Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/615 E. 2021/1363 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/615
KARAR NO: 2021/1363
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15/09/2017
NUMARASI: 2016/662 E. – 2017/658 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, … Ltd Şti’nde (SGK’da Mandıra işçisi olarak gösterilmiş) şoför olarak 01.09.2005 tarihinden 19.03.2012 tarihine kadar çalıştırıldığını, müvekkilinin çalışma ortamı içinde iken kendisi ve diğer arkadaşları işveren tarafından istenmesi üzerine bono vermek zorunda kaldığını, işverenin daha sonra aldığı bu bonoları kredi veren Bankaya vererek kredi kullandırmış olduğunun öğrenildiğini, buna itiraz eden işçilere ise usulen böyle yapıldığını bankanın da kendilerinin işçisi olduğunu bildiğini ve kendilerine bir zarar gelmeyeceğini beyan ettiğini, müvekkilinin ve diğer arkadaşlarının da bankanın kendilerinin … Şirketinin işçisi olduğunu bildiklerini belirttiğini, Bankanın Müvekkilinin imzaladığı bononun malen karşılığı olmadığını bildiğini bonoların verildiği 18.03.2011 tanzim tarihi ve kullandırılan kredi talebinin incelenmesini talep ettiklerini, alacaklı davalı Bankanın, müvekkilinin … Şirketindeki maaşlarından haciz yapılarak İcra dosyasına ödendiğini, ayrıca bu şirketteki aylık ücret, kıdem, izin ücreti vs gibi işçilik hak ve alacakları karşılığı 8.775,85 TL olarak Davalı Bankanın takipteki icra dosyasına ödenmek üzere müvekkilinden kesildiğini belirterek icra takibi başlatılmış ve borç hemen hemen ödenmiş bulunduğundan icra takibinin dava neticeleninceye kadar durdurulmasına/ertelenmesine/dosyaya giren paranın davalı alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmesini, dosya kapsamına göre icra takip dosyasındaki alacak ve faizler yönünden davalıya borçlu olmadığımızın tespiti ve menfi tespit davasının kabulünü, takibin iptalini, dosyaya yapılan ödemelerin ticari faiziyle birlikte istirdatını icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinin 6100 Sayılı HMK’nın 119.maddesine aykırı olduğunu, davanın süresi içerisinde açılmadığından reddini, dava konusu yapılan bonoyu, müvekkilinin bankaya temlik ve teslim eden … Ltd. Şti.’nin imzalamış olduğu genel kredi sözleşmelerindeki açık hükümler uyarınca müvekkili bankaya temlik cirosu ile teslim edilmiş olan bono hakkında her türlü dava ve takip hakkını kullanabileceği açık olup; T.T.K. .mevzuat ve Yargıtay kararlarının da bu hususu teyit ettiğini, takibin durdurulması istemli tedbir talebi hukuki olmadığını belirterek tedbir talebinin reddini, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini, davacı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; “İst. Anadolu … İcra Md. … E. sayılı takip dosyasında takibe geçilen 2 adet bono senedinin keşidecisi davacı lehtarı, dava dışı ve takip borçlusu … Ltd. Şti., hamili ise davalı … olup, bono senetlerinin malen düzenlendiği, senetlerde teminat ibaresi bulunmadığı, 18/03/2011 tanzim tarihli bono senetlerinin takip borçlusu şirket tarafından davalı bankadan kullanılan kredi nedeniyle bankaya verildiği görülmüştür. Kambiyo senetlerinden borç sebepten mücerrettir. İİK 72 md. ne dayalı olarak açılan menfi tespit davalarında kanıt yükü kural olarak takip alacaklısına aittir. Takip alacaklısı senedin ihdas nedenini talil etmemiştir. Bu itibarla davacı takip konusu senetlerden dolayı borçlu olmadığını kanıtlamak durumundadır. Davacı senetlerdeki imzayı inkar etmemiştir.Davacı bono senetleri senet lehtarına ödediğini de iddia ve ispat etmemiştir. Aksine bu senetlerin kendisinden dava dışı şirket tarafından teminat olarak alındığını ifade etmiştir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 10/07/2005 gün 2005/11921 E. 2006/7515 K. sayılı kararı ve müstakar birçok kararında da belirtildiği üzere “Davacının anılan karinenin aksine olarak çekin teminat amacıyla verildiği iddiasını kanıtlamakla yükümlü olduğu gözetilmeden kanıt yükünün tayininde hataya düşülerek davalının alacağını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulünde isabet görülmemiştir.” denildiği, Olayımızda davaya konu takiple ilgili bono senetlerinde senetlerin dava dışı şirket tarafından davacıdan teminat olarak alındığına ilişkin davacı resmi kanıt sunamamıştır. Yukarıdan beri açıklanan nedenler ve tüm dosya kapsamı karşısında kanıtlanamayan davanın reddine davacı, davasında haksız ise de, icra takibi Mahkeme kararı ile durdurulmadığından davalının yerinde görülmeyen kötüniyet tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Bankaya verilen ve banka tarafından işleme konulan 18.03.2011 tanzim tarihi bonoların genel kredi sözleşmesi nedeniyle verilen krediye teminat niteliğinde olduğunun kanıtlandığını, bilirkişi raporunda da bu hususun açıklandığını, davalı