Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/622 E. 2021/1651 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/622
KARAR NO: 2021/1651
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 21/03/2017
NUMARASI: 2014/381 E. 2017/301 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Müvekkilinin, davalı bankanın müşterisi olduğunu ve mevduat hesabında 1.214,00 USD para bulunmakta iken davacının rızası dışında ve sahte imza ile çekildiğini, paranın çekildiği 08/03/2007 tarihli dekont üzerinde Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2011/9088 soruşturma numaralı dosyasından yaptırılan bilirkişi incelemesinde sözkonusu imzanın davacı eli ürünü olmadığının açıkça tespit edildiğini, bankanın hatası neticesinde gerçekleşen olay dolayısıyla hesaptan davacının rızası hilafına çekilen 1.214,00 USD’nin faizi ile birlikte tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … E sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, davalının 19/12/2012 tarihinde, borca, faize tüm ferileri ile birlikte itiraz ettiğini, itirazın haksız ve alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik kötüniyetli olduğunu, yapılan itirazın iptali ile takibin devamını, %40’ tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … E sayılı dosyasına yaptıkları itirazın haklı olduğunu, davalı bankanın söz konusu hesaptan sahte imza ile para çekilmesi işleminde herhangi bir kusurunun ve ihmalinin bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2011/9088 Soruşturma 2012/18668 K sayılı kararında sözkonusu imzanın davacı eli ürünü olmadığının soruşturma dosyasındaki bilirkişi raporuyla saptanmış olduğu, işlemin banka görevlileri tarafından gerçekleştirilmiş olduğu düşüncesi ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu hükümleri çerçevesinde soruşturmaya devam edildiği, genişletilen soruşturma belgelerine göre Bankacılık Kanunu hükümlerine aykırılık teşkil eden bir durumun tespit edilemediği, şikayet konusu işlemde herhangi bir usulsüzlüğe yada suiistimale rastlanmadığı, şube personelinin ihmali veya menfaat temini bulunduğuna dair herhangi bir tespitin mevcut olmadığı, ancak hesaptan paranın çekildiği tarihte davacının kızı …’un banka nezdinde görev yaptığı, soruşturma konusu döviz hesabı ile ilgili bir işlem yapmadığı ve dosya davacısının hesaptan para çekildikten dört yıl sonra savcılığa şikayetçi olduğundan bahisle herhangi bir kimse hakkında kamu adına takibata mahal olmadığına karar verildiği, Sunulan 29/12/2014  tarihli ek rapor ile 09/05/2016 tarihli rapor gerekçeli ve denetime elverişli bulunmakla hükme esas alındığı, Bu itibarla toplanan deliller, mahkememizce benimsenen bilirkişi raporları, tarafların iddia ve savunmaları, takip dosyası hep birlikte değerlendirildiğinde; davacının, davalı bankanın Maltepe Şubesi’nde USD cinsinden döviz tevdiat hesabının bulunduğu, 08/03/2007 tarihinde davacıya ait bu hesaptan davacıya izafeten atılan imza ile 1.214,00 USD’nin halen bilinmeyen bir kişiye ödendiği, Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2011/9088  soruşturma numaralı dosyası kapsamında yapılan inceleme ile 08/03/2007 tarihli ödeme fişindeki imzanın davacının eli ürünü olmadığının tespit edildiği, sahte imzaya dayalı bu ödemenin usulsüz olduğu, davalı bankanın ödeme sırasında hesap sahibinin imzasını ve ödeme talep edenin kimliğini tetkik etmeyerek kusurlu bulunduğu, bu itibarla davacı zararını karşılamakla yükümlü olduğundan, davalı itirazı haksız ve alacağın da likit olması gözetilerek davanın kabulüne dair” hüküm kurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kartal Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/9088 Sor.