Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/642 E. 2022/143 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/642
KARAR NO: 2022/143
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 12/12/2017
NUMARASI: 2017/293 E. 2017/266 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Davacının “…” ve “…” markalarının TPE nezdinde tescilli “…” ibareli seri markaların hak sahibi olduğunu, markalarının çok tanınmış ve 1995 yılından bu güne ülkenin her bölgesindeki yaygın dağıtımı ile her grup tüketeci nezdinde ayırt ediciliği yüksek, bilinir markalar haline geldiğini, 89/001314 sayılı “…” şekil markası … sayı ile … sayılı “…” markası ise özel sayı ile TPE tarafından 556 sayılı KHK m. 7/1 (ı) hükmü ile Paris Sözleşmesi’nin 1. Mükerrer 6. maddesi gereğince çok tanınmış marka olarak kabul edildiğini, davalı adına … tescil numaralı “…” ile … tescil numaralı “…” markalarının bu markalarla iltibasa neden olacak şekilde benzer olduğunu, davalı adına tescilli markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Markanın tescil işleminin 31.01.2012 tarihinde gerçekleştiğini, somut hiçbir bilgi ve belgeye dayanmayan kötü niyet iddiasının reddini, markalar arasında iltibas tehlikesi bulunmadığını, markaların sigara paketleri üzerinde kullanılmakta olduğunu ve tüketici kitlesinin dikkate alınması gerektiğini, “kırmızı-beyaz’ renk kombinasyonunun davacı firma tekeline verilmesinin mümkün olmadığını, taraflara ait markaların + 18 yaş grubuna hitap ettiği düşünüldüğünde, tüketicilerde tasarım ve isim farkından dolayı ürünün karıştırılma ihtimali bulunmadığını, … “…’ ve … sayılı “…” markaları ile … ve … markaları arasında bütüncül yaklaşım itibariyle inceleme yapıldığında her iki markanın görsel ve işitsel olarak benzer olmadığı sonucuna varılacağından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ” Tüm dosya kapsamı, marka tescil belgeleri, iddia ve savunmalar, marka hukuku esaslarına uygun düzenlenen bilirkişi raporu dikkate alındığında; ürünü tercih eden sigara tüketicisinin 18 yaş üstü grup olması, yasa gereği yaşı küçük kişilere sigara ürününün satılmaması, gerek market gerekse sigara satan büfelerde bu ürünlerin diğer mallardan farklı bir yerde bulunduğu, ürünün ismi ile talep edildiği, ürünü kullanan kesimin sadık tüketici kesimi olması nedeniyle aldanma riski altında bulanan kişilerinde bu grup kişilerden oluştuğu, ortalama düzeyde bilgilendirilmiş, makûl ölçüde dikkatli, işaret ve markayı aynı anda görüp detaylarını karşılaştıramayan ve daha önce yararlandığı ürünlerle ilgili markanın göz ve kulağında kalan izine dayanarak sonraki ürün alımlarında aynı markayı taşıyan mallardan yararlanmak isteyen ortalama düzeydeki alıcıların nazara alınması gerektiği, anılan nitelikteki ortalama sigara tüketicilerinin aldanmalarının mümkün olmadığı, davacı yana ait “…“ ve “…” markaları ile davalı tarafa ait “…” ve “…” ibareleri arasında karıştırılma olasılığı yaratacak benzerlik bulunmadığı, markaların asli unsarlarının davacı markasında … davalı markasında ise … ibareleri olduğu hususları ve markaların bir bütün olarak bıraktığı intibada dikkate alındığında karıştırma ihtimalinin bulunmadığı, davalının tescilde kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden, davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişi heyetinde yer alan sektör bilirkişisi tarafından yapılan incelemede, raporun 7. sayfasında markaların benzer olduğunun değerlendirildiğini, sektör bilirkişisinin yapmış olduğu değerlendirmenin daha önce müvekkilinin aynı markaları bazında benzer diğer markalarla ilgili verilmiş ve Yargıtay tarafından onanmış mahkeme kararları ile örtüştüğünü, rapora itirazlarının dikkate alınmadığını, marka hukuku açısından yapılan değerlendirmede markaların görsel, işitsel ve kavramsal benzerliklerinin değerlendirilmediğini, ilgili tüketici kesimi nezdinde karışıklığa yol açıp açmayacağı değerlendirilirken dava dilekçesi ekinde sundukları, olaya birebir uyan emsal kararların değerlendirmeye alınmadığını, emsal kararlarda daha az benzer markalar için dahi benzerlik ve karıştırılma ihtimali