Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/633 E. 2022/105 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/633
KARAR NO: 2022/105
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/11/2017
NUMARASI: 2014/415 E. – 2017/1134 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İle davalının davacıya olan cari hesap borcunun ödememesi nedeniyle davalı hakkında icra takibi başlattıklarını, davalının haksız olarak icra takibine itiraz ettiğini keza davalının davacıya olan borçları kapsamında cirolayarak verdiği çeklere istinaden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E ve … E sayılı dosyaları ve davamıza konu icra dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının 03/12/2012 tarihli beyanı ile söz konusu icra dosyalarındaki borcu kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunduğunu beyanla davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E sayılı ( yetkisizlik ile gönderilen İstanbul … İcra müdürlüğünün …) takibe yönelik itirazın iptaline, davalının %40 tan az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının dayandığı 13/12/2012 tarihli belgenin bu davaya konu icra dosyası içeriği hakkında borç ikrarı olarak kabul edilemeyeceğini zira tarafların ticari defterleri incelendiğinde bu belgenin borç ikrarı olarak kabul edilemeyeceğinin de anlaşılacağını, taraflar arasında imzalanan 11/12/2012 tarihli ibraname ve borç ödeme belgesine göre 03/12/2012 tarihli belgede belirtilen elden ödenen 5.000 TL nin dava dışı diğer iki icra dosyası için yatırıldığının anlaşıldığını keza 03/12/2012 tarihli belgede icra dosyalarının tarafları incelendiğinde belgenin başında alacaklı olarak … Ltd. Şti nin belirtildiği halde dava konusu icra dosyasının alacaklısının davacı şirket olduğunu oysa dava dışı diğer icra dosyalarındaki alacaklarının dava dışı … ile … olduğunu, ayrıca ilgi belgede borç miktarının dahi yazılı olmadığını, dolayısıyla söz konusu belgenin dava konusu icra dosyası için verilmediğinin aşikar olduğunu beyanla davanın reddini , davacının % 40 tan az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; “Dosyada alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında davacının ticari defterlerindeki kayda göre davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 204.159,54 TL alacaklı göründüğü, davalının ticari defterlerindeki kayıtlara göre ise davalının davacıdan 253.279,02 TL alacaklı olduğu, taraf defterleri arasında 457.789,61 TL tutarında bir fark olduğu belirtilmiş, mahkememizce bankalardan celp olunan belgeler doğrultusunda alınan ek raporlar sonucunda davacının 204.519,59 TL alacağından 61.265,00 TL çek tahsilatın ve 11.12.2012 tarihli 50.500,00 TL’lik ödeme sonucu davacı bakiyesinin 92.754,59 TL olduğu yine çekleri tahsil eden …, … ve … isimli şahısların davacı elemanı olduklarının kabul edilmesi halinde 92.754,59 TL’den yapılan çek tahsilat tutarı 55.900,00 TL’nin davacı alacağından düşülmesi gerekeceği ve davacının davalıdan 36.854,59 TL alacaklı olacağı; kabul edilmemesi halinde ise 92.754,59 TL alacaklı olacağı belirtilmiştir. Davacının kendi defterlerindeki kayda göre takip tarihi itibariyle 204.159,54 TL alacağından 2. ek raporun Fark-7 kısmında belirtilen ve davacı şirket ortakları tarafından tahsil edilen 61.265,00 TL’lik ödemenin ve yine Fark-8’deki 50.500,00 TL’lik çek ödemelerinin tenzili sonucu bakiye miktar 92.754,59 TL’ye tekabül etmektedir. Davacı vekili, bilirkişi raporunda belirtilen çek ödemelerinin dosyaya sunulan 03.12.2012 tarihli Borç Kabul ve Ödeme Beyanında yazılı bulunan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … -… Esas sayılı dosyaları için yapıldığını iddia etmiştir. Ancak dosyada mevcut İbraname ve Borç Ödeme belgesinde, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … -… Esas sayılı dosyalar için 60.000,00 TL toplam borç miktarı üzerinde anlaşıldığı, daha önce bu dosyalar için yatırılan 5.000,00 TL’nin düşülmesi sonucu kalan 55.000,00 TL’nin borçlu vekili tarafından alacaklı vekiline 11.12.2012 tarihli ödendiği belirtilmiş, bilirkişi