak ve yetkiler ile mal varlıksal menfaatler ve sınırlı manevi haklar sağlar, marka koruması dava tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 6. Maddesinde belirtildiği üzere” tescil yoluyla elde edilir ” genel kuralın istisnası olarak, Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesine göre tanınmış markalar (SMK, m. 6/4), tescilden önce kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanan markalar (556 sayılı KHK, m. 7/2, 8/3, 9/1, 42/3) tescil haricinde korunur. 556 sayılı KHK’nin 3, 6 ve 9. maddeleri gereğince her ülke, marka korumasını sadece kendi ülkesinde sağlar, tecavüze uğrayan ve kendi mevzuatına göre hak sahibi olan kişinin kendi ülkesindeki hukuk yollarına başvurmasına izin verir, 556 sayılı KHK’nin 7/1-b ve 8/1-b maddeleri ile marka üzerindeki öncelik hakkı markayı tescil ettirmek için önce başvuran ve tescil ettiren kişiye tanınmıştır ve markaya sağlanan koruma, tescil edilmek kaydıyla başvuru tarihinden itibaren başlar. Tescilli markanın “aynı”, “benzeri” veya “ayırt edilemeyecek kadar benzeri” olan işaretlerin aynı ve benzer mal ve hizmetlerle ilgili olarak kullanılması veya halk tarafından karıştırılma ihtimalinin bulunması markaya tecavüzdür (556 sayılı KHK, m. 61). Böyle bir markanın kullanılması, markanın sahibi tarafından önlenebilir (556 sayılı KHK, m. 9/1). Ayrıca tescilli markanın aynı veya benzeri olan veyahut da halk tarafından karıştırılma ihtimali bulunan işaretleri aynı veya benzer mallar için başkası adına marka olarak tescil edilemez, tescil edilmiş ise markanın hükümsüzlüğünü istemek mümkündür (556 sayılı KHK, m. 42/1-a, b). Tescil edilmiş bir markanın hükümsüzlük hâlleri 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde düzenlenmiş olup, 556 sayılı KHK’nin 42/1-b maddesinde aynı KHK’nin 8. maddesinde sayılan nispi ret nedenleri hükümsüzlük hâlleri arasında belirtilmiştir. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken, her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nin 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası açılabilir. 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesinde belirtildiği üzere; bir markanın bir başka marka ile benzer olup olmadığının tespitinde “halk” tarafından karıştırılma ihtimali dikkate alınır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilir.Karıştırma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır. Karıştırma ihtimali hem marka, hemde sınıf bakımından benzerlik gerektirdiğinden iki markanın tescil edildikleri, tescil başvurusunda bulunulduğu ya da kullanıldığı mal ve sınıflar, ne kadar birbirine benzer ise, karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmaması için markaların da o oranda birbirinden farklı olması gerekecektir. Markalar arasında sözcük, harf karakteri, şekil, grafik gibi renk unsurlarında hiçbir fark yok ise markalar arasında ayniyetten söz edilir. Eğer bu unsurlardan birinde küçük fark var ise benzer markalardan söz edilir. Markalar arasında karıştırma ihtimali incelenirken her bir unsura göre değil bir bütün olarak iki markanın bıraktığı genel global izlenimin markanın bütünüyle bıraktığı etki dikkate alınır. Somut olayda, her iki markanın 42.sınıfta tescil edildiği, taraf şirketlerin aynı sektörde benzer faaliyette bulundukları, aynı tüketici kitlesine hitap ettikleri, davacı tarafa ait markanın, … ve … ibarelerinin birleşiminden oluştuğu, davalı tarafın markasının ise … ibarelerinden oluşan sözcük markası niteliğinde olduğu, her iki ibarede … ve … ibareleri ortak olup, … ibaresinin ayırt ediciliği olmayan, nitelik bildiren bir ifade olduğu, … ve … ibaresinin her iki markada kullanılmış olduğu, iki marka arasında işitsel ve fonetik açıdan benzerliğin bulunduğu, davalı markasındaki ayırt ediciliğin çok zayıf kaldığı, ortalama tüketici nezdinde olduğu gibi, her iki firmanın hitap ettiği tüketici kitlesinde de, iki marka arasında bağlantı kurularak, aynı işletmeden gelen seri marka imajı yarattığı, bu nedenlerle 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesinde belirtilen koşulların gerçekleştiği, ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12/12/2017 tarih ve 2017/64 E., 2017/269 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davalı tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 02/12/2021