Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/635 E. 2021/1432 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/635 Esas
KARAR NO: 2021/1432
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/09/2017
NUMARASI: 2015/711 E. – 2017/812 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekilinin 22/06/2015 harç makbuz tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında ticari iş ilişkisi kurulduğunu, dava dilekçesi ekinde sunulan faturaların tahsil edilemeyince; müvekkili adına davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından icra takibi başlattıklarını, ancak davalının herhangi bir borcu olmadığından bahisle icra takibine itiraz ettiğini, müvekkilinin muhasebe kayıtlarında, davalının 6.210,00 TL borçlu olduğu anlaşıldığını, icra takibi öncesi ve sonrasında davalı borçlunun borcunu ödememekte ısrar ettiğini beyan ederek davalının İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyasına vaki itirazının iptalini, %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı uhtesinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin 04/08/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraflarına yönelen haksız ve hukuka aykırı icra takibine yaptıkları itiraz dolayısıyla davacının açtığı itirazın iptali davasının haksız ve hukuka aykırı bir talep olduğunu, müvekkil şirketin, bahsedildiği gibi herhangi bir borcu bulunmadığını, ayrıca; müvekkili şirket ile davacı arasında görülen ticari işlemler neticesinde müvekkilinin almış olduğu hizmet ve karşı tarafça yapılan işin ayıplı olduğunu, bu hususun tanık beyanları ile de ispatlanabileceğini beyan ederek Davanın reddini, müvekkili şirket aleyhinde yapılan takip haksız ve kötü niyetli olduğundan davacı tarafın %40’tan az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini, yargılama harç ve giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Mahkememizce davacı şirketin ve davalı şirketin 2014-2015 yılarına ati ticari defter ve kayıtları mali müşavir bilirkişiye incelettirilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, dava ve takip konusu faturaların davalı şirketin defterlerinde de kayıtlı olduğu, davacının talep ettiği 6.210,00 TL alacağın davalı defterleri ile de teyit edildiği, her iki tarafın ticari dafterlerinin birbiri ile uyumlu olduğu hususlarının tespit edildiği anlaşıldığından davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Mahkemenin asıl alacak miktarını 2.965,00 TL olarak yanlış tespit ettiğini, asıl alacaklarının fatura alacağı olup iki faturaya dayandığını, … nolu Fatura 3.245,00 TL bedelli, … nolu Fatura 2.965,00 TL bedelli olduğunu, icra takibinde de iki faturanın ayrı ayrı yazıldığını, davada asıl alacak miktarı 6.210,00 TL olarak belirtilmesine rağmen, yerel mahkeme tarafından asıl alacak miktarının sehven olduğunu ve yanlış tespit edildiğini ve icra inkar tazminatının da yanlış tespit edilen bu değer üzerinden karara bağlandığını kararın kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır. Dava, faturaya dayalı olarak yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, 20.12.2014 tarihli ve 27.12.2014 tarihli faturalara dayalı olarak takip başlatmış, davalı ise ayıp iddiasında bulunarak borçlu olmadığını savunmuştur. Dava İİK’nun 67. maddesi gereğince açılan itirazın iptali davasıdır. Bu davalar, takibe sıkı sıkıya bağlı davalardandır. Davacı alacaklı, icra takibinde 20.12-27.12.2014 tarihli faturalara dayanmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporu tarafların defterlerinde kayıtlı tüm ticari ilişki incelenerek düzenlenmiştir. Her iki faturanın da davacı ve davalı ticari defterlerine kayıtlı olduğu, davalının her iki fatura tarihinden sonra 5.000,00 TL ödeme yaptığı, ödeminin ilk fatura olan 20.12.2014 tarihli fatura alacağından düşülerek, ilk fatura alacağının 2.965,00 TL üzerinden takibi koyulduğu, buna göre davacının ödenmeyen faturalar nedenli 6.210,00 TL alacaklı olduğu ve alacağın fatura miktarı kadar kısmı yönünden takip başlatıldığı anlaşılmıştır. Davacının alacağının faturaya dayanması, davalı ticari defter ve kayıtlarında faturaların kayıtlı olması, alacağın sabit olması, davalının ayıp iddiasını ispat edemediği anlaşılmakla bu yöndeki davacı istinaf isteminin yerinde olduğu anlaşılmıştır. İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise, başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit  bir alacaktan söz edilemez (YHGK. 14/07/2010 gün ve 2010/19-376 Esas 397 Karar sayılı ilamı). Likit alacak bakımından aranan “borçlunun, talep edilen alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmesi veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda olması, bu bağlamda alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaması, diğer bir anlatımla borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması” ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likit olup olmadığı ile ilgili başlı başına bir kıstas olarak kabul edilmesi de doğru değildir. Çünkü, mahkeme uygulamasında “hesap işi”, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi halinde, mahkemenin, alacaklının alacağının miktarını, bizzat tespit etmeyip bilirkişi vasıtasıyla belirleneceğinden, likit olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesi ile likit sayılmaması doğru olmayacaktır (YHGK. 17/10/2012 gün ve 2012/9-838 Esas 715 Karar sayılı ilamı). Takibe konu alacağın fatura alacağından kaynaklandığı, davalı tarafından önceden belirlenebilir, likit nitelikteki alacak yönünden, icra inkâr tazminatı şartlarının oluştuğu, anlaşılmakla alacak yönünden icra inkar tazminatının da 6.210,00 TL bakiye alacak yönünden verilmesi gerektiği, davacının bu yöndeki istinaf isteminin de yerinde olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince kaldırılarak Dairemizce yeniden karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, 2- İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/09/2017 tarih ve 2015/711 E. – 2017/812 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının Kısmen KABULÜNE, 3/a- Davalı tarafından İstanbul Anadolu 20. İcra Müdürlüğünün 2015/8189 icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın 6.210,00 TL asıl alacak üzerinden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, fazlaya dair istemin reddine, 3/b- 2004 Sayılı İİK’nın 67/2. maddesi gereğince hükmedilen asıl alacak bedeli olan 6.100,00 TL’nin % 20’si oranında olmak üzere 1.220,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 3/c- Kalan kısımlar yönünden taleplerin reddine, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 424,20 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 75,01 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 349,19 TL harcın davalıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b- Davacı tarafından yapılan 27,70 TL başvuru harcı, 75,01 TL peşin harç toplamı 102,71 TL ile 793,00 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 895,71 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/c- Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 45,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 130,70 TL yargılama giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5/c- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5/d- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 25/11/2021