- 2012/18668 Karar numaralı dosyasından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında müvekkili bankanın söz konusu hesaptan sahte imza ile para çekilmesi işleminde herhangi bir kusurunun ve ihmalinin bulunmadığının açıkça belirtildiğini, Bilirkişinin, 22.07.2014 tarihli kök raporunda; “Dava Konusu İşlem ve Değerlendirilmesi” kısmında, hesap kartonu, hesap cüzdanları ve tediye/kapanış fişine atılan imzaların aynı olduğu (28.08.1998 yılında atılan örnek imza ile, 08.03.2007 yılında atılan imza arasında farklılık olmadığı), bankanın da buna istinaden ödeme yaptığının belirtildiği ve zaten davacının tediye/kapanış fişindeki imzaya itiraz ederken, işlemlere esas teşkil eden diğer işlemlere ait imzalara yönelik bir itirazının olmadığı” belirtilmiş olmasına rağmen, 29.12.2014 tarihli Ek Raporda “İmzanın sahte olduğunun kabul edilmesi ve sahte imza ve hesap cüzdanının davacıda bulunması nedeniyle tediye/kapatma işlemini davacının yapmadığının kesinlik kazandığını, aynı şekilde, hesap açılışında örnek imzanın başkaları tarafından atıldığı ya da usulsüzlüğün örtülmesi amacıyla tediye/kapatma işlemleri esnasında hesap kartonunun yenilenerek örnek imzanın değiştirildiğinin de kesinleştiği, banka yetkililerinin tasarrufunda bulunan hesap kartonuna davacının müdahalesinin söz konusu olmayacağı” şeklindeki kanaatler ile bilirkişinin kök ve ek raporda çelişkiye düştüğünü, 22.07.2014 tarihli kök rapordaki tespit ile de davacının müvekkili banka nezdinde bulunan tüm hesaplarının suiistimal edilmesine uygun zemin hazırlandığını, bu nedenle de dava konusu tediye/kapama işlemi ile Sirkeci şubesinde suç teşkil edebilecek (emekli maaşının Banka çalışanı kızı tarafından talimat olmaksızın çekilmesi) tediye işlemleri arasında bir ilişki olduğunun ve 08.03.2007 tarihinde kapatılan dolar hesabına ilişkin hesap vadesinin bittiği bilinerek Bankaya tediye/kapama için başvurulduğunun belirtildiği ve davacının ihmal ve kötü niyeti açıkça tespit edilerek davacının mudi olarak sorumluluğundan bahsedildiği, davacının yetkisiz para çekilmesine rıza göstermek suretiyle hesapları üzerindeki tasarruf yetkisini başkaları ile paylaşmasının, davacıya atfedilecek önemli bir kusur olduğu yönünde kanaat bildirildiği halde, 09.05.2016 tarihli ek raporda, davacının kusuruna hiçbir şekilde değinilmediğini, Kök raporda, müvekkili bankanın, hesap açarken müşteriye vermiş olduğu hesap cüzdanını hesap tediye/kapama işleminde geri alması gerektiği, cüzdansız yapılan işlemde ise, mevduat sahibinden ibraname alması gerektiği halde, ibraname alınmayarak özen borcunun yerine getirilmediği hususunda kanaat bildirildiğini, müvekkili bankanın kusurundan kaynaklanan herhangi bir zararın oluşmadığı, davacının davasını kötü niyetli olarak haksız ve hukuki dayanaktan yoksun yapmış olduğu bilirkişi tarafından kök rapor ile açıkça tespitine rağmen 09.05.2016 tarihli bilirkişi raporunda davacının bu kusurundan bahsedilmeyerek objektif bir kanaat getirilmediğini, çelişkili ve hatalı bilirkişi raporu esas alınarak verilen mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; müşterisi olduğu davalı bankanın Maltepe Şubesi’ndeki döviz mevduat hesabında bulunan 1.214,00 USD’nin bankanın hatası neticesinde sahte imza ile rızası dışında çekildiğinden, hesabından rızası hilafına çekilen 1.214,00 USD’nin faizi ile birlikte tahsili için başlatılan İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … E sayılı dosyasına davalı tarafça 19/12/2012 tarihinde yapılan itirazın haksız ve alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik kötüniyetli olduğundan bahisle iptali ile takibin devamına ve %40’ tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekilinin ilk istinaf sebebi, bilirkişi …’nun kök ve ek raporları arasında birbirine aykırı tespitler olması sebebiyle hükme esas alınmasının usule aykırı olduğuna ilişkindir. Davacıya ait … numaralı Döviz Tevdiat Hesabından 08.03.2007 tarihinde … seri no lu fiş ile davacı …’a izafeten atılmış imzaya istinaden 1.214 USD ödendiği, Kartal C. Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturmada Kartal Adli Tıp Belge inceleme uzmanı Dr. … tarafından tanzim edilen 16.04.2012 tarihli bilirkişi raporunda 08/03/2007 tarihli fişteki imzanın davacı … eli mahsulü olmadığı tespit edilmiştir. Bilirkişi …’nun raporunda davacının emekli maaşının kızı tarafından alınmasına muvafakat etmek suretiyle hesaplarının istismara açık hale getirdiği ve dava konusu döviz tevdiat hesabındaki paranın sahte imza ile çekilmesine sebebiyet verdiğinden bahisle kusurlu olduğu belirtilmesine rağmen, ek raporda kusur yüklenemeyeceği yönünde rapor verildiği tespit edilmiş ise de; ek raporda; ” davacının rıza ve muvafakat vermesi suretiyle yapılan usulsüz işlemlerin, emekli maaşlarının çekilmesi ile sınırlı olduğu, bu işlemlerin dolar hesabından usulsüz para çekimi ile doğrudan bir ilişkisinin saptanamadığı, bankanın, sözkonusu