Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/653 E. 2021/1423 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/653
KARAR NO: 2021/1423
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2017
NUMARASI: 2016/1017 E. – 2017/629 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket davalı firmaya 26/02/2016 tarihinde 1 adet … Marka araç alımı için sipariş verdiğini, bu siparişin akabinde ise müvekkil şirketten talep olunan 212.000,00 TL tutarında ödeme 10/05/2016 tarihinde davalı taraf hesaplarına yatırıldığını, yapılan ödemeye rağmen Haziran ayı içerisinde teslim edilmesi beklenen araç teslim edilmediğini, davalı tarafla yapılan sözlü iletişimlerde de aracın ne zaman teslim edileceği bilgisi müvekkil şirkete verilmediğini, bunun üzerine müvekkil şirket 17/08/2016 tarihinde Kayseri … Noterliğinin … yevmiye numaralı ihtarnamesini davalıya keşide ederek, bu şartlar altında söz konusu aracın siparişinden vazgeçildiğini ve ödenen bağlanma parası bedelinin ihtarnamesinin tebliğinden itibaren 1 iş günü içerisinde müvekkil şirket hesabına iadesini istediğini, davalı yanca 26/08/2016 tarihinde tebliğ alınan söz konusu ihtarnameye herhangi bir cevap verilmediği gibi müvekkil şirket tarafından ödenen bağlanma parası bedeli olan 212.000,00 TL’nin de iade edilmediğini, bunun üzerine davalı firma aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla 02/09/2016 tarihinde icra takibine başlatıldığını, davalı haksız ve kötüniyetli olarak gerçeğe aykırı beyanları ile takibin 212.000,00 TL’lik kısmı dışındaki alacaklara itiraz ettiğini, itirazın iptali ile davalı tarafından haricen ödenen 212.000,00 TL’nin mahsubundan sonra geriye kalan 29.519,54-TL müvekkil şirket alacağına işleyecek reeskont avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkile ödenmesini, haksız ve kötüniyetli itiraz sebebiyle davalı %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket kaparo iadesi talebinden icra takibi sırasında haberdar oluştuğunu, belgelere dikkat edilirse ihtarname şirketin merkezine gönderilmediğini, icra takibi ise şirketin merkez adresine gönderildiğini, dava dilekçesinde müvekkil şirkete ihtarname gönderildiğini ileri sürmüşse de tebligat müvekkil şirketin eline geçmediğini, kusuru olmayan müvekkilin yargılama giderlerinden sorumlu olması mümkün olmadığını, davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddine karar verilmesini, vekalet ücreti ve yargılama giderinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Somut olayda; davalı tarafça ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren itiraz süresi içerisinde davacı tarafça talep edilen bedelin iade edildiği, bu nedenle davacının davalı yana usulüne uygun fesih bildiriminde bulunmadığından takip öncesinde muaccel alacağının bulunmadığı, davacının doğrudan doğruya davalı aleyhine takip yapmakta haklı olmadığı nazara alınarak takip masrafları ve işlemiş faize yönelik itirazının iptali davasının reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Yerel mahkemece yapıları yargılama sonunda davanın reddine karar verildiğini, gerekçe bölümünde ise; Kayseri 1.Noterliği tarafından düzenlenen ihtarnamenin “… Cad. No:… “ adresine tebliğ edilmiş olmasına karşın, alım-satım işleminin başka şubede yapılmış olması nedeniyle yapılan tebliğ işleminin usulsüzlüğünden bahsedildiğini, anılan tebliğ işleminin usulsüzlüğünden bahsedilmesi durumunda, yerel mahkemece yapılması gereken bazı usulü işlemler bulunmasına karşın maalesef yerel mahkemece bu usuli işlemlerin yeterince nazara alınmadığını, Ekte sundukları yüksek mahkeme kararının (Yargıtay 12 HD 2014/12929E, 2014/16130 K, EK) tetkikinden de anlaşılacağı üzere, şubeler arası işlemlerin nasıl yapılacağına dair ticaret sicil yada ticaret odası kayıtları getirilmek suretiyle, şubeler arası çalışma anlayışının ortaya çıkarılması, birbirleri adına işlem yapma kapasitelerinin anlaşılabilmesi, yönetim adına tüm şubeler arasında koordinasyon anlamında yetki bulunup bulunmadığı hususlarının hem yüksek mahkeme denetimine elverişli olacak şekilde hem de hiç bir tereddüt ve şüpheye mahal bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması gerekirken bu hususa riayet edilmemiş olmasının açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, 2- Her ne kadar ihtarnamenin işlem gerçekleştirilen şubeye tebliğ edilmemiş olması red gerekçesi olarak belirtilmiş ise de, ekte sunulan ve de dosyada da mevcut İTO kayıtlarının tetkikinden de anlaşılacağı üzere, davalı şirketin İTO kaydına bakıldığında, tüm adreslerde açıkça “ihtarnamenin tebliğ edildiği, davanın açıldığı, başkaca işlemlerin yapıldığı” görüldüğünü, hal böyle iken ihtarnamenin işlem yapılan şube dışında bir