sonucuna varıldığını, ( İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2012/144 E., 2013/56K. sayılı ve 16.04.2013 tarihli kararın, Yargıtay tarafından da onandığını, İstanbul 1.FSHHM’nin, 2014/3 E., 2014/242 K. sayısı ile verilen kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07.12.2015 T. 2015/5581 E. ve 2015/13090 K. sayılı kararı ile onandığını ve davalının karar düzeltme talebinin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16.11.2017 T. 2016/3081 E. ve 2017/6262 K. sayılı kararı ile reddedildiğini), iki davada verilen bilirkişi raporları ve mahkeme kararları uyarınca; müvekkiline ait … ve … markalarının tanınmış markalar olduğunu, …’li seri markaların sahibi olduğunu, aynı zamanda “…” şeklinde oluşturulmuş, …’den – …’e değin bir tarihe atfeden dört rakamlı sayılardan oluşan marka serisinin hak sahibi olduğunu, bu markaların ayırt edici ve baskın unsurunu dört rakamlı bu sayılar olduğunu, her ne kadar bir tarihe atfediyor olsalar da bu sayıların, söz konusu ürünlerin üretim yılı vb. şekilde ürünler için tanımlayıcı bir anlamı bulunmadığını, belirleyici/karakteristik ortak unsurların ayniyeti/benzerliği nedeni ile örnek kararların görülmekte olan dava bakımından emsal teşkil ettiğini, davaya konu olayda da baskın ve esas unsuru “…” ibaresi olan markanın müvekkiline ait markalara iltibasa neden olacak şekilde benzer olduğunu, iptali talep edilen markalarda yer alan “…” kelime unsurunun, kapsadıkları ürünler bakımından ayırt edici olmadığından tali bir unsur dahi olmadığını, barındırdığı yaprak unsuru + kırmızı/beyaz kompozisyon nedeniyle, markaların müvekkiline ait markalardan ayrıştıracak hiçbir unsur bulunmadığını, davalı markalarının müvekkili şirketin markaları ile benzer olduğu ve iltibas yarattığını, Müvekkili firmanın,“…” şeklindeki dört rakamlı marka serisini oluşturduğunu, markaların hem TPE Sicili’nde bir tarihe atfeder şekilde dört rakamdan oluşan ilk ve hali hazırda sicilde 34. sınıftaki markalar arasında, bu şekilde dört rakamlı markalardan oluşan tek marka serisi olduğunu, davalıya ait uyuşmazlık konusu markaların, müvekkiline ait çok tanınmış ve ayırt edici niteliği yüksek … ve … markaları ile birlikte “…” şeklinde oluşturulan seri markaları ile aynı ortak unsurlardan (…) oluştuğundanve bütün olarak bakıldığında iltibasa neden olacak şekilde benzer bir kompozisyon içinde bir araya getirildiğinden, benzer görsel konsept içerisinde … ibaresi ile karşılaşacak tüketicinin, bunu doğrudan müvekkiline ait markaların yeni bir versiyonu olarak algılama ihtimali olduğunu, davalıya ait markada müvekkiline ait markalarda olduğu gibi, sayı unsurunun yanına bir yaprak unsuru eklenmesi ve tüm bunların kırmızı/beyaz renk kompozisyonunda birleştirilmesi ile oluştuğundan, markalar arasındaki ilişkilendirilme ihtimalini arttırdığını, Sunulan emsal kararlarda Yargıtay’ın, müvekkili şirketin “…” şeklinde oluşturulmuş, …’den – …’e değin bir tarihe atfeden dört rakamlı sayılardan oluşan marka serisinin hak sahibi olduğu, bu markaların ayırt edici ve baskın unsuru dört rakamlı bu sayılar olduğu, Sigara satın alacak ortalama tüketici grubunun önemli bir bölümünün davalı tarafa ait ürünleri, davacının ürünlerinin yeni bir grubu olarak algılayacağı, davalı taraf ürünü üzerindeki … ibare ve logosunun, davacının seri markalarından birisi gibi görülebileceği ve Davacı ile davalı arasında derhal işletmesel bir bağlantı kuracağı kararına vardığını, Sektör bilirkişisi tarafından yapılan değerlendirme ve sigara ürünlerinin günlük hayatta satışa sunuldukları durum ve koşullar değerlendirildiğinde ilgili tüketici camekanlı bir dolapta barındırılan sigara ürünlerini görerek ve müvekkili şirketin çok tanınmış sigara markasını işaret edecekken çok benzer olan davalı markasını müvekkil şirketin seri markalarında yeni bir marka olarak algılayıp davalının markasını talep edebileceğini, Müvekkilinin markasının ulaşmış olduğu tanınmışlık derecesi ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından 07.04.2014 T. 2013/17969 E. 2014/6718 K. sayılı kararı ile ONANMIŞ “…” gerekse yine Yargıtay