hesaplar üzerinde bütünüyle dikkatsiz ve özensiz işlem yapması nedeniyle uyuşmazlık konusunda asli olarak sorumlu ve kusurlu olduğu, davacı da hesaplarının istismara açık hale gelmesine, davalı banka yetkilisi kızı vasıtası ile katkıda bulunmuşsa da bu katkının davacının kızının ve dolayısıyla davalı banka yetkililerinin sorumluluğunda olduğu, davacının bir hatası bulunmadığı, bu nedenle, davacıya ilk raporda yüklenilen 50 kusurun doğru olmadığı, raporda hatalı kusur atfedildiği” belirtilerek önceki görüşünden ayrılma gerekçesini açıklanmak suretiyle raporları arasında aykırılığı giderdiğinden, bilirkişi …’nun rapor ve ek raporu arasında aykırılık olduğuna ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığından reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davalı vekilinin ikinci istinaf sebebi, bilirkişi …’nun kök raporunda, davacının kusuru tespit edilmesine rağmen, bilirkişi …’a ait raporda davacının kusurunun değerlendirilmemesi sebebiyle hükme esas alınmasının usule aykırı olduğuna ilişkindir. Bilirkişi … 09/05/2016 tarihli raporunda; “Davacının davalı banka nezdindeki … numaralı hesapta mevcut parasının, hukuki mahiyeti itibariyle mevduat olarak bankanın muhafazasına bırakılmış emanet kıymet olup, davalı bankanın her türlü yolsuzluğa ve sahteciliğe karşı müşteri emanetini özenle korumak, mudinin dilediği an parasını geri alma hakkını gözetmek yükümü altında bulunduğu, Bankacılık Kanunu’un 30. maddesine tabi kuruluş olarak davalı bankanın tüm faaliyetlerini kontrol altında tutmak üzere iç kontrol sistemi kurmak ve banka işlemlerini ve çalışanları denetim altında tutmak tüm risklerin tespiti ve yönetilmesi için gerekli tedbirleri almak zorunda olduğu, hükümetten izin almak suretiyle katılım fonu ve cari hesap kabul eden özel imtiyaza sahip kurum olarak faaliyette bulunan davalı …’nın hukuki anlamda ağırlaştırılmış, bir nev’i kusursuz sorumluluk altında bulunduğu, davalı bankanın nezdinde bulunan mevduatı hak sahibine öderken, Borçlar Kanunu ve TTK ile Bankalar Kanunu gibi yasaların kendisine yüklediği dikkat ve özen gösterme yükümüne uymamasından, bankacılık usül ve teamüleri gereğince ödeme yaptığı esnada hesap sahibine ait imza örneği ile mukayese etmemiş olması sebebiyle müşterisinin uğramış olduğu zarar doğurucu olayda davalı bankanın ağır kusurlu olduğu, davacı …’ın …bank Maltepe Şubesindeki … şahsi döviz tevdiat hesabından sahte imzaya istinaden yasa ve bankacılık teamüllerine aykırı şekilde yaptığı 1.214 USD tutarındaki usulsüz ödemeden dolayı hesap sahibine karşı sorumlu olduğu” açıkça beyan edildiğinden, bu hali ile zararın doğmasına bankanın ağır kusurunun sebebiyet verdiği ve sorumlunun banka olduğu belirtildiği görülmüştür. Son raporda bankanın ağır kusurlu olduğu açıkça belirtildiği gibi, yerleşmiş Yargıtay kararları uyarınca; (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08.06.2010 tarihli 2009/848 Esas ve 2010/6615 Karar sayılı kararı ve YHGK 1994 /11-178 E., 1994/398 K. Sayılı, 15.06.1994 tarihli kararı) bankada mevduat hesabı açtırılması, banka ile mudi arasında ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşme türü olduğundan, hesap açılması ile paranın yararı ve zararı bankaya geçtiğinden, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam ettiğinden, bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür. Ayrıca adam çalıştıran sıfatı ile; kendisi kusurlu olmasa dahi, görülecek işe uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip kişileri seçme yükümlülüğünü yerine getirmediği taktirde, bankanın kusursuz sorumluluğu mevcut olup, davalı bankanın adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluktan kurtulabilmesi için, gerekli özeni göstermiş olması halinde de zararın gerçekleşeceğini kanıtlaması zorunlu olduğundan, ispat yükü bankadadır. Banka gerekli özeni gösterse dahi zararın gerçekleşeceğini veya zararın olmadığını da kanıtlamadığından, davacının kusurunun değerlendirilmediğine ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/03/2017 tarih ve 2014/381 E. 2017/301 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalı harçtan muaf olduğundan, harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a ve 362/1-g maddeleri gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.23/12/2021