raporunda belirtilen çek ödeme tarihlerinin ise 11.12.2012 tarihinden öncesine ait olduğu anlaşılmakla bu durumda söz konusu ödemenin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … -… Esas sayılı dosyalarına ilişkin olmadığı kanaatine varılmıştır. Bilirkişi 3. ek raporunda belirtilen 55.900,00 TL’lik çek tahsilatını yapan kişilerin davacı şirket çalışanları olup olmadığı mahkememizce tespit edilemediğinden gerek 55.900,00 TL’lik ödeme gerekse yukarıda belirtilen 50.500,00 ve 61.265,00 TL’lik çek ödemeleri nedeniyle davacının davalıdan alacaklı olduğuna dair davacı davalıya yemin teklif etmeyeceğini belirttiğinden söz konusu ödemeler nedeniyle davacının davalıdan alacaklı olduğu kanıtlanamamıştır. Böylelikle takip konusu 204.519,59 TL ‘den davacının alacaklı olduğunu ispatlayamadığı 167.665,00 TL’nin tenzili sonucu davacının 36.854,59 TL alacaklı olduğu anlaşılmakla bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne, alacak likit olup takibe haksız itiraz edildiğinden davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, red olunan kısımla ilgili davacının takipte kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davalının koşulları oluşmayan kötü niyet tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Yerel mahkemece 03.12.2012 tarihli borç kabul ve ödeme beyanının değerlendirmeye alınmadan hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, davalı borçlunun, dava dilekçesi ekinde dosyaya ibraz edilen 03.12.2012 tarihli “Borç Ödeme ve Kabul Beyanı” başlıklı belge ile, dava konusu icra takibindeki borcu kabul ettiğini, yargılama sırasında bu belgedeki imzasını inkar etmediğini, imzası ikrar edilmiş olan söz konusu belgenin, İİK.nun 68. maddesinde ön görülen kesin borç ikrarını ihtiva eden belgelerden olduğunu ve davalının borcunu ödediğini, İİK’nun 68. maddesinde yazılı belgelerden biriyle ispatlaması gerektiği halde ispat edemediğini, ancak yerel mahkemece, davalının dosya borcunu kabul ettiğine ilişkin imzaladığı işbu protokolun değerlendirmeye alınmadığını, 2-Yerel mahkemece 10.04.2017 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak verilen hükmüm hukuka aykırı olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … e. ve … e. sayılı icra dosyaları, farklı çekler için başlatılan takipler olup, huzurda görülen dava ile bir ilgisinin bulunmadığını, 50.500 TL ödemenin ile dava konusu alacak arasında hiçbir ilişkinin bulunmadığını, Mahkemenin gerekçeli kararında 50.500 TL tutarlı çeklere ilişkin ödemenin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … e. ve … E, sayılı icra dosyalarına ilişkin olmadığının belirtildiğini, gerekçe olarak da alacaklı vekiline yapılan 55.000 TL ödemenin 11.12.2012 tarihinde yapıldığı, çek ödeme tarihlerinin bu tarihten önce olmasının gösterildiğini, ancak davalı kayıtlarında gözüken 50.500 TL tutarlı çeklerin, banka kanalıyla ödenmemiş olup, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere bu çeklerin takip konusu yapıldıktan sonra 55.000 TL olarak alacaklı vekiline ödendiğini, 3-Yapılan ödemelerin cari hesap borcuna istinaden yapıldığı yönünde herhangi bir makbuz veya yazılı evrakın dosyaya sunulmadığını, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre de, borcun ödenmiş olduğunun kabul edilebilmesi için yapılan takip dayanığına atıfta bulunulmasının zorunlu olduğunu, 4-Yine müvekkilinin tahsil ettiği çekler olarak gösterilen 61.265,00 TL tutarın, dava konusu cari hesap alacağına ilişkin ödendiği yönünde hiçbir delil sunulmadığını, 5-Bunun yanı sıra Mahkemenin 14,09.2017 tarihli duruşmasında; 61.625,00 TL, 50.500,00 TL ve 55.900,00 TL’lik çek ödemeleri nedeniyle toplam 167.665,00 TL yönünden yemin teklifine dayanıp dayanılmayacağına ilişkin süre verildiğini, 05.10.2017 tarihli dilekçe ile müvekkilinin ticari defterleri ve 03.12.2012 tarihli Borç Ödeme ve Kabul Beyanı ile alacağın kanıtlanmış olması, davalı tarafın iddia ettiği ödemelerin cari hesap alacağına ilişkin olduğuna ilişkin bir kanıt bulunmaması, bir kısmının ise müvekkiliyle ilgisi olmayan kişilere yapılan