tarafından 07.12.2015 T. 2015/5581 E. ve 2015/13090 K. sayılı kararı ile ONANMIŞ “…” ve “…” kararları dikkate alındığında, müvekkilinin markanın ayırt ediciliğini korumak için ciddi emek ve sermaye sarf ettiğini, davalı firmanın müvekkilinin çok tanınmış marka serisi arasına iltibas oluşturulan bir ibare ile sızmasının marka hukuku ve hakkaniyet açısından kabul edilemeyeceğini, mahkeme tarafından verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; Davalı adına tescilli … tescil numaralı “…” ile … tescil numaralı “…” markalarının, sahibi olduğu “…” ve “…” tanınmış markaları ile iltibasa neden olacak şekilde benzer olduğundan, davalı adına tescilli markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesine ilişkindir. Mahkemece, markaların bir bütün olarak bıraktığı intibada dikkate alındığında, karıştırma ihtimalinin bulunmadığı, davalının tescilde kötüniyetli olduğu da ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmiş olup karar yukarıdaki sebeplerle istinaf edilmiştir. Davacı vekili tarafından dosya istinaf incelemesine getirilmiştir. Bilirkişi raporunun 7. Sayfasında sektör bilirkişinin görüşü olarak ;“…” ve “…” markaları Türk Patent Enstitüsü nezdinde, 556 sayılı Kanun Hükmünde Karamame kapsamında tescil edilen, İşlenmiş veya işlenmemiş haldeki tütün, sigaralar, purolar, enfiyeler, törmbekiler, kibritler ve sigara kullananlara ait eşyalar-emtia olarak kategorize edilen 34 nice sınıfı içerisinde yer almakta olup, “…” ve “…” markaları olarak tescil ediler filtreli sigaralarda aynı görsel ve biçimsel özelliklere sahip sigaralar ile görsel, biçimsel, anlamsal açılardan önemli ölçüde benzerlik arz etmektedir. Görsel açıdan ilk göze çarpan husus renk ve tasarım benzerliğidir. Bunun yanında, telaffuz edilme şekli ve marka kompozisyonu, logo ve dört rakamlı “…” ve “…” sayıları ie dört rakamlı “…” sayılarının yazılış biçimi ve benzerliği, cenk kullanımları adeta … ve … marka ürünün yeni ve devam eden bir versiyonu şeklinde bir algı yaratmaktadır. Bu durumun sonuçta ürünün piyasada kalite ve şatış itibarı ve tanınma düzeyi yüksek bir … marka ürün olarak teveccüh görme yanılgısına yol açabileceği, markanın bütün olarak bıraktığı imaj ve izlenimle … marka bir ürünü çağrıştırması nedeniyle tüketicinin markaları karıştırmasına yol açacağı aşikârdır.” tespitine yer verildiği, teknik bilirkişilerin Marka ismi yönünden yapılan incelemede, markalar arasında *…”, “…” ve “…” rakamları arasındaki “…” rakamı ve “…” rakamı arasındaki benzerlik dışırıda bir benzertik olmadığı, zaten marka isimlerinin “…” ve “…” ile “…” olduğu ve bu haliyle bakıklığında okunuşlarında telaffuzlarında ve yazılışlarındaki benzerliklerin farklılıklarından az olduğu görülmektedir. görüşüne yer verilip sonuç bölümünde; gerekçeleri ile açıklanan sebeplerden dolayı bilirkişi heyetimiz dosyaya mübrez belgelerin incelenmesi neticesinde; – Teknik değerlendirme açısından; Davacı yana ait “…“ ve “…” ibareleri ile davalı tarafa ait “…” ve “…” ibareleri arasında karıştırılma olasılığı yaratacak benzerlik bulunmadığı, – Sektör değerlendirme açısından; taraf markalarının benzer olduğu, – Marka hukuku açısından yapılar değerlendirmede; markaların okunuş, yazılış, fonetik olarak farklı olduğu, sigara kullanan kişilerin tüketici olarak değerlendirmeye alınması gerektiği, sigara tüketicisinin sadık tüketici olduğu, ayrıca Türkiye’de sigara emtiasının müşteri tarafından doğrudan alınmadığı, markanın söylenmek üzere talep edikliği de dikkate alındığında kanaatimiz taraf Markaları arasında iltibas olmadığı, sonuç ve kanaatine ulaşıldığının bildirildiği tespit edilmiştir. Bilirkişi raporunun davacı tarafa tebliği üzerine 30/10/2017 tarihli itiraz dilekçesi ile; “… / …” markaları ile TPE’de … sayı ile tescilli “…” ibareli markalar arasında görülen, İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2012/144 E., 2013/56K. sayılı ve 16.04.2013 tarihli Yargıtay tarafından onanarak kesinleşen karar ile İstanbul 1.FSHHM nezdinde açılan, 2014/3 E., 2014/242 K. sayısı ile görülen … sayılı “…”; … sayılı “…” ve … sayılı “…” markaları ile “… / …” markaları arasında görülen davanın bilirkişi raporunun gerekçe gösterildiği, davaların benzer olduğunun iddia edildiği, sektör bilirkişi raporu ve önceki dosyalarda emsal rapor ve kararlar doğrultusunda davanın kabulü, aksi halde yeni heyetten rapor alınmasının talep edildiği tespit edilmiştir. Mahkemece davacı tarafın gerekçeli itirazları yönünden duruşmada bir karar verilmediği, gerekçeli kararda tarafların markalarının karşılaştırması yapılarak; ürünü tercih eden sigara tüketicisinin 18 yaş üstü grup olması, yasa gereği yaşı küçük kişilere sigara ürününün satılmaması, gerek market gerekse sigara satan büfelerde bu ürünlerin diğer mallardan farklı bir yerde bulunduğu, ürünün ismi ile talep edildiği, ürünü kullanan kesimin sadık tüketici kesimi olması nedeniyle aldanma riski altında bulanan kişilerinde bu grup kişilerden oluştuğu dolayısıyla ortalama düzeyde, normal düzeyde bilgilendirilmiş, makûl ölçüde dikkatli, işaret ve markayı aynı anda görüp detaylarını karşılaştıramayan ve daha önce yararlandığı ürünlerle ilgili markanın göz ve kulağında kalan izine dayanarak sonraki ürün alımlarında aynı markayı taşıyan mallardan yararlanmak isteyen ortalama düzeydeki alıcıların nazara alınması gerektiği, anılan nitelikteki ortalama sigara tüketicilerin aldanmalarının mümkün olmadığı, hatta tiryaki olan kullanıcıların aynı markanın kısa ya da uzun sigara versiyonları işyerinde bulunmadığı takdirde yani tüketici ürünün satıldığı yerde ürün bittiği takdirde başka bir ürün satın almayarak ürünü bulabileceği başka bir işletme arayışına geçtiği, dolayısıyla ürünün hitap ettiği kitlenin aldanma riskinin mümkün bulunmadığı, davacı yana ait “…“ ve “…” markaları ile davalı tarafa ait “…” ve “…” ibareleri arasında karıştırılma olasılığı yaratacak benzerlik bulunmadığı, markaların asli unsarlarının davacı markasında … davalı markasında ise … ibareleri olduğu hususları ve markaların bir bütün olarak bıraktığı intibada dikkate alındığında karıştırma ihtimalinin bulunmadığı, sonucuna ulaşarak davanın reddine karar verilmiştir. HMK 282. maddesi gereğince hakim bilirkişi beyan ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirebilir. Her dosyanın rapor ve delillerinin kendi içinde değerlendirilmesi gerekip, benzer de olsa başka dosyalar için verilmiş raporlar görülmekte olan dava yönünden verilecek karara esas alınamaz ise de; davanın niteliği itibariyle HMK 266/1. maddesinin 2. cümlesinde belirtilen, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözülemeyecek teknik bilirkişiden rapor alınmasını gerektirir nitelikte olması ve davacı tarafın dayanaklarını ibraz ederek gerekçeli itirazda bulunması, benzer nitelikte olup, daha önce Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen kararlardaki raporların olması, dosyada mevcut bilirkişi heyeti raporunda sektör bilirkişi görüşünün diğer bilikişiler Grafik ve Ürün Tasarımcısı ile Fikri Mülkiyet Hukuku Öğretim Görevlisi görüşünden farklı olması, sektör bilirkişinin; “Görsel açıdan ilk göze çarpan husus renk ve tasarım benzerliğidir. Bunun yanında, telaffuz edilme şekli ve marka kompozisyonu, logo ve dört rakamlı “…” ve “…” sayıları ile dört rakamlı “…” sayılarının yazılış biçimi ve benzerliği, renk kullanımları adeta … ve … marka ürünün yeni ve devam eden bir versiyonu şeklinde bir algı yaratmaktadır” görüşünün dikkate alınmama gerekçesinin diğer bilirkişiler tarafından belirtilmemesi ve teknik inceleme gereken konularda gerekçeli itiraz halinde ek rapor alınması yönündeki yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca, itirazlar yönünden mevcut heyetten ek rapor, yeterli bulunmadığı taktirde başka bir heyetten yeni rapor alınması gerektiği halde davacı tarafın gerekçeli itirazları konusunda olumlu yada olumsuz bir karar verilmeden hüküm kurulması usule aykırı ve davacı tarafın istinaf sebebinin yerinde olduğu anlaşılmakla ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12/12/2017 tarih ve 2017/293 E. 2017/266 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 ve 362/1-g. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 20/01/2022