şubeye teslimi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasının eksik inceleme nedeniyle verilen bir karar olduğunu, İTO ve ticaret sicil kayıtları, yüksek mahkemenin aradığı kriterlere uygun olarak celbedilmiş olsa idi şubeler arası işlemlerin, şubelerin birbiri adına işlem yapma yetki ve kabiliyetleri gibi soruların tamamının aydınlığa kavuşturulacağını, 3-Kaldı ki günümüz koşullarında davalının yapmış olduğu iş nazara alındığında şubeler arası işlem yapma ve koordinasyon kuramama gibi bir ihtimalin uzak ihtimal olarak dahi değerlendirilemeyeceğini, zira davalı şirketin, sektörünü yakından tanıyan bilirkişiler marifetiyle iş yapma yöntemleri de nazara alınmak suretiyle, merkeze bağlı şubelerin çalışma koşulları ve tüm şubeler arası işlemler hakkında ayrıntılı bilgi edinmek suretiyle karar cihetine gidilmiş olsa idi hiç bir kuşku ve tereddütün olmayacağını belirterek, bu sebeplerle, yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasını ve de talepleri gibi karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı tarafça , araç siparişi için davalı şirkete ödediği bağlanma parasının ihtara rağmen kendisine ödenmediği gerekçesiyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla 212.000, TL alacak üzerinden icra takibi başlattığı, davalının 212.000,00TL ödediği ve icra takibine itiraz ettiği, yapılan dosya kapak hesabına göre toplam alacağın 241.519,24 TL olduğu ve davalının bakiye 29.519,24 TL yi ödemesi gerektiğinden bahisle itirazın bu miktar üzerinden iptali davası açıldığı, davalı tarafça, sözleşmenin feshinden ancak ödeme emriyle haberdar oldukları, daha önce kendilerine usulüne uygun fesih ihbarı yapılmadığı, takibin açılmasına sebebiyet vermedikleri ve takip masraflarından sorumlu olmayacakları savunmasında bulunulduğu, mahkemece, davalı şirkete yapılan fesih ihtarı tebligatının usulsüz olduğu, takibe davalı tarafın sebebiyet vermediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, iş bu kararın davacı vekilince istinaf edildiği görülüştür. Davacı şirketin davalı şirkete araç siparişi verdiği ve 212.000,00 TL bağlanma parası ödediği, siparişin zamanında yerine getirilmediği gerekçesiyle sözleşmenin feshedildiği ve ödenen paranın iadesine yönelik ihtarnamenin davalı şirketin “… Cad. No:… “ adresine, ödeme emrinin … Sok.no …. Beyoğlu İstanbul adresinde tebliğ edildiği, Şirket adresinin … Sok. no … Beyoğlu İstanbul olduğu, işlemin yapıldığı adresin ise, “… Sok. No:… Davutpaşa Topkapı İstanbul olduğu, dosyada mevcut sicil kaydında işlem yapılan adreste şube gözükmediği, fakat ihtarname ve dava dilekçesinin davalıya tebliğ edildiği adreslerin şube olarak kaydının yapıldığı, uyuşmazlığın, davalı şirket merkezi yada sözleşmenin yapıldığı adres yerine, şirketin başka şubesine yapılan ihtar tebliğinin geçerli olup olmadığı, bundan dolayı davalı şirketin takipten haberinin olup olmadığı ve takibin açılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle davaya konu takip masraflarından sorumluluğun bulunup bulunmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında geçerli olduğu uyuşmazlık konusu olmayan sözleşmenin nakit bedel karşılığı düzenlendiği, tek taraflı irade beyanının karşı tarafa ulaştırılmasıyla feshin gerçekleşeceği, davacının ödediği bedeli isteyebilmesi için fesih beyanının karşı tarafa ulaştırılmasının yeterli olduğu, Somut olaya bakıldığında, davacı tarafça 17/08/2016 tarihli Kayseri … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihtarnamesinin davalının şubesi olan “… Cad. No:… … Topkapı/İstanbul” adresine tebliğ edildiği oysa dosyada mevcut müşteri bilgi formunda davaya konu araç sözleşmesinin, davalının “… Sok. No:… Davutpaşa Topkapı/İstanbul” adresinde bulunan şubenin işleminden kaynaklandığı, davaya konu işlemin davalı şirketin yukarıda adresi belirtilen şubesinin işleminden kaynaklandığı halde davacı tarafça gönderilen ihtarnamenin bu şubeye yahut davalının merkezinin bulunduğu adrese tebliğ edilmesi gerektiği, ihtarnamenin başka bir şubeye tebliğ edilmesi nedeniyle, usulüne uygun şekilde tebliğ edildiğinden bahsedilemeyeceği ve davalının fesihten ancak ödeme emrinin tebliğiyle haberdar olduğunun kabulü gerektiği, ödeme emrinin tebliğiyle, yani öğrenme ile beraber davalının takipteki bedeli tam olarak ödediği, icra takibinin yapılmasına sebebiyet vermediği, bu nedenle takipteki masraflardan da sorumlu tutulamayacağı, bu doğrultuda ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendiril- mesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 05/07/2017 tarih ve 2016/1017 E., 2017/629 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davacı tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 18/11/2021