ödemeler olması nedeniyle dava kanıtlanmış olduğundan yemin teklifine dayanmayacaklarının belirtildiğini, 6-Yerel Mahkemece hiçbir araştırma yapılmaksızın …, … ve … isimli şahısların, … firması elemanları olarak kabul edildiğini, bu kişilerin tahsil ettiği 55.900,00 TL tutarındaki çeklerin de müvekkilin alacağından düşülerek hukuka aykırı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu belirterek, açıklanan nedenlerle, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/415 E. 2017/1134 K. sayılı 16.11.2017 tarihli kararının kaldırılmasına ve istinaf incelemesi netice- sinde yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne ve 204.519,54 tl üzerinden takibin devamına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Davacının dayandığı 03.12.2012 tarihli belgenin, bu davaya konu icra dosyası içeriği hakkında borç ikrarı olarak kabul edilemeyeceğini, ticari defter kayıtları incelendiğinde alacaklı olamayacağı aşikar olan davacı tarafın, içeriği çelişkilerle dolu, hileli şekilde eklemiş olduğu bir icra dosya numarası ile edindiği 03.12.2012 tarihli belgeyle sonuca gitme çabası içerisinde olduğunu, bu belgenin, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … ve … E. sayılı dosyalarından yapılan hacizler sonrasında, bu dosyalara ait borcun tasfiyesi için yapılan görüşmede hazırlandığını ve sadece bu dosyaların tasfiyesine yönelik bir iradenin var olduğunu, davaya konu edilen, İstanbul … İcra … E. sayılı dosyanın ( şimdi Bakırköy … İcra Müd. …), alacaklı vekili tarafından müvekkilin iradesi hilafına, onun bilgisizliğinden yararlanarak, hileli bir şekilde belgeye eklenmiş bir husus olduğunu, yoksa müvekkilinin böyle bir borcu kabul etmesinin mümkün olmadığını, bu belgenin, gerçek anlamda İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … ve … E. sayılı dosyalarının tasfiyesine ilişkin olduğunun bir diğer delilinin de, davacı vekili ile kendisi tarafından imza edilen 11.12.2012 tarihli “İbraname ve Borç Ödeme Belgesi” olduğunu, bu belgede, davacı vekilince sunulan 03.12.2012 tarihli belgede belirtilen elden ödenen 5.000,00 TL.nin, bu iki dosyaya münhasır olarak yatırıldığının belirtildiğini ( “….daha önce bu dosyalar için yatırılan…” İfadesiyle ) 2- 03.12.2012 tarihli belgede icra dosyalarının tarafları incelendiğinde de bu belgenin bir çelişkiler abidesi olduğunu, belgenin başında … Ltd. Şti. olarak alacaklının belirtilmiş olmasına rağmen, huzurdaki davanın davacısının ve İstanbul … İcra … E. ( Bakırköy … İcra …) icra dosyasının alacaklısının … Ltd. Şti. olduğunu, belgede adı geçen İstanbul … İcra … E. sayılı dosyanın alacaklısının …, belgede adı geçen İstanbul … İcra … E. sayılı dosyanın alacaklısının ise … olduğunu, 3- … ve … E. sayılı dosyaların müvekkile tebliğ edilmiş ve kesinleşmiş olmasına rağmen, alacaklı vekilince hileli şekilde araya sıkıştırılan … E. sayılı dosyanın açılış tarihinin 03.12.2012 ve bu dosyaya dair ödeme emrinin, müvekkiline 05.12.2012 tarihinde tebliğ edildiğini, kısacası, müvekkilinin bu dosyadan ve içeriğinden haberdar olmasının da mümkün olmadığını, 4- …, …, … adlı kişilerin 2010 – 2013 tarihlerine ait SGK kayıtlarının mahkemece celbi ile kişilerin … çalışanı olduklarının tespiti halinde bu kişilerce tahsil edilen 22.800 – TL nin de mahkemece borçtan düşülmesini (… 15.800 tl. ) … ( TC … ) ( toplam 2.000 – TL. ) , …( Toplam 5.000 – TL. ) 5- Şirket sahipleri tarafından tahsil edilmesine ve evrak dosyada olmasına rağmen gözden kaçarak bilirkişi raporuna işlenmemiş olan ödemeler ( 13.500 – TL ), … Sakarya Şb. … nolu – 03.10.2011 tarihli 4.000 TL.bedelli çekin, … Aydınlıkevler Şb. … nolu – 30.11.2010 tarihli 2.000 TL. bedelli çekin şirket sahibi … tarafından tahsil edilmiş olmasına rağmen raporda işlenmediğini, bunların da borçtan düşülmesi gerektiğini, zira, 2014 tarihli raporda, müzekkere cevabı gelmediği için borçtan düşülmediğini, ancak şimdi ise müzekkere cevabı geldiği için mahkemece borçtan düşülmesi gerektiğini, … Alanya Şb. … nolu – 25.09.2011 tarihli 7.500 – TL. Bedelli çekin ise şirket ortağı … tarafından bankaya ibraz edildiğini,, karşılıksız çıktığını, fakat 29.03.2012 tarihinde keşideci tarafından bankaya iade edildiğini, bu hususun banka yazısında belirtildiğini, bunun da çek bedelinin haricen ödendiği anlamına geldiğini, bu nedenlerle, davacının istinaf taleplerinin reddine, belirtilen istinaf talepleri ile yargılama yapılarak dilekçede belirtilen toplam 36.300,00 TL’ nin de borçtan düşülmesini ve böylece davacıya borçlu olmadıklarına karar verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin de karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK 67 maddesi gereğince icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır. Davacı vekili, davalının davacıya olan cari hesap borcunun ödememesi nedeniyle davalı hakkında icra takibi başlattıklarını, davalının haksız olarak icra takibine itiraz ettiğini, keza davalının davacıya olan borçları kapsamında cirolayarak verdiği çeklere istinaden, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E ve … E sayılı dosyaları ve davaya konu icra dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının 03/12/2012 tarihli beyanı ile, söz konusu icra dosyalarındaki borcu kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunduğunu,bu nedenlerle davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E sayılı ( yetkisizlik ile gönderilen İstanbul … İcra müdürlüğünün …) takibe yönelik itirazın iptaline, davalının %40 tan az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili beyanında, davacının dayandığı 13/12/2012 tarihli belgenin bu davaya konu icra dosyası içeriği hakkında borç ikrarı olarak kabul edilemeyeceğini zira tarafların ticari defterleri incelendiğinde bu belgenin borç ikrarı olarak kabul edilemeyeceğinin de anlaşılacağını, taraflar arasında imzalanan 11/12/2012 tarihli ibraname ve borç ödeme belgesine göre 03/12/2012 tarihli belgede belirtilen elden ödenen 5.000 TL nin dava dışı diğer iki icra dosyası için yatırıldığının anlaşıldığını keza 03/12/2012 tarihli belgede icra dosyalarının tarafları incelendiğinde belgenin başında alacaklı olarak … Ltd. Şti nin belirtildiği halde dava konusu icra dosyasının alacaklısının davacı şirket olduğunu oysa dava dışı diğer icra dosyalarındaki alacaklarının dava dışı … ile … olduğunu, ayrıca ilgi belgede borç miktarının dahi yazılı olmadığını, dolayısıyla söz konusu belgenin dava konusu icra dosyası için verilmediğini savunarak davanın reddini , davacının % 40 tan az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiş, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne, alacak likit olup takibe haksız itiraz edildiğinden davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, red olunan kısımla ilgili davacının takipte kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davalının koşulları oluşmayan kötü niyet tazminat talebinin reddine” karar verilmiş, her iki taraf vekili yukarıdaki sebeplerle kararı istinaf etmişlerdir. Davacı alacaklı tarafından, davalı borçlu hakkında cari hesaptan kalan bakiye alacağa ilişkin olarak Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında, 204.519,54 TL üzerinden ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır. Dosyada mevcut İbraname ve Borç Ödeme belgesinde, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … -… Esas sayılı dosyalar için 60.000,00 TL toplam borç miktarı üzerinde anlaşıldığı, daha önce bu dosyalar için yatırılan 5.000,00 TL’nin düşülmesi sonucu kalan 55.000,00 TL’nin borçlu vekili tarafından alacaklı vekiline 11.12.2012 tarihli ödendiğinin belirtildiği, her ne kadar davacı vekilince 03.12.2012 tarihli “Borç Ödeme ve Kabul Beyanı” başlıklı belgenin, iş bu dava konusu icra dosyası borcunu kapsadığı iddia edilmişse de, bu belgenin, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … ve … E. sayılı dosyalarının tasfiyesine ilişkin olduğu, zira davacı vekili tarafından imza edilen 11.12.2012 tarihli “İbraname ve Borç Ödeme Belgesi”nde, 03.12.2012 tarihli belgede belirtilen elden ödenen 5.000,00 TL’in, bu iki dosyaya münhasır olarak yatırıldığının belirtildiği (“daha önce bu dosyalar için yatırılan” ifadesiyle), bu belgelerin Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasını kapsadığının kabul edilemeyeceği görülmüştür. Mahkemece taraf ticari defterleri ve bankalardan gelen belgeler bankalardan celp olunan belgeler üzerinde, mali müşavir bilirkişiden alınan 04.03.2014,18.01.2016 ve 10.04.2017 tarihli asıl ve ek raporların dosya kapsamına uygun ve denetlenebilir olduğu, bu raporlara göre, taraflar arasında cari hesap ilişkisinin bulunduğu, davacının, kendi ticari defterlerine göre davalı şahıs firmasından 204.519,54 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defter kayıtlarına göre de, davalı şahıs firmasının, davacıdan 253.279,02 TL alacaklı olduğu, bu durumda tarafların cari hesapları arasında, toplam 457.798,61 TL tutarında bir fark olduğu, taraflar arasındaki farkı oluşturan 457.798,61 TL’nin içeriği açıklamalı olarak ve numaralandırılmak suretiyle raporda belirlendiği, fark -7 olarak isimlendirilen kısımda belirtilen toplam 61.265,00 TL’lik çek bedelinin, davacı kayıtlarında işli olmadığı, ancak çeklerdeki cirolarda davacı … şirket ortakları olan … ile …’in imzaları olduğu ve paraların da bu kişiler tarafından tahsil edildiğinin banka müzekkere yazılarından tespit edildiği, dolayısıyla 61.265,00 TL’lik tutarın davacının kayıtlarına davalı alacağı olarak kaydedilmesi gerektiği, Fark-8 olarak isimlendirilen kısımda belirtilen toplam 50.500,00 TL lik çek bedelinin de davacı kayıtlarında işli olmadığı, ancak işbu çeklerle ilgili olarak davacı … şirket ortakları olan …’in … Esas sayılı icra dosyası ile …’in de … Esas sayılı icra dosyası ile 10.10.2012 tarihlerinde takip yapıldığı, akabinde de çek bedeli toplamı olarak davalının davacı vekiline 11.12.2012 tarihinde toplam 50.500,00 TL nakit olarak ödediğinin dosyada mevcut belgeden tespit edildiği, dolayısıyla 50.500,00 Tl ‘lik tutarı davacının kayıtlarına davalı alacağı olarak kaydetmesi gerektiği, tüm bu işlemlerin sonucunda davacının davalıdan olan alacağının 92.754,59 TL olduğu, bu tutarın içerisindeki 29.350,05 TL’lik kısmının ise taraflar arasındaki 01.01.2010 tarihindeki açılış kaydı olan Fark-1 isimli kısım olduğu, takip tarihi itibariyle davacı bakiyesinin 204.519,59 TL olup davacının Fark – 7 ‘de belirtilen toplam 61.265 TL bedelli çekler nedeniyle yapmış olduğu tahsilat ve Fark -8’de belirtilen alacaklı vekiline 11.12.2012 ödenmiş olan 50.500,00 TL’nin tenzili sonucu olması gereken davacı bakiyesinin 92.754,59 TL olduğu, …, … ve … isimli şahısların, davacı çalışanı olduklarının kabulü halinde bu şahıslarca yapılan 55.900,00 TL’nin de düşülmesi gerektiği, buna göre davacının 36.854,59 TL alacaklı olacağı tespiti yapıldığı, …, … ve … isimli şahısların tahsil ettikleri çek üzerindeki adreslerinin davacı şirket adresi olarak gözüktüğü, mahkemece davacıya bu kişilerin, çalışanı olup olmadığı konusunda yemin teklifinin hatırlatıldığı, davacı tarafın yemin teklifinde bulunmayacağının bildirildiği, bu durumda, bu kişilerin davacı çalışanı oldukları ve yaptıkları tahsilatın davalı ödemesi olarak borçtan düşülmesi gerektiğine dair mahkeme uygulamasında bir hata bulunmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin cari hesap ilişkisi şeklinde cereyan ettiği, yapılan ödemelerinde bu cari hesap ilişkisi gereğince yapıldığının kabulü gerektiği, aksinin davacı tarafça kanıtlanması gerektiği, fakat bu konuda davalı tarafça iddiasını kanıtlamaya yeter delil sunulmadığı, sonuç olarak ilk derece mahkemesince delillerin takdirinde, yasanın uygulanmasında, herhangi bir hukuka aykırılığın söz konusu olmadığı anlaşılmakla taraf vekillerinin istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/11/2017 tarih ve 2014/415 E., 2017/1134 K. sayılı kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 49,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.517,53 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 629,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.888,13 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 11/01/2022