malen yazılı bono ile dava dışı şirkete veya müvekkiline mal çıkışı yapıldığını yazılı belge/defter kaydı ile ispat etmesi gerekirken edemediğini, -Bankanın kredi ödemesine karşı taşınır taşınmaz rehni veya ipoteği almak yerine bono almasının iyiniyet kuralları çerçevesinde değerlendirilemeyeceği gibi bu şahısların şirket çalışanı olduğunu da bildiğini, -Dava dışı diğer işçilere yönelik toplanan deliller sonucu istenen icra dosyalarının da Mahkeme tarafından incelenmek üzere istenmediğini, tanıklarını dinletemediklerini, maddi vakıa/ diğer şirket çalışanlarını da aynı şekilde iyiniyet dışı borçlandırıldığını, bonoların soyut bir borç karşılığı verilmediği, Bonoların malen verildiğinin davalı taraf defterlerince ispat edilemediği, Bonoların bedelsiz olduğu, Bonoların tanzim tarihinde şirket kayıtlarında malen bir fatura tespit edilemediği, Bonoların tanzim tarihinde banka kayıtlarında ödeme yapıldığına dair belge sunulmadığı ve tespit edilemediği, Bonoların kredi borcuna karşı teminat niteliğinde olduğu ortaya çıkmasına rağmen davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Mahkeme kararının bu nedenle kaldırılarak dosyanın geri gönderilmesi ve/veya Mahkeme kararının kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmişlerdir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının; hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanmasının gerektiği, İİK’nun 169/a maddesi uyarınca, belgede, takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesinin gerekli olduğu hususu açıktır. Ancak takibe konu senet metninde senedin teminat niteliğinde olduğuna dair herhangi bir ibare bulunmadığı gibi , davacı tarafça teminat senedi iddiasını ispatlar nitelikte, 2004 Sayılı İİK’nun 169/a-1 maddesinde belirtilen yazılı belgelerden herhangi biri ibraz edilememiş, davalı alacaklı tarafça da senedin teminat senedi niteliğinde olduğu kabul edilmemiştir. Yine takip konusu bononun incelenmesinde davalı takip alacaklısının bononun lehtarı olmayıp bonoyu ciro yoluyla devralan yetkili hamil olduğu görülmektedir. 6102 Sayılı TTK’nın 790. maddesinde; “Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi son ciro beyaz ciro olsa bile, kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılacağı ..” öngörülmüştür. Yine tedavülü sona erip ibraz edilen ve muhtelif cirolar görmüş senetlerde cirantalar atlanmak suretiyle müracaat borçlularına başvurularak senet bedelinin tahsili ile ona iadesi mümkündür. Bu halde senet üzerinde ayrıca yeniden geriye dönüş ciro imzasının bulunması gerekmez. Ciro silsilesi içerisinde imzası olan ve senedi elinde bulunduran müracaat borçlusu yetkili hamil sayılır. 6102 Sayılı TTK. ‘nun 687. maddesi gereğince davacı (keşideci) lehtar (dava dışı alacaklı) ile aralarındaki hukuki ilişkilerden kaynaklanan def’i ve savunmaları iyi niyetli hamile (davalı alacaklı) karşı ileri süremez. Davalı tarafın bilerek davacının zararına hareket ettiğine dair herhangi bir delil de mevcut değildir. Borçlu tarafından takibe konu edilen senedin dava dışı borçlu tarafından takip alacaklısı bankaya kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiği iddiasında bulunulmuş ise de, 6102 Sayılı TTK.’nın 730. (Yeni TTK’nın 818.) maddesinin göndermesiyle, aynı Kanun’un 6102 Sayılı 599. (yeni TTK’nın 687.) maddesi gereğince, senetten dolayı kendisine müracaat edilen kimse keşideci veya önceki hamillerden biri ile kendisi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan şahsi def’ilerini yetkili hamile karşı ileri süremez. Borçlunun açıklanan nitelikteki def’inin geçerli olabilmesi için hamilin senedi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğinin takip hukuku açısından geçerli yazılı bir belge ile kanıtlanması zorunludur. YHGK’nun 14.3.2001 tarih ve 2001/12-233 sayılı ve yine 20.6.2001 tarih ve 2001112-496 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere; dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. İİK’nun 169/a maddesi uyarınca belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gereklidir. Teminat ilişkisi sadece bu iddianın tarafları arasında ileri sürülebilmekte olup, kural olarak teminat ilişkisinin tarafı olmayan diğer kişilere karşı veya diğer kişiler tarafından ileri sürülebilmesi mümkün değildir. Borçlu tarafından ileri sürülen iddialar şahsi def’i niteliğinde olup, alacaklı bankanın iyi niyetli hamil olmadığı yönünde de kanıt bulunmadığı anlaşılmıştır. YİBGK 2015/2 E. 2017/1 Karar ve 03.03.2017 tarihli ilamında belirttiği üzere davacı açıkça yemin deliline dayanmadığından yemin delili hatırlatılmamıştır. Açıklanan sebeplerle tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/09/2017 tarih ve 2016/662 E., 2017/658 